Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile İzmir Büyükşehir Belediyesi arasında gerçekleştirilen imar ve planlama görüşmesi ve sonrasında Kemalpaşa ve Güzelbahçe’de bulunan iki alanın imara açılmasıyla ilgili süreç kamuoyu tarafından tartışılmaya devam ediyor.

Zirve sonrası Kemalpaşa’da Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık’a ait arazinin tarımsal üretim tesisi adı altında yapılaşmaya açılmak istenmesi ve Güzelbahçe’de tarım statülü dev arazinin yine imara açılmak için girişimlerin başlatılmasını Egedesonsöz olarak kent gündemine taşıdık.

Şehir Plancıları’ndan çağrı: Planlama için kapılarımız açık! Şehir Plancıları’ndan çağrı: Planlama için kapılarımız açık!

Bu zirvede bakanlığın bir kaygısı vardı. O da 100-120’den fazla maddeden oluşan planlamalara dava açılıp açılmayacağı konusu…

Büyükşehir bürokratı tarafından söylenen tılsımlı bir cümle var:

“İzmir kamuoyunu uygun hale getiririz”

*

İzmir’de “istemezükçü” olarak bilinen meslek odaları var. Kentte yürüttükleri mücadele bir hayli özgün… Her planı en ince ayrıntısına kadar inceliyorlar, itirazlarını mahkeme salonlarına taşıyorlar ve ısrarcılar.

Son dönemde odalarda görev yapmış isimlerin belediye başkanı, belediye başkan yardımcısı olarak görev yapmaya başlaması ve bir süredir bu STK’lardaki “performans düşüklüğü” de merak konusuydu. Ankara zirvesinden büyükşehir bürokratının ağzından dökülen tılsımlı cümle sonrası “istemezükçü STK’lar”ın rota değişikliğine gidip gitmeyeceği de kent gündemini takip edenler için merak konusuydu.

Dün itibariyle Şehir Plancıları Odası (ŞPO) İzmir Şubesi, SonSöz TV yayınında bu işe bir nokta koydu ve “durduğumuz yerdeyiz” dedi.

*

Bundan sonrası için büyükşehir işin bir hayli zor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi uzun yıllar boyunca CHP’nin yerel yönetimlerdeki amiral gemisi olmuştu. Onu diğer belediyelerden ayıran özellik ise kamuculuğu idi. Bütünşehir yasası ile birlikte köylerin mahalle statüsüne çevrilmesi sonrası köy mallarının belediyeye geçtiği süreçte Kocaoğlu’nun köy mallarının satılmaması ile ilgili tavrı CHP’nin yerel yönetimler politikasını da oldukça etkilemişti. Özelleştirme dalgasının ve onun yarattığı ağır sonuçları toplumun hissettiği evrede İzmir’in tavrı adeta çölde bir vaha gibiydi.

Zaman değişti, CHP de değişti. Bundan 7-8 yıl önce bir ilçe belediyesinin satış yapması ve bizim bunu haber yapmamız bir olaydı. Örneğin Seferihisar Belediye Başkanlığı döneminde Tunç Soyer’in yaptığı satışlar yerel medya tarafından bolca hedef alınırdı. Rahmetli Hamdi Türkmen, Soyer ile az uğraşmamıştı. Bugün ilçe belediyelerinin ya da büyükşehir belediyesinin yaptığı satış günlük bir hal aldı. Öyle ki artık bu satışların bir haber değerinin olup olmadığını dair düşünmeye başlamadık değil. Belediyenin içinde bulunduğu ekonomik durum bahane edilse de aynı bahaneyi Aziz Bey de pekala üretebilirdi.

Zaman değişti ama ŞPO değişmedi. Ve büyükşehirin planlama süreçleri ile ilgili olarak bir ŞPO tedirginliği yaşayacak gibi görünüyor.

Özetlersek;

*Büyükşehir’in ‘İzmir kamuoyunu hazırlama” planı başlamadan suya düşmüştür.

*Ankara zirvesi şu haliye bir ölü doğumdur. Zaten kırılgan olan bakanlık-büyükşehir ilişkisi meslek odalarının da sürece dahil olması ile işlemez duruma gelmesi muhtemeldir.

*Planlama süreçlerinde bu kentin STK’larının da söz hakkı olmalıdır. Kapalı kapılar ardında yapılacak her planlama kentte “acaba”ları beraberinde getirebilir.