Gönül Soyoğul
Biriniz desin, Fatih Altaylı gibi olayım!
11 Şubat 2014 Salı

Çok bilindik fıkradır; hani Nasrettin Hoca komşudan kazan ödünç alır, hanım yemeği pişirir, aklar paklar, iade zamanı gelince Hoca kazanın yanına bi de tencere ekleyip komşuya geri verir.
Komşu şaşırır, ‘kazan bizim de bu tencere neyin nesi Hoca’ der.
‘E sizin kazan doğurdu’ der hoca gevrek gevrek.
Komşu ‘iyi yere tezgah açmışız; bir verdik, iki aldık’ diye sevinir, kazanı tencereyi kapıp mutfağa yerleştirir.
Gel zaman git zaman Hoca yine komşuya gidip kazanı ödünç ister. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi? Komşu, güle oynaya kazanı Hoca Nasrettin’e verir.
Üç gün, beş gün, bir hafta, bir ay geçer aradan, Hoca’dan tık yok; ne kazan geliyor, ne de yanındaki bonus tencere…
Kapıyı çalar, ‘Hocam, sen kazanı ödünç aldıydın ama bak aradan bir ay geçti, nerde bizim kazan’ diye sual eder.
Hoca mahzun/boynu bükük ‘Sizlere ömür, kazan Hak yoluna yürüdü’ der.
Komşunun gözleri faltaşı gibi açılır, ‘Ne diyon sen Hoca, söylediklerini kulakların duyuyor mu? Kazan bu. Nasıl ölür?”
Bildiğimiz o meşhur cevabı yapıştırır anında Hoca:
‘Bre zındık, kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne niye inanmıyorsun?”
 
Yaklaşık 20 saat boyunca MYK ve PM toplantılarının sonucunu beklerken adeta ‘can çekişen’ aday adaylarının, mevcut belediye başkanlarının hallerini, sonuçlar belli olduktan sonraki celallenmelerini, hayal kırıklıklarını, kimilerinin cart curt demeçlerini okudukça, aklıma sürekli Hoca Nasrettin’in bu kazan hikayesi geliyor.
Alakası şu ki, mevcut belediye başkanlarının sanki hepsi daha önce o koltuklara ‘ön seçimleri yara yara, rakiplerini yere sere sere’ geldiler de… Şimdi, nasıl olup da seçilemediklerine, işaret edilmediklerine yanıyorlar!
Arkadaşlar, kardeşlerim. Sizi o koltuklara kim oturtmuştu?
İki dudak.
Şimdi sizi o koltuklardan kaldıran ne?
İki dudak.
E seçilirken o iki dudağa meftundunuz da şimdi ‘tamam, artık sırada sen değil falanca var’ denilince niye bu afra tafralar, bozulmalar, gücenmeler? Ne iş!…
Siz şahane bir parti içi demokrasinin güller açan dalları mıydınız ki şimdi ‘olmadı bu iş’ deme hakkını kendinizde görüyorsunuz?
Malınız dün değerliydi de bugün mü Borsa’da düşeyazdı?
Aha. İşte üzerinde iki gündür tepindiğiniz mal.
Dün Acem ipeğiydi de bugün pazen/basma değildi; hep buydu zaten!
Sizleri, beğenmediğiniz/beğenmediğimiz AK Partiden, cart partiden, curt partiden ayıran neyiniz vardı allahasen? Ak Parti’dekine ‘temayül’, sizinkine ‘kamuoyu/anket araştırması, eğilim yoklaması’ denmesi mi?
 
Biliyorum, saçlarınız diken diken, bıyıklarınız asabiyetten titrer halde…
‘Ne yani, bu kepazeliğin/acuzeliğin hepsi bizim suçumuz mu?’ diyorsunuz.
E hadi hakkınızı yemeyelim.
AK Parti’de Tayyip Erdoğan oturuyor, listeleri eline alıyor, yanında her kim varsa ona bazı sorular soruyor, sonra yazıyor listeyi, ‘işte bunlar aday, söyleyin kullarıma ay pardon, arkadaşlarıma; çalışsınlar, kazansınlar’ diyor.
CHP’deyse bu işler biraz daha ‘dostlar alışverişte olsun’ şeklinde görülüyor.
Şanlı parti yöneticileri toplantılar… toplantılar… toplantılar yapıyor. ‘Arkadaşlar, çalışın, kendinizi ispat edin, eğilim yoklamaları yapacağız, anketler şey edeceğiz, adınız o yoklamalarda/anketlerde çıkarsa, adayımızsınız’ deniliyor. Düdük çalınıyor, siz de topa giriyorsunuz, girdiniz de.
Ha bir de MYK, PM denilen kurullarda adınız tartışılıyor. Tartışılıyor da ne oluyor?
Ahmet’in adamı, Mehmet’in adamıyla çarpıştırılıyor.
Diyelim ki o düzgün yapıldığını varsaydığımız eğilim yoklamaları, anketlerden Ahmet’in adamı ile Mehmet’in adamı ‘eşit/benzer oy almış’ çıkıyor.
O zaman da devreye ‘benim adamım, senin adamını döver’ durumu giriyor; gücü gücü yetene çakıyor. Ortaya, ‘Al sana aday dediğimiz şahıs’ çıkıyor.
Özetle ‘bi dudağa’ karşı, ‘birden fazla dudak’ devreye giriyor.
Farkınız işte, maalesef bu.
 
Zurnanın zırt dediği yere geliyorum.
Arkadaşlar, siz ‘sosyal demokrat’ denilen bir partinin mensupları olduğu iddiasındasınız, değil mi?
Açın bakın kendi türünüzdeki partilerin ne yaptıklarına, nasıl aday belirlediklerine? Allahaşkınıza, var mı sizin gibi yapan?
Var mı ne idüğü belirsiz eğilim yoklamaları, anketlerle ortaya aday süren?
Patagonya’daki örneği bilemediğim için, ben yok diyorum.
Eeee...
Siz bu sonuçları baştan kabullenmiş olmuyor musunuz topa girerken?
‘Biz bu oyunun figüranlarıyız, siz seçerseniz biz de başrolü hakkıyla ifa ederiz’ demiyor musunuz kardeşler?
O zaman nedir bu demokrasi ayakları falan? Bu ayakların koktuğunu bilmiyormuş gibi yapmalar, edalar, göz süzmeler, kirpik titretmeler filan?
Geçen yerel seçimde tek seçiçi, dönemin il başkanı Kemal Karataş, onun ağababaları Deniz Baykal, Önder Sav, Mehmet Sevigen, falan filandı.
O zaman da ‘görücü usulü’ evliliğe taliptiniz.
Beğenilmiş, Baykal ve şürekası tarafından onaylanmış, düğün dernek yapmıştınız.
Şimdi de olan da bu.
‘Aşk evliliği, flört, ön balayı isterim’ diye tutturmadınız, ‘ben gönlümün istediğini seçerim’ diye ayak diremediniz, evden kaçmadınız ki?
Bir iki kıpraşsanız da sonuçta yine görücü usulü evliliğe ‘he’ dediniz.
Birileri sizi beğendi/istedi, önayak oldu, önerdi; kalabalık ailenin fertleri de ya onay verdi, ya da ‘olmaz, bu geçimsiz çıkar, bizim oğlanı (seçmeni) mutlu edemez. Üstelik bize saygıda kusur eder, yaşlılığımızda falan da yüzümüze bakmaz, çamaşırlarımızı yıkamaz, bi kap yemek yapıp önümüze komaz’ dedi.
Siz düğün dernek hayali kurarken, 'telli duvaklı baba evinden çıkacağız' diye beklerken, haber geldi ‘evde kaldınız, bi dahakine inşallah’ dendi.
 
Amacım, haşa, kimseyi yaralamak, eğlenmek değil. Pek çoğunuz iyi niyetlerle, canla başla çalıştı, para döktü, ter döktü, proje üreteceğim diye kafa patlattı. Zaten yaralısınız; derdim, size saplanmış bıçağı içinizde döndürmek/kanırtmak değil!
Dediğim, basit ifadelerle anlatmaya çalıştığım… ‘kumaşın’ bu olduğu…
Sizler, gerçek bir sosyal demokrat partide olduğunuzu varsayar, ‘mış gibi’ yapmaya devam ederseniz, bunun böyle sürüp gideceği…  
Eğer daha başta itiraz etmez, önseçimi talep etmez, ‘sosyal demokrat parti olmanın gereği parti içi demokrasiden, ilkelerden başlar’ demez;
Kuralları zaten çok önceden yazılmış oyunun parçası olmayı kabul eder sahaya çıkmayı kabul ederseniz… 
En başa dönersek; ‘kazanın doğurduğuna’ inanırsanız…
Hiç kusura bakmayın, birileri de kalkıp ‘kazan öldü’ dediğinde, ‘nasıl yani’ diye sorma hakkını zaten çoktan kaybetmiş olursunuz.
“Kemal Karataş’ın/Baykal’ın seçiciliği iyiydi, Aziz Kocaoğlu’nun/Kılıçdaroğlu’nunki ya da Gökhan Günaydın’ın, Adnan Keskin’inki kötü” diyemezsiniz.
De ki, dediniz…
İşte o zaman acı acı gülünesi olursunuz. Oluyorsunuz da!
 
Allahaşkınıza, biriniz de çıksın içinizden, desin ki, “bu düzen değişmeli. Bu düzeni biz kendi içimizde değiştiremezsek, bunu zorlamazsak, kendi partimize demokrasiyi getiremezsek, bu ülkeye bunu nasıl getireceğiz? Kendimizi de halkı da kandırmayı bırakalım!”
Ya da desin ki; “Kardeşim, eğer bunu demiyorsak, diyemiyorsak, soldu/sosyal demokrattı masalından vazgeçip partinin üstüne merkez damgasını yapıştıralım ki, yerimizi/layığımızı bulalım! Hiç değilse solu tıkaçlamayalım…”
Biri, birileri; bunları ve hatta daha fazlasını desin, iki dişimi kırmazsam, Fatih Altaylı gibi olayım!

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 10 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Fatoş Şen Soydan 13 Şubat 2014 Perşembe 15:33

şahaneeee bir yorum, ellerine sağlık...

Yorumu oyla      13      9  
Bülent A. 13 Şubat 2014 Perşembe 14:44

Kaleminize, aklınıza sağlık, tebrik ederim. Bazı istisna adaylar dışında size yürekten katılıyorum.

Yorumu oyla      12      8  
Nur 12 Şubat 2014 Çarşamba 10:22

Gönül hanım yüreğinize sağlık çok güzel tesbitlerde bulunmuşunuz umarım şu anda partiye Aziz kocaoğluna kazan kaldıranlar bu yazıyı okurda bir şeyler anlarlar hırlaşmayla değil birleşmeyle ancak bu karanlık zihniyetin sonunu getireceğimizin farkına varmak gerektiğine inanıyorum akapanim yalanlı dolanlı ayakkabı kutulu icraatlarını lehimize çevirmemiz gerekirken aleyhimize çevirmeye çalışıyoruz.

Yorumu oyla      21      11  
Maksude Kılınç 12 Şubat 2014 Çarşamba 10:07

İşte budur. Hakikaten her zaman olan ve olacak olan bu ne yazık ki. Çok iyi bir yorum, kalemine sağlık Gönül.

Yorumu oyla      20      12  
mustafa cevıkel 11 Şubat 2014 Salı 22:28

yazınız tabandakı arkadaslar ıcın cok dogru harıkasınız dıye yorumlanır.ama bızım gıbı bıraz yuksek duzeydekı olayrın ıcınde olanlar ıcın manıdar.alattın yuksel bıle bu kadar guzel bu gunku olayları dunku olaylara baglayamzdı.

Yorumu oyla      15      11  
konuk 11 Şubat 2014 Salı 21:41

MYK da belirlenen adayları baskıyla, şantajla, tehditle değiştirtirseniz bunun adı dünyanın her yerinde diktadır, faşizmdir, tek adam yönetimidir. Aday olamayanların tam da eleştirdikleri budur ve kendine demokrat diyen hiç kimse de bunu içine sindiremez, sindirmemelidir.

Yorumu oyla      21      9  
BAKIS 11 Şubat 2014 Salı 21:34

Nefis bir yazi. Tebrik ederim. Uyeye dayali on secim, partinin degismez prensibi olmadigi muddetce, kavgalar, kusmeler, bolunmler, gereksiz enerji kaybi ve bunun sonucunda da oy kaybi hep olacak. Turkiye'de, genel siyaset'de rezalet doruk noktada iken iktidar partisinin hala ciddi bir oy kaybina ugramamasi ancak boyle aciklanabilir. Anket sacmaligi da ayri bir konu. Kamuoyunda hasbel kader ismi duyulmus bir kisinin anketlerde onde cikmasi cok dogal. Ancak bu, o kisinin dirayetli bir siyasetci ve iyi idareci olacagi anlamina gelmez. Gelecek genel secimler oncesi, parti uyelerinin tamami tarafindan onsecim yapilmali. Sonuclar hakim huzurunda aciklanmali. Boylelikle, demokrasiyi once kendi icinde tesis etmis bir parti, tum Turkiye'yi yonetme iddasinda bulunabilir.

Yorumu oyla      19      6  
ramo 11 Şubat 2014 Salı 18:06

Bence Gönül hanımın yazısını 4 sene sonra lazım olur diye, seçilen başkan adaylarının masalarının özel bir yerinde saklamaları,seçilmesse birilerini suçlama derdinden kurtulurlar. Gönül hanım,kıymetli yorumlarınız için sonsuz sevgiler

Yorumu oyla      27      6  
misafir 11 Şubat 2014 Salı 17:49

BUDUR.BU KADAR GÜZEL ANLATILIR.TEBRİKLER.

Yorumu oyla      25      8  
yorumcu 11 Şubat 2014 Salı 16:41

Agzınıza yüreğinize kaleminize sağlık.doğrular ancak bu kadar net yazılır.bunun aksini kimse iddia edemez.herkes işine geldiği gibi davranıyor malesef.

Yorumu oyla      36      10  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
'Memleket' küçülüyor!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Neden fakirleştik?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Afyon üstünden Akşehir’e... (Gezi notları)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva