Nedim ATİLLA
İzmirli için Kültürpark nedir?
20 Ekim 2016 Perşembe

“Kültürpark” tartışmalarını dikkatle izliyorum. İzmir’de 35 yıldır gazetecilik yapan bir insan olarak söyleyebilirim, tarihinde ilk kez bu kadar tartışma var Kültürpark’ın…

Bu iyi bir şeydir. Bu İzmir’in kılcal damarlarına kadar sızmış “itiraz” kültürünün bir sonucudur. İtiraz edenlerin neredeyse tamamının son seçimde, görevdeki başkana oy verdiklerinden de hiç kuşkum yok. Bu durum da tartışmanın değerini artırıyor. Son enternasyonal fuar için anlaşma yapılan anasponsor üzerinden İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu paraya ihtiyacı olup olmadığı da tartışılmıştı. HDP İzmir Örgütü’nün hayli düşündürücü iddiaları ise yazanlar nedeniyle medyada pek de karşılık bulmadı.

Ama Gönül Soyoğul’un Reşat Kutucular ile yaptığı mükemmel söyleşi de geldi sonunda “istemezükçülere” dayandı. Reşat’ın doğal sözcüsü gibi olduğu “Kültürpark’a Dokunma” diye özetleyebileceğimiz kampanya çığ gibi büyümüş… Elbette sosyal medyada özellikle de Facebook ve change.org üzerinden yürütülen kampanyaları başlatanları dinlemekte yarar var.

Geçmişte sınıfsal konumları gereği sosyal demokrat olduğunu söyleyen belediyenin yanında yer almayacak gibi duran iş dünyasının temsilcileri yönetime destek veren açıklamalar yapıyorlar. Piriştina’nın tüm döneminde, Kocaoğlu’nun ise ilk iki döneminde yer alan TMMOB’a bağlı odalar ise “dokunma!” safında duruyorlar. Tartışmalar medenice sürüyor. Sürmeli de, çünkü başka İzmir yok…

Gerçeği yazalım: Kocaoğlu’nun “yeni işbirlikleri” kentteki birçok entelektüelin içine sinmiyor.

Ülkemizde kurumlaşma ve süreklilik açısından yeterli örnek bulmakta zorlandığımız malumken, İzmir Fuarı istisnalardan biri olma özelliğini sürdürüyor; hem Türkiye hem de kentimiz açısından… Fuar, geçen yıllar boyunca kentle öylesine özdeşleşmiştir ki, İzmir deyince hemen hatırlanan kentsel bir fenomen haline gelmiştir.

Ben neredeyim? Bu soruyu çok sık aldım dostlarımdan… İyiniyetli bir İzmirli olarak Kültürpark’ın “kültür” işlevinde kalmasını isterim; 9 Eylül, Montrö ve Lozan meydanlarının gerçek birer “meydan” olmasını isterim. 26 Ağutos ve Cumhuriyet kapılarının taşıdığı anlam unutulmasın isterim.

Öyleyse şimdi "İzmirli için Kültürpark nedir?" sorusuna cevap arayayım tarihsel perspektiften bakarak…

İzmir Fuarı, Kültürpark’ta açıldı bu yaz da, ancak gerek İzmirliler gerekse kente dışardan gelenler, İzmir’in bu alanını epeyce zamandır “fuar”  olarak tanımlıyor. Halbuki fuar Kültürpark’ta sınırlı bir dönemde gerçekleşen, önemli bir etkinlikdi sadece!

Sakın “sadece bir etkinlik” tanımlaması yaptım diye küçümsediğim veya sıradanlaştırdığım düşünülmesin!

***

Günümüz fuarcılığının son 20-30 yıl öncesine kadar geçerli şekli ortaçağ Avrupa şehirlerinde gerçekleşen sergi ve ürün pazarlarından evrilmişti. Avrupa Ortaçağının sonlarında, sergi ve panayır arası bir nitelik taşıyordu fuarlar. Her bölgenin en büyük kentinde düzenlenirdi ve işin ilginç yanı ticari niteliği yanında günler süren eğlence özelliği de taşırdı.

“Eğlence özelliği taşımasını” ilginç diye nitelememin sebebi, artık bu özelliğinin tamamen terk edilmekte olduğundandır. Fuarcılık tarihinde en önemli kırılma sanayi devrimi sonrasına rastlıyor. Sınai mamullerin artmasına bağlı olarak ortaya çıkan pazar ihtiyacı tanıtım ve tüketim için araçlar yaratırken, modern fuarcılığı da dönüştürdü yavaş bir seyirle…

Osmanlı İmparatorluğu’nun, nüfusu iki yüz binleri geçmiş en büyük liman ve ticaret kenti İzmir’de bir sergi düzenleme fikri 1911’de atılmıştır. 1911 yılında gündeme gelen sergi, o dönemin çalkantılı koşulları nedeniyle gerçekleştirilemedi. Trablusgarp Savaşı’nı Balkan Savaşları takip etti; ardından I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş savaşı… Tam 10 yıl süren savaşlar ve İzmir’in işgali, fuar girişiminin Cumhuriyet Türkiye’sine kalmasına yetmiş de artmıştı bile…

1922 Eylül’ü İzmir’in yanıp kül olduğu aydır…  Yangının yok ettiği kent, eski parlak ve cıvıl cıvıl günlerini arıyordu. 1923 yılı başlarında hem Türkiye ekonomisine yön aramak hem de Lozan görüşmelerine mesaj verebilmek amacıyla bir iktisat kongresi toplanması kararlaştırıldı. Seçilen kent İzmir’di. İzmir, kurtuluşun sembolü olması yanında, tüm harabiyetine rağmen yüzyılların birikim ve deneyimini barındırdığı için, ekonomik arayış açısından biçilmiş kaftandı. 17-Şubat-1923 günü başlayan kongrede bir de “numune meşheri” açılması planlandı.  O günün olanakları çerçevesinde üretim yapmaya devam etmeyi becerebilen firmalar bu meşherde ürünlerini sergileyeceklerdi. Bugünkü fuarın tohumu denilebilecek sergi, kongrenin yapıldığı Hamparsumyan hanında açıldı. O zor koşullara rağmen yurdun çeşitli yerlerinden gelen 168 kuruluş olduğu dikkate alındığında, katılımın çok nitelemesini hak eden bir düzeye ulaştığı kendiliğinden anlaşılır. Bu kuruluşlardan neredeyse hepsi; 140 tanesi madalyalar ve çeşitli teşvik edici ödüllerle taltif edilmiş, özendirilmişlerdi.

İzmir fuarının gelişiminde ikinci aşamayı “İzmir Dokuz Eylül Panayırı” oluşturur. İktisat Kongresi Sergisi’nin başarılı geçmesi ve ilgi toplaması üzerine “İzmir’de fuarlar tertip edilmesini” isteyen Mustafa Kemal Atatürk, aslında kentin gelecekteki rolünü de öngörmüş oluyordu. Ancak bu öngörü, onun yakın silah arkadaşlarından Kazım(Dirik) Paşa’nın 1926 yılında İzmir’e Vali tayin olmasıyla, gerçekleştirilme mecrasına girebilecekti. İzmir’in yangından sonra toparlanması bakımından kültürel, sosyal ve ekonomik anlamda unutulmaz işler başaran Kazım Paşa, Eski Eserler ve Turizm’den Bankacılığa, eğitimden Dokuz Eylül Sergisi’ne kadar kentin canlanmasını sağlayacak adımlar atan kişi oldu.

1927 yılında “Dokuz Eylül Sergisi” açılması konusunda ilk girişimlerini başlatan Paşa, bu uğurda harcadığı çabaların karşılığını almakta gecikmedi. 1927 yılında yapılan çalışmalarda, valilik, belediye, tüccar temsilcileri, bürokratlar birlikte çalışarak serginin adını belirlediler; her yıl tekrarlanması ve önce yerli olması ancak hedef olarak milletlerarası nitelik kazanmasını karara bağladılar.

4-25 Eylül-1927 tarihleri arasında faaliyetine devam eden Dokuz Eylül Sergisi, 1928 yılında da 4-20 Eylül tarihleri arasında gerçekleşti. Her iki sergi de aynı yerde düzenlendi; yani şimdiki Mithat Paşa Endüstri Meslek Lisesi… 1927 sergisine 388 kurum ve kuruluş katılmış, 1928 yılında bu sayı 515’e yükselmişti. 1927 yılında 72 olan yabancı kuruluş sayısı da aynı şekilde artmış, 1928 yılında 155’e ulaşmıştı.

Özellikle 1928 sergisine ilgi büyük olmuş, toplam ziyaretçi sayısı 86.908 kişi olarak gerçekleşmişti. Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen 1928 sergisi kapanırken kaynak yokluğundan, bir sonraki serginin üç yıl sonra toplanacağı duyurulur. 

1929 yılından başlayarak İzmir basını konuyu sürekli gündeme taşımış; özellikle Anadolu gazetesi sahibi ve başyazarı Haydar Rüştü bey, serginin tekrarı konusunda çok ısrarcı olmuştur. Ancak, 1929 yılında patlak veren Dünya Ekonomik Krizi, var olan olumsuz koşulları daha da ağırlaştırdığı için 1933 yılına kadar, tüm isteklere rağmen sergi açılamamıştır. 1933 yılındaysa daha farklı bir anlayışta ve farklı bir yerde tekrar doğacaktır. Bu kez adı da değişmiştir üstelik: Dokuz Eylül Panayırı…

Dr. Behçet Salih Uz’u saygıyla analım..

1931 yılında İzmir Belediyesi’nde kentin geleceğini derinden etkileyen önemli bir görev değişikliği oldu. Dr. Behçet Salih, belediye meclisinin oylarıyla reis seçildi. Meclis içinden birisi vardı ki, onun en yakın çalışma arkadaşı olacaktı: Leblebici-zade Reşat bey…

1934 yılında çıkan soyadı kanunundan itibaren, bu ikiliden birisi Uz, diğeri de Leblebicioğlu soyadlarını aldılar. Yangın mahallinin ortadan kaldırılması ve kentin imarı için yapılan çalışmalar, bu görev değişimiyle birlikte büyük bir hız kazandı.

1932 yılında bugünkü Cumhuriyet Meydanı’na dikilen Atatürk Anıtı nedeniyle, o bölgeye çeki düzen verilmişti bile. 1933 yılındaysa, heykelin bulunduğu meydanın yani o günlerdeki adıyla “Gazi Parkı” nın arka tarafı panayır alanı olarak düzenlendi.

Otuz iki bin metrekarelik bir sahada düzenlenen “Dokuz Eylül Panayırı”nın gördüğü ilgi nedeniyle alanın genişletilme çalışmaları sürerken, Behçet Uz’un çalışma arkadaşlarından Suat Yurtkoru’nun Moskova ziyareti sırasında incelediği “Kültürpark” kavramıyla tanıştı İzmir.

Yurtkoru’nun 1934 yılında sunduğu raporda dile getirdiği; içinde müzeleriyle, oyun alanlarıyla, yeşil alanlarla donatılmış benzer bir Kültürpark yaratma fikri, yerinde bir kararla hemen benimsendi.

Böylelikle, yangın alanlarının kentin ortasından bir çırpıda bertaraf edilecek olması da, bu kararın kabul görmesinde etkili olmuştur. Üç yüz altmış bin metre karelik bir alanda 1-Ocak-1936 tarihinde yapılan törenle inşaat başlatılmış ve hızlı bir çalışmayla aynı yıl fuar bugünkü Kültürpark’ta açılmıştı. 1939-40 yılında Basmahane tarafına eklenen bölümle, Kültürpark dörtyüz bin metrekareyi aşan bir genişliğe ulaştı. 

Dönemin teknik ve maddi imkanları düşünüldüğünde hızlı kelimesi, sergilenen iş temposunu anlatmaktan uzak kalmaktadır.

At arabalarıyla yapılan temizlik, çukur alanların göle çevrilmesi, yükseltilerin yapay tepe ve dağ görüntüsüne büründürülmesi ve maddi kaynak olmadığı için duvarcı ustası belgesi verme karşılığında duvarların ördürülmesi bulunan pratik yollardan sadece bir kaçıdır.

Müzeler, açık hava tiyatrosu, paraşüt kulesi ve diğerleri takip eden yıllarda yine kısa süreler içinde bitirilmişti. Bu başarıda belediye mimarları Mesut Özok ve Ferruh Örel’in özverili çalışmalarının da büyük payı olduğunu belirtmeden geçmemek gerek.

Fuar İzmir Belediyesi’nde…

Kültürpark alanı geliştirilip, yangın yerleri kent içi bir vahaya dönüşürken Enternasyonal İzmir Fuarı’nın organizasyon ve idaresi de,  fuarcılık dünyasındaki eğilimlere ayak uydurma elastikiyeti sergiliyordu.

Söz konusu dönüşümlerden birisi merhum belediye başkanlarından Reşat Leblebicioğlu’nun reislik dönemine(1941-1949) rastlar. 1941 yılında Dr. Behçet Uz milletvekili seçilerek görevden ayrılınca, yerine on yıldır en yakın çalışma arkadaşı olan Reşat bey, belediye meclisi tarafından reis seçildi. Reşat Leblebicioğlu, II. Dünya Savaşı’nın zor yıllarında fuarın sönmemesi için gerçekten çok çaba sergilemiştir.

Savaş yıllarında ve sonrasında bir yıl açılmaması, üç yıl da milli mahiyette düzenlenebilmesi, fuarın geleceği açısından tehlike sinyalleriydi aslında! Çünkü bu tablo, biraz da fuar yönetimindeki çok başlılık ve etkin olmayan yönetsel anlayıştan kaynaklanıyordu. O yıllarda organizasyon, üç kurumun temsilcilerinden oluşan bir komite tarafından idare ediliyordu: Ticaret Bakanlığı, İzmir Valiliği ve Belediye… Reşat Leblebicioğlu, aktif ve etkin olmayan bu komite yerine fuarın tamamen İzmir Belediyesi’nin yönetimine devredilmesini istiyordu. Yapılan çalışmalar sonunda İzmir Belediyesi, Fuarın tek sahibi olacak ve sonrasında hızla gelişecekti. 

1954 yılından başlayan ve 1990’lı yılların sonlarına kadar süren dönemde, fuarın eğlence boyutu çok öne çıktı; asıl işlevi biraz geri planda kaldı. Eğlence boyutunun öne çıkması genel olarak hoş bir kabulle karşılansa da, fuarın oyun parkına dönüşmesini getirdi beraberinde.

Diğer taraftan bir biri ardınca açılan gazinolar, büfeler ve amaç dışı işlev birimleri, Kültürpark’ın da yapılış amacından uzaklaşmasını hazırlamıştı bilindiği üzere.

Üstelik dünyada genel kapsamlı ve uzun dönemli fuarcılık terk edilmekte olduğundan, İzmir Fuarı bu gelişmelerin dışına düşmeye başlamıştı.

İşte bu aşamada, zamansız bir şekilde İzmirlilerden ayrılan değerli insan Ahmet Piriştina’nın başkan seçilmesiyle, İzmir Fuarı ve Kültürpark yeniden yapılandırılmaya başlandı.

Dünyada olduğu gibi, İzmir Fuarı da kısa süreli ihtisas fuarları bağlamına yerleştirildi; Kültürpark ise, yapılış amacı doğrultusunda yeniden düzenlenmeye başlandı.

Eskiden olduğu gibi müzelere kavuştu; sosyal ve sanatsal etkinlik birimleri yer almaya başladı Kültürpark’ta yeniden!

Kültürpark’ı İzmirliler olarak tartışmaya, konuşmaya devam edeceğiz…

Kimse kızmasın… İtiraz kültürünün yeşerdiği coğrafyada bundan daha doğal ne olabilir…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 11 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
imren Aloba 22 Ekim 2016 Cumartesi 19:45

Böylesine önemli bir Proje kapsamında " İtiraz Kültürü " karmaşasına Realist bir açıdan yaklaştığınız ve aydınlattığınız için teşekkür....

Yorumu oyla      11      5  
Hülya Yarbuz 20 Ekim 2016 Perşembe 21:18

Tarihi bilgi guzel Net görüşü ? Fuar İzmir'in İzmirlilwrin Bellegidir. Bu bellek silinemez. Duvarlar ve . Cumhuriyetin kuruluş tarihi Kapılar (Lozan ,Montrö, Cumhuriyet.26 Agustos ve 9 Eylül)korunmalı. Gercek Yeßili korunmalı Gereksiz Hangarlar yıkılmali.

Yorumu oyla      11      5  
m.y. 20 Ekim 2016 Perşembe 17:13

sn.Reşat Kutucular ın röportaj başlığı "iziri bu hale istemezükçüler mi getirdi"sözünde bence çok haklı.1922 yangını izmirin gümrük-pasaport-cumhuriyet meydanından Fransız konsolosluğuna kadar fuar alanı dahil yok etmiş ama Gündoğdu ve sonrası sahil şeridi cumhuriyete olduğu gibi geçmiş 40 larda 50 lilerde bu odalar yokmuydu?50lerde izmirin planlanması yarışmasınıİTÜ kazanmış ama bu planlamada ne izmirin tarhi bölgeleri işaretlenmiş nede korunması gereken tarihi mimari korunmuş, belediye "serbest" bırakılmış ve bugün izmir bu hale gelmiş.eyseki Kocaoğlu döneminde belediyede şehrin geçmiş tarihini öne çıkaran çalışmalar, kamulaştırmalar yaptı.bugün akademislerler olsun, belediye olsun, işadamı olsun tarihi bölgede yıkılmış alanlara "modern" yapılar projelendirmeye devam ediyorlar. izmirrin şehir planını 1927 lerde Fransız planlamacılara yaptırılmış, bugün izmir merkezi olan Alsancak -Çankaya-basmane-konak alanı bu planın sonucunda oluşan bulvarlar caddelerden oluşur. acaba diyorum, planlama ve proje işini yabancılara mı bıraksakta tarihimizi korusak......

Yorumu oyla      11      5  
muhalif 20 Ekim 2016 Perşembe 16:32

izmirin itiraz kültürü" malı, kültüparkıda iki taraf olarak taştışacağız, umarım daha sağlıklı sonuçlar alınır, ncakiş dünyası çok beğendi ilçe beledyeleri destekledi, şınlar*bunlar destekledi şeklinde"baskı umsuru" olabilecek çıkışlar olmamalı, "itiraz kültürünün" sonuçları da bu proje üstünde bazı geri adımlar atılabilmelidir.Kültürpark zaten İEF.nin düzenleneceği alan olarak kalacağından hollerin 1/3 oranında kalmasına da itiraz edilmemelidir. burası sadece şehir parkı değil, tarihsel fuarılığı İEF ile sürdürülecek alandır.taraflar birbirlerini dinleyip uzlaşmalılar.holler olmalıdır ama kültürparkta tümsekler suni tepeler olmamalıdır.sonuçta kazanan izmir olacaktır.

Yorumu oyla      11      5  
İbrahim Gerçek 20 Ekim 2016 Perşembe 16:22

Ben İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanını yapılan bu yatırımlarda hiç samimi bulmuyorum. Ayrıca Belediyeye ait gayrimenkulleri kiraya vermeme sebebini hiç anlamış değilim. Konaktaki otoparkın altını ver tanzim satışa al mis gibi kirayı ama nerde otoparkı daha çok yıkmaya çalışıyor. İzmirin başına gelen en kötü başkanlardan biri...

Yorumu oyla      11      5  
Ercument sahin 20 Ekim 2016 Perşembe 15:41

Tarih bilgisi guzelde ,gelecek,yapilmak istenilenler konusunda görüşünüz ne?

Yorumu oyla      11      5  
antikapitalist 20 Ekim 2016 Perşembe 14:54

Birisi duvarlar yıkılsın hidepark gibi olsun demiş.Kardeşim burası İngiltere mi ?Duvarı yıksan 1 haftada suriyeli çadırı dolar orası bu kenti yönetenlerin aklı yok mu?

Yorumu oyla      11      5  
Hür düşünce 20 Ekim 2016 Perşembe 12:36

İyi ki duvarlar var.Ülkemiz insanı güzel bir park yerini koruyacak/kollayacak kültürde mi ? Hangi babayiğit gece vakti fuara gidip dolaşacak/koşacak ? Etraf it uğursuz ve uyuşmuşlar ile dolu.Bir de Hyde Park'ta olduğu gibi serbestçe fikirlerimizi söyleyeceğimiz !!!!! köşemiz olsun ki batı kültürü seviyesinde olduğumuzu ispat edelim.

Yorumu oyla      11      5  
20 Ekim 2016 Perşembe 12:20

"Kültürpark’ı İzmirliler olarak tartışmaya, konuşmaya devam edeceğiz…" Tartışmak iyidir ancak İzmir'de garip bir şekilde her yapılacak büyük projelere karşı aman yapılmasın telaşı ile tepki gösterenler var. Rant var, suilet bozulur , yer yanlış , proje yanlış, ne gerek var ( en çok söylenen ) gibi gibi binbir türlü bahaneler ile şehrin önü kapatılıyor. Kültür sanat da olsun denilen kültürparka kültür merkezi yapılmasın deniyor. Peki kültür sanat faaliyetleri nasıl olacak ? Bina olmasın ama kültür sanat olsun. İyi de nasıl olsun ?

Yorumu oyla      11      5  
20 Ekim 2016 Perşembe 12:09

Kültürparka kültür sanat merkezi yapılmayacaksa ve şehir parkı isteniyor ise diğer yapılar da yıkılmalı. Paraşüt kulesi hariç nikah salonu , tenis kulübü, lunapark ve diğer betonarme "ne varsa" hepsi yıkılmalı. Madem ki şehir parkı isteniyor hiçbir beton yapı olmasın. Yok onlar olsun sadece kültür merkezi olmasın demek de ultra saçma. Central parkta nikah salonu mu var ?

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Polis kurşunu ile ölen ilk üniversiteli!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva