Ulusal Kahramanlık Yarşından 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti’’ne’…’¶
Kıbrıs Çıkarması, Türk halkında milliyetçilik duygularını kabartmış, çıkartmaya karar veren hükümetin başbakanı Bülent Ecevit’’i ise ’“ulusal kahraman’” düzeyine getirmişti. Kahramanlığı tek başına Ecevit’’e kaptırmak istemeyen Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan ise ’“Bu zafer benim ve MSP’’nin sayesinde kazanıldı’” çıkışı ile kahramanlık pastasından pay almaya çalışıyordu. Kıbrıs Çıkarması’’nı önceleri küçümseyen Demirel ise muhalefetini Türkiye’’nin batı aleminde yalnızlaşması üzerine oturtuyordu.
Koalisyon ortağı MSP ve lideri Erbakan’’ın milliyetçilik yarışının dozunu kaçırarak elli bin tank, elli bin uçak yapacak, ağır sanayi hamlesine başlama vaadleri Ecevit’’i büsbütün çileden çıkarsa da komedi dünyasına büyük katkılar sağlıyordu.
Dindarlıkla laikliğin ve dindarlıkla özellikle ekonomik alandaki ilericiliğin çeliştiği yolundaki 'tarihsel yanılgı'yı gidereceği özeleştirileriyle kurulan ve 10 ay süren CHP-MSP Koalisyonu, Ecevit’’in erken genel seçim çağrısı yapıp, 17 Kasım 1974’’te başbakanlıktan istifası ile sona eriyordu.
CHP’’nin parti içi sol kanadı, koalisyonun kurulmasında olduğu gibi, alelacele ve hesapsızca yıkılmasına dönük eleştirilerini, büyük bir öfke ile karşılayan Ecevit, sol kanadın tasfiyesi için düğmeye basıyordu. Böylelikle ’“siyasetin vefası olmaz’” deyimini haklı çıkarırcasına Ecevit’’i önce genel başkanlığa, 1973 seçimlerinde de 1.partinin liderliğine yükselten sol kanat lideri Dr. Kamil Kırıkoğlu’’nun tasfiyesi sağlanmış oldu.
Genel Sekreter Orhan Eyüpoğlu, Genel Sekreter Yardımcıları Deniz Baykal ve Ali Topuz tam bir uyum içerisinde sol kanadın CHP örgütlerindeki ve gençlik kollarındaki gücünü azaltmak için o güne kadar CHP geleneğinde sık rastlanmayan görevden almalar ve el altından yoğun üye yazımı kampanyasına girişiyorlardı. Öte yandan Rahşan Ecevit kontrolüne aldığı Kadın Kolları ve kurduğu Köylü Derneği vasıtasıyla parti içi ekipleşmeye ağırlığını koyuyordu.
Genel Sekreter Yardımcısı Deniz Baykal; Turan Güneş, Erol Çevikçe, Önder Sav ve Mahmut Türkmenoğlu gibi önceleri ’“Beşler’” olarak anılan, daha sonra da siyaset tarihimize ’“Baykalcılar’” olarak geçen çekirdek ekibini kuruyordu. Bu ekibin parti içinde aldığı mesafe Rahşan Ecevit ekibinin (aralarında Alev Çoşkun, Yüksel Çakmur ve Mustafa Üstündağ gibi isimler vardır) tepkisini çekiyor ve CHP içten içe kaynayan kazana dönüşüyordu.
CHP’’de bunlar yaşanırken, Demirel’’in 1. MC Hükümeti bürokrasinin CHP kanadında hızlı tasfiyeler yapıyor ve CHP’’nin en popüler bürokratı olan TRT Genel Müdürü İsmail Cem’’i görevden alıyordu.
Daha önceki koalisyon döneminde kendine bağlı bakanlıkların üst yönetimlerinde kadrolaşmasını tamamlamış MSP bu kez onbinlerce yeni işçi ve memur alımı ile taşrada örgütlenme çalışmaları yürütüyordu. Kadrolaşmada MSP’’den geri kalmak istemeyen MHP bir yandan kendine bağlı bakanlıklarda, öte yandan da AP’’nin elinde bulunan Milli Eğitim gibi bakanlıkların kilit noktalarına MHP eğilimli bürokratları yerleştiriyordu.
TARİŞ, FİSKOBİRLİK, ANTBİRLİK gibi üretici birliklerinde de bir yandan sol ve CHP kökenli işçiler işten atılırken, öür yandan da MHP kökenli yöneticiler eliyle bu birlikler, Ülkü Ocakları’’nın karargahları haline dönüştürülüyordu.
1. MC Hükümeti döneminde üniversiteler ve yurtlardaki kurtarılmış bölgelerin sayıları çoğalıyor, Erzurum, Elazığ, Malatya gibi iller ülkücülerin egemenlik alanlanına giriyordu.
Kendi içinde sayısız fraksiyonlara bölünmüş olan CHP dışı sol; CIA Direktörü Graham Foller’’in anılarında da yazdığı gibi ajan-provakatörlerin kontrolüne giriyordu.
Günümüzde Ergenekon davasında da sıkça bahsedildiği gibi ülkücü kesim doğrdudan kontrgerillanın kontrolü ve yönlendirmesi ile sağ-sol çatışmasının ’“silahlı taşeron örgütü’” haline dönüşüyordu.
Yaygın grev ve lokavt uygulamaları ile üretim geriliyor, piyasadan çekilen bir çok mal karaborsaya düşüyordu. Ambargolar nedeniyle zaten zorda olan Türk ekonomisi çareyi, ürettiği mal ve hizmete günlük zamlarda buluyor, Türkiye çift haneli enflasyon sürecine taşınıyordu.
Hükümet kanadında bunlar olurken, parti içi iktidarı ele geçirmek isteyen grupların rekabeti Ecevit’’i yeni yönetim modelleri aramak zorunda bırakıyordu. 27 Kasım 1976 tarihinde toplanan CHP 23. Olağan Kurultayı, sağ partilerin geleneğinde yer alan ’“Genel Yönetim Kurulu’” modelini benimsiyordu.
Parti Meclisi modelinin sol partilerin gelenekleri içinde olmazsa olmaz bir model olduğunu savunan Genel Sekreter Yardımcısı Deniz Baykal, bu görevinden istifa ediyor ve böylece CHP’’deki iç iktidar mücadelesi kamuoyunun gündemine taşınıyordu. Deniz Baykal’’ın bu davranışını ’“hizipçilik’” olarak niteleyen Bülent Ecevit, ilerki yıllarda da Baykal’’la birlikte anılacak bir terminolojiyi dilimize kazandırmış oluyordu.
Türkiye’’nin olumsuz gidişatını 1961 Anayasası ve CHP’’nin olumsuz muhalefetine bağlayan Başbakan Demirel, CHP’’nin yükselen grafiğinin önünü kesmek için 1977 yılı sonunda yapılması gereken genel seçimleri Haziran 1977’’ye alarak yeni bir manevra yapıyordu.
Seçimlerin normal sürecinde yapılması halinde 1. MC Hükümeti’’nin daha çok yıpranacağı ve CHP’’nin tek başına iktidar şansının artacağını savunan CHP’’nin sol kanadının teklifi kabul görmüyor ve 1977 Genel Seçimlerinin Ecevit’’in de desteği ile 5 Haziran 1977’’de yapılmasına karar veriliyordu.