HABERLER>EKONOMİ
29 Şubat 2016 Pazartesi - 09:20

İzmir’in ünlü tekstilcisinden reçete: Teşvikler verilirse…

İzmir’in çeyrek asırlık tekstil fabrikası Ertuğrul Tekstil’in sahibi Hayati Ertuğrul, sektörün sorunlarını ve geleceğini, yeni yatırımları, ihracatın yol haritasını Egedesonsöz’e anlattı.

İzmir’in ünlü tekstilcisinden reçete: Teşvikler verilirse…

Onur DENİZ/EGEDESONSÖZ - İzmir sanayisini Avrupa’da temsil eden 23 yıllık bir firma, Ertuğrul Tekstil…

İtalya ve Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın pek çok yerindeki markalarının üretimini yapan bir aile şirketi…

Son dönemde sektördeki yatırımlarının yanı sıra İzmir Arena gibi yatırımlarıyla dikkat çeken Ertuğrul ailesinin reisi Hayati Ertuğrul, kurucusu olduğu Ertuğrul Tekstil’i, yatırımları, sektörün ve sanayicinin sorunlarını Egedesonsöz’e anlattı.

Sektördeki faaliyetlerinin yanı sıra İzmir Salihliler Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanlığı, İzmir Sanayici ve İş Adamları Derneği Başkan Yardımcılığı ve sivil toplum kuruluşlarında faaliyet gösteren Hayati Ertuğrul, aynı zamanda Galatasaray Spor Kulübü Üyesi görevini sürdürüyor.

ORTA TEKNOLOJİ, ORTA GELİR, ORTA DEMOKRASİ
Ege Bölgesi başta olmak üzere Türkiye 2015 ihracatında düşüş yaşadı. 2016’nın ilk iki ayını geride bırakırken aynı düşüş gözlemleniyor. Bu yılın devamında ihracatta nasıl bir tablo ile karşı karşıya kalacağız?

2015’te kayıp bir yıl geçirdik.  157 milyar dolarlık ihracatımız, 144 milyar dolara düştü. Yani biz ihracatta aşağı yukarı 12 milyar dolar bir kayıp yaşadık. Öncelikle bunun nedenlerine bakmamız lazım. Dünyada büyük bir kriz var. İnsanların alım güçleri düşüyor.  Bizim her şeyden önce başarılı bir reforma ihtiyacımız var.  Ülke geneline bakıyorsunuz. Teknoloji yok. Türkiye’de şu an orta teknoloji hakim. İnsanların gelir seviyesine bakıyorsunuz, orta seviyede. Her şey bir yana yaşanılan süreçte demokrasiye bakıyorsunuz, orta demokrasi var. Bu şartlar devam ettiği sürece önümüze parlak bir şekilde bakamıyoruz.

Bu tablonun değiştirilmesi için neler yapılmalı?
Şu an Türkiye ekonomisinde orta gelir tuzağından söz ediliyor. Kişi başına düşen milli gelir, ortalama 10 bin dolar.  Bunu aşmak için 10 bin doları 12 bin dolarlara çıkarmamız lazım.  Şu an yapılanlara baktığınızda somut bir şey göremiyoruz. Türkiye’de her şeyden önce iyi bir reforma ihtiyaç var.  Yapısal reformlarda en önemli konu teknoloji.  Teknoloji ile ne yapılmış bakıyorsunuz, çok da dişe dokunan bir şey yok.  Ar-Ge çalışmaları yetersiz. Hangi firmanın tam anlamıyla çalışan bir Ar-Ge birimi var? İhracatımız düşüyor. Bu yapısal reformlar yapılmadığı için beklentiler havada kalıyor.  Şimdi bakıyoruz 2015 Ocak ayında bizim tarım ihracatımız 13.2 milyar dolar iken 2016’da 9.2 milyar dolara düşüyor. Bu tabloya bakıldığında böyle giderse yüzde 12 oranında bir düşüş yaşanacak. Maden ihracatında düşüş var. Sanayi ürünlerinin ihracatında düşüş var. Bunlar ihracatımızın yapı taşı. Bunlara baktığımızda sonraki aylarda da bu tablonun değişeceğine dair bir izlenimimiz yok.  Konjonktürel bir durum var diyoruz. Dünyada bir kriz var diyoruz. Bizim ihracatımızı başka ülkelere de taşımamız lazım.  Türkiye’nin rekabet gücüne batığımızda dünyada 50. sırada. 2014’te 41 – 42 seviyesindeydi. Bununla doğru orantılı olarak ihracatımız da düşüyor.  Bu durumdan ihracat yapan sektörlerin etkilenmemesi mümkün değil. İstihdam verilerinde 3 – 3.5 milyon kayıtlı işsizimiz var diyoruz. Bizim bunu aşağıya düşürmemiz lazım. Bunu da düşüremiyoruz.  Ülkelerle ilgili dış politikada çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Rusya krizi ihracattaki düşüşte çok etkili oldu. Bizim artık bu konuda bir yol haritasını çizmemiz lazım. Bir takım modeller geliştirmemiz lazım. Teknolojinin artması lazım. Bölge teşviklerinin artması lazım. Bu teşviklerin de yerinde kullanılması lazım.  İhracatımızı artıralım. İhracatın artması için reformların artması lazım. Zaten ihracat artarsa bizim sorun olarak gördüğümüz durumların yüzde 50’sinden fazlası ortadan kalkacak. Bununla beraber ülke genelinde yaşanan olaylara bakıldığında güven ortamının sağlanması gerekiyor. 

Bu güven sorunu sektörün ihracatında etkili oluyor mu?
Türkiye’deki mevcut belirsizlik durumu sanayiciyi mutlaka etkiliyor. Ben dışarıya ihracat yapıyorum. Dışarıdaki imaj içler acısı. En basiti, bizim yaptığımız görüşmelerde firma sahipleri, ‘Türkiye’de gazetecileri içeri alıyorlarmış’ deniyor.  Türkiye 3. dünya ülkesi sayılıyor. Bunlar bizi dolaylı yoldan etkiliyor. Adam, ‘acaba benim malımla ilgili ileride başıma bir şey gelir mi’ diye soruyor.  Türkiye itibarsızlaştırılıyor. Neden benim ülkem böyle olsun? Bu algının gitmesi lazım. Bu sanayiciden turizmciye herkesi etkiliyor. Öncelikle bunun yapılması lazım.

İZMİR’DE NE TEŞVİK VAR?
İzmir’in 1. teşvik bölgesinde olmasından dolayı yeterli teşviki alamadığı yönünde son dönemde tepkiler artmaya başladı. Manisa’daki teşvik oranı ile bir kıyaslama var. İzmir’de üretim yapan bir Salihlili olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben Salihliliyim. Salihli’de organize sanayi bölgesi var. Orası 3. bölge teşvik alanı.  Ama eğer bir organize sanayi bölgesine yatırım yaparsınız 4. derece teşvikten faydalanıyorsunuz. Biz burada 1. bölgeyiz. Ne teşvikimiz var ki? Ondan dolayı ‘Manisa uçmadı, uçuruldu’ tabiri kullanılıyor. Bu durum İzmir’deki yatırımcıların gitmesine neden oldu. Bu konuda İzmir’e en azından sektörel bazlı teşvikler verilsin. Bölgesel teşvik verilsin diyoruz. Tamam diyorlar. Ama nedense verilen sözler hep askıda kalıyor.  Bizim şu an İzmir’de aldığımız teşvik, elektrik giderlerinin yüzde 15 ‘i kadar bir kısmının alınmaması şeklinde. Eğer bir sanayicinin vergi borcu yoksa, SGK ‘ya borcu yoksa yüzde 5 oranında SGK primine teşvik alabiliyor. Günümüz şartlarında borçsuz kalmak zaten çok zor.  Bunun dışında hiçbir teşvikten faydalanamıyoruz.  Eğer sektörel ve bölgesel teşvikler verilirse İzmir de Manisa gibi uçar. İzmir’de yatırım yatırım deniyor. Belki İzmir’e bir takım şeyler yapılmak isteniyor. Bunlarda da ne olduğu belli olmayan engeller çıkıyor. Belediyenin projelerinde engeller çıkıyor.  Mesela burada Ege Serbest Bölge’de firmalar gelip yatırım yapıyor. Ama orası ayrı bir şey. Orada verilen ayrı avantajlar var. Ama onun dışında bir yatırım yok.

BMC’nin İzmir’den gitmesinde de teşvik etkisi var diyebilir miyiz?
BMC İzmir’e mal olmuş bir şirket. Bunun altında yatan bir takım nedenler var. Teşvik gibi birçok neden var. Ama şöyle bir gerçek var ki, BMC gitti.  Burada Opel’in fabrikası vardı. Ne oldu? O da gitti.  Sonra İzmir’e yatırım gelecek diyorlar. Siz son dönemde gelen bir yatırımcı görüyor musunuz? Şu an bir sessizlik var.

İZMİR İNŞAAT ÇÖPLÜĞÜ HALİNE GELDİ
Son dönemde artan inşaat yatırımları sektörü nasıl etkiledi?

Türkiye’nin son dönemdeki lokomotif sektörlerine baktığımızda neler var?  Ön planda inşaat sektörünün olduğunu görüyoruz. Bunun yanı sıra tekstil, madencilik, kimya sektörleri var. İnşaat sektörü giderek büyüyor. İnşaatın bu şekilde büyümesi çok tehlikeli bir şey. İnşaat sektörü, bizim kendi iç piyasamıza, büyüme rakamlarına katkısı olmayan bir şey. Üretim yok. Ama üretim sanayide.  İzmir’e yatırımcı geliyor ama inşaat yatırımcısı geliyor. İzmir artık bir inşaat çöplüğü haline geldi. Bir an önce üretime ağırlık verilmesi gerekir. Üretim olmadan büyümeden söz etmek mümkün değil.

TÜRKİYE TEKSTİL KALİTESİNİ DÜNYADA YAKALADI
İhracatın geneline baktığımız zaman tüm sektörlerde bir düşüş var. Ama tekstil, hazır giyim ihracatına baktığımızda diğer sektörlerin üzerinde kaldığını görüyoruz. 2016’da da artış sağlayan sektörlerden bir tanesi. Piyasadaki kriz bu sektörü vurmadı mı?

Türkiye şu an Avrupa’nın en gözde tekstil ticaret merkezlerinden bir tanesi. Burada önemli olan fiyatlar.  İkinci etken kalite. Türkiye tekstilde kalitesini dünyada yakalamış durumda. Biz her türlü, her kalitedeki kumaşı Türkiye’de üretip, mal yapıp, dışarıya ihraç edebiliyoruz. Bu güç 1995 yılında Gümrük Birliği’ne girdiğimizden beri bizde var. Bize göre bu sektör kıstas değil. Biz sektörde katma değeri çok yüksek ürünler üretiyoruz. Bu bizim gücümüzün bir sonucu. Bundan dolayı Avrupa bizi tercih ediyor. Ama bunlara rağmen sektörde en önemli konu fiyatlar. Kiminle konuşursanız konuşun, sektörde herkes aynı şeyi söyleyecektir. Bizde kâr marjı çok düşük.  Ama biz buna rağmen, gerekirse kârımız düşük olsun, ama kalite düşmesin, işçilerimiz işsiz kalmasın, ihracatımız düşmesin diye bunu aynı kalitede sürdürmeye devam ediyoruz.

Avrupa’nın Türkiye tercihinde kalite yeterli oluyor mu?
Katma değeri yüksek olan mallar var. Bu ürünlerin katma değeri yüksek ama adetleri düşük.  Avrupa’dan binlerce adet sipariş veriliyor. Bunları firmanın alıp stoklaması lazım. Bizde öyle bir şey yok. Bu işi yapan uluslararası firmalar buraya geliyorlar. Malın kalitesine bakıyorlar. Siparişi veriyorlar. Siz üretimi gerçekleştirdiğiniz anda hemen alıp, stok yapmadan onu piyasaya sürüyorlar.  Onlar için avantajdır. Geliyorlar 15 bin adet malın nerelere gideceğini bize söylüyor, biz o malları o doğrultuda gönderiyoruz. Türkiye’deki bu durum onlar için çok büyük bir avantaj. Türkiye’de tekstil sanayisindeki teknoloji ve gelişim gerçekten çok fazla. Bizim sektör sanayide lokomotif. Türkiye ihracatının yüzde 8 ila yüzde 10 oranında ihracatı bu sektörden sağlanıyor.  Maalesef bu sektörün de kendine göre sorunları var.

TEKSTİLDE TEMEL SORUN KALİFİYE ELEMAN
Peki tekstil sanayinde ne gibi sorunlar yaşanıyor?

Bizde en temel sorun istihdam.  Sektörde işçi arayan firmaların büyük bir çoğunluğu makineci arıyor.  Bu bizim için çok büyük bir dezavantaj. Şu an en büyük sorun bu. Yetişmiş bir eleman bulamıyoruz.  Meslek liseleri çok önemli. Bugün Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar başta olmak üzere bu konu defalarca dile getirildi. Şayet bu meslek liseleri Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesine verilirse, ki böyle bir talep iletildi. Bu sanayi sektörü için çok büyük bir adım olur. Biz ara elemanı veya üstünü büyük bir şekilde biz yetiştirebiliriz. Meslek liselerinin artık belli bir çizgisi kalmadı. Bunların yeniden ayağa kaldırılması lazım.

Sanayici bu sorunu aşmak için ne yapıyor?
Biz bunu aşmak için sıfırdan elemanları işe alıyoruz. Yavaş yavaş eğitiyoruz, geliştiriyoruz. Onları makineci yapıyoruz. Ama bu bireysel bir gayret. Bunun bir sistem ile politika haline gelmesi lazım. Ben şimdi bakıyorum, İzmir Büyükşehir Belediyesi bu ihtiyaçlar doğrultusunda kent koleji açıyor. Orada ihtiyaçlar doğrultusunda makineci yetiştirecek. Hem kendi ihtiyaçlarının karşılanması hem de bizim sektörümüze katkısı nedeniyle son derece güzel bir proje oluyor. Zaten direk temasımız sürüyor. Yaklaşık dört ayda bir bu alanlarda başvuran elemanları bize yönlendiriyorlar. Biz de onları yetiştiriyoruz, çalıştırıyoruz.

Piyasadaki Çin mallarının çokluğu sektörü nasıl etkiliyor?
Piyasada Çin mallarının olması bizim üretimimizi pek etkilemiyor. Biz o türdeki üretimi ciddiye bile almıyoruz. Çünkü siparişi veren firma zaten Türkiye’deki ürünlerin kalitesini biliyor. Kalitesiz ürün kullanmak istemiyor.

Suriyeli mültecilerin ayakkabı sektöründe sonra en çok çalıştığı alanların başında tekstil sektörü geliyor. Şu an sektörde durum nedir? Çalışma vizesi uygulamasının nasıl bir etkisi olacak?
Çalışma vizesi iyi de acaba takibi yapılabilecek mi? Zaten vize verilmese de binlerce Suriyeli merdiven altı üretim yerlerinde çalışıyorlar. Adamlarda zaten sigorta, hukuk hak getire. Ben burada çalıştırdığım personelin maaşını en az 1300 TL olarak veriyorum. Üzerinde sigortası, vergisi, yemeği, ulaşımı derken 2 bin TL’yi geçiyor.  Adam orada bin TL’ye işçi çalıştırıyor. Bu da bir haksız rekabet ortamı yaratıyor.  Bence şu an Türkiye’de kayıt dışı çalışan işçi sayısı yüzde 35 - 40’ı geçmiştir. Bu çok büyük bir hata. Sanki Suriyeliler belgelendiği zaman burada kayıt dışı çalışmayacaklar mı? Yine çalışacaklar. Ama bizim gibi yerlerin böyle şeyleri yapması mümkün değil. Suriyeliler olsun olmasın, devlet bunun önüne geçemiyor. Öncelikle kayıt dışı çalışma engellenmeli.

İŞİMİZ İNSAN ODAKLI
Sektörün önemli temsilcilerinden biri olarak 20 yıldan fazlasını geride bıraktınız. Ertuğrul Tekstil’de sistem nasıl işliyor? 

Biz sektöre 1993 yılında girdik. Şirketimiz aile şirketi. Herkesin belli görevleri var. Ben idari işlerle uğraşırım, eşim ve çocuklarım personelle, üretimle ve kaliteyle ilgili çalışırlar. Bunun yanı sıra çalışanlarımız, şeflerimiz, işçilerimiz var. Bizim sektörümüz emek yoğunlukta olan bir sektör. Burada ne kadar teknoloji olursa olsun mutlaka başında insan çalışan bir sektör. Çünkü insan hatasından kaynaklı bir işin telafisi çok zor oluyor. O ürünün telafisi olmuyor. İşimiz insan odaklı olduğu için insanlarla iyi ilişkiler içerisinde olmamız lazım. Çalışanlarımızla ilgili bizim ilişkilerimiz işin başından beri çok iyi düzeyde. Bu böyle başladı, böyle de devam edecek. İşçinin hakkı neyse her zaman vermeye gayret gösterdik. Tekstil sektöründe inişli çıkışlı dönemleri kendi öz kaynaklarımızla, özverili çalışmamızla bir şekilde atlattık ve bugünlere geldik.  Biz bu firmayı ailemizle, çalışanlarımızla bugüne kadar getirmeyi başardık.

Üretiminizin tamamını kendi bünyenizde mi gerçekleştiriyorsunuz?
İçeride üretim yapmak bence en güzel şey. Her şey kendi kontrolünüz altında oluyor.  Dışarıda kimi zaman kendi fason organizasyonlarımız da oluyor. Dışarıda bitirilen işleri kesinlikle buraya getiriyoruz. Alanımız geniş. Burada kontrollerini gerçekleştiriyoruz.

Ne kadar bir kapasite ile çalışıyorsunuz?
Bizim fabrikamızda ayda yaklaşık 40 bin ila 60 bin arası ürün imal edebilecek kapasitemiz var. Hedeflediğimiz adetleri yakalayabiliyoruz. Firma, gerçekten İzmir ve Türkiye genelinde kaliteyi yakalamış durumda. 10 firma say deseniz Ertuğrul Tekstil o listeye girer. Belli bir kaliteyi, standardı ve güvenilirliği yakalamış bir firmayız. Biz genelde katma değeri yüksek, yurt dışı bağlantılı ürünler üretiyoruz.  Müşterilerimize eskiden gelen bir düzen ve terbiye ile yaklaşıyoruz. Bu artık bizlerden çalışanlarımıza kadar bir gelenek haline geldi.

REKABET GÜCÜMÜZ YOK
Firmanın bu seviyeye gelmesindeki temel kriterler neler?

Bizim sektörde önemli olan 3 şey vardır; fiyat, kalite ve ürünün zamanında yetişmesi. Bunu biz kendi bünyemizde yakaladık. Eskiden firmalardan fiyat almak daha kolaydı. Ama biz artık fiyat almakta zorluk çekiyoruz. Artık kaliten varsa ve zamanında malı ulaştırıyorsan bir şekilde fiyat alabiliyorsun. Biz bunu yakaladık. Geçtiğimiz sene İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, sanayi odası başkanımız ve çok sayıda farklı sektörlerden temsilci ile Makedonya’ya gittik. Ben kendi sektörümden alanlara baktım. En yüksek maaşlar 350 Euro seviyesinde. Bizim maliyetimizde en büyük etken işçi maliyeti. Türkiye’ye baktığınızda bir adamı sıfırdan içeri alsan, asgari ücrette her şeyi ile 700 Euro’yu geçiyor. Müşteri sana fiyat veriyor. Ben bu fiyata diktiğim zaman zarar ederim diyorsun. Ama firma diğer ülkeleri gösteriyor. Bu bizim siparişlerimizi etkiliyor. Rekabet edemiyoruz. Sıralamada rekabet gücü 50. olan bir ülkeyiz. Biz bunu kapatmak için adet de az değer de fazla katma değeri yüksek ürünler üretiyoruz. Bizim sektördeki üreticiler bu şekilde ayakta durmaya çalışıyor.

SEPETTEKİ YUMURTALAR KIRILMASIN
Tekstilin dışında son dönemde yemek ve eğlence sektöründe girişimleriniz oldu. Bu kararda neler etkili oldu?

Biz aile olarak oturduk ve başka sektörlere de girme kararı aldık.  Dedik ki yumurtaların hepsi aynı sepette. Sepet düşerse tüm yumurtalar kırılır. Birazını başka yerlere ayıralım dedik. Başka sektörlerde yatırım yapma kararı aldık.

Son olarak İzmir Arena'yı aldınız. Orada ne gibi projeler var? 
Orası ile ilgili çok önemli projelerimiz var. Şimdi oranın yerine baktığınızda belki dünyada bile sayılı yerlerden bir tanesi. İzmir’de diyoruz ya hiçbir şey yapılmamış… 17 bin metrekarelik alan yapılmış. Orada düğün yapılmış, toplantı yapılmış, konser yapılmış. İnciraltı’nda o tür işleri yapan çok yer var. Biz burayı sadece konser, düğün yapılan bir yer olmasın, değişik projelerle hem yatırım getiren hem İzmir’i tanıtan bir yer yapalım dedik.  Şu an Arena’yı İzmirlilerin çoğu bilmiyor. Orası yaklaşık 600 insana çok rahatlıkla hizmet verebilecek bir yer.  Biz içerisinde daha modern daha yeni bölümlerin yapılması için çalışmalara başladık.  Oraya yeni güzel bir restoran projemiz var.  İçerisinde daha üst seviye sanatçıların gelebileceği bir yapmak istiyoruz.  Biz ayrıca hem İzmir Arena’nın kente, hem de İzmir’in dünyaya tanıtılması için fuarlara katılmaya başlayacağız. 16-18 Mart’ta İstanbul’da ACE of M.I.C.E. Exhibition fuarına katılacağız. İzmir Arena’yı orada tanıtacağız.  Orası turistlik ödül almış bir yer. Değişik organizasyonların yapılması lazım ki İzmir tanıtılsın, İzmir kazansın.

Hedefte başka yatırımlar var mı?

Şu anda ihtiyaç duyulduğunda her türlü yatırıma açığız ama mevcut projelerin yapılması ile ilgili çalışmalarımız sürüyor.

SALİHLİLİ MİSYONU ÜSTLENDİM
Bu çalışmaların yanı sıra Salihliler Derneği gibi birçok kuruluşta görev alıyorsunuz. O alanlarda nasıl çalışmalar yürütülüyor?

İzmir Salihli Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanlığı görevini 7 yıldır yapıyorum. Ben kendimce bir Salihlili misyonu üstlendim. O misyonla beraber Salihli’nin kalkınması için çalışmalarımı sürdürüyorum.  Salihli’ye nasıl yatırım yapabiliriz, bunun ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Salihli’de turizmin canlandırılması, kültürel varlıklarının ortaya çıkarılması gibi çalışmalar yapıyoruz. Buradan Salihli’ye gidip gerek belediye gerekse sivil toplum örgütleri ile çalışmalar yapıyoruz. Bunun dışında İZSİAD Başkan Yardımcılığı yapıyorum. BASİFED, TÜRKKONFED gibi kuruluşlarda görev yapıyorum. işimin dışında fırsat buldukça çalışmalar yapıyorum. Bunlar özveri gerektiren işler.

İŞÇİLERİM İLK BENİ GÖRÜRLER
Bu özverinin altında nasıl bir sistem yatıyor?

Ben her gün saat 5’te kalkarım en geç 6.15’te fabrikaya gelirim. Burada bu ilişkinin kurulmasında çok önemli bir etken oluyor. İşçilerim buraya geldiklerinde sabah önce beni görürler. İşçilerimi karşılıyorum. Onlarla beraber kahvaltı yapıyorum.  Bana, ‘ya sen 6’da niye gidiyorsun? Saat 6’da ne olacak fabrikada’ diyorlar.  Saat 6’da burada çok şey oluyor. Ben 6’da gelip burada işçilerime zaman ayırıyorum. Fabrikayı geziyorum. Günlük ne yapılacak, ne yapılmalı onların planını yapıyorum. Güne dinamik ve zinde bir sistem ile başlıyorum. Bu sistemdeki başarı da bizi bugünlere getirdi.

 
İntihara kalkıştı, yaka paça kurtarıldı!
 
Dış ticarette açık azaldı!
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
İzmirli müteahhitlerden birlik ve beraberlik mesajı!
İzmir Müteahhitler federasyonu (İMFED) tarafından her yıl geleneksel olarak ...
İzmir ve Aydın'ın inciri çözüm yok polemik var!
Aydın ve İzmir’de jeotermal tesislerin zehirli gazlarından olumsuz etkilenen ...
Patates üreticisinden kamuya çağrı!
Ülkenin patates ambarlarından Ödemiş'te çiftçiler, geçen yıl kilosu 5 ...
 
Bakanlıktan İzmir’de 2 şirkete ‘belge’ cezası!
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü, Aliağa ve Urla’daki ...
İzmir’de sardalya bolluğu: Kilosu…
İzmir’de hava sıcaklıklarının artması ve deniz şartlarının düzelmesiyle ...
15 bin liralık konut yardımının tüm detayları
Konutu olmayanların konut alımlarında devlet katkısından yararlanmalarının ...
 
Yeni AVM yönetmeliğine esnaf bakışı: Yetersiz!
Bakanlığın yeni AVM düzenlemesinde yer alan yüzde 5 kotasında ayrılan ...
Göztepe Başkanı Sepil ‘enerjisini’ sıfırladı!
Göztepe Başkanı Mehmet Sepil, Kuzey Irak’ta petrol yatırımları yapan, ...
Flaş! Fitch Türkiye notunu açıkladı
Fitch, Türkiye'nin BBB - kredi notu ve durağan görünümünü teyit etti.
 
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Köy Enstitülü olmak…
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Geleceğe ‘miras’ altın ses!
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İzmir’in sosyal demokratları
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Asıl sorun Arapça tabelalar mı?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Hayvancılıkta neden geriledik?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva