BHH'den laiklik ve barış mesajı: Sur’da bombalar yağarken...

Yeşim YAVUZER/EGEDESONSÖZ - Birleşik Haziran Hareketi ‘Omuz Ver’ sloganıyla İzmir Buluşması etkinliğinde bir araya geldi.

İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde gerçekleşen etkinliğe Eğitim Sen, Pir Sultan Abdal Derneği Karabağlar Şubesi, Çağdaş Hukukçular Derneği, CHP Karabağlar İlçe Başkanı Ali İhsan Yıldız, inşaat işçileri, maden işçileri ve vatandaşlar katılırken, CHP İnsan ve Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok ise selamlarını iletti.

Halkın Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı ve Birleşik Haziran Hareketi Türkiye Yürütme Kurulu Üyesi Erkan Baş’ın konuşma yaptığı buluşmada Gazeteci Yazar Ece Temelkuran ise ‘Umut Konuşması’ yaptı. Temelkuran’ın Umut Konuşması, katılamadığı için video olarak izletildi.

Laiklik ve barış mücadelesini yükselteceklerini belirten Baş, “Sur’da bombalar yağarken biz burada laik yaşayamayız” dedi. Gazeteci Yazar Ece Temelkuran ise, 30 yıl sonrası için bir şeyler yapma çağrısında bulunarak, “Kemalist teyzelerle Gezici çocukların en çok yan yana durması gereken zaman” dedi.

Duvara Karşı Tiyatro’nun bir oyun sahnelediği buluşmada Praksis adlı müzik grubu da sahne aldı.

GERÇEĞİN GÜCÜNE YASLANDIK
Birleşik Haziran Hareketi’nin ortaya çıkmasından bu yana geçen sürede yapılan çalışmaları anlatan Birleşik Haziran Hareketi Türkiye Yürütme Kurulu Üyesi Erkan Baş, “Birleşik Haziran Hareketi bir iddianın, bir iradenin örgütlenmesiydi. Emekçi halkın devrimcilerin bir yanıtı mutlaka vardır diye yola çıktık. Nasıl bir örgütlenmeye ihtiyacımız olduğunu tartıştık ve siyaset kurallarını tanımayarak kendi kurallarıyla siyasette egemen olma iddiasıyla ortaya çıktık. Yalanı merkeze alan yalan rüzgarları esen bir ortam var. Biz, gerçeğin gücüne yaslanarak hareket edeceğiz dedik. Biz devrimcilerde bir alışkanlık var, genelde aklın kötümserliğini merkeze alır iradenin iyimserliğini ortaya koymaya çalışırız. Akıl mevcut değerlendirmeyi de yaparken içindeki unsurları da değerleri de görebilir. İçinde bulunduğumuz karanlığı üzerine giderek değiştirebiliriz” ifadelerini kullandı.

EN ÖZGÜN KARANLIK DÖNEM
Hükümeti eleştiren Baş, IŞİD’le mücadele konusuna değinerek, “İçinde bulunduğumuz dönem koyu kapkara bir dönem. Belki de en özgün karanlık dönem. IŞİD denilen insan yiyen canileri izliyoruz. Görüntüler aynı zamanda dünyanın nasıl belayla karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Bu karanlık çeteleri alsak, Türkiye’de bir hamama götürsek yıkasak temizlesek, berbere götürsek saçını sakalanı kessek, mağazadan kılık kıyafet alsak sonra götürsek bakan yapsak ancak bu kadar olurdu. Bunlar bir ve aynıdır. Emekçiler onlarca yıldır sermaye diktatörlüğüne karşı direndiği için Türkiye ayakta duruyor. Bu adamları getirip oturtsanız bu kadar karanlık olmazdı. IŞİD zihniyetinin egemen olduğu bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Türkiye’de toplumsal mücadeleyi örgütleme iddiası taşıyan bizler, gerici çetelerle mücadele etmek zorundayız. Bu suç örgütünün zorla, baskıyla, şiddetle gasp ettiği bir iktidarla karşı karşıyayız. Tayyip Erdoğan fiili bir yönetimden söz etmişti, bugün karşı karşıya kaldığımız şey fiili bir yönetimdir” dedi.

SUR’DA BOMBALAR YAĞARKEN İZMİR'DE LAİK YAŞAYAMAYIZ
Hükümetin toplumu dincileştirme politikaları izlediğini ifade eden Baş, ülkenin içinde bulunduğu döneme ilişkin değerlendirmeler yaptı. Birleşik Haziran Hareketi’nin Türkiye’nin her yerinde zorunlu din dersleri ve laiklik konusunda mücadeleye başlayacağını duyuran Baş, “Türkiye’de devrimcilerin, aydınların mücadelesiyle elde ettiğimiz kazanımları ileriye taşımak için laiklik mücadelesiyle öne çıkmamız gerekiyor. 21-28 Şubat tarihleri arasında Türkiye’de barış sesini yükselteceğiz. Hem ülkemizde savaşa karşı barışın sesini yükselteceğiz, hem Ortadoğu’da barışın sesini yükselteceğiz hem de emperyalist politikalara karşı mücadelemizi vereceğiz. Türkiye’de saltanatın hilafetin diktatörün adı olarak kullanılan başkanlık sistemine yönelik karşı mücadeleyi de başlatacağız. Diyarbakır’da Sur’da barış mücadelesi İzmir’de Rize’de laiklik mücadelesi verelim diye bir şey yok bunların hepsini aynı anda yaparsak sonuç alabiliriz. Sur’da bombalar yağarken biz İzmir'de laik yaşayamayız. Barış bayrağını yükselterek çıkmak zorundayız. Bu iki mücadele başlığını emek eksenli birleştiremezsek bu kavga zaferle sonlanamayacak” şeklinde konuştu.

YA BOYUN EĞECEĞİZ YA MÜCADELE EDECEĞİZ
Anayasa tartışmalarını gayrimeşru gördüklerini belirten Baş, Türkiye’nin tarihsel bir kırılma içinde olduğunu söyleyerek, “Birileri kan üzerinden devamlılığı sağlayamaya çalışıyor. Ya boyun eğeceğiz ya da mücadele edeceğiz. Toplumlar ancak ve ancak çaresiz kaldığı zaman devrime başvurur. Başka çare varken ayağa kalkmaz, diğer seçenekleri dener. Türkiye böylesi bir kırılma noktasına gidiyor. 2013’teki büyük halk isyanımız büyük direnişimiz AKP gitti gidiyor denilen anda ortaya çıkmış değil, AKP artık sarsılmaz dendiği an ayağa kalktı halk. Bize göre devrimcilerin tarihsel sorumluluğu budur toplumların teslim olduğu anda ayağa kalkarsınız. Bu ülke insanları onurlu, yiğit insanlardır ve başı dik yaşamak ister. Türkiye halkları bu onursuzluğa karşı çıkacaktır” ifadelerini kullandı.

30 YIL SONRASI İÇİN BİR ŞEY YAPMALIYIZ
‘Umut Konuşması’nda umutsuz bir zamanda olduğu vurgusunu yapan Gazeteci Yazar Ece Temelkuran, Türkiye’nin müdahale edilemeyen bir değişimden geçtiğini belirterek, “Reel politika Türkiye’nin içinde bulunduğu durumlardan dolayı farklılaşıyor. Müdahale edemediğimiz bir değişimden geçiyoruz. Bunu görüp sonrası için ne yapmamız gerektiğini düşünmemiz gerekiyor. Bizim 30 yıl sonrası için bir şey yapmamız lazım.  Yeni bir nesil yetiştirmemiz gerekiyor. Şimdi değilse sonrası için bu ülkenin hak ettiği gibi güzel ve mutlu bir ülke olması için elimizden gelen şey bu” dedi.

KEMALİST TEYZELERLE GEZİCİ ÇOCUKLAR YAN YANA DURMALI
Ülkeye bir çılgınlığın yayıldığını ve şuursuz bir ortam olduğunu ifade eden Temelkuran sözlerini şu şekilde tamamladı: “Herkesin çok bağırdı düşünmenin imkansız olduğu bir süreçteyiz. Muhalif alan koca bir ‘hayır’la kaplandı. Sürekli bir bağırış çağırış ortamı var. Gerçek ve uzun soluklu bir şeyler üretmek imkansız oluyor. Bu ortamdan kurtulup sağlıklı düşünmemiz lazım. Tüm ülkeye bir çılgınlık yayıldı, bu şuursuzluğun bir parçası olmayalım. Bu kadar zor bir zamanda en tehlikeli şey birbirimizi suçlamak. Yenilgi duygusuyla cebelleşiyoruz, cebelleşirken de kendimize yakın olana saldırıyoruz. Sol içinde sevgisizlik ve nefret olduğunu görüyorum. Yenilince birbirimize saldırmamalıyız. Kemalist teyzelerle Gezici çocukların en çok yan yana durması gereken zaman.”