Kelebek etkisi, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır.’¶ Modelin temel mantığı ’“Çin’’de bir kelebeğin kanat çırpması Amerika’’da fırtınaya neden olabilir.’” önermesiyle açıklanır.
Edward Lorenz 1961 yılında bilgisayarında hava tahminleri için ardışık sayılarla hesaplama yaparken ilginç bir sonuca ulaştı. Lorenz rüzgar hesaplamasında ilk olarak 0,506127 sayısını, ikincisinde ise tamamen rastlantı sonucu yuvarlama yaparak 0,506 sayısını başlangıç verisi olarak kullandı. İki sayı arasındaki fark 1/1.000 (binde bir) olmasına rağmen birinci ve ikinci sayıyla yapılan hesaplamalarda çok farklı sonuçlar ortaya çıktı. Hava tahmini adeta bir kelebeğin kanat çırpması ile oluşan rüzgara eşdeğer, aralarında binde bir fark olan sayılarla tamamen değişmişti.
Sonuçlar arasındaki fark ilerleyen aşamalarda gittikçe büyüyordu. Lorenz, zamanla araştırmalarını derinleştirerek, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabileceğini kuramsallaştırdı. Mesela dünyanın herhangi bir yerinde yapılan alışveriş tüm ekonomik sistemi etkileyen sonuçlar doğurabilirdi. Teori siyaset, ekonomi, sosyoloji ve diğer birçok bilimi ilgilendiren geniş bir alanda büyük etkiler yarattı.
Artık, herhangi bir olayda, kelebeğin kanat çırpmasına eşdeğer etkilerin yaratacağı değişimler sorgulanmaya başladı. Bence, Tekel işçilerinin bugün geldiği noktayı anlayabilmek için de sistemin kaynağına, kırılmanın başladığı yıllara gitmek gerekiyor. Şimdi Tekel özelleştirmelerinin dünden bugüne gelişimine bakalım.
1970’’li yıllarda yabancı sigara şirketlerinin giremediği ender ülkelerden biri de Türkiye’’ydi. Bu nedenle ülke kaçak sigara akınına uğradı. Yabancı filmler, diziler (Dallas, Charli’’nin Melekleri vs.), spor arabalar, fiyakalı elbiselerle birlikte kaçak sigaralar da ülkeye girdi. Halk yabancı sigarayı çok sevdi, devlet kaçakçılıkla başedemez hale geldi.
1979’’da Demirel kaçakçılık ve döviz kaybının önlenmesi amacıyla özel teşebbüse sigara üretim ve dağıtımı izni verilmesini hükümet programına aldı.
Özal hükümeti ile 1984’’te yabancı sigara ithaline, 1986’’da yerli-yabancı sermayenin Tekel ile ortaklık kurarak tütün mamülleri üretmelerine izin verildi.
1988, yabancı menşeyli tütünde ithalat yasağı kaldırıldı. Talebin büyük ölçüde yabancı sigaralara kayması nedeniyle Amerikan harmanı Tekel 2000 sigarası piyasaya çıktı.
1990-1992, artan yabancı sigara talebi, sistemi Tekel’’in katılımı olmadan yabancı sigara üretimine zorladı. Philip Morris 1992’’de Torbalı’’da üretime başladı.
1993-1994-1995 Çiller, 1996’’da REFAHYOL hükümetleri döneminde yerli tütüne kota (sınırlama) getirilirken, yabancı tütüne teşvik verildi.
Sigara talebinin yerliden yabancıya kayması, yanlış istihdam, işletme politikaları, dengesiz teşvikler gibi bir çok etken Tekel’’in zarar eden bir kurum haline gelmesine neden oldu. 1999’’da IMF stand-by düzenlemesi ile artık devletin sırtında kambur olarak görülen Tekel işletmeleri özelleştirme kapsamına alındı. 2002’’de DSP-MHP-ANAP koalisyonu Kemal Derviş yönetiminde özelleştirmede son aşamaya geldi. O yıllarda başta Bülent Arınç olmak üzere Fazilet Partili siyasiler Tekel eylemlerini destekliyordu.
AKP iktidar oldu. 2003’’te Tekel’’in alkollü içkiler bölümünü, 2008’’de sigara fabrikalarını özelleştirdi. Her iki bölümün satışı sonrası bu kadar büyük tepki olmadı. Çünkü özelleştirme sonrası işçilerin çoğu aynı işte çalışmaya devam etti. Bugün eylem yapan işçilerin büyük kısmı 2008’’den beri boş duran, yılbaşında kapatılan yaprak işleme tesislerinde çalışanlar. 30 yıl sonunda gelişmeler sadece Tekel çalışanlarını değil, tütün eken milyonlarca çiftçimizi de işinden etti. Türkiye rekabet avantajına sahip olduğu temel bir tarım ürününden vazgeçti.
Tekel’’in özelleştirme hikayesi kısaca böyle. Eylemler 2 aydır devam ediyor. İşçiler defalarca hükümet temsilcileriyle görüştü. 4C’’de birtakım iyileştirmeler dışında sonuç alamadılar.
Medyada çok yazıldı, çizildi. Destekleyenler de oldu, eleştirenler de. Fakat konu hep AKP hükümeti ekseninde değerlendirildi. Aslında sorun Türkiye’’nin 30 yıl önce değişen tercihlerine dayanıyor. Sistemdeki kırılma halkın yabancı (kaçak) sigara talebiyle başlıyor. Kaçakçılık engellenemiyor. Domino etkisi oluşuyor. Devlet yabancı sigara ithalatına izin veriyor, yabancı şirketler kuruluyor. Yerli üretim zarar görüyor. Böylece değişim zincirleme devam ediyor. Tabi etkileşim tek yönlü olmuyor. Zamanla birbirini besleyen kompleks bir sistem oluşuyor. Devlet özelleştirmede yanlışlar yapıyor. Hatalar, belirsizlikler artıyor. Siyasal iktidar halk tarafından sağlıklı denetlenmediği için yanlışlar katlanarak büyüyor. Sistemin öğeleri birbirini reddediyor. Böylece başlangıçtaki küçük bir etki büyük ve öngörülemez değişimlere neden oluyor.
Herşey birbirine etki ederek hayatı var ediyor. Kar tanesi zamanla çığa dönüşebiliyor. Yaşamı küçük adımlar şekillendiriyor. Bir kelebeğin kanat çırpmasına eşdeğer küçük bir tercih büyük sonuçlar doğurabiliyor. Toplumsal yapının en küçük ve temel parçası insanın seçimleri tüm dengeyi değiştirebiliyor.
Simyacı’’da anlatıldığı gibi ’“’… ne iş yaparsa yapsın, yeryüzündeki her insan dünya tarihinde merkezi bir rol oynar ve doğal olarak bundan haberi yoktur.’”