İzmir’in deneyimli siyasetçisi aday adaylığı yolculuğunu anlattı… Benim markam Sema Pekdaş!

EGEDESONSÖZ- Konak önceki dönem Belediye Başkanı ve CHP İzmir 1. Bölge Milletvekili Aday Adayı Sema Pekdaş, SonSöz TV’de yayınlanan programda Gazeteci-Yazar Muhittin Akbel’in sorularını yanıtladı.

ÖNEMLİ SINAVLARDAN GEÇTİM
Belediye meclis üyeliği, baro başkanlığı ve belediye başkanlığı görevlerinde bulunduğunu kaydeden Pekdaş, “Büyük bir sorumluluk aldım. Bu yükü çok iyi taşımak zorundasınız. Türkiye’de kadınların yoklukla temsili söz konusu… Dolayısıyla bunu etkin yapmak, kadınların temsil görevlerinde görevlerini layıkıyla yapmasını sağlamak için çok çalışıyorsunuz. Bunlar önemli sınavlar… Başarılı olmak için çok çalışmak zorundasınız. 2010’da Baro Başkanı olduğumda 2010 referandumu sonrası anayasa değişikliği ve yeni kurumların oluşturulduğu bir sürece denk geldi. HSYK seçimi yapıldı ilk defa… O seçimden sonra baro seçimlerinde başkan seçildim. O dönem FETÖ yargısı olarak değerlendirilen yargılamaların yoğun yaşandığı süreçte. Ergenekon, Balyoz, KCK, Oda TV davalarında var olmaya çalıştık. Zorlu bir süreçti. Onun getirdiği doğru temsiliyet, söz söyleme, yetişme, adalet alanında İzmir Barosu bayrağını yukarı çıkarma mücadelesiydi” dedi.

YEREL YÖNETİMLER DEMOKRASİNİN TEMEL TAŞIDIR
Belediye başkanlığının kendisine çok şeyler kazandırdığını söyleyen Sema Pekdaş, “İki dönem meclis üyeliğim vardı. Seçimlerde önseçimle de gelmiştim. O temas kabiliyeti baro seçimlerinde başarıyı sağladı. Her çalışma sizi besler. Konak Belediye Başkanlığı ise çok farklı bir alan… Yerel yönetimlerin demokrasinin yapı taşıdır. Birebir esnafı, çarşıyı dinliyorsunuz. Ev kadının dinliyorsunuz, evlerde neler yaşandığını biliyorsunuz. Sorunların çözümlerini biliyorsunuz. İnsanı çok besleyen bir şey… İnsanlar kendi yerel sorununu çözemiyorsa genel sorunlarını da çözemez. Kendi evini, sokağını, mahallesini daha yaşanılır hale getirmek zorunda…” şeklinde konuştu.

SOKAĞIN DİLİNİ, EVLERDE KONUŞULANLARI BİLİYORUM
Aday olma gerekçelerini sıralayan Pekdaş, “Ben bu ülkenin hukukçusuyum ve hukuk alanında bazı önemli görevler yapmış birisiyim. Kadınım ve kadınların bu ülkede özgürlük ve demokrasi talepleri var. Hukukçuyum, adalet ve yargı sorunu var. Yerel yönetici olarak çalıştım. Sokağın dilini, evlerde konuşulanları biliyorum. Bu dönem Türkiye’de Millet İttifakı’nın kazanacağına çok inanıyorum. 2021 Eylülü’nden beri toplanıyor ve komisyonlar çalışıyor. Anayasal ve yönetimsel alanda dönmüşümün nasıl olacağına dair mutabakatlar, çalışmalar sundular. Bunların hepsi mecliste kabul edilmesi için mevzuatlar oluşacak. Hukuk ilişkilerimi, yerel yöneticilik yapmış ve halka yakın bir kadın yurttaş olarak ben de varım dedim. Bu kenti iyi tanıyorum. Bu kentin sorunları ile ilgili sorumluluk anlamında derdini anlatabilen, iki üç satır yazı yazabilen insanlardan birisi olduğum için aday oldum. Derdimi anlatabilirim diye düşünüyorum. Ben İzmir’i iyi tanıyorum. İki dönem büyükşehir meclis üyeliği ve belediye başkanlığı… Doğrudan çok insanla ilişkim var. Farklı sosyal, kesimler, farklı mezhep grupları ile ilişkilerim var. Kolay ulaşılabilen bir insanım. Yine kolay ulaşılabilen olurum. İyi dinlerim, meslekten kalan özellik… Derdimi anlatabilirim. İyi dinlerim ve ortak akla önem verebilirim. Çok şey öğrendim ortak çalıştığım arkadaşlarımdan. Neyi yanlış düşündüğümü, nasıl düşünüp çözüm yolu bulmak gerektiği buralardan çıkarırım.  Listeye girme şansımı hiç düşünmedim. İlk 3’ncü gün sabahında müracaatımı yaptım. Kararımı vermiştim, bekletmedim. Verdim başvurumu, hesap yapmadım. Kararımı verdim, harekete geçtim, olursa yaptım” ifadelerini kullandı.

BU SEÇİM DÖNÜM NOKTASIDIR
Yoksunluk, yokluk içinde seçime gidiyoruz. 1 ekmeği 1 liradan daha ucuz almak için kuyruk var. Et kuyrukları, yağ kuyrukları ona keza… Her şeyi bolluk içinde bir ülkede tarımı ve hayvancılığı öldürdük. Seçimlerin Türkiye için dönüm noktasını ifade ettiğini belirten Pekdaş, “Türkiye’de üretim bitiyor. Fabrikalar kapanıyor bir bir. Fabrika demek insanların emeğinin karşılığını onurlu bir vatandaş olarak hayatına devam etmek demektir. Fabrikalar kapandı. Gençlerin geleceğini yurt dışında aradığı ülke oldu. Gençlerin hayal kurma özgürlüğünü elinden aldık. Bu kadar işsizlin olduğu ülkede başka şeyler yapılmalı. Depremin yarattığı büyük facia var. 11 ili değil herkesin ilişkisi var o 11 kentte. Türkiye acıyı yüreğinde hissetti. Seller üstüne… Felaketlere çözüm bulamayan bir ülke olarak seçime giriyoruz. Belediyelerde görev sonuna geldiğimizde başka adaylar çıktığında ihale yapmayız. Yeni yönetimin takdirine bırakırsınız pek çok işi. Rutin işleri yaparsınız, büyük projeleri seçim var dersiniz. Depremler sürerken bir konutun bir maliyetinin ne olduğunu biliyoruz iki katına ihale yapılıyor demiyor. Türkiye çok kötü şartlarda giriliyor. Liyakatsiz, basiretsiz, kanunların uygulanmadığı, anayasanın rafa kalktığı, gençlerin umutsuz olduğu, yoksulluğun diz boyu olduğu bir dönem. Örneğin bütçe bu kadar hoyrat kullanılmaz demokratik bir ülkede… Bütçe yönetmek demokrasinin asli unsurudur. Babanınız yeri değildir orası. Her uygulama ile hakkaniyetsizlik var. Ölçülüp biçilmeyen bir durum var. 2 bin TL’yi bunu arttırıyorum, 3 bin TL’yi şunu arttırıyorum diyor. Bu böyle olmaz. Türkiye için bu seçim dönüm noktasıdır” değerlendirmelerini yaptı.

İZMİR’DEN 16 MİLLETVEKİLİ ÇIKARIRIZ
“İzmir’den iki bölgeden en az 8-8 16 vekil çıkarırız” diyen “Bu tedbirli söylenmiş bir rakamdır. Demokrasiler yeni soluklara ihtiyaç duyar. Bu görevler memurluk görevi değildir, seçimle gerilen kurumlarda taze kanlara hep ihtiyaç vardır. Pek çok çağdaş ülkede iki dönemde fazla görev yapılmaz. Anayasamızda da o yüzden iki dönem denmiştir. Bu koltuklar hep tazelensin. Kılıçdaroğlu bir devlet adamıdır ve tecrübesi var. Farklı görüşteki partileri bir araya getiren, aynı masada oturtan, ortak aklı önemseyen, kolektif irade ve uygulama ile ülkenin önünü açılması için pratiği olan bir insan. Dinlemeyi ve birlikte uygulamayı becerebilen bir isim. Demokrat, devleti bilen, birlikte çalışma iradesine sahip lidere ihtiyacımız var. İlk turda bu iş biter” şeklinde konuştu.

BENİM ASIL MARKAM SEMA PEKDAŞ
Konak Belediye Başkanlığı görevine devam edememesi ile ilgili olarak “kırgın mısınız?” sorusuna yanıt veren Pekdaş, “Bir dönem bitti, yeni bir arkadaşım başladık. Abdül Başkanım ile birlikte de çalıştık. Ara verip dönmek gibi düşüncem yok. Bir deneyimdi, süreklilik olsaydı olurdu. Ben çok seçim kaybettim aslında Baro’da kurul seçimleri oldu, 3 kere kaybettim, Balçova’da meclis üyesi iken aday adayı oldum seçim kaybettim. Öğrenciliğimden beri ODTÜ’de okuyordum, ÖTK seçimlerine girip kazanıp kaybettim. Emeğimle, tırnaklarımla, mücadele ederek bir yerlere geldim. Kazanmak kadar kaybetmenin de önemli olmadığını düşünüyorum. Yılgınlığım olmadı. Bir imza ile geldiysem bir imza ile gitmeyi bilmişimdir. Ben sadece Konak Belediye Başkanı olarak Sema Pekdaş olmadım, Sema Pekdaş olarak oraya geldim. Benim asıl markam Sema Pekdaş…”

TÜRKİYE DEMOKRASİDEN UZAKLAŞTIKÇA KADINLARIN DURUMU DA KÖTÜLEŞİYOR
Kadınların gerek siyaset gerekse de yerel yönetimlerde temsiliyetinin az olduğunu dikkat çeken Pekdaş şunları söyledi:

“Kadınlar seçme seçilme hakkını vekillikle kazanmıyor. 1580 sayısı belediye kanunun kabul edildiğinde kadınlara seçme seçilme hakkı veriliyor, meclis üyesi olmasının önünü açılıyor. 60’lı yıllara kadar belediye başkanları belediye meclis üyeleri üzerinden seçilirdi ve başkan olmak isteyen kadınların meclis üyesi olmasının yolu açılmıştı. Maalesef yerel yönetimlerde kadınların sayısı çok az.

İktidar kolay bırakılmıyor. Demokrasi koltuktan kalkabilme biçimini yapabilmektir. Kaybedebileceğini kabul ederek seçilebilmek önemlidir. Demokrasiyi getirip koltuktan kalkma becerisini göstermiştir İsmet Paşa. Erkekler ataerkil davranışlarından vazgeçmiyorlar. O koltuklar sanki erkeklerin doğal hakkıymış gibi hareket ediyorlar. O koltuklardan kalkmak zor geliyor. Biz demokrasi diyorsak bu koltuğu devredebilme becerisidir. Cumhuriyet bir kadın devrimi olarak kuruldu. Atatürk kadınlar olmadan asla dedi. Kadınların okumasını, mesleklerini yapabilmesini mümkün kılan yasalar çıkardı. Siyasette de kadınların olmasını istedi. Cumhuriyetin iki dayanağı vardı. Kadınların özgürleşmesi ve hayatın her alanında yurttaşlar olarak yer alması. İkincisi laik, bilimsel eğitim var. Bu varsa liyakatli kadrolar yetişir. Bu yüzden pek çok genç Avrupa’ya gönderildi o dönem. Şu an kadınlar olmadığı için eksik bir demokrasimiz var. Kadın-erkek dengesini sağlamak zorundasınız. Kadın-erkek eşitliğini sağlamak çok kolay değil. Adımlar atılıyor. Bir anda dönüşemez. Türkiye demokrasiden uzaklaştıkça kadınların durumu da kötüleşiyor. Kadın cinayetlerindeki artışı buradan yorumlayabiliriz. Kadınlar kamusal görevlerde var olursa şiddet de azalır. Kadın görünür oldukça değerli oluyor. Biz kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunun kadının özgürlüğü sorunu olarak nitelemek zorundayız. İstanbul Sözleşmesi, TBMM’de alınan karar ile iptal edildi. Danıştay’da ki benim içimi en yaralayandır, o da meclisin aldığı karardır. Karar gereği maalesef geçerli bir işlem dedi. Eşitlik için adımların güçlenmesi lazım. Bu nedenle ben kadın temsilinin de ülkenin tam demokrasi için şiddetin önlenmesi ve kadınların görünür olması hareketine inandım. Listelerde yüzde 33 kadın kotası fermuar sistemi ile uygulanmalı. CHP listelerinde çok kadın başvurusu var. Kritik eşiğe yakın ama yakalanamadı. Listelere de umarım yansıma olur.