HABERLER>EKONOMİ
16 Kasım 2022 Çarşamba - 10:29

'Gelecek İçin Sürdürülebilirlik' Zirvesi’nde Soyer’den mesaj: Gençlerin umutlarına kol kanat germeliyiz

Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD) tarafından düzenlenen “Gelecek İçin Sürdürülebilirlik” Zirvesi’nde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bu zirveyle, gençlerimizin bu ülkeden umudunu kesmemesi ve umutlarına kol kanat germek için bir adım öne çıkıyoruz. Geleceğin Türkiye'sini inşa etmek için elimizi taşın altına koymak mecburiyetindeyiz. Eminim ki yaptığımız ve yapacağımız işler, kentimiz, ülkemiz ve dünyamızın geleceğini belirleyecek kilometre taşları olacak” ifadelerini kullandı.

 Gelecek İçin Sürdürülebilirlik  Zirvesi’nde Soyer’den mesaj: Gençlerin umutlarına kol kanat germeliyiz

Oktay GÜÇTEKİN-Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ - Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD) tarafından düzenlenen “Gelecek İçin Sürdürülebilirlik” Zirvesi, İZQ Girişimcilik ve İnovasyon Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Toplantıya ev sahibi EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Avni Yelkenbiçer’in yanı sıra İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’de katıldı.

SOYER: REFAHI ARTIRMAK VE ADİL BİR ŞEKİLDE BÖLÜŞMEK İÇİN BİR YOL HARİTASI ORTAYA KOYDUK
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer sürdürülebilirlik konusu ile kent ilişkisinin birlikte değerlendirilmesinin gerekli olduğunu altını çizerek  “İzmir’de göreve geldiğim günden bu yana, kent yönetimde sürdürülebilir bir kent politikasını temel alıyoruz. Gıda ve suya erişim, toplu ulaşım, yoksullukla mücadele, afetler karşısında dirençli  bir kent yaratmak… Hayata geçirdiğimiz çalışmaların özünde bu yatıyor. Bizim için sürdürülebilirlik demek ahde vefa demek. Sürdürülebilirlik geçmiş ve gelecek arasında adalet demek. İzmir’de gezegenimizin bugün geldiği notkada bu ihtiyacı görüyoruz.  Eylül 2021’de İzmir’de düzenlediğimiz Kültür Zirvesi’nde sürdürülebilirlikten çok daha kapsayıcı bir kavram ortaya koyduk: Döngüsel kültür.  Şehrimizi doğasıyla uyumlu, birbirimizle uyumdan beslenen, geçmişimizle uyumun temelleri üzerinde yükselen ve değişimle uyum içinde yaşamaya odaklanmış bir döngüsel kültür coğrafyası haline getirmek için harekete geçtik. Gururla söyleyebilirim ki, bunun için Türkiye’de ilk defa Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı yüzde yüz kapsayan bir stratejik plan geliştirdik. Bu stratejimizle giderek derinleşen yoksulluğa, karamsarlığa rağmen; şehrimizdeki refahı artırmak ve adil bir şekilde bölüşmek için bir yol haritası ortaya koyduk” diye konuştu.

KURDUĞUMUZ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK OFİSLERİ İLE İŞ DÜNYASI, BÖLGESEL VE ULUSAL KURUMLARIN İŞ BİRLİĞİNİ SAĞLADIK
İzmir’in ilçelerinde gerçekleştirilen sürdürülebilirlik ofislerine dikkat çeken Soyer, “25 ilçe belediyemizle kurduğumuz sürdürülebilirlik ofisleri  iş dünyası, bölgesel ve ulusal kurumların iş birliğini sağlamaya gayret ettik.  UNDP, UNSDSN, UCLG-MEWA, ICLEI ve Citta Slow International gibi uluslararası kuruluşların desteğiyle, İzmir’i bütüncül bir bakışıyla ve ilçe belediyeleri ile birlikte sürdürülebilir kalkınma ilkesiyle yönetiyoruz. İzmir’de kentsel dönüşümü “yerinde dönüşüm” ve “mekânsal adalet” ilkeleriyle tanımladık. Kentsel yenileme için ortaya koyduğumuz model, Halk Konut olarak adlandırdığımız kooperatif örgütlenmesiyle emsalsiz bir imeceye dönüştü. Bu uğurda hiçbir engelin önümüze çıkmasına izin vermedik. Vermeyeceğiz… Bu çabaların sonucu olarak şehrimiz dünyanın ilk Citta Slow Metropolü ilan edildi. İzmir’in şehirleşme biçimi ve hedeflerinde köklü bir revizyon anlamına gelen Citta Slow Metropol, aslında geleceğin şehirlerinin tarifi.  Geçtiğimiz hafta ev sahipliğini yaptığımız Avrupa - Akdeniz Bölgesel ve Yerel Meclisi toplantısında bu konuyu ayrıntılı bir şekilde gündeme getirdik. Kentsel alanlarda yaşayanların oranı 2007’de yüzde 50’ydi. Bu rakamın 2050 yılında yüzde 68'e çıkması bekleniyor.  Ancak milyarlarca insanın şehirlerde yoğunlaşması iklim krizi, salgın, göç ve açlık gibi küresel krizleri arttıracak. Bu sorunu çözmenin tek yolu şehirlerimizi doğal ekosistemlerin bir parçası haline getirmek. Can alıcı soru şu: Döngüsel bir kent yaşamı mümkün olabilir mi? Bunun kolay bir soru olmadığını biliyorum. Yine de, kentlerdeki varlığımızı sürdürmek hususunda samimi isek, bu zor soruyu cevaplamak zorundayız” dedi.

Daha cesur olunması gerektiğini vurgulayan Soyer, “Şehirlerimizi yaşam ağının ayrılmaz bir parçası olarak hareket eden alanlar olarak geliştirmek için çok daha cesur olmalıyız. Biz buna döngüsel şehircilik diyoruz.  İzmir’deki Arlem toplantısında tam da bu konuyu ele aldık ve Akdeniz’den başlamak üzere bir Döngüsel Kültür Kentleri İttifakı kurmak için çağrıda bulunduk. Bu çağrımız, Arlem ve ICLEI aracılığıyla şu günlerde Mısır’da devam COP 27 İklim Zirvesi’ne de görüşülüyor. Dünyanın ilk Citta Slow Metropolü olan İzmir, Akdeniz’in diğer önde gelen kentleriyle birlikte bu konudaki mücadelesini artırarak sürdürecek. Tüm kalbimle inanıyorum ki... Ege Genç İş İnsanları Derneği’nin düzenlediği “sürdürülebilirlik” ve “gelecek” konularına odaklanan bu buluşma, bir iyilik hareketi. Bu zirveyle, gençlerimizin bu ülkeden umudunu kesmemesi ve umutlarına kol kanat germek için bir adım öne çıkıyoruz. Geleceğin Türkiye'sini inşa etmek için elimizi taşın altına koymak mecburiyetindeyiz. Eminim ki yaptığımız ve yapacağımız işler, kentimiz, ülkemiz ve dünyamızın geleceğini belirleyecek kilometre taşları olacak. Bu yolda aklını ve vicdanını ortaya koyan herkese sonsuz teşekkür ediyorum” dedi.

ÖZGENER: YENİ BİR BAKIŞ AÇISI KAZANDIRMASI NOKTASINDA FAYDALI OLMASINI DİLİYORUM
İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, “Bugün, sürdürülebilirliğin yanı sıra girişimcilik trendlerini de konuşacağız. Türkiye Raporu Direktörü Sayın Can Selçuki, İzmir’e özel Girişimcilik Endeksini de etkinlik kapsamında ilk kez açıklayacak. İzmir’e yönelik hazırlanan her raporun, her araştırmanın bizim için kıymeti büyük. Bizlerde açıklanacak bu raporun sonuçları merakla bekliyoruz. Umuyoruz, İzQ ile başlayan girişimcilik ve inovasyon hareketimiz, kentimizi girişimcilik endeksinde üst sıralara taşımıştır. Rapor detayları bizler için bundan sonraki çalışmalarımızda yön verici olacaktır. Ayrıca bugün görüşülecek olan siber dayanıklılık, geleceğin iş dünyası, toplum ve yarının bize neler getireceğine dair oturumların da, kentimiz iş dünyasına yeni bir bakış açısı kazandırması noktasında faydalı olmasını diliyorum” dedi.

GELECEK NESİLLERİN İHTİYAÇLARINI TEHLİKE ALTINA ATMADAN BUGÜNÜN İHTİYAÇLARINI KARŞILAYABİLMEKTİR
Sürdürülebilir kavramına da dikkat çeken ve detaylarını tanımlayan Özgener, “Sürdürülebilirlik kavramı son 5-6 yıldır iş dünyasının gündeminde; fakat sürdürülebilir kalkınma olarak aslında 1980’lerin başından beri tartışılıyor ve geliştiriliyor.  Bugün zirvemizin tanıtım materyalında yer alan ve eski Norveç Başbakanı Brundlandt’tan alıntılandığı gibi sürdürülebilirlik;“gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlike altına atmadan bugünün ihtiyaçlarını karşılayabilmektir.” Sürdürebilir kalkınma, ekonomik faaliyetlerimizin çevresel, sosyal ve bireysel refah üzerindeki etkisini değerlendirmeyi ve daha yaşanabilir bir gelecek yaratmak için hedefler tasarlamamızı şart koşuyor. Bu noktada, iklim krizine karşı ortaya konulan planların güçlendirilmesi ve somut adımlar atılarak hayata geçirilmesine ilişkin müzakerelerin yapıldığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (Conference of Parties - COP27) de, Mısır’ın ev sahipliğinde bugünlerde devam ediyor. 1995 yılından bu yana düzenlenen Konferans, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin en üst düzey karar alma organı.  Konferansın, sürdürülebilirlik politikalarına yön vermesini bekliyoruz. Sürdürülebilir kalkınmaya yıllardır vurgu yapan bir diğer organizasyon olan BM, Sürdürülebilir Kalkınma için benimsediği birbiriyle bağlantılı 17 amaçla,  tüm dünyada insanların karşı karşıya kaldığı ana sorunların çözümünü hedefliyor.  İnsani ve sosyal alandaki sürdürülebilirliğe geniş yer veren Birleşmiş Milletler, toplumdaki beşeri sermayeyi korumayı ve geliştirmeyi amaçlıyor. Sağlık ve eğitim sistemlerine yapılan yatırımlar, bu hizmetlere erişim, beslenme, bilgi ve beceriler, beşeri sürdürülebilirlik çatısı altındaki programları oluşturuyor” dedi.

Kurumların güçlendirilmesine dikkat çeken Özgener, “Sosyal sürdürülebilirlikte ise, sosyal gelişmenin, çalışanlara, paydaşlara ve topluma karşı adil, sorumlu ve etik davranışlarla sağlanması amaçlanıyor.  Sürdürülebilir kalkınma için barışçıl ve kapsayıcı toplumlar tesis etmek, herkes için adalete erişimi sağlamak ve her düzeyde etkili, hesap verebilir ve kapsayıcı kurumlar oluşturmak belki de en önemli hedef.Dünyadaki krizlerin sayısı ve frekansı artarken, kurumların güçlenmesi hem bugün hem de gelecekte doğru kararların alınmasını sağlamada en önemli avantajımız olacak.   Kurumların güçlenmesine de kendi işletmelerimizden başlayabiliriz.  İşletmelerimiz açısından sürdürülebilirlik; yeşil dönüşüm, çevre politikaları, beşeri sermaye ve sosyal politikalar başta olmak üzere çok yönlü bir yönetim becerisi gerektiriyor.  Önümüzdeki dönem; tarım, enerji ve sanayide, yeşil ve dijital dönüşümü sağlayabilen ülkelerin önde olacağı çok net. Bunun için nitelikli insan kaynağı ile bilim ve teknolojinin etkin şekilde kullanımını sağlamamız gerekiyor. İzmir Ticaret Odası olarak tüm üyelerimizin haklarını eşit ölçüde korumaya çalışıyoruz. Ancak 90 bini aşan üye firmamız arasında ölçek bakımından büyük farklılıklar var.  Büyük ölçekli ve uluslararası sermayeye sahip firmalar, sürdürülebilirlik çalışmaları yapıyor, firmalarında ilgili departmanlarını açarak, bu alanda ciddi yatırımlar gerçekleştiriyorlar. Ancak ne yazık ki, KOBİ ölçeğindeki firmalarımızın süreci takip etmekte zorlandığını gözlemliyoruz.  Özellikle KOBİ’lerimizi dünya genelinde yaşanan gelişmelerle ilgili aydınlatmak ve Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı gibi yakın zamanda karşılarına çıkacak ek tedbirler ve maliyetler hakkında farkındalık yaratmak bu nedenle de çok önemli. Çünkü firmalarımızın yeşil dönüşümü benimsemeleri ticari hayatlarının sürdürülebilirliği açısından kaçınılmaz” dedi.

KURUM YA DA ANLAYIŞ SÜRDÜRÜLEBİLİR OLAMAYACAK
İZTO olarak süreç içinde yapılanlara da değinen Özgener, “Oda olarak bu süreci en başından beri takip ediyoruz. Üyelerimizin bu konuda bilinçlenmesi için bir çok eğitim ve seminer düzenledik. Şu an devam etmekte olan bir projemizde ise firmaların kendi karbon ayak izlerini ölçmeleri için gereken rehberlik hizmetini sağlıyoruz.  Ayrıca İzmir’in ticaret hayatının dijital dönüşümünü sağlamak hususunu temel odağımıza aldık. Oda olarak önümüzdeki dönemdeki öncelikli projelerimizden biri; dijital dönüşüm konusunda. Türkiye’de ilk defa bir Oda/Borsa bünyesinde Dijital Dönüşüm Ofisi kuruyoruz.  Dijital Dönüşüm Ofisimiz ile İzmirli firmaların dijital dönüşümlerini desteklemek, dijital olgunluk seviyelerini belirlemek, İzmir’in dijital dönüşüm profilini ortaya çıkarmak, bilgilendirici danışmanlık, eğitim ve etkinlikler düzenlemek konusunda çalışmalar yapacağız. Sunacağımız hizmetler salt farkındalık yaratmak ile sınırlı kalmayacak, firmaları çözüm ortakları ile birebir bir araya getireceğimiz adımlarımız olacak. Halka açık olmasa bile şirketlerimizin şeffaf ve hesap verilebilir yönetilmesi, gelecek nesiller açısından şirketlere var olma ehliyeti verilmesinin ön şartı olacak. Sadece kendisi için üreten hiç bir şirket, kurum ya da anlayış sürdürülebilir olamayacak.  Her değişim ve dönüşüm başta sancılı olsa da, ilerleyen süreçte kazanımlarının büyük olacağını öngörebiliyoruz. Özellikle işin finansal boyutu değerlendirildiğinde, dönüşümden kaçınan firmaların olması normal. Ancak dönüşüm orta ve uzun vadede, firmaların dayanıklılıklarını artıracak, hem iç hem dış pazarda rekabet üstünlüğü elde etmelerine olanak tanıyacak” diye konuştu.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞE KATKI KOYAN ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜYORUZ
İzmir’de odalar, STK’lar ve siyasiler arasında bulunan uyuma da dikkat çeken Özgener, “4,5 yıldır kardeş Oda, Borsa ve Birliklerimiz ile birlikte, kentimizdeki STK’larımız, yerel yönetimlerimiz ve Hükümetimiz ile sürdürülebilir projeler üretmek üzerine yoğunlaştık. Geniş müzakereler doğrultusunda önceliklerimizi belirledik ve şimdi 5 seneye yaklaşan bu projelerimizde küçük revizelerle ama ana yoldan sapmadan yaptığımız çalışmalarda büyük yol aldık. Paydaşlarımızla işbirliği içinde yürüttüğümüz tüm projelerimizde,  üyelerimizin ticaret hacimlerini geliştirip, kentimiz ekonomisini büyütürken yeşil ekonomi prensiplerine sadık kalıyor, süreçlerimize en son teknolojik gelişmeleri adapte ederek verimliliği artırıyor ve yenilenebilir enerji kullanımını yaygınlaştırmaya özen gösteriyoruz.  Bugün zirveyi gerçekleştirdiğimiz İzQ İnovasyon ve Girişimcilik Merkezi de, bu çalışma kültürünün ve ortak akılın ürünü olarak en güzel örneklerden birini teşkil ediyor. Girişimcilik ve inovasyon ekosisteminin sahip olduğu canlılığı ve dinamizmi sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda yansıtan Merkezimiz; büyük firma-girişimci etkileşimini sağlamak, inovasyon odaklı iş yapma süreçlerini arttırmak ve kentimizden başarı hikayeleri çıkarmak amacıyla faaliyetlerine devam ediyor. Tarım sektöründe Dikili Tarıma Dayalı İhtisas Sera OSB, İzmir-Bayındır Tarıma Dayalı  içekçilik OSB ve İzmir Kınık Bitkisel Üretim OSB projeleri ile “kendi kendine yetebilme” ve “güvenilir gıda temininin” stratejik öneminin daha da arttığı bir dönemde, son teknolojiye yönelik dijital uygulamalar ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıyla sürdürülebilir bir üretim sürecini hedefliyoruz.  Kemalpaşa Lojistik Merkezi Projesi ile lojistik sektöründe entegrasyon ve operasyonel verimliliğin artırılmasını; Torbalı Mobilya İhtisas ve Karma Organize Sanayi Bölgesi ve model fabrika projelerimizle sanayi sektörlerinde teknoloji üretebilen bir seviyeye ulaşılmasını hedefleyerek sürdürülebilirliğe katkı koyan çalışmalar yürütüyoruz.  Bu yönde, geleceği tüm paydaşlarımızla ve birlikte tasarlamaya ve politika önerilerimizde çevre ve toplum sorunlarına yer vermeye  her zaman devam edeceğiz. Çünkü değişen ve bu stratejileri belirlemeyen ülke ve firmaların kaybedeceği bir dünya ekonomisi ile karşı karşıyayız.Bu konuda farkındalık yaratmayı, en önemli görevlerimizden biri olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.

YELKENBİÇER: DAHA FAZLASI VE DAHA İYİSİ İÇİN UĞRAŞMAYI…
Programın düzenleyicisi EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Avni Yelkenbiçer ise, “Geçtiğimiz Pazar günü Taksim’deki patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine baş sağlığı diliyorum. Yaralılarımıza da acil şifalar dilerim. Tüm milletimizin başı sağ olsun.  EGİAD’ın yönetimini üstlendiğimiz bu 16. Dönemde, ana temamızı “Dinamizm ve Sürdürülebilirlik” olarak belirlemiştik. Dönemin sonuna yaklaştığımız bugünlerde de çalışmalarımızı “Gelecek İçin Sürdürülebilirlik” Zirvesiyle taçlandırmak, 2 yıldır yürüttüğümüz çalışmaları bir araya getirip bütünleştirmek istedik. Daha sözlerimin en başında bu organizasyonun ana sponsoru CK Mimarlık firmasına, altın sponsoru Tanyer İnşaat firmasına ve tüm sponsorlarımıza, hem zirve çalışma grubundaki hem de yönetim kurulundaki arkadaşlarıma, EGİAD idari ekibine, titiz çalışmaları için teşekkür etmek isterim.  Temamızın ilk unsuru olan dinamizm bize sürati çağrıştırıyor: Hızlı hareket etmeyi, yetinmemeyi, zorlamayı, daha fazlası ve daha iyisi için uğraşmayı… Artık her şeyi dünya çapında yapmamız gerekiyor ve ürettiğimiz hizmeti, piyasaya sürdüğümüz ürünü, yaptığımız yazılımı uluslararası alanda başarılı kılmak zorundayız. Ama sürat yaparken dengemizi korumazsak bu yolun sonunda bizi kaza ve felaketlerin beklediğini de çok iyi biliyoruz. İşte o “dengeyi” bizim için simgeleyen unsur da sürdürülebilirlik. Sürdürülebilirlik temasını hepimiz önce “iklim değişikliği” boyutunda algılıyoruz çünkü 2050 yılında İstanbul da dahil olmak üzere birçok dünya metropolünün su altında kalacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yani önümüzde ölümcül bir tehdit var… Dünyamızı korumak için hep birlikte ve her gün mücadele etmeliyiz” diye konuştu.

ÜLKEMİZİ GÜVENLİ VE MÜREFFEH BİR GELECEĞE TAŞIYACAK EN ÖNEMLİ UNSURLARDAN BİRİ…
Konuyu iki farklı boyutla ele aldıklarını dile getiren  Yelkenbiçer, “Diğer yandan bizim EGİAD olarak ele aldığımız şekliyle bu temanın kurumsal ve kişisel boyutları da var. Şirketlerimiz, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri açısından da sürdürülebilirlik hayati bir kavram çünkü çalışanlarına, üyelerine ve paydaşlarına bir amaç sunmayan kuruluşların ayakta kalamayacağını artık biliyoruz. Neye hizmet ettiği konusunda bizi ikna edemeyen, doğruyu savunduğu ve uyguladığı konusunda bize güven vermeyen, liderlik mekanizmalarıyla bize ilham verip insani yönümüzü harekete geçirmeyen organizasyonlarda yer almak istemiyoruz. Bir fabrikanın üretim yapabilmek için nasıl makinalara ihtiyacı varsa, kuruluşlarımızın da sürdürülebilir olmak için kalplerimize, yüreklerimize ihtiyacı var.  Bireysel olarak da sürdürülebilirlik tam bu noktada başlıyor çünkü her şey hayatımızla ne yapmak istediğimize bağlı. Bu soruyu kendimize sorup yanıt almadan, gerçek anlamda üretmemiz ve potansiyelimizi zorlamamız mümkün değil. Amaç ve anlam arayışımız her gün artarak sürüyor. Tutkuyla bağlandığımız hedeflere, yürekten inandığımız misyonlara, içtenlikle savunduğumuz değerlere ihtiyacımız var. Bunları aramaya her gün devam etmemiz gerekiyor çünkü aksi durumda mutluluk ve başarıyı yakalayamıyoruz.  Hem kuruluşlar hem de bireyler için sürdürülebilir başarıyı getiren ortak bir anahtar olduğuna inanıyoruz, o da girişimcilik. Yalnız iş hayatında değil, sosyal girişimciliği ve insanın kendi iç dünyasındakileri de dahil ederek. Girişimciler tarafından yeni işler kurulması ülkemizi güvenli ve müreffeh bir geleceğe taşıyacak en önemli unsurlardan biri, ama şirket içi girişimcilik ve bunun önünü açan şirketler de öyle; 40 yaşında yeni bir üniversiteye başlayan, bir enstrüman çalmak veya yeni bir dil öğrenmek için girişimde bulunan birey de… Girişimcilik konusunu da birazdan başlayacak “İzmir Girişimcilik Endeksi Raporu” ‘nun lansmanıyla hep birlikte ele alacağız. EGİAD ile İstanbul Ekonomik Araştırma tarafından ortak yürütülen ve bir ilk olan bu araştırma, bölgemizin girişimcilik konusundaki fotoğrafını bize sunacak ve bundan sonraki stratejik planlamamızı kentin bütün bileşenleriyle nasıl yapmamız gerektiğine ışık tutacak” dedi.

ÇOK DA ZORLU BİR ALAN ÇÜNKÜ KİMSE KİMSEYE MÜDAHALE EDEMİYOR
İş güvenliği konusuna da vurgu yapan Yelkenbiçer , “Konuyu nasıl ele aldığımızı paylaştıktan sonra, kendi gördüğüm kadarıyla sürdürülebilirliğin önündeki en büyük engeli sunmak isterim: BEN!.. SİZ! En büyük engel biziz…  İki farklı boyutta risk oluşturuyoruz: Birincisi tek başımıza olduğumuz ve hiç kimse tarafından izlenmediğimiz ortamda. Nasıl hareket ediyoruz? Yere çöp atıyor, kâğıt israf ediyor veya suyu açık mı bırakıyoruz? Aldığımız yatırım kararı içindeki enerji sarfiyatını veya daha kötüsü iş sağlığı ve güvenliğini hesaplıyor muyuz? Birlikte hareket ettiğimiz arkadaşlarımızın ne düşüneceklerini önemsemeden karar alıyor muyuz? Adını koymak gerekirse “birinci engel” bizim kendi değer yargılarımız ve vicdanımız. Çok da zorlu bir alan çünkü kimse kimseye müdahale edemiyor… Yapılabilecek tek şey ilham vermek, eğitmek, anlatmak, doğruyu alkışlamak ve desteklemek. Ama belki de en önemlisi yanlışa karşı savaşanı tek başına bırakmamak. Böylece doğruya ve daha iyiye doğru güçlü bir şekilde kol kola ilerlemek. Bireyselden sonra bizim sürdürülebilirlik kavramına engel teşkil ettiğimiz diğer nokta ise, 2 kişi olduğumuz durum. Örneğin iyi tanımadığımız kişilere karşıtlık ve çekişme hissi mi besliyoruz, yoksa onlara karşı meraklı ve iyimser miyiz? Sıranın önüne geçme eğiliminde miyiz yoksa hep birlikte en hızlı ve sağlıklı şekilde mi sonuca ulaşmayı tercih ediyoruz? Diğer kişi bizim gözümüzde olası bir rakip mi yoksa potansiyel bir takım arkadaşı mı? Ortak amaç bulmak için mi çabalarız yoksa hemen çıkar çatışmaları mı başlar? Çatışmaları yönetmek için medeniyetin bir önceki yanıtı güçler ayrılığı ve denetlemeydi. Yani örneğin yürütme gibi bir gücü teslim ettiğimizde, bunun “mutlak güce” dönüşmemesi için yasama ve yargı gibi başka kurumlar tarafından denetlenmesiydi bildiğimiz formül. Şimdiyse buna bir katman daha ekliyor ve “iş birliği” diyoruz” ifadelerini kullandı.

İŞ BİRLİĞİ YAPAMAZ HÂLE GELİYOR, KISILIP KALIYOR VE GÜÇSÜZLEŞİYORUZ
Misyonlarının Cumhuriyet’in 2’nci yüzyılında da aynı olduğunu vurgulayan Yelkenbiçer, “Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin 17. maddesinde “Amaçlar İçin Ortaklıklar” başlığı altında ele alınan iş birliği kavramı, bireysel alanda bu kavramı benimseyerek, yani rekabetten önce ortaklık alanlarına bakarak, kurumsal alanda da yıkıcı ve yarışmacı bir anlayıştan yardımlaşmaya doğru ancak hep birlikte hareket ederek geçilebileceğini anlatıyor.   Karşılıklı güven sayesinde iş birlikleri filizleniyor, birbirine güvendikçe de refah artıyor. Ama nasıl yiyeceklerimizi titizlikle seçiyor, boğazımızdan geçecek her şeyin sağlıklı olmasına özen gösteriyorsak, düşünce kaynaklarımız için de aynı şeyi yapmamız gerek; zira tedirginliği-şüpheyi-korkuyu körükleyen ve başka birilerinin amacına hizmet eden kaynakların aklımızdan içeri girmesini engellemeliyiz. Sohbet ettiğimiz kişilerden konuşmalarını dinlediğimiz kanaat önderlerine, takip ettiğimiz sosyal medya hesaplarından düzenli izlediğimiz haber kanallarına kadar her konuda kılı kırk yarmalıyız. Nereden besleneceğimizi titizlikle seçmek, düşüncelerimizi yönlendiren etkenleri şansa bırakmamak çok önemli. Çünkü buradaki hedef, o diğer kişiyle bir araya geldiğimizde birbirimize güvenmemizi engellemek! Birbirimize olan güvenimiz, kişilere, kurumlara, sisteme hatta kendimize olan güvenimiz erozyona uğradıkça iş birliği yapamaz hâle geliyor, kısılıp kalıyor ve güçsüzleşiyoruz. Oysa bu gidişata engel olmak bizim elimizde. Yaptığımız bilinçli seçimler, sağduyu ve sağlam hedeflerle, kendimizde, kurumumuzda ve toplumumuzda güvene katkı yapabilir, işbirliği hissini büyütebiliriz. Bizi sürdürülebilir geleceğe götüren yolun ilk adımı, etrafımızda bir güven ortamı oluşmasına katkı vermek. Kendimizle mücadelemizi kazandığımız, karşımızdakiyle de mücadele etmeden önce bilinçli bir şekilde iş birliğini seçtiğimiz anda dönüşüm başlıyor. Ruhumuzda, aklımızda, şirketimizde, toplumumuzda ve en nihayetinde dünyadaki dönüşüm. İklim kriziyle yok olmamak için yeşil dönüşüme, büyüyen nüfusu besleyip hayatta kalabilmek, kaynaklarımızı verimli kullanabilmek için dijital dönüşüme ihtiyacımız var. Ama bunları mümkün kılacak asıl unsur toplumsal dönüşüm. İşte bu noktada da biz Türk toplumu olarak büyük bir rekabet avantajına sahibiz, çünkü daha geçen hafta 10 Kasım’dı, Sevgili Atamızı ülke çapında ve milyonların saygısıyla yâd ettik. Dünya tarihinin gördüğü en büyük dönüşümlerden birini biz başaralı daha 100 yıl olmadı! Ve ne mutlu ki bu dönüşüm için gerekli olan vizyon “kültürümüzü çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak” bize hâlâ yön gösteriyor. Aynı zamanda “misyon” da Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılına girerken hâlâ güncel ve geçerli: “…birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” dedi.

 
Bakan Yanık duyurdu: Ödemeler başladı!
 
Esra Dermancıoğlu: Tükendim, yardım edin!
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Genç yetenek 16 Kasım 2022 Çarşamba 14:12

Sayın SOYER, gençler hakkında olumlu düşünceleriniz teşekkür ederiz,şimdi bu ülkede üniversite mezunu olupta binlerce genç işsiz ve iş bulmak için aileleri birlikte umutsuzca koşturuyor,belediye kadrolarında emekli olmuş kişilere ikinci ve üçüncü şekilde dolgun maaş ile işe yerleştirme yapılıyor,ayrıca işkur 'da işe girmek için iktidar partisine üye olmak gerekiyor,lütfen bu konuda somut projelendirme çalışmalar yapılmalıdır yoksa nutukların bize hiç yararı yoktur...

Yorumu oyla      6      4  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Bakan Yanık duyurdu: Ödemeler başladı!
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, bakıma ihtiyacı olan ağır ...
İzmir’in simge mekanlarında 2022 panoraması... Leziz köfte, acı kira!
41 yıldır aynı yerde işletmecilik yaşayan ve Alsancak’a gelenlerin özel ...
SGK İzmir İl Müdürü Kurt’tan kayıt dışı raporu: İlçe nüfusu kadar kaçak işçi!
Türkiye’de  7 milyon kayıt dışı çalışan olduğuna vurgu yapan Sosyal Güvenlik ...
 
Bakanlık duyurdu: 2 bin 500 personel alınacak
Ticaret Bakanlığı, muayene memuru, gümrük muhafaza memuru ve büro personeli ...
Gram altın 'tarihi zirveyi' gördü!
Gram altın fiyatları Aralık 2021'de gördüğü seviyeyi geçerek rekor tazeledi. ...
Bütçe yılın en yüksek açığını verdi
Merkezi yönetim bütçe gelirleri ekimde 224 milyar 162 milyon lira, giderleri ...
 
Kritik işsizlik verileri açıklandı!
TÜİK verilerine göre, 3. çeyrek mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik ...
Bankalar Birliği'nden kredi raporu… En borçlu il İzmir!
Vatandaşlar ekonomik darboğazdan çıkışın yolunu kredi ve kredi kartlarında ...
Simge noktalarda 2022 panoraması… İzmir’in ‘Sevinç’i nasıl ayakta kaldı?
1957’den beri Alsancak’ta hizmet veren tarihi pastane Sevinç’in yeni nesil ...
 
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Siperdeki foto nasıl canlandı?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bodrum’un Gayıkları
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva