Hiddet, şiddet, kem söz adeta toplumumuzu esir almış.

Bunca okula, üniversitelere, derneklere, seminerlere konferanslara, camilere rağmen bir türlü toplum huzur bulamıyor.

Artık uzun zamandır televizyonlarda haber seyretmek veya gazetelerde haberleri okumak cesaret işi.

Partiler ve onların mensupları bu konularda çok ama çok “hassas” olmak zorundalar.

Bir kaç gün önce AKP’nin “birlik ve beraberlik” adı altında toplantıları vardı.

Pek çok konu ile birlikte Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde oy oranının ne olması gerektiği eski bakan Faruk Çelik’in önerisi üzerine görüşmeler yapılıyordu ve AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan yaptığı konuşmanın bir yerinde öneriye karşı çıkıyor ve fakat cümlenin sonunda CHP’yi kastederek, “Burada sana kemik düşmez” diyor…

Gerçekten üzüldüm.

Ve 15 Mart 2019 tarihinde yani yerel seçimlerden hemen önce yazdığım bir yazı aklıma geldi. O yazıyı bir kez daha yayınlamakta fayda gördüm.

Yazının seçimlerle ilgili bölümlerini çıkararak tekraren yayınlıyorum:

* 

BU HİDDET NİYE?

Yıkıcı üslup ülkeyi böler...
Yurttaşları birbirine düşürür.
Ne demiş tam 750 sene önce ozanların ozanı Yunus Emre?
Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı.
Söz ola ağulu aşı,
Yağ ile bal ede bir söz…
Ciltler dolusu kitaplar yazılsa bu dörtlüğün verdiği mesajı veremez.
Bu kadar mı?
Hayır.
Şeyh Edebali, Osman Bey’e ne diyor :
“Öfke bize, uysallık sana.
Bölmek bize, bütünlemek sana…”
Ya şu atasözü:
“Malından emin olan, bağırarak satmaz…”
Siz hiç dükkanının önünde bağırarak altın satan kuyumcu gördünüz mü?

* 

Hiddetten “particiler” memnun olabilir…
Ancak “partici” olmayan milyonlarca yurttaş, öfke selinden ciddi boyutlarda rahatsızdır.
Sonuç:
“Keskin sirke kabına zarar verir…” atasözünden hareketle, iktidar veya muhalefet kim olursa olsun herkesi sessizliğe davet ediyorum…”

* 

Yazı ne zaman yazılmış?
15 Mart 2019…
Yani, bundan sekiz ay önce…
Ne yazık ki, temas edilen “üslup meselesi” aynen devam ediyor…