Adnan SÖKMEN
Hayatı tersten yaşamak!...
10 Kasım 2017 Cuma

Hep düşünmüşümdür...

"Ben doğarken ölmüşüm" sözünü...

Ve ölürken küllerinden tekrar tekrar doğan "Ebabil Kuşu"nu...

Yani "Hayatı baştan, hatta tersten yaşamak" fikri oldum olası kafamı kurcalamıştır...

Ama heyhat!...

Benim kafam bunu kurcalanıp dururken; "Ustaların ustası" atı alıp çoktan Üsküdar'ı geçmiş bile...

Başkaları gibi trişkadan değil ama onun Üsküdar'ı geçişi...

Bileğinin hakkıyla dört nala; hatta şahlana şahlana geçmiş...

Ve öyle bir döktürmüş ki bu meseleyi kağıda...

Peh, peh, peh...

Eee, "Baba"ya da bu yakışır zaten...

Neyse...

Ben daha fazla kafa ütülemeyeyim...

"Hayatı tersten yaşamak" nasıl olur muş ondan dinleyin...

Eminim, okuduktan sonra bu muhteşem tespiti kimin yazdığını "şıp" diye anlayacaksınız...

Anlamazsınız da, yazının altında imzasını görünce biraz mahçup olursunuz artık, ne diyeyim...

Hadi bakalım okuyun...

Ve bu kıyağımı da unutmayın... :)

                              ***

HAYATI TERSTEN YAŞAMAK...

Hayatın en acı tarafı sona eriş şeklidir... 

Hiç kuşkusuz yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta harika olurdu...

Nasıl mı?..

Camide, musalla taşında uyanıyorsunuz... 

Bir tabutun içerisinde, herkes karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor ve size karşı tüm haklar helal edilmiş... 

Tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, olgun ve ağırbaşlı olarak... 

Herkes etrafınızda; size büyük bir itibar gösteriliyor... 

İltifatlar, çocuklar torunlar herkes karşınızda...

Arabanıza binip evinize gidiyorsunuz... 

Doğar doğmaz devlet size hemen maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz... 

Ne güzel, hazır maaş, hazır ev... 

Altmışlı yaşlara kadar her şey garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz... 

Sağlığınız düzeliyor, kaslarınız iyice güçleniyor, gittikçe kuvvetleniyorsunuz...

Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve ilk işe başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz... 

Genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak işe başlıyorsunuz... 

Herkes karşınızda el pençe divan...

Vücudunuzda da hoşunuza  giden iyileşmeler de başlıyor... 

Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz... 

Diğer hormonsal aktiviteler artıyor...

Ne güzel günler başlıyor...

Derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor...

Bu arada babanız ortaya çıkmış, “Fazla çalıştın!” diyor “Eve dön artık, işi gücü bırak, okumaya başla, harçlığını da ben vereyim” 

Şu keyfe bakar mısınız?..

Okuldaki dersler gittikçe kolaylaşıyor... 

Ekmek elden, su gölden bir dönem başlıyor... 

Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor...

Derken, anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi bile yok artık… 

Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar; “Evde otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna!” diyorlar...

Mamanız hemen ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar... 

Hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz...

Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor... 

Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır!..

Bir gün karanlık fakat güvenli ve ılık bir ortama giriyorsunuz...

Beslenmek için ağzınızı açmaya bile gerek yok; bir kordondan besleniyor, sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda döne döne yaşıyorsunuz...

Sonra küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz ve günün birinde müthiş keyifli bir olayla hayatınız BİTİYOR... :)

*Can Yücel

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Mehmet Gültekin 10 Kasım 2017 Cuma 17:06

Benjamin button un hayatı Ne güzel bir hayat değilmi

Yorumu oyla      11      5  
Mahmut Kayhan 10 Kasım 2017 Cuma 14:39

Sanırım böyle bir film izlemiştim, gerçekten insanda tuhaf duygular uyandırıyordu, sevdiğin insan yaşlanırken, senin gençleşmen gibi.. Yalnız şu "patronumun işe başlama hediyesi olarak" plaket ve kol saati vermesi kısmı biraz karışık...Plaketi bilemem ama "kol saati" kesin gibi yani...

Yorumu oyla      12      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Mutluluğun ‘resmi’ budur!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İzmir’in sosyal demokratları
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Asıl sorun Arapça tabelalar mı?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Pâyidar… Son Balo…
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Hayvancılıkta neden geriledik?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Toptan ve perakende anılar…
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva