Yeniden camiye dönüşen Ayasofya’nın hutbesine…

Kabzasını sıkı sıkıya kavradığı kılıçla çıktı…

Konuşurken…

Bi’ara, nasıl bir coşkuyla yaptıysa, bilinmez…

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi sitesinde yayımlanan…

Cuma hutbesinin dışına çıktı ve…

Gözlerini namaz için gelen müminlere dikerek şöyle dedi:

“Fatih Sultan Mehmet Ayasofya'yı cami olması için vakfetti... Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar…”

***

Bu sözlerin sahibi…

Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü Diyanet İşleri Başkanı…

Prof. Dr. Ali Erbaş…

Müthiş tepki aldı…

Sözleri son derece açık ve netti…

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethedince…

Kilise görevi yapan Ayasofya’yı hemen camiye dönüştürmüştü…

O mabet, yüzyıllarca…

Cami olarak görev yaptı…

Cumhuriyet kuruldu…

Yine cami olarak ibadete açıktı…

Sonunda…

Bakanlar Kurulu kararıyla 86 yıl önce müze haline geldi…

Diyanet’in Reisi Prof. Erbaş…

Hutbesi’nin satır arasında…

İşte, o “dönüşüm”ü hatırlatıyordu…

Hangi sözlerle hatırlatıyordu?

Bir “beddua” ile…

Mesaj çok netti:

“Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar…”

O şartı “sözde” çiğneyen kim?

Genç Cumhuriyet’in Bakanlar Kurulu…

O sırada Reisicumhur imzası kime ait?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e…

O zaman lanet’in adresi neresi?

Bi’düşünün bulacaksınız?

Kaldı ki, neredeyse memlekette herkes…

“Beddua” ile karışık…

“Lanet”in hangi adrese gittiğini şıppadanak anladı…

***

Atalarımız, zamanı geldiğinde taşı gediğine koymuş:

“Beddua”…

Farsça'da “kötü” anlamına gelen “bed” ve…

Arapça'da “dileme / isteme” karşılığındaki “dua” kelimelerinden oluşmuş…

Bilir misiniz ki…

Dinin zulüm ve haksızlık saydığı geçerli sebeplere dayanması şartıyla…

Beddua etmenin “câiz” olduğunu gösteren âyet ve hadisler var…

***

Ayasofya’dan dalga dalga Türkiye’ye yayılan…

O “lanet” içerikli hutbeye…

Her kesimden tepki yağmuru geldi…

Tarih bilgilerinizi tazeleyin bi’zahmet…

13 Kasım 1918’den itibaren…

Ayasofya dahil İstanbul’daki tüm camiler…

4 yıl 10 ay 23 gün İngiliz işgali altında kalmıştı...

Neden bu gerçeği hatırlayan yoktu?

***

Diyanet İşleri Başkanı, ne acıdır ki…

Çok önemli bir ayrıntıyı atlıyor…

Atatürk bu ülkeyi Osmanlı'dan devir almadı…

Savaşarak kurdu Türkiye Cumhuriyeti’ni ve…

Nereye vakfetti?

Millet’ine vakfetti…

Diyanet İşleri Başkanı ise…

İnanılacak gibi değil ama…

Kendini hala Fatih’in “vâkıf bedduası” ile savunuyor…

Neymiş o beddua?

“Bu vakfımı kimler amacı dışında kullanırsa Allah’ın, meleklerin, peygamberlerin, tüm Müslümanların laneti onların üzerine olsun!”

Hangi lanet’ten söz ediyorsun Sayın Ali Erbaş?

Atatürk’le arkadaşları Ayasofya’yı mı sattı ki…

Fatih’in laneti gelip onları çarpacak?

Asıl ihanet içinde olanlar, Gazi’ye küfredenlerdir…

Çok uzağa gitmeyin Sayın Diyanet Reis’im…

Atatürk olmasaydı…

Siz, biz, hepimiz; kimbilir nerede, nasıl yaşıyor olurduk?

Bi’şi unutuluyor bu güzel ülkede…

100 yıl önce Sevr'i imzalayan…

Damat Ferit hükümetinin şeyhülislamı Mustafa Sabri…

Anadolu'da işgalcilere direnenlere eşkıya demişti…

Gazi Mustafa Kemal'e lanetler yollamıştı…

N’oldu?

Kim anılıyor, bir asırdır milyonların kalbinde?

***

Acaba, diyorum…

Bizim her şeyimiz birer “gösteri” mi?

Herkes merak ediyor…

Haksız da değiller; çünkü önemli ayrıntı…

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş…

Ayasofya'daki hutbeye neden kılıçla çıktı?

Kılıçla hutbe okumak ne anlama geliyor?

Aslında bir Osmanlı geleneği ama…

Çoktan unutulmuş…

Ayasofya için anlamı şu:

“Fethin sembolüdür… 481 yıl kesintiye uğramadan kılıçla çıkılmıştır... Bu geleneği bundan sonra da devam ettireceğiz İnşallah…”

Yanlış değil ama hatırlanmıyor bile…

İstanbul’un fethinden sonra…

Camiye dönüştürülen Ayasofya’da…

Cuma namazı için hutbeye çıkan imamlar…

İslam’daki “Kılıç Hakkı”nı sembolize etsin diye…

Camiye kılıçla gelirlermiş…

Ancaaak…

Kılıcın verdiği “mesaj”, hangi elle tutulduğuna bağlı…

Mesela…

Kılıcın “sağ el” ile tutulması…

Kılıcı kullanmaya hazır olmak, savaşmak ve…

Düşmanı korku vermek anlamına geliyor…

Mesela…

İmam o kılıcı “sol” eliyle kavrarsa eğer…

Kılıcın kullanılmayacağı…

Barışın devam edeceği anlatılırdı dosta-düşmana…

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın…

O gün…

Hangi eliyle kılıcı kavradığına bakmanızda yarar var!

***

Bitiriyoruz…

Taaa, Ramazan gecelerindeki TV sohbetlerinden…

Merak ettiren bir soru ve ibretlik bir cevapla…

Canlı bağlantıda soruyorlar İslam dini uzmanına:

“Beddua edince o beddua bize geri döner mi? Ayrıca, laneti hak etmeyen bir kimseye edilen beddua, lanetin o kişiye geri dönmesine sebep olur mu?”

Cevap, etkileyici:

“Laneti hak etmeyen bir kişiye lanet etmek, lanetin o kişiye geri dönmesine sebeptir…  Kul herhangi bir şeyi lânetleyince, lânet semaya çıkar, ama önünde sema kapılarını kapanmış bularak geri döner, arza iner... Sağa sola gider, gidecek bir yer bulamazsa lânet edilene uğrar... O buna ehilse mesele yok, değilse, lâneti yapana döner...” / Ebu Davud, Kütüb-i Sitte…

Artık…

Ben susayım, başka bi’şi demeyeyim…

Nokta…

Sonsöz: “Kalp deniz, dil kıyıdır… Denizde ne varsa kıyıya o vurur… / Hz. Mevlana…”