Dr. Berna BRIDGE
Çocuklara verilen gizli mesajlar
25 Mart 2015 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta sonu, kış bitmeden, paskalya tatilini de fırsat bilip dört günlüğüne Chamonix, Mont Blanc, Fransa’ya bir kar/kayak kaçamağına gittik. İyi ki de gitmişiz. Çok mutlu, huzurlu bir dört gün geçirdik, Türkiye’nin kavgacı, huzursuz ortamından uzaklaştık. Lapa lapa yağan karın altında yürüdük, kaydık, Fransız şarapları ve peynirlerinin tadına vardık, fondue’nün Savoy usulünü denedik, çevredeki herkes birbirine saygılı, kavga, gürültü yok. Her sene gideriz, Chamonix’yi çok severiz.

Paskalya tatili olduğu için tüm oteller doluydu ve çevrede çok çocuk vardı, Fransız ve İngiliz. Çünkü İngiltere’de Chamonix iyi tanınır, Türkiye’de, Chourchevel, Kitzbuhel ve Zell am See popüler iken, İngiltere’de Chamonix popülerdir. Eğlence yaşamıyla değil, sportif ve doğal güzellikleriyle tanınır burası. Chamonix, Alp dağlarının en yüksek noktasıdır, oradan Mont Blanc’a çıkılır. Tam İsviçre, İtalya, Fransa sınırındadır. Buz devrinden beri erimemiş buzulları ünlüdür.

Paskalya nedeniyle okulların tatil olması, bu hafta sonu çevrede çok çocuk olması anlamına gelmişti. Ancak, Türkiye’dekinin tersine bu çocuklar gürültü yapmıyor, çevreyi rahatsız etmiyor, sürekli anne-babalarından bir taleplerde bulunmuyorlardı. Huzurlu, sakin, özgüvenli ve düşünceli çocuklardı. Çocuklarımız doğduğu andan itibaren anne-babalarından ve çevresindeki kişilerden mesajlar alırlar. Bunların bir kısmı açık, dile getirilmiş sözcüklerle olsa bile, birçoğu davranış, duruş, bakış ile oluşur.

Örneğin, toplumumuzda adettir, çocuk üzerine yemeği dökmeden, temiz temiz yesin diye yemeği kendi yemez, bir büyüğü yedirir. Çocuk çatal, kaşık tutacak yaştadır ama yemeğini kendi yemez, yedirilir. Bunu yapan yetişkin, çocuğa iyi baktığını, özen gösterdiğini, çocuğun üzerine titrediğini, onun her gereksinimini karşıladığını düşünerek, iyi niyetle bunu yapar. Ancak, çocuğa ne türlü mesajlar gider?

·        
Sen yemeğini kendi kendine yemeği beceremezsin, beceriksizsin, ya üstüne dökersen.
·         Yemek yemek için bana ihtiyacın var.
·         Sen güçsüzsün, ben güçlüyüm, becerikliyim.
·         Üzerine yemek dökmek kötü bir şeydir, ayıptır, o ihtimale karşın seni ben yediriyorum… vb…

Böylece bağımlı, huzursuz ilişkilerin temeli atılır, sonra çocuk büyüyünce “Benim çocuğum neden bu kadar özgüvensiz?” diye sorulur…

Çocuk bir yaşında… sandalyeye tırmanmak ister. Hemen bir büyük koşar. “Aman düşer, tut”. Birisi çocuğu kucaklar ve sandalyeye oturtur. Artık onun tırmanmayı denemesine gerek kalmamıştır. Sandalyenin üzerindedir. Yardım eden kişi son derece iyi niyetlidir. Yardım ve koruma duygusuyla hareket etmiştir. Biz yardım etmeyi çok seven bir toplumuz, yardımın zarar verebileceği akla bile gelmez. Peki, hangi mesajları alır bu bebiş?

·        
Sen o sandalyeye tırmanmayı becermezsin, düşebilirsin.
·         Deneme bile.
·         O sandalye boyundan büyük, ben güçlüyüm, sana yardım edeyim.
·         Sen başaramazsın.
·         Denemeye ve başarmaya uğraşma, yardım iste, yardım bekle.
·         Düşmek kötüdür, düşmekten kaçınmalısın.
·         Kendi başına hiçbir iş yapmayı beceremezsin …vb…

Çocuk büyüdükçe denemeyi, deney yapmayı bırakır. Düşe kalka büyüyemez. Kendi şini beceremez. Hep yardım bekleyen, beceriksiz ve huzursuz bir bireye dönüşür…

Okullarda müsamereler, gösteriler hazırlanırken en iyi dans eden, şarkı söyleyen, en girişken, en özgüvenli, en istekli, en iyi gösteri yapabilen öğrenciler seçilir. “Seçilir”. Bu ne demektir? Seçilmeyenler de var demektir. Daha az yetenekli, daha çekingen, daha az istekli öğrenciler hep arka planda kalır. Onlar seçilmemişlerdir. Okul yönetimi için gösteri hazırlamak demek veliyi memnun edecek en güzel gösteri demektir, öğrenciye özgüven kazandıracak, herkese eşit fırsat tanınan bir gösteri demek değildir. Herkes vitrin peşindedir.

Özgüveni zaten az olan öğrenci iyice özgüvensizleşir, özgüvenli, girişken öğrenci iyice popülerleşir, birçok zaman iyice talepkarlaşır. Eğitimciler herkese eşit hak tanınan, herkesi geliştiren daha az gösterişli ama daha humanist bir gösteri peşinde değildir. Velilerin alkışı peşindedir. Olan, o okulda eğitim almaya gelmiş, daha az cazgır öğrenciye olmuştur, iyice çekingenleşmiş, iyice içine kapanmıştır. Hangi mesajları alır öğretmenlerinden?

·        
Sen yeterli değilsin, yetersizsin.
·         Diğer, sahneye çıkan arkadaşların daha yeterli, senin önünde onlar.
·         Sen fark edilmeye bile değmezsin.
·         Önemsizsin.
·         Önemli olan seçilmektir, sen seçilmedin, kenarda kaldın.
·         Önemli olan alkışları toplamaktır, başkalarının üzerine bassan bile… vb…

Zaten denemeyi bırakmış, yardım bekleyen, özgüvensiz ve kendini yetersiz hissederek okula başlamış olan çocuk iyice özgüvensizleşir, iyice yetersizlik duyguları yaşamaya başlar. Bu örnekler artırılabilir ama ne gerek...

Neden o kadar saldırgan veya çekingen, dengesiz bir toplum olduk? Neden insanlar patlamaya hazır bir bomba? Neden toplumun çoğunluğu kendini yetersiz veya talepkar hissediyor? Neden başarılı, yeterli kişilere öfke duyuyorlar, onları bir kaşık suda boğmak için fırsat arıyorlar, onlara saldırıyorlar? Okul yıllarının, seçilememenin, başaramamanın, kendini yetersiz hissetmenin acısını mı çıkarıyorlar başaranlardan?

Çocuklukta alınan bin bir türlü yetersizlik mesajından dolayı olmasın?  
Eğiticilere ve anne-babalara düşen ilk görev çocuklarına “Sen bu halinle yeterlisin” mesajları vermektir…
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Mutluluğun ‘resmi’ budur!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İzmir’in sosyal demokratları
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Asıl sorun Arapça tabelalar mı?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Pâyidar… Son Balo…
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Hayvancılıkta neden geriledik?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Toptan ve perakende anılar…
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva