Harun ÖZDEMİR
Yeniden Yeni CHP… Nereden nereye! (4)
28 Ağustos 2012 Salı

Tek parti dönemi CHP’si 1946’ya kadar devlet-parti-millet birliğini koruyarak devam etmiştir. Bu dönemde Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi aynı zamanda CHP Ankara il başkanı olmuşsa, valilerin CHP il başkanı olmasına kim neden şaşırsın ki! 
 
10 Kasım 1938’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk vefat etmiş, 11 Kasım 1938’de, bir gün sonra İsmet İnönü TBMM’de oylamaya katılanların ittifakıyla Cumhurbaşkanı, 26 Aralık 1938’de Olağanüstü CHP Kurultayında ise İnönü partinin “değişmez genel başkanı” ve “Milli Şef”i seçilmiştir.
 
Böylece Atatürk döneminde basında sıkça yer alan Hitler, Mussolini, Lenin ve Stalin hayranlığı, Atatürk’ün vefatından sonra Türkiye’yi alayü vala ile Milli Şeflik sistemine taşımıştır.
 
İsmet İnönü’nün “Hatıralar”ındaki ifadesiyle “Padişah öldü, yaşasın yeni padişah” dönemi başladı. 
 
İnönü çevresinde bunlar olurken dünyada da savaş kaçınılmaz bir hal almıştı. Basında ve hükümet icraatlarında bütün göstergeler Türkiye’nin; ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB’nin (Müttefik Devletler) karşısında, Almanya ve İtalya (Mihver Devletler) yanlısı olduğunu çok net bir şekilde ortaya koymaktaydı. Bu durum bütün taraflarca da bilinmekteydi.
 
Almanya Türkiye’den “Savaşa girme, ihtiyaçlarını biz karşılarız”ı talep etmekteydi. ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB de Türkiye ile özel antlaşmalar yaparak “savaşa girmemesi yönünde taahhütler almışlardı”.
 
Fakat Türkiye’yi idare eden Milli Şef; başbakanları, bakanları, bazen de genel müdürleri, yetmediği durumlarda da basın ve öğrenci grupları aracılığıyla Almanya-İtalya lehine önemli icraatlar yaptı. Türkiye aleni olarak Montreux Antlaşmasına muhalefet ederek Alman savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesine izin verdi ve SSCB’ye saldırmasına dolaylı destek oldu. Hatta yara alan veya arıza yapan Alman gemilerinin tamiri için tersanelerini kullandırdı.
 
Türkiye bu dönemde bütün devletlerle saldırmazlık ve dostluk antlaşması yapmış ama Mihver Devletler lehine davranmıştır!
 
Türkiye radyolarından yayımlanan Hitler ve Mussolini’nin konuşmalarını hayranlıkla ve heyecanla dinleyen dönemin siyasetçi ve mühim köşe yazarları, sonraki yıllarda hatıralarında, bir kelime bile anlamadıkları konuşmaları heyecanla ve coşkuyla ağlayarak dinlediklerini yazmışlardır.
 
Müttefikler defalarca başvurmalarına rağmen, Türkiye savaş boyunca Alman harp sanayiine destek niteliğindeki krom madeninin satışını artırarak sürdürmüştür.
 
Yine Almanya’nın talebi ve destekleri üzerine Türkiye, SSCB’de isyanlar çıkarmayı amaçlayan Turancılık çalışmaları yapmıştır.
 
Müttefik Devletler “demokrasi” adına bir savaş verirken, Türkiye faşist liderlerin örnek oluşturduğu “şeflik” sistemini pekiştirmeye çalışmıştır.
 
Milli Şef İsmet İnönü’nün en güçlü olduğu dönemde, Türkiye’ye yaptığı hizmetlerin başında sayılan “Türkiye’yi savaşa girmekten alıkoydu” düşüncesinin tutarlı bir kanıtı yoktur ama propagandası ise oldukça boldur!
 
Dünya sistemi iyi analiz edildiğinde görülecek manzara şudur:
Türkiye hakkındaki karar Lozan’da verilmiştir. Türkiye için yakın zamanda düşünülen herhangi bir yeni durum yoktur! O zaman geriye bir tek “savaş dışı” olmak kalmaktadır. Türkiye istese de, taraflar Türkiye’yi savaş dışı tutmakta anlaşmışlardır!
 
Bu iddia garip gelebilir. Her doğru biraz da gariptir. Çünkü kimse iki büyük savaşın hesabını savaşı finanse eden İngiliz, Fransız ve ABD’li bankerlere sormamıştır. Akla hayale gelmez borçlar vermişler, fakat bunu tahsil etmeyi ise düşünmemişler!
 
I.Dünya Savaşı sonunda sadece Türkiye’den borçlarını ödemesi talebinin asıl nedeni, Türkiye’den alınan alınmıştır, fazlası da azı da Lozan’da sonuca bağlanmıştır. Bundan sonraki savaş, diğer devletlerle yarım kalan hesaplar için yapılacaktır. Bu pazarlıkta Türkiye olmadığına göre, onun savaşa heveslenecek bir ekonomik güçten uzak tutulması gerekir, denmiştir. O da başarı ile yapılmıştır!
 
Osmanlı Devleti ve savaşan diğer bütün devletler, istisnasız Fransız ve İngiliz bankerler tarafından finanse edilmiştir, hem de dört yıl boyunca… Kimse I.Dünya Savaşı’nı bu açıdan analiz etmemiş ve kimin kahraman, kimin zavallı olduğu gün ışığına çıkarılamamıştır!
 
Bankerlerin tutumu II.Dünya Savaşı’nda da değişmemiştir. Çoğu Yahudi olan bankerler, Hitler Almanyası dahil, savaşan bütün devletleri, önce savaşacak güce, sonra da dört yıl boyunca savaşacak ekonomilerine aktif destek vermişlerdir.
 
I.Dünya Savaşında 9 cephede savaşan Osmanlı Devletine borç veren bankerler, II.Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında, savaşa hazırlık için hiçbir mali yardım yapmamışlardır. Dolayısıyla da Türkiye savaşa girecek gücü kendisinde bulamamıştır.
 
Dünya sistemi Türkiye’yi savaş dışı tutmaya çalışmış ama Milli Şefin idaresindeki Türkiye, bütün olanaklarını Mihver Devletlerden yana kullanmıştır!
 
Bu kadar yakın tarihin bu kadar aleni gerçeğini duymayanlara duyurulur! (Devam edecek)

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Mustafa Sakomahleli 31 Ağustos 2012 Cuma 13:13

Güzel bir yazı serisi; umarım 3-5 bölüm daha yazarsınız

Yorumu oyla      14      5  
Bilal-İzmirli 31 Ağustos 2012 Cuma 12:22

Yine Almanya’nın talebi ve destekleri üzerine Türkiye, SSCB’de isyanlar çıkarmayı amaçlayan Turancılık çalışmaları yapmıştır. kimse iki büyük savaşın hesabını savaşı finanse eden İngiliz, Fransız ve ABD’li bankerlere sormamıştır. ....Tüm Vatandaşlarımızın özellikle gençlerimizin yıllarca okuyup araştırması gereken gerçeklere değinmişsiniz nedenlerini bilmeyenler çarelerini bulamazlar Yazara çok teşekkürler.

Yorumu oyla      15      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Böyle mi olacaktı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Ben böyle inanıyorum!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva