Pakistanın kuzeyinde, Afganistan sınırında yaşayan Kalaşlar ne fiziksel görünüşleri ne de genenekleri ile komşularına benziyor.
Çünkü onların geçmişi çok uzaktan, Makedonyadan bu topraklara gelen büyük İskenderin ordusuna dayanıyor.
Büyük İskender, en büyük hayali olan Asyanın fethi için ikinci adımı, bundan 2 bin 300 yıl önce atmıştı. Daha önce Persleri yenen, Anadolu, Ortadoğu ve İranın fethini tamamlayan İskenderin yeni hedefi Hindistandı.
Bu amaçla MÖ. 330da harekete geçti ve ordusunu İrandan Afganistana geçirdi. Afganistanda yaklaşık 2 sene geçiren İskender buradan son hedefine ulaşmak için güneye, Hindistanın içlerine yöneldi.
Bugün, Afganistanda ne İskenderden ne de onun Helenistik İmparatorluğundan geriye fazla bir şey kalmadı. Ama İskenderin torunları ya da bir başka değişle İskender'in kayıp kabilesi halen Afganistan-Pakistan sınırında yaşıyor.
İskenderin ordusunda yer alan askerlerin soyundan geldiği düşünülen, sarı saçlı mavi gözlü bu insanlar, Asyanın ortasında yaşayan diğer komşu halklardan kolayca ayrılabiliyor. Ancak Kalaşları farklı kılan sadece fiziksel özellikleri değil.
Sarı saçları ve renkli gözleriyle fark edilen Kalaş kabilesi içki, esrar ve cinselliği serbest yaşıyor.
Çocuklar dindar Yahudi tarzını andıran bukleli saçları ve spor şapkalarıyla dikkat çekerken kadınlar yüzlerine dövme yaptırıp rengarenk işlemeli siyah kaftan giyiyor.
Müslümanların kara kafirler deyip kadınlarını ahlaksız gördüğü Kalaşlarda, evlilik çağı ergenlikle birlikte başlıyor. Erkekler, ergenliğe ulaşınca kutlama amacıyla köyden alınıp uzak yaylalara götürülüyor. Bu yaylarda beslenen genç erkekler köye dönünce, ergenliğe ulaşmış kızlar arasından birini seçip beraber oluyor.