BİR MAHPUSUN KARISI
Karım benim!,
İyi yürekli
altın renkli
gözleri baldan tatlı arım benim;
ne diye yazdım sana istendiğini idamımın
daha dava ilk adımında
ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
kellesini adamın.
Haydi bunlara boş ver.
Bunlar uzak bir ihtimal!
Paran varsa eğer
bana fanila bir don al
tuttu bacağımın siyatik ağrısı.
Ve unutma ki
daima iyi şeyler düşünmeli
bir mahpusun karısı.
Nazım Hikmet
Beni unut Güliz...
Hoşçakal Vecide....
Elveda Yonca....
Allahaısmarladık Gülşah...
Hadi bana eyvallah Feza...
Evin kapısından bilinmeze doğru atılan ilk adımda nasıl zapt edilir gözyaşları? Korkar mı insan? Boşalan evde kalan kadın ve çocuklar nasıl çöker koltuğa? Tutsak aydınların ev anahtarlarına ne olur? Diş fırçaları ne kadar durur banyoda? Peki ya insanların bu yangını görmesi için daha kaç tane aydın vedasını alt alta sıralamak gerekir? Kaç şiir daha yazmalı Nazımlar aydın tutsaklığına dair. Bestelenmiş tüm hapishane türküleri de mi bozamaz şu dilsiz seyrimizi? Biz insan kalabilir miyiz aydınlar tutsakken? Bu acımasız filmi sessizce izleriz de aynada kendimizi nasıl izleyebiliriz? Kendini görmemeyi nasıl başarır insan?
Kim bu adamlar. Onar onar tutuklanan, sonra da kapatıldıkları yerde unutulan bu aydınlar kim? Sağcı, solcu, ulusalcı, KCK'lı, derin devletçi cartcı curtcu ama hepsi de silah cahili.
Sorular, sorular, sorular. Acımasız, sert sorular ama kendimize hiç sormadığımız için dilsiz izleyiciliğin rahat koltuğuna gömülebildiğimiz sorular. Daha ne kadar oturulur ki o koltukta. Daha ne kadar kapanır gözler, tıkanır kulaklar, tutulur diller. Ve geriye ne kalır insandan?
Kısa tarihi boyunca katilleri umursamamış ama eline silah almamış dava, düşünce, fikir, bilim adamlarını yani aydınlarını, gençlerini hapislerde çürütmüş, yetmediğinde asmış bir ülkenin evlatlarıyız hepimiz. Bunca acı, böyle utanç verici bir tarih bile aldırmazlığımızı hiç etkileyemedi ya da kanıksadık.
Yüreklerine sağlık olsun ki hala kanıksamayan, dilsiz izleyici olmayı insanlığına sığdırmayan bir avuç çekincesiz insan var. Tutuklu yargılanan Mustafa Balbay'ı, katledilen Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu kendisine vekil kılan bu harika kentte yine bir avuç insan 'Burası benim memleketim. Bana kimliğimi soruyorlardı. Ben önce Türk'üm, daha sonra İzmirli, Altaylı, Karantinalı ve BAL'lıyım. Mühim olan Altay'ın durumu' diyen Prof..Dr. Kemal Gürüz için bir araya gelerek bir platform kurmuşlar. Bir mektupları var ama bu mektup YALNIZCA, bu isimlerden herhangi birinin tutukluluğu için mazeret bulanlara değil. Mazereti olanlar okumasın, mazeretlerine sığınıp tutsaklığa destek vermeye devam etsinler, sağ olsunlar, var olsunlar ama Allah aşkına artık gölge etmesinler.
Mazereti olmayanlar bu insanca, dostça, namuslu ve sıcacık mektup size:
Önce 'biz' kimiz, onu anlatalım...
Sonra da neyin peşinde olduğumuzu...
'Biz', Kemal Gürüz'ün İZMİR'den kardeşleriyiz..
Değişik yaşlardayız, değişik işlerimiz var...
Hiç bir siyasi kimliğimiz yok.. Ortak bir siyasi görüşümüz filan da yok..
İçimizde Kemal Gürüz'le aynı siyasi görüşü taşıyan var mıdır? Bilmiyoruz, aklımıza bile gelmedi bunu konuşmak...
Bizi geçtiğimiz günlerde bir araya getiren, Kemal Gürüz'ün tutuklanması oldu...
Bir anda bir arada bulduk kendimizi...
Kemal Gürüz, 1995 - 2003 yılları arasında YÖK Başkanıydı.
28 Şubat döneminde de o görevdeydi yani...
Bu nedenle 28 Şubat Soruşturması kapsamında ifadesine başvuruldu.
İzlemişsinizdir basından..
İfadesi için Ankara'ya çağrıldığında gemiyle Adriyatik turundaydı Kemal Gürüz.
Çağrıldığını öğrenir öğrenmez Karadağ'ın Kotor limanında gemiden inip uçakla gelmek istedi.
Avukatını aradı, savcılığa haber gönderdi hemen: 'Ben gemideyim, hemen dönüyorum, gelir gelmez ifade vereceğim.'
İzmir'e geldi gemisi, arabaya atladığı gibi hemen Ankara'ya gitti, ifadesini verdi.
Ardından nöbetçi mahkemeye sevk edildi, tutuklandı ve Sincan Cezaevi'ne gönderildi..
Kemal Gürüz, ayrıca Ergenekon Davası'nda da yargılanıyor.
7 Ocak 2009 tarihinde gözaltına alındı, 4 gün boyunca sorgulandı, sonra serbest bırakıldı.
O günden bu yana Ergenekon Davası'ndan tutuksuz yargılanıyor, tam 3,5 yıldır...
Bu 3,5 yıl içinde kim bilir kaç kez yurtdışına çıktı... Kaç kez bilimsel toplantılara, turistik amaçlı gezilere gitti...
Her seferinde yuvasına, yurduna döndü.
Türk adaletine her zaman güvendi.
TÜBİTAK'ta, YÖK'te, bütün yöneticilik yaptığı kurumlarda aldığı kararların hepsinin sorumluluğunu sonuna kadar üzerinde taşıyor. Hepsinin hesabını vermeye hazır.. Ne zaman nereye çağırıldıysa gitti, ifadelerini verdi.. Yargılanmaktan asla kaçınmadı...
Tutuklandığı 28 Şubat davasıyla ilgili tüm resmi belgeler bugün devlet arşivlerinde duruyor.
Evi, ofisi defalarca arandı. Cep telefonlarına, bilgisayarlarına, tüm kişisel belgelerine el konuldu.
Kaçıracak, saklayacak bir şeyi yok, her şeyi devlette zaten.
9 yıldır YÖK Başkanı da değil Kemal Gürüz... Delil karartma olanağına sahip değil...
Ve Ergenekon Davası'ndan 3,5 yıldır tutuksuz yargılanan Kemal Gürüz, 28 Şubat Davası'ndan tutuklu.
Hem de Özel Yetkili Mahkemelerin TBMM kararıyla kaldırıldığı, binlerce tahliyenin gerçekleştiği bugünlerde hala cezaevinde...
Uluslararası bilim dünyasında da şaşkınlıkla karşılandı Kemal Gürüz'ün tutuklanması..
The National Academies Committee on Human Rights, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na, Başbakanı'na ve Adalet Bakanı'na yönelik imza kampanyaları başlattı.
'Biz' de birbirimize sorular sorarken bulduk kendimizi...
'Bi şey yapmalı' dedik.. Hukuk sınırları içinde neler yapılabileceğini tartıştık..
'Yargılanmasın' diyen yoktu aramızda...
Tek istek etrafında birleştik:
'Yargılanma süreci cezalandırılma sürecine dönüşmesin' dedik..
'KEMAL GÜRÜZ TUTUKSUZ YARGILANSIN' dedik.. Çerçevemiz bu oldu..
Ve böylece 'KEMAL GÜRÜZ TUTUKSUZ YARGILANSIN PLATFORMU' oluştu..
Pak çok kurum ve kişi yer alıyor bu platformun içinde...
Siz de el vermek, bu dayanışmanın içinde yer almak isterseniz...
'Benim elimden ne gelir ki?' demeyin..
Yapabileceğiniz o kadar çok şey var ki...
•1- Bir imza verebilirsiniz.. Oturduğunuz yerden, hemen şimdi..
Kemal Gürüz'ü seversiniz, sevmezsiniz. Görüşlerini paylaşırsınız, paylaşmazsınız..
YÖK Başkanlığı dönemindeki uygulamalarını desteklersiniz, desteklemezsiniz..
Ancak 'yargılanma süreci cezalandırılmaya dönüşmesin' diyorsanız buyrun:
http://imza.la/prof-dr-kemal-guruz-tutuksuz-yargilansin
Oradaki metni okuyun. Katılıyorsanız imzalayın.
İmzanızın, varlığınızın gücünü gösterin, aramıza katılın.
• 2- Kemal Gürüz'e mektup yazabilir, gününü ve yüreğini aydınlatabilirsiniz..
Kendisini şahsen tanıyor olmanız şart değil..
Ne mi yazabilirsiniz mektuba?
Ne isterseniz.. Yüreğinizden çıkan ses ne diyorsa öyle seslenin...
En son ne zaman elle mektup yazdınız? Kemal abinize yazabilirsiniz...
Sonra mektubunuzu şu adrese gönderin:
Halil Kemal Gürüz
Sincan Kapalı Cezaevi
F1 Blok
ANKARA
Yüreğine dokunacaksınız, emin olun...
• 3- Basın Toplantısında yanımızda olup gücümüze güç katabilirsiniz...
Evet, bir basın toplantısı düzenliyoruz.
19 Temmuz 2012 Perşembe, Saat 11:00
Pasaport Kordon Otel'in çatısında gerçekleşecek bu basın toplantısı...
Hepimiz orada olacağız... 'Yargılanma süreci cezalandırmaya dönüşmesin' diyen herkes...
'KEMAL GÜRÜZ TUTUKSUZ YARGILANSIN PLATFORMU' içindeki herkes, her kesim.
İzmirlisi, Altaylısı, Karantinalısı, Göztepelisi, Karşıyakalısı, sanayicisi, tüccarı, öğrencisi, öğretim üyesi... Pek çok sivil toplum örgütü temsilcisi...
Hep birlikte diyelim ki:
'Yargılama süreci cezalandırmaya dönüşmesin.

PROF. DR. KEMAL GÜRÜZ TUTUKSUZ YARGILANSIN...'
Gördüğünüz gibi, tek başınıza bile yapabileceğiniz pek çok şey var..
Bağırıp çağırmadan, kırıp dökmeden, birlikte yapabileceklerimiz ise çok daha fazla...
Hadi hepimize kolay gelsin...
Sevgiler hepinize...