Tayfun MARO
Yeni dönemi konuşmak
5 Temmuz 2018 Perşembe

Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi artık (önce de facto ve şimdi de jure) Türkiye’nin yeni yönetim sistemi oldu. Muhtemelen iki yıl içinde de yapılanması tamamlanmış olacak.

Ve kimilerine göre, iki yıl sonra, Türkiye’de erken seçim olacak, taşlar yerine oturacak…

Biliyoruz ki yeni yönetim sistemine ülkenin hemen hemen yarısı referandumda karşı çıkmıştı... Dolayısıyla 24 Haziran sonrasında sistem tartışmasının iyice alevlenmesi, öngörülen bir durumdu.

Doğrusu, Cumhurbaşkanlık yönetim sistemi hakkında konuşulacak çok şey var. Ancak karşı çıkmanın yanı sıra, açıklığa kavuşturulması gereken iki mesele var; Birincisi, Türkiye’nin yönetim sisteminin hantallığıdır. İkincisi, demokrasi ile toplum arasındaki mesafelerdir.

Eski sistemde, Meclis ile Hükümet arasındaki ilişki ağında oluşan bürokratik yapının labirentinde ortaya çıkan karar süreçleri çok ağır işliyordu. Genellikle ihtiyaç duyulan kararlar alındığında iş işten geçmiş oluyordu. Ya da askeri darbe yoluyla karar süreçleri hızlandırılıyordu.

Sonucunda, Türkiye, pozisyon alan ve öldür Allah yerinden kıpırdamayan, o pozisyonu koruyan bir devlet olarak, sinir bozucu bulunuyordu.

Türkiye’nin demokrasiyle yönetilmesi, halkın öncelikli meselesi olmamıştır. Daha ziyade, Batı blokunda yer almanın getirdiği bir zorunluluk olarak yönetenlerin meselesi olmuştur.

Servet dağılımında adaletsizlik, eğitimsizlik, kuralsızlık ve yoksulluk; demokrasiyle yönetilmenin önündeki engellerdir. Ve bu engellerin tamamı ülkemizde mevcuttur.

Hal böyle olunca, islami normlara sığdırılmış kamusal yaşam, karar süreçlerini hızlandıran ve yönetmeyi kolaylaştıran otoriter yönetim biçimleri, toplum tarafından benimsenebiliyor.

Muhtemelen, önümüzdeki dönemde, Meclis etkisizleşirken kurulacak Kabine de Saray’ın sözünden çıkmayacak atanmış kişilerden oluşturulacaktır. Bütün iktidar Saray’a!

Ve bin yıllık tecrübeyle sabittir; bütün bu olan bitene Anadolu topraklarından öyle aman aman ciddi bir itiraz gelmeyecektir, karınları doyduğu sürece…

Muhalefete gelince…

Ülke muhalefetinin tam olarak nelere karşı çıktığı ve nasıl muhalefet ettiği, sokaktaki insanın meçhulüdür. Muhalefet partilerine oy verenlerin aklı enikonu karışmış bulunuyor. Erdoğan’a karşı olmaktan ötesi pek bilinmiyor. Sistem değişikliği henüz kavranmış değil. Elan Meclis’ten medet umanların sayısı azımsanacak gibi değil. Oysa herşey bir kişinin iki dudağının arasında…

Muhalefet top yekûn perişan… Bakış açıları sorunlu, sözleri tutarsız, çok fazla hata yapıyorlar, güven vermiyorlar. Dolayısıyla muhalefetin inandırıcılık sorunu giderek büyüyor.

HDP’nin gündemi ve koşulları farklı olduğundan, bu eleştirinin dışında tutulması doğru olur. HDP’nin durumu başlı başına bir yazı konusudur.

Muhalefet yeni bir dil kurmak ve meseleleri yeniden söylemek zorunda; ama karşı mahalleyi kafa kola almak için değil, Türkiye’nin nasıl değişeceğini doğru dürüst herkese anlatmak için…

Bu meseleyi her fırsatta dile getirdim; yeni bir dil kurmak ve yeniden söylemek artık kaçınılmaz.

Yeni dönemde, beğensek de beğenmesek de, ülke ölçeğinde yapısal değişim başlayacak. Bu süreci yaşamak kaçınılmaz.

Seçimler bitti. Muharrem İnce’nin de kefil olduğu gibi, Erdoğan seçimleri “bileğinin hakkıyla” kazandı… Ana muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olarak İnce bizzat bu hakkı kendisine teslim etti… Bu konu kapandı, önümüze bakacağız.

Muhtemelen, İnce de yeni sistemde muhalefetin lideri olmayı arzuluyor. O da ayrı bir vaka…

Şimdi yapılması gereken, yeni yönetim sistemi biçimlenirken, bu sürece bir şekilde dâhil olmak ve değişimi yönetmek için toplumun ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda talepleri dile getirmektir.

Yönetim sisteminin değişim sürecinde, millet yararına düzenlemeler yapılması için mücadele etmenin yolu yordamı üstüne kafa yormak lazım.

Biz geleceğiz… Düzelteceğiz… Bozup yeniden yapacağız... Onu durduracağız, bunu başlatacağız… Bu gibi vaatler, sinir bozmaktan başka bir şeye yaramıyor.

Hepimizin yeni bir toplumsal mutabakat zemini oluşturmak için çalışması artık bir zarurettir. Önümüzdeki yıllar, Türkiye ve bölgesi için iyi şeyler vaat etmiyor.

Konsensüs, uzlaşma, mutabakat gibi kavramlar ve illaki eleştirel akıl, gündelik hayata bir an önce girmeli. Zaman lehimize çalışmıyor.

Önceleri, zaman daralıyor, demek gibi bir lüksümüz vardı… Şimdi, o lüksümüz de kalmadı. Ya akıl çağına gireceğiz ya paramparça olacağız.

 

 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
REİS 6 Temmuz 2018 Cuma 22:32

BAŞKAN KOCA REİS..

Yorumu oyla      13      7  
Nedim Atilla 5 Temmuz 2018 Perşembe 22:32

Muhalefet tanısı mükemmel. tedavisi olmayan bir durum ne yazık ki. Varolun.

Yorumu oyla      10      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çöl tozu meselesi: Yararlı mı, zararlı mı?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Cumhuriyet'i ve Atatürk’ü anlamak
Kemal ARI
Kemal ARI
İstediklerimiz ve sorumluluklarımız
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
O gün bugündür!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva