Tayfun MARO
Yoksulluğun gözü kör olsun!
24 Mart 2014 Pazartesi

Bu hafta sonu oy kullanacağız; yoksulların oyları seçim borsalarında yükselişte. “Oy vermek için yardım almak” meselesi yine gündemde. Ve bu vesileyle yoksullar bir kere daha aşağılanacak…
Sözü uzatmadan, bu meseleye bakış açısını sorunlu bulduğumu söylemeliyim.
 
Yoksulların aldıkları yardımlar seçim rüşveti midir?
Aldıkları yardım karşılığında oy vermelerini yargılamaya hakkımız var mı?
Yardıma muhtaç halde olmak salt yoksulların kusuru mudur?
Bu sorulara siyasal kaygılarla verilen ezbere yanıtlar, sorunun asıl can alıcı noktasını dikkatlerden kaçırıyor.
 
Çok uzun zaman oldu bu yardım tartışmaları başlayalı ve bitecek gibi de değil. Ne de olsa etkili bir siyaset malzemesi…
Yoksulluğun giderek arttığı bir gerçek, yoksulların çaresizliği ha keza… Beslenmek, barınmak ve çalışmak gibi en temel insan haklarından doğru dürüst yararlanamayan insanların aldıkları yardımların nasıl oya dönüştüğünü biliyoruz.
Ne ki içine düştükleri yoksulluğun yarattığı çaresizliği görmezden gelerek onları yoksulluğundan yakalayıp aşağılamak sorunu çözmüyor.
 
Kanımca, yoksullara yardım meselesine bakış açımızı değiştirmek mümkündür.
Hepimizin bildiği gibi, sosyalist sistemde sömürü ortadan kalkınca yoksulluk da bitecekti. Sağlık, sosyal refah, çalışma hakkı, eğitim, konut hakkı, güvenlik, sosyal güvenlik gibi temel haklar herkes için mümkün hale gelecekti.
Ancak sosyalizme neredeyse dünyanın bütün yoksulları “hayır!” dediğinden, bu konuyu uzatmanın gereği yok.
 
Bir de reel duruma bakalım. Reel durum, kapitalizmin bir dünya sistemi olduğudur. Kapitalist sistemin serveti adil dağıtmak gibi bir hedefi olmadığından ve bütün köşe başlarını tutan zenginlerin daha zengin olmaktan gayrı bir dertleri olmadığından, yeryüzünde yoksul sayısı sürekli artmaktadır.
Sadece ve sadece yeryüzünde var oldukları için insanların sahip olmaları gereken sosyal ve ekonomik haklar genellikle kâğıt üzerinde kalan haklardır. Siyasetçiler bu hakların salt siyaset malzemesi olduğunu zannederler; onun için bol vaatte bulunurlar ve iktidara gelince unuturlar. Hoş, hatırlasalar ne olacak! Vaatlerini yerine getirecek ne güçleri vardır, ne de sistemde böyle bir kaynak.
Yoksullar bu gerçeğin farkındadırlar, vaatlerin sadece vaat olduğunu bilirler; onun için gerçekçi davranırlar, bulduklarını alırlar.
Çalışmak için zamanında çalmadık kapı bırakmadığından, yoksul insan, olmayacak duaya âmin demekten çoktan vazgeçmiştir. O daha politikacıyı dinlerken olabilecekleri ve olamayacakları ayırt eder. Boş hayallere kapılmaz...
 
Türkiye gibi “gelişmekte olan ülke” kategorisinde yer alan ülkelerde, yoksullukla mücadele hiç kolay değildir. Sanayi yatırımı, üretim, teknoloji yatırımı gibi toplumu zenginleştirecek temel yatırımlar çok zayıf olduğundan, durum, sıcak para himayesinde ticaret ve hizmet sektörü ile geçiştirilir.
Böyle bir ekonomik program yeterli istihdam sağlamadığından, devlet devreye girer ve işsizleri kamuda istihdam eder.
Halk, bir şekilde kamuda iş bulan kısmetli yurttaşların maaşlarını, ödediği dolaylı ve dolaysız vergilerle karşılar.
Devlet, istihdam sağlayamadığı yoksulları, neo liberal politikaların öngördüğü şekilde hibe ekonomisiyle ayakta tutmaya çalışır.
Demem o ki, kapitalizm bu yoksulluğu üretmek zorundadır, tam istihdam bir tür ütopyadır. Ama yoksul ne yapsın, Kapitalizmi seçmiş bir kere!
 
Sosyal refahı sağlamakla yükümlü olan devlet, bu yükümlülüğünü yerine getiremediği için, istihdam yaratamadığı yurttaşlarına bakmak zorundadır.
Yani yoksullar aslında hakları olan yardımları almaktadırlar.
Ne var ki iktidar bu yardımları sanki kendi kesesinden yapıyormuş gibi, yurttaş aldığı yardım altında ezilir; Yoksul insan aslında hakkı olan yardımı sadaka gibi alınca, minnet duygusuyla, o yardımı yapana bağlanır.
Ve yoksullar çalışmadan elde ettikleri yardımları yitirmekten korktuklarından, yardım aldıkları siyasal partiye oy verirler.
Sandık hikâyesi biraz da böyle bir şeydir. Her ‘sandıktan çıktık’ diyeni o kadar da ciddiye almamak lazım.
 
Yoksullar, bu bereketli topraklar üzerinde, dünya nimetlerinden yoksun yaşıyor. Açlığın rengini bilen yoksullara, bir paket makarnanın siyaset etiğinde neye karşılık geldiğini soramazsınız.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
why? 24 Mart 2014 Pazartesi 23:08

" Özgürlügün en büyüyk düsmani, halinden memnun olan Kölelerdir " demis CHE. Günümüze uyarlarsak " Toklugun en büyük düsmani, halinden memnun olan aclardir "

Yorumu oyla      12      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
'Memleket' küçülüyor!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Neden fakirleştik?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Afyon üstünden Akşehir’e... (Gezi notları)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva