Tayfun MARO
Bu siyasal partilerle nereye kadar!
28 Ağustos 2017 Pazartesi

Siyasal partiler iktidarda veya iktidar olmaya yakın bir konumda ise, örgütün üye yapısı, bu avantajlı durumun getirisinden yararlanmak isteyenlerin arzusuna göre belirleniyor. Dolayısıyla, siyaseti geçim kapısı olarak gören yapıdan ülke yararına işler çıkması pek mümkün olmuyor.

Bu netameli mesele üzerine ne zaman yazmaya niyetlensem, bir bahane bulup yazmayı erteliyordum. Her şey gözlerimizin önünde olup biterken sessiz kalmak da bir yere kadar…

Siyasal partiler, erki ele geçirmenin en etkili aracı olarak, hayatın hemen hemen her alanında, örgütlenmek ve propaganda yapmak adına teklifsizce boy gösterir. Buna alıştık. Toplumu ikna etmeye yönelik çalışmaları nedeniyle siyasal partilerin her yerde karşımıza çıkması, bazen çok sevimsiz de olsa, anlaşılır bir durum olmalı. Fakat siyaset yapanların bu dolaşım içinde yer alış biçim ve koşulları kanımca çok tartışmalı…

Merkez sağ ve sol kitle partilerinde yapılan siyasetin, siyaset sosyolojisinde ve siyaset felsefesinde yeniden ele alınması gereken sorunlu bir alan oluşturduğunu düşünüyorum.

Siyaset, kamusal alanın sunduğu imkânlar üzerinde söz sahibi olmanın aracı olarak, iktidar ve ana muhalefet partilerinde karşı konulması güç bir çekim alanı yaratıyor.

Siyasette hatırı sayılır bir yer tutmak ise, partinin hiyerarşik yapısı içinde kabul görmeyi gerektiriyor. Yani, “Patron ne der!” kaygısıyla itaat etmeyi içine sindirmek ve bu duruma siyasi kılıf uydurmayı bilmek, siyasi kariyerin altın kuralı oluyor. Buna bir de siyasetin parayla, hem de çok parayla yapıldığı gerçeğini ilave etmek lazım. Son olarak, siyasetin çok fazla yalan kaldırdığını da söylersek, bu ülkede siyaset yapmanın resmini çizmiş oluruz.

Böyle bir siyasal partiye katılmaksa niyetiniz, buyurun bu resimde kendinize uygun bir yer seçin ve kendinizi oraya yerleştirin, sonra da biraz geri çekilip o resme bakın; gördüklerinizden rahatsız olmuyorsanız, siyaset yolları size sonuna kadar açıktır.

İnsanları yurttaşlık düzeyinde etkilemek, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, bir hedefe varmak için başkalarının duygularını okşamak ve düşüncelerini etkilemek; bunlar siyasetin muhtelif tanımları… Böyle bakınca siyaset çok masum görünüyor.

Ne var ki, siyasi parti dediğimiz yapılarda yürüyen gerçek çok farklı. Yatak odalarında bile vaziyet alan siyaset grupları, özel hayat, centilmen anlaşması, kural, etik değerler falan tanımıyor. Siyasal yapılanma, bir takım özel ve gizli bilgiler sayesinde, ihtiyaca göre dizayn ediliyor; ama Washington’da ama Brüksel’de ama Moskova’da kapalı kapıların ardında… Ve toplum bu durumu hiç yadırgamıyor…

Uygarlaşmak adına olan biten her şeyin sürekli olarak daha kötüye gitmesi bir tesadüf olmamalı. Bakış açısını değiştirdiğimizde, gelişme ve ilerleme dediğimizin insan ilişkilerini dolayladığını ve bizi daha iyi duruma değil ama hayata yabancı konuma taşıdığını görmek pekâlâ mümkün.

Her şey tepetaklak gidiyor, sahip olduğumuz insani değerler üstümüzden dökülüyor; siyasetçilerin de bu gidişe ayak uydurması, çöküşün doğasına uygun olmalı.

Tarihsel olarak bir dönemin sonuna geldik. Uygarlığın şahikası olan kapitalizm çöküyor. Bu çöküşün ardından da mülkiyet ve uygarlık sorgulanacak…

Bir dönemin siyaset biçimi ve siyaset kurumları artık ne yaptığını bilmeyen yönetici ve siyasetçilerin son çırpınışlarına eşlik ediyor. Siyasal partiler, gelmekte olanın değil, tükenmekte olanın peşinde… Bu siyasal partilerle geleceği aramak, abesle iştigaldir.

 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Lombak 29 Ağustos 2017 Salı 12:05

Efendim, anayasa değişsinmiş, özgürlükçü olsunmuş falan filan. Hayatım bunları dinlemekle geçti. Bence sorun 1982 anayasasında değil. Onu nasıl uyguladığında. Anayasayı öyle bir uygularsın ki, sanki en demokratik cumhuriyet seninki. Mesela, Almanya'dan örnek vereyim. Adı federal Almanya. Peki uygulamada gayet üniter devlet görünümü veriyor değil mi? Üstelik yerel parlamentoları olmasına rağmen. Üstelik Anayasaları yazılırken bir tek Alman bulunmamasına rağmen. Yüz karası Nazi geçmişinden sıyrılıp bir ülke sevgisi çıkarmışlar oradan. Birlik, bütünlük ve demokrasi. Öyle ya, ikiyüzlü AB vurmamış mıydı suratımıza, AB düzenlemeleri güzel ama sizde uygulama yok diye. Benzer şekilde. Siyasi partilerde de sorun yok sorun onları yönetenlerde. Bakın adalet diye içi boş kavramın peşinde halkın üçte birini sürüklediler. Kurultaya geçildi. Bir baktım, Bir yandan Yüce Atatürk ve Şehitlerimizi methiyeler, diğer yandan Risale-i Nur söyleşileri, hangi sloganların atılacağı konusunda direktifler. CHP ve asker düşmanı Mehmet-Ahmet Altan ve tarafgir gazeteci seviciliği. Üstelik bunlar hep CHPyi yermiş. Kürsüden terörle ilişiğini kesmemiş HDP'ye selam gönderenler. Şehitlerimiz ne düşünmüştür acaba? Levent Gültekinle yanyana pozlar. L.G.: "Barış süreci hızlansın, Ergenekon süreci yavaşlasın, Başbuğ'u boşalacak olan İmralı'ya gönderelim". Bir teröristi Genelkurmay Başkanıyla eş tutan gafillerle yanyana. Ey yöneticiler bunlarla omuz omuza mı Adalet sağlayacağınızı düşünüyorsunuz? Bu zihniyetle mi Cumhurbaşkanı adayınızı seçtireceğinizi düşünüyorsunuz? Bu zihniyetle mi büyük şehirlerde çıkan hayır oylarının yerel seçim oylarınıza kanalize olacağına inanıyorsunuz? Bakın size söyleyeyim bunlar hayal. Üstünüze atılan haklı yaftalar da cabası. Bence siyasi partilerde değil yönetimlerinde büyük sorunlar var.

Yorumu oyla      12      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
İzmirli o üniversite bulutların üstünde!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Eğitim ve yeni müfredat
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bir Mayıs, çok renk…
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yeşil Yıkama ve İtibar Yönetimi
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
Fırtınam, felaketim, hasretim...
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Aydınlanmanın alacakaranlığında
Kemal ARI
Kemal ARI
İstediklerimiz ve sorumluluklarımız
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva