Ülkemizin batısındaki bir şehrin küçük ya da büyük havalimanına gittiğinizde sizi bir kez x-ray cihazından geçirirler… Türkiye de dahil doğuya doğru gittikçe aramalar sıklaşır, iki defa bazen de üç defa geçersiniz arama-taramadan… Bunu zaten her fırsatta aranan taranan kendi yurttaşımıza anlatmak mümkündür ama özellikle batılı turiste anlatmak pek kolay değildir…

Bu konuda epey bir şikayet de gelir özellikle yabancılardan…

Ve sonunda İzmir’den başlayarak bir şeyler değişiyor. TAV yönetimi yerel otoritelerle de görüşerek İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda polis-güvenlik araması teke düşürüldü… 1 Temmuz’da başlayan uygulamadan son seyahatimde haberdar oldum çok da sevindim… Mutluluğum oradaki güvenlikçilerle ayaküstü konuşurken ikiye katlandı… Konuştuğumuz arkadaş, “Böyle bir uygulama İzmir gibi medeni bir şehirden başlamayacak da nereden başlayacaktı?” diyordu… Sevindim açıkçası…

Son seyahatlerimden başka notlarım da var…

 

Turizm sezonunun tam ortasındayız ve işlerçok kötü gidiyor. En çok para harcayan turist grubu olarak tanımlanan Japonları gören eden yok. Çok sayıda dost Güney Koreli geziyor Anadolu’da genellikle de Kapadokya’da… Hem Salı günü hem de bugün (Perşembe) İstanbul Atatürk Havalimanında gördüğüm çekik gözlülerin yüzlerinde öyle kaygı dolu bir ifade vardı ki…

 

Tayland İstanbul Konsolosluğunun talan edildiğini de duymamışlardı sanırım…

Geçen hafta sonu Uygur Bölgesi'ndeki soydaşlarımıza baskılar uygulandığını öne süren bir gurup, Çin Hükümeti'ni protesto amacıyla, turistik bölgeleri ziyarete gelen çekik gözlü konuklara saldırmaya başlamıştı. Yaşanan tam bir akıl tutulması...     

 

Türkiye’yi konuklarını ağırlayamayan ilkel bir ülke haline getirmeye kimsenin hakkı yok…    
     

On gün önce Çeşme'nin en güzel koylarından biri olan ve çok sayıda işletmecinin beach club işlettiği Aya Yorgi Koyu'nun imara açılacağı iddialarına karşın imza kampanyası başlatılmıştı… Ancak Aya Yorgi Koyu'nun hemen yanındaki Haccettepe Koyu'nun imara açılacağı ortaya çıktı.

 

Bu koy da Çeşme'nin en bakir koylarından biri. Maliye Bakanlığı'na ait olan Taşlık Mevkii'ndeki Hacettepe Koyu'nun satışı kararından sonra Özelleştirme İdaresi tarafından yeniden planlama yapıldı. Bu yeni planlamayla Hacettepe Koyu da yapılaşmaya açılıyor.Çeşme Belediyesi'nin itirazlarına rağmen bu değişikliğin gerçekleştirildiği, Belediye'nin de karara itiraz ederek yargıya başvurmasının da beklendiği söyleniyor. Sanıyorum aklı başında herkes Belediye’nin yanında yer alacaktır…

 

Türkiye’den Midilli Adası’nı ziyaret edenlerin sayısı her geçen yıl artıyor, Sanırım Bayram günlerinde patlama olacak… Midilli Adası’nı tanıtacak herhangi bir Türkçe kitap bugüne kadar yoktu. Ş. Levent Deniz ile Işıl Büyükkal, Ege’nin en güzel Yunan Adaları’ndan “Midilli Adası” hakkında yazılmış ilk Türkçe eser olan “Midilli – Ege’nin Huzur Köşesi” adlı kitaplarını yayımladılar. Kitabı şöyle bir karıştırdım ve kökleri bir yandan da Midilli’ye dayanan bir insan olarak sevindim… Midilli Adası, Türklerin ve Yunanların birbirlerinin kültürlerinden, dillerinden etkilendikleri, ortak değerleri paylaştıkları, ortak kültürel zenginliklere sahip oldukları 450 yıllık bir geçmişe tanıklık etmiştir... 4.700’den fazla Türkçe ve Yunan¬ca ortak kelime ile 1.275 ortak deyim ve atasözü diller arasındaki kardeşliğe de en güzel örnektir. Bu yüzden bizler de kitabımıza ortak bir atasözüyle son vermek istedik;

 

Işıl Büyükkal, “Midilli’nin güzelliğini, eşsiz özelliklerini, misafirperver sıcakkanlı ada halkını, tarihi kilise ve manastırlarını, arkeolojik alanlarını, Ortaçağ Kalelerini, tadını damaklarda bırakan lezzetlerini Türk ziyaretçilere en iyi şekilde tanıtmak istedik. Ama aynı zamanda Osmanlı’nın adadaki kültürel mirasını da vurgulamak istedik. Bunun için kitabımızda camilere, okullara, kalelere, medreselere, hamamlara ve hatta adadaki en küçük hatıralarımız olan çeşmelere dahi yer verdik.” Diyor..

 

Ben de bu kitabın her iki ülkenin dostluğuna katkıda bulunacağını düşünüyorum…

 

Dillerimizdeki ortak deyimlerden biri de, “Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur...”, “Βουνó με βουνó δε σμíγει...”