Oylar, oy olalı böyle zulüm görmedi:

Ellenmedik yerleri kalmadı…

Say babam say, bitmiyor:

Sayıldıktan sonra da bitmiyor…

Çünkü ; sayılan oylar geçerli sayılmıyor…

Milletin iradesini sayıyorsun; sonucu saymıyorsun…

Seçimi kazanıyorsun ama kazanamıyorsun… Kazandığın mazbatayı alamıyorsun…

Ne murdar ! bir seçim bu be…

*

31 Mart gecesi, 3bin 500 oyla seçimi ben kazandım diye basın toplantısı yapıyorsun.

14 gün sonra ise:

“Oylar sandıkta iç edildi, sandıkta hırsızlık var, organize kötülük, kepazeliğin geldiği boyut, İstanbul Seçimi murdar olmuştur. Murdar etin kavurması yenmez “ diyerek İmamoğlunun hakkını yemek istiyorsun...

Aradaki fark tam 17 bin 785 :

Yedirmezler…

Dünya alem biliyor ki bu seçimi İmamoğlu kazandı…

İtirazlar- mitirazlar, kanunun şu maddesi, bu maddesi hepsi hikaye… Amaç, her ne olursa olsun İstanbul’u vermemek…  Argoda “ Çamura yatmak” deniyor buna…

 İstediğiniz kadar bahane uydurun, İstediğiniz kadar delil üretin, istediğiniz kadar devletin bütün gücünü kullanarak seçimlere gölge düşürmeye çalışın, neticeyi değiştiremezsiniz. İmamoğlu hem halkın gözünde, hem de yasal olarak bu seçim kazanmıştır. “ Güneşi balçıkla sıvayamazsınız.”

*

İçerde belki şu veya bu şekilde seçimlerin yenilenmesini sağlayabilirsiniz ama bunu dışarıda kimseye anlatamazsınız… Gelmiş - geçmiş bütün seçimlerin de meşruiyetine gölge düşürürsünüz… Demokrasiyi murdar edersiniz.

 İsmet Paşa Milli Şef iken, 1950 yılında seçimleri kaybettiğinde:

“ Benim en büyük yenilgim, en büyük başarımdır” diyerek iktidarı Demokrat Partiye sorunsuz bir şekilde devretmesini bilmiştir.

 Bundan tam 69 yıl sonra AKP iktidarı ise;  seçimi kazanan İmamoğlu’na, İstanbul’u devretmemek için her türlü anti- demokratik yöntemleri kullanarak direnmektedir…

Eğer bu ülkede Hak- Hukuk-Adalet varsa, İmamoğlu mazbatayı alır.

Sokaktan… Pazardan… Çarşıdan… Statlardan yükselen ses bile:

“Mazbatayı ver, mazbatayı ver. İmamoğluna mazbatayı ver” diye sesleniyor...

Vermezseniz:

Demokrasiyi  “ İmamın Kayığına” bindirirsiniz…