Takvimler 5 Haziran’ı gösteriyor ve bugün Dünya Çevre Günü! Evet, o her yıl bir kere hatırlayıp, ertesi gün unuttuğumuz, sosyal medyada iki ağaç fotosu paylaşıp vicdanımızı rahatlattığımız o özel gün. Farkında mısınız? Tabii ki farkındasınız, çünkü bir yerlerde birileri mutlaka size bunu hatırlatacak. Ama asıl soru şu: Gerçekten umurunuzda mı?
Çevre Günü, 1972’den beri Birleşmiş Milletler’in bize “Dünya’yı kurtaralım, hadi!” diye açıkladığı bir gün. Her yıl bir tema belirleniyor, herkes bir iki güzel söz söylüyor, politikacılar “sürdürülebilirlik” kelimesini ağızlarına pelesenk ediyor, sonra? Sonra herkes plastik kahve bardağıyla toplantıya koşuyor.
Bu yılki tema neymiş, biliyor musunuz? Muhtemelen “ekosistemi onaralım” ya da “karbonu sıfırlayalım” gibi havalı bir şey. Ama dürüst olalım, bu temalar genelde kulağa hoş gelen ama içi boş laflar. Çünkü gerçek değişim, bir günlük farkındalıkla değil, her gün attığımız adımlarla olur. Sizce kaçımız bugün markete giderken bez çanta götürecek? Ya da kaçımız o tek kullanımlık pet şişeyi alırken bir an durup düşünecek? Cevap: Çok azımız.
Çevre Günü’nde yapılan gösterişli kampanyalar, yeşil logolar, “doğa dostu” etiketli ürünler… Bunların çoğu samimiyetsiz işler. Büyük markalar, bir yandan “çevreciyiz” diye reklam yapıp öbür yandan fabrikalarında doğayı katletmeye devam ediyor. Ormanlar yanıyor, okyanuslar plastikle doluyor, ama biz hâlâ “bir pipet kurtarır” diye kendimizi kandırıyoruz. Pipetini değiştir, dünyayı kurtar! Bravo, madalya takalım mı? O pipet meselesi, devasa çevre sorunlarının yanında sinek vızıltısı.
Ama nedense hep bu minik jestlerle avutuluyoruz. Gerçek sorunlara dokunan yok. Mesela, fosil yakıt devlerine kim dur diyecek? Ya da fast fashion’ın çevreye verdiği zararı konuşan var mı? Hayır, çünkü bu işler para kazandırıyor, değil mi?
Fosilcilerle mücadele şart
Fosil yakıtlar—kömür, petrol, doğal gaz—modern dünyanın enerji omurgası. Ama bu omurga, gezegeni ve bizi sırtından bıçaklıyor. Çevre Günü’nde fosil yakıtların etkilerini konuşmak, lafı dolandırmadan gerçeklere inmek demek. Hazır mısınız? Çünkü bu etkiler, sadece “hava kirlendi” muhabbetinden ibaret değil; durum çok daha vahim ve biraz da alay edilesi.
Fosil yakıtların etkileri ortada: gezegen ısınıyor, nefesimiz tükeniyor, doğa ölüyor, adaletsizlik artıyor. Çözüm? Enerji dönüşümünü hızlandırmak. Rüzgâr, güneş, jeotermal… Bunlar artık hayal değil, gerçek. Ama bireysel olarak da yapabileceklerimiz var: Daha az enerji tüketin, toplu taşımayı kullanın, politikacıları ve şirketleri sıkıştırın. Ve lütfen, o “çevreci” maskeli fosil yakıt devlerinin reklamlarına kanmayın.
Fosil yakıtlar, modern dünyayı inşa etti, evet. Ama şimdi o dünyayı yakıyor. Çevre Günü’nde bir hashtag atmak yerine, bu gerçeği sorgulayın. Yoksa yarın, çocuklarımız bize “Neden bir şey yapmadınız?” diye sorduğunda, verecek cevabımız olmayacak.
Fast fashion’ın kirli yüzü
Bugün Dünya Çevre Günü, herkes çevreci kesiliyor, değil mi? Ama gardırobunuzda biriken o ucuz tişörtler, pantolonlar, elbiseler? İşte onlar, fast fashion’ın kirli yüzü. Fast fashion, modayı “hızlı ve ucuz” sunma sanatı. AVM’leri, caddeleri dolduran markalar, her hafta yeni koleksiyonlar çıkarıyor. Trendler değişiyor, sen de iki haftada bir yeni bir şeyler alıyorsun. Kulağa rüya gibi geliyor, değil mi? Ama bu rüya, gezegen için bir kâbus. Fast fashion, ucuz kıyafetleri seri üretip tüketimi pompalarken, çevreyi ve insanları sömürüyor. Ve biz hâlâ “ama bu tişört sadece 20 lira!” diye seviniyoruz.
Fast fashion’ın çevreye verdiği zarar, dudak uçuklatıcı. Tekstil üretimi, küresel karbon emisyonlarının yüzde 10’undan sorumlu—bu, havacılık ve deniz taşımacılığının toplamından fazla. Pamuk tarlaları için hektarlarca orman yok ediliyor, su kaynakları kurutuluyor. Bir tek pamuklu tişört için 2.700 litre su harcanıyor. Evet, yanlış duymadınız, o tişörtü giyerken bir nehir yudumluyorsunuz. Polyester mi? O da petrol bazlı, yani fosil yakıtların bir başka hediyesi. Üstelik bu sentetik kumaşlar yıkandıkça mikroplastik salıyor, okyanusları zehirliyor. Balıklar plastik yiyor, biz balık yiyoruz. Afiyet olsun!
Bir günlüğüne çevreci kesilenler
Çevre Günü’nde herkes çevreci kesiliyor, ama ertesi gün arabasıyla tek başına işe giderken egzoz dumanıyla gökyüzünü selamlıyor. Elektrikli araba mı dediniz? Evet, çok çevreci, tabii bataryasını üretirken Afrika’da nehirlerin zehirlendiğini unutursak. Veya “organik” diye aldığınız avokado, uçakla binlerce kilometre öteden gelip karbon ayak izinizi stratosfere çıkarmazsa. Gerçekten, bazen çevreci olmaya çalışmak bile çevreye zarar veriyor. İronik, değil mi?
Çevre Günü, güzel bir hatırlatma, ama bu iş bir günlük şovla bitmez. Gerçekten fark yaratmak istiyorsanız, tüketim alışkanlıklarınızı sorgulayın. Daha az et yiyin, çünkü hayvancılık sektörü gezegenin ciğerlerini sömürüyor. Gereksiz alışveriş yapmayın, çünkü o ucuz tişörtün bedeli Bangladeş’teki bir nehrin ölmesi. Ve lütfen şirketleri sıkıştırın. Onların yeşil vaatlerine kanmayın, hesap sorun. Çünkü bu gezegen, sizin bir sonraki tatiliniz için değil, çocuklarımızın geleceği için korunmalı.
Farkında mısınız? Dünya Çevre Günü, sadece bir gün değil, her gün olmalı. Ama biz hâlâ Zoom toplantılarında “yeşil gelecek” muhabbeti yapıp, sonra klimayı sonuna kadar açıyoruz.
Bu gezegen bizden çok daha uzun süre var olacak. Soru şu: Biz onunla ne kadar daha var olabileceğiz?
Hadi, bugün bir şey yapın. Ama yarın da yapın. Ve öbür gün de. Yoksa bu Çevre Günü de bir başka Instagram hikayesine dönüşecek, o kadar