Teodora HACUDİ
Kar…
19 Şubat 2015 Perşembe

Malumunuz üzere geçen hafta Ankara’daydım,
Başbakanımızın davetine icabet etmiştim.
Davet Ankara Palas’ta yapıldı,
Meclis-i Mebusan’ın tam karşısında,
Cumhuriyet’in ilk yıllarında
Mebusan Kulübü olarak inşa edilen Ankara Palas’ta…

Davet bitmiş,
saat gecenin 1’i olmuştu,
dışarıda protokolün ayrılmasını bekliyoruz,
büyülü bir ortam,
hava buz gibi,
ama insanını üşütmeyen bir soğuk.
Cumhuriyetimizin ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi tam karşımda duruyor,
dış mekan ışıklandırması çok güzel.
Benim ortamla bağlantım yine koptu,
başka bir boyuta geçtim.
Cumhuriyetin ilk yıllarını düşünüyor,
caddenin nasıl olduğunu hayal ediyorum.
Meclisini önünde duran siyah Lincoln ve Cadillac makam araçlarından,
fraglı, takım elbisesi, fötr şapkalı mebuslar iniyor,  
kadınlar ise zarif tayyörlerini küçük şapkalarla tamamlamışlar.
Bence 1920’ler araç sayısı azdı,
illaki faytonlar da kullanılmış olmalıydı,
bu sefer de kulaklarımda nal sesleri yankılanmaya başlıyor.
Latife Hanım da Atatürk’ün ona hediye ettiği Sakarya adlı atıyla bu yoldan geçmiş miydi acaba?
Bu ruh hali içinde
bir de Ankara Palasa tekrar bakayım diyorum.
Gördüğüm ilk şey çalıların üzerindeki bembeyaz karlar,
bulunduğum ortamı bir kez daha unutup
hop ben yine başka bir boyuta geçiyorum,
bu sefer de karlara dalıyorum,
çalıların üzerindeki karları toplayıp kendi kendime oynarken
arkamdaki seslerle kendime geliyorum,
bir üst düzey bürokrat bana gülüyor.
Her zamanki pişkinliğimle;
“ne yapacaksınız işte, kar görmüş masum İzmirli” deyip,
gülerek bir sigara yakıyorum ve toplantının sonuçlarını konuşmaya başlıyoruz.

Kar,
biz İzmirliler için büyü gibidir,
hele kar kristallerini düşünecek olursak
doğanın mucizesi dedikleri bu olsa gerek.
Kar kristalleri için;
“birbirine benzer iki tane yok” derler ama
1988 yılında ABD’nin Wisconsin eyaletinde
birbirinin aynı iki kar kristali tespit edilmiştir…

Saçmalamaya başladığımı düşünüyorsunuz değil mi,
ülke genelinde herkes saçmalamışken
bırakın da benim saçmalama konum kar kristalleri olsun…

İki gün önce haber sitelerinde
“kar can aldı”
“kartopu can aldı” başlıklarını gördüğümde,
bir insanın attığı kartopu için öldürülmüş olabileceği
aklımın ucana bile gelmedi.
Ama öldürülmüştü işte,
hem de cama isabet eden bir kartopu yüzünden…

İçindeki çocuğu öldürmemiş olan Nuh Köklü,
arkadaşlarıyla çocuklara özgü bir mutluluk yaşadığını bir anda,
kalbinden bıçaklanarak öldürülmüştü…

Ürkütücü hem de çok ürkütücü.
“Bize neler oluyor” diye düşünmeden edemiyorum,
nefret,
vahşet,
şiddet,
toplumun her kesiminde
gittikçe artıyor
ya da bizler yeni yeni arttığının farkına varıyoruz.
En masum eylem,
çocukça bir kartopu oyunu bile
insanların içindeki canavarı harekete geçirebiliyor.

Sevgisiz insanlar topluluğu olduk,
içimizdeki çocuğu öldürüp,
canavarı yaşattık.
Bu durumdan hepimizin sorumluyuz,
bizden olmayanı,
bize benzemeyeni,
farklı olanı,
yargıladığımız, dışladığımız müddetçe
bu nahoş haberleri daha çok okuyacağız…

Nuh Köklü’nün son sözleri,
“Ne olur bu bir rüya olsun” olmuş.
Mekanın cennet olsun güzel insan,
seni tanımıyordum,
bu menfur cinayete kurban gitmemiş olsaydın,
muhtemelen adını bile duymayacaktım.
Ama sen özelsin,
içindeki çocuğu yaşattığın için de
şimdi cennette olduğundan eminim.
Çocuk yüreğinle,
bu korkunç kabustan kurtulmamız için
cennetinde bize dua et.
Tanrı çocukların dualarını hep duyarmış…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Rahmi Özyazgan 22 Şubat 2015 Pazar 00:07

Sayın Hacudi, İzmir'de yaşayan eski bir Ankaralı olarak, bir düzeltme yapmak istiyorum. Ankara Palas'ın karşısındaki ilk değil, ikinci meclis binamızdır ve 1924 yılında açılmıştır. Halen Cumhuriyet Müzesi,caddenin üst tarafındaki ilk bina Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak korunmaktadır. Yazınızın, o şekliyle internette kalmasına gönlüm razı olmadı. Selam ve saygı ile.

Yorumu oyla      12      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
‘Acil çözüm şart!’
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Beyaz tren...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
'Memleket' küçülüyor!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Afyon üstünden Akşehir’e... (Gezi notları)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva