Sosyo-ekonomik değişimleri hızlı bir şekilde yaşadığımız gerçeği,
uzaktan eğitim sisteminde erişimsel zorluklar,
finansal kaygılar,
dijitalize eğitim,
evden çalışma-üretme paradoksu...
Tüm dünyada gerçekleşen eş zamanlı değişim ve dönüşüm sorunsalı
ve kapana kısılmışlık duygusuyla,
azar azar kendisinden soyutlanan ve
yaşamak için yaşamla boğuşurken
kendinden eksilmenin etkisiyle
günden güne tükenen insan...
Girizgah kafi derecede marjinal durum ve vehameti aktarmaya yetse de
buzdağının dip kısmında, devrim niteliğinde global yenilenme ihtiyacına işaret ederken,
yeni sistemlerin inşa edilmesi telkinleriyle şekillenen,
bambaşka ve hayli yabancı olduğumuz
kolektif bir dili konuşmaya başladık.
Üstelik bu dilin ögeleri,
yediden yetmişe salgından daha hızlı yayılıyor.
Kısıtlılık duygusu,
aile, iş ve diğer konularda,
yetmeme- yetişememe-yetiştirememe örüntüsünde
insana acı veren bir döngüde ilerliyor.
Ancak, günün mevzusu;
toplum olarak bu ihtiyaca ne kadar hazır, istekli ve yeterli hissettiğimiz.
Ya da başka bir deyişle, tabiatımızın bu dönüşümü görece hazmedip hazmedemeyeceği.
Çiğneyemediğini yutmanın o şişkin hissiyle,
Başını yatağa koymanın hazımsızlığına da tıp bir çare bulamamışken üstelik.
Hakkını veremediğimizi düşündüğümüz
yaşamsal marifetlerimizin ziyan güncesi,
her birimizin üzerine sinen sosyal ertelemenin yarattığı tükenti
bir de dilden dile yayılan septik ifadeler...
Bir uyuyup uyansam,
her şey eskisi gibi olsa;
derin bir oh çekip
kaldığım yerden devam etsem özlemi.
Salgının çok boyutlu sosyolojisi
üçüncü dalgayla yeniden alevlenirken,
toplumsal yaşamı oluşturan “yeni normal kavramsalının”
her türlü izahtan vareste kaldığına dikkat çekiyor.
Afetle, enflasyonla, dar gelirle yaşamaya alışkındık.
Savaşla yaşamaya alışmış toplumlara da...
İkibinli yıllarda hayatlarımızı dönüştüren
yapay zekayı çok sevdik mesela.
O gün bu gün,
elimizden düşürmediğimiz akıllı telefonlarımız
ve kullandığımız uygulamaları içselleştirirken,
yeni normalimizin teknolojiyle dönüştürülmesine
hiç itiraz etmedik.
Ah şu insan!
Kendisiyle baş etmek için
Kendi yaşamından çalan tek varlık mı acaba?...