Nedim ATİLLA
Doğayı boz, virüsü kap!
27 Nisan 2020 Pazartesi

Şöyle bir düşünelim… Köpekten kuduz, sivri sinekten sıtma, her türlü hayvan etinden tenya geçtiğini duyardık çocukken. Sonraki yıllarda domuz gribi, kuş gribi, deli dana haberleri yazarak geçtik… Hayvanlardan insanlara geçen hastalıklara Yunanca 'hayvan' ve 'hastalık' kelimelerinin birleşiminden türetilmiş olan 'Zoonoses' veya 'Zoonotik' deniyor.

Şimdilerde de bilim dünyası corona-virüsün insanlara hayvandan geçtiği üzerinde hem fikir. Ama bir yandan küresel kapitalizmin virüs üzerinden savaşları da daha uzun süre devam edeceğe benziyor. Ciddiye aldığım gazetelerden biri olan Le Figaro, “Çin’in Büyük Yalanı” başlıklı haberinde. Çin’in en az üç konuda yalan söylediğini yazdı. Virüsün Wuhan’daki bir laboratuvardan kaza sonucu yayıldığı iddia edilen haberde korona virüsünün biyolojik bir silah olmadığına ilişkin ifadeler de yer aldı.

Anımsarsınız; Corona salgınının Çin’de üretilen bir biyolojik silah saldırısı sonucu ortaya çıktığını iddia eden ABD’li avukatlar Çinli yetkililere 20 trilyon dolarlık tazminat davası açmıştı.

Ben yine de bilim dünyasına kulak verilmesinden yanayım:

Prof. Dr. Tayfun Özkaya Hoca hemen her yazısında çiftlik hayvanlarının hastalıklar için vahşi doğa ile aramızda köprü olduğuna dikkat çekiyordu. Nihayet Avrupa’daki bilim dünyası da bu duruma “uyandı” ya da artık missenfermasyonu engelleyemiyorlar..

Euronews’e konuşan bir Alman bilim insanı, “domestikleştirilen çiftlik hayvanları çoğu zaman vahşi doğa ile insan arasında patojen ve virüslerin geçişi için köprü rolü oynuyor. Bununla birlikte çiftlik hayvanları üzerinde kullanılan antibiyotiklere karşı hayatta kalıp güçlenen bakteriler insanlığa karşı çok daha ciddi tehlikeler oluşturmaya başlıyor” diyordu dün TV’de.

Son 50 yılda insan demografisinde yaşanan değişimin doğa üzerinde tarihte hiç olmadığı kadar tahribat ve değişim yarattığı düşünülüyor. Corona dışında BM'nin Biyoçeşitlilik Paneli Uzmanları (IPBES) zoonotik hastalıkların her yıl 700 bin insanı öldürdüğünü kaydediyor. Üstelik bu kadar ölüme neden olan hastalıkların yarısı vahşi değil domestik hayvanlardan bulaşanlar. Yani şimdi, “Yarasadan mı yoksa pangolinden mi?” sorusunun pek de önemi yok. Vahşi hayvanlardan geldiğine ben de kesinlikle inanıyorum.

***

Tavuk, latince adıyla Gallus Gallus Domesticus,  sülüngiller (Latince: Phasianidae) familyasından evcilleştirilebilir bir kuş türü. Doğadaki ataları bugün bildiğimiz tavuktan çok farklılar çünkü epeyce değiştirmişiz bu türü, mutasyona uğratmışız kendi çıkarımıza kendi ihtiyacımıza göre.

Hindistan'da Asya'nın güneydoğusundaki Vahşi Kırmızı Hint Kuşundan geliyor tavuk. Onun da Latince adı zaten Gallus Gallus. Yani evcilleştirilmiş hali, “domesticus” eklendiğinde bizim bildiğimiz tavuk oluyor. Bu kuşlar doğaları itibariyle insandan çok çekinmelerine, kaçmalarına rağmen 7-8 bin yıl kadar önce Hindistan’da evcilleştiriliyorlar ve çiftliklerde yetiştirilmeye başlanıyorlar. Ama her türlü hastalığın da taşıyıcısı oluyorlar..

***

Endüstriyel hayvancılık sisteminin bu tür virüslerin tehlikeli hale gelmesindeki rolüne dikkatimizi çeken Prof. Özkaya “Çok fazla sayıda, çok sıkışık barınaklarda yaşayan ve genetik farklılıkları son derece daralmış hayvanların oluşturduğu bu sistem bu olumsuz gelişmeyi kolaylaştırıyor. Bu sisteme endüstriyel hayvancılık diyoruz” diyor.

Tayfun Hocamız; endüstriyel tavukların genetik yönden nerede ise birbirinin kopyası olduğunu, biyoçeşitliliğin olmadığını da dikkate almamızı istiyor ve şöyle diyor: Küçük kümeslerde biyoçeşitlilik fazladır, açıkta gezinme ve hayvan sayısının azlığı ve bunların ürünlerinin yerel olarak tüketilmesi virüsün evrilmesini ve yayılmasını kısıtlamaktadır. Hâlbuki büyük çiftliklerde virüs hızla çoğalmakta, ürünler ve atıklarla dünyaya yayılmaktadır. Bir FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) veterinerine göre küçük ve arka bahçe tavukçuluğunda virüsün yaşaması dış kaynaklardan bulaşmaya bağlıdır”.

***

Evet efendim; uzmanlar da eğer bu aktiviteler son bulmazsa veya köklü şekilde değişmezse insanlığın daha nice pandemi krizleri geçireceğini söylüyor.

Çevreyi, çevrecileri ciddiye almaz isek işimiz zor.. Bilim adamlarını dinleyelim…Bu işler nasıl olsa bitecek ve unutmaya başlayacağız. Unutmayalım.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Aydınlanmanın alacakaranlığında
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çöl tozu meselesi: Yararlı mı, zararlı mı?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Cumhuriyet'i ve Atatürk’ü anlamak
Kemal ARI
Kemal ARI
İstediklerimiz ve sorumluluklarımız
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
O gün bugündür!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva