Mehmet KARABEL
Dün... Bugün... Ya yarın?
8 Şubat 2023 Çarşamba

84 yıl önce, neredeyse bugünler…

Gencecik Türkiye Cumhuriyeti…

Henüz 16 yaşında…

Takvimler; 27 Aralık 1939’u gösteriyor…

Kış, amansızca abanmış Doğu Anadolu’nun üstüne…

Kar “beyaz kefen” gibi örtmüş her yeri…

Kente, kasabaya yol vermiyor…

Elektrik sınırlı…

Evlerde gaz lambası…

Jeneratörler devrede ama; o da belli bir saate kadar…

Sonrası, zifiri karanlık…

Serhat kenti Erzincan…

Saat; 02.00… Sabaha daha çok var…

Önce sokak köpeklerinin uluması…

Ardından…

Yerin altından gelen büyük gürültü…

Çığlıklar, bağrışmalar, imdat seslenişleri…

Sabahın ilk ışıklarıyla…

Cılız inlemelere dönüşüyor…

Vatandaş uykuda can veriyor…

Erzincan’ı ve çevresini vuran…

Depremin büyüklüğü; 7.4…

Taş üstünde taş kalmıyor…

***

Taaa, 15 saat sonra Anadolu Ajansı haberi geçiyor:

‘‘Geçici bilgilere göre Erzincan'da yıkım büyüktür... İnsan kaybı 100’leri geçmektedir... Kesin sayı bilinmemektedir…’’

***

Düşünün artık…

Depremin üstünden 24 saat geçmiş…

Ankara, her şeyi yeni öğreniyor…

Nasıl öğreniyor?

Erzincan Valisi’nin “imdat” telgrafından…

Gece Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıyor…

Erzincan Valisi’nin telgrafı okunuyor:

‘‘Çok şiddetli bir deprem oldu... Hükümet Konağı, Ordu Müfettişliği, Orduevi, Postane ve şehrin en sağlam binaları dahil olmak üzere bütün evler ve dükkanlar yıkıldı… Şehir baştan başa enkaz halinde... Kendilerini kurtarabilenler sokaklara dökülmüş durumda... Ölü ve yaralılar var… Birçok nüfus enkaz altında… Az hasara uğrayan piyade ve topçu kışlalarından gelen askerlerle enkaz altındakileri kurtarmaya, yangınları söndürmeye çalışılıyoruz... Şehirde haberleşme imkanı yok… Bu bilgiyi Dumanlı istasyonundan geçiyoruz... Şehir tamamen yıkıldığından, ekmek ihtiyacı var… Ayrıca ilaç, doktor ve çok sayıda çadır gerekiyor... Köylerde de geniş ölçüde tahribat ve kayıp olduğu anlaşılmaktadır… Elde edilecek bilgiler ayrıca arz edilecektir…’’

***

Taaa, o tarihlerde…

Genç Cumhuriyet’in yaşadığı…

En büyük felakettir Erzincan Depremi…

Hatta…

Dünya tarihinin en ağır bedel ödenen depremlerinden biri olarak…

Kayıtlara geçer…

35 bin insanımızı kaybettik…

100 binden fazla yaralı vardı…

Evlerin çoğu kerpiçten yapıldığı için yıkılmıştı…

Bir evin enkazından diğerine ulaşabilmek için…

Karların içinden tüneller kazıldı…

Dondurucu kış, felaketi büyüttü…

Yardımlar vaktinde gönderilemedi…

***

Ancak…

Bunca acılara karşın…

Tarihe geçen…

İnanılmaz bir “insanlık olayı” yaşandı…

Erzincan’da neredeyse ayakta kalan tek yapı bile yokken…

Cezaevi de ağır hasar görmüştü…

Mahkumlar ateş yakarak ısınmaya çalışırken…

O günlerin Erzincan Cumhuriyet Savcısı İzzet Akçal

Mahkumları toplar ve…

Şu tarihi konuşmayı yapar:

“Sizi şimdi kurtarma çalışmalarında görev yapmanız için serbest bırakacağım... Aranızda civar köylerden olanlar varsa iki günlüğüne köylerine gidip, ailelerini görebilirler... Ancak bir koşulum var; hiç biriniz kaçmayacaksınız... Canla başla çalışacaksınız... İşimiz bitince cezaevine döneceksiniz…” 

İşte, Erzincan’daki o koşullarda…

Mahkumlar her sabah depremin yaralarını sarmak için…

Cezaevinden ayrılır; enkaz kaldırır, hayat kurtarır…

Ve akşam tekrar mapushaneye döner…

Devlet Baba’nın o savcısı…

Her akşam cezaevinde sayım yaptırır…

Bir kez olsun, eksik çıkmaz!

Deprem bölgesine özel bir trenle gelen…

Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de…

Bu özverili çalışmaya tanık olur…

***

O acılı günlerde…

Mahkumların 1000 kişiyi kurtardığı kayıtlara geçer…

Bu iyi niyet ve fedakarlık karşısında…

TBMM'ye özel bir “af kanunu” teklifi verilir…

O af kanunu 26 Nisan 1940'ta yürürlüğe girer…

***

Erzincan’ın acısı kabuk tuttu…

60 yıl sonra…

Deprem bu kez Marmara’yı vurdu…

Yalova, Gölcük, Adapazarı ağır yara aldı…

Takvimler, 17 Ağustos 1999’u gösteriyordu…

O da, 7.4’tü…

Kaybettiğimiz vatandaş sayısı…

Resmi rakamlara göre 20 bine yakındı…

Memleket yasa büründü…

İlk kez…

Enkazdan insanları canlı kurtarıyorduk…

“Orada kimse var mı?” seslenişi…

Hem yürek yaktı…

Hem kurtuluşun simgesi oldu…

O seslenişi…

Bu millet bi’daha hiç unutmadı…

***

Erzincan’ın üstünden 84 yıl…

Marmara’nın üstünden 24 yıl geçti…

Yaramız henüz çok taze ama…

Elazığ ve çevresini vuran “6.8” balyozunda…

Depremle bilinçli mücadeleyi…

Acılarla yoğrulmayı…

Soğukkanlı olmayı…

Teknolojiyi en randımanlı biçimde kullanmayı…

Hepsinden önemlisi…

Azrail’in kucağından can almayı…

Daha başarılı gerçekleştirmeye başladık…

Bu bile çok önemli…

***

Ah, bi’de…

“Çürük bina” yapma vicdansızlığının önüne geçebilsek…

Nokta…

Sonsöz: “Gözyaşının bile görevi varmış; ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış… / Hz. Mevlana…”

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
ŞERAFETTİN ZEYREK 8 Şubat 2023 Çarşamba 11:35

Sayın yazar çok uzağa gitme. 1939 da Erzincan depreminden birkaç ay önce DİKİLİDE DEPREM oldu. KABAKUM köyü yerle bir oldu ve bugünkü yerine taşındı. Sonuç, aynı köyün üzerine ve çevresine 1970 lerden beri yüzlerce ev yapıldı. Suç kimin. İmara izin veren belediye başkanları eğitimli, mimarlar ve mühendisler eğitimli, evi yaptıran ve satın alanlar genelde eğitimli. Peki ne yapalım. Ayrıca İzmir için bir önerim var; Sitelere ve büyük apartmanlara BALYOZ, KAZMA, KÜREK, ÇEKİC, DEMİR TESTERESİ bulundurulması zorunlu tutulmalı. Gün gelir gerekli olur.

Yorumu oyla      2      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Ben böyle inanıyorum!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Çıkmasaydı Samsun’a neler gelirdi başımıza?
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva