Her 10 kişiden 4’ünde görülüyor... Kalça sıkışma sendromu!

EGEDESONSÖZ- Kamuoyunda “kalça kireçlenmesi” olarak bilinen ve ileri yaştaki birçok kişinin yaşam kalitesini düşüren kalça sıkışma sendromu ile kalça çıkığı konularında açıklamalarda bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Onur Hapa hastalığı her 10 kişiden 4’ünde artık görülmeye başlandığını söyledi.

Sıkışma sendromunun kendisini kasıklarda şiddetli ağrı ile gösterdiğini anlatan Doç. Dr. Hapa kalça çıkığının ise ağırlıklı olarak genetik faktörlerden kaynaklandığının altını çizdi. Doç. Dr. Hapa, “Kireçlenmede; kalça çanağında fazlalık ortaya çıkar. Eklem bağlantı yerinde topuz yerinden ayrılmaya başlar. 30-40 yaş arası vatandaşlarda görülen bu durum için erken tedavi şarttır. Kalça çıkığının en belirgin özelliği aile bireylerinde geçmişte bu hastalığın olmasıdır. Doğum esnasında ve sonrasında yaşanan gelişmelerle genetik durum ortaya çıkar” dedi.

ÜST BİLİM DALI
Tedavi imkanlarına ilişkin teknolojinin gelişmesiyle birlikte birçok sorunun çözüldüğünü de anlatan Hapa, “Yaklaşık 2 saatlik ameliyatla sorun artık çözülüyor. Kapalı sistem yapılan işlemlerde eğer kemik çıkığı varsa kemik kesiliyor. İsviçre ve Amerika’da artık bu alandaki çalışmalar üst kategorilere çıkartılarak ana bilim dalı haline geldi. Amerika, kalça konusundaki tüm çalışmaları üst bilim olarak değerlendirerek Dünya’nın farklı yerlerinden gelen uzmanlarla eğitim ameliyatları yapıyor” diye konuştu.

KİMLERDE GÖRÜLÜYOR
Doç. Dr. Hapa, “Sorun ağırlıklı olarak ağır iş yaşamı olanlarla birlikte eklemlerini hareketli kullananlarda belirgin olarak görülüyor. Sporcular, asker ve polis gibi yoğun eğitim ile mesai dengesizliği yaşayanlar, ev hanımları gibi kategorileri tanımlayabiliriz. Artık yaş aralığı giderek düşen bu hastalıkta erken önlem şart. Eğer kasık ve kalçalarda yürürken şiddetli ağrılara maruz kalıyorsanız mutlaka bir uzmana danışmalısınız” ifadelerini kullandı.

SÜREÇ PROTEZE GİTMESİN!
Erken teşhisin önemine ve çalışmalara da vurgu yapan Doç. Dr. Hapa şunları söyledi:

“Bu konuda bir çalışma yapılmaz ve önlem alınmazsa süreç proteze kadar gider. Bunun da bir ömrü var. Sonuçta bu ürünler ortalama ilk takıldığında 10 yıl, ikincisi ise daha az ömürlü oluyor. Aynı vücuda sürekli protez işlemi uygulayamayacağınız için sorunlar daha da büyüyebiliyor. Yine bu konunun sosyal ve psikolojik etkileri elbette var. Vücudunun bir yerinde protez bulunan kişi istediği hareketleri yapamayacağı gibi kendisini doğal olarak sosyal alanlardan soyutlama ihtiyacı duyar. Yine mikrop ve enfeksiyon riski bulunan protezlerin ülkemize ekonomik maliyetini de göz önüne almalıyız. Milli gelire ciddi bir yük getiren protez ürünler öncesinde mutlaka vatandaşlarımız konunun uzmanlarından yararlanmalıdır”