Kim ilk kez gelip, ayağını sürerse...

Mutlaka “O Cennet”e yerleşiyor...

En güzel doğa...

En güzel deniz...

En canlı tarih...

Nefes alırken bile yüzyıllar öncesine gider gibisiniz...

Burası...

İzmir’in denizle öpüşen antik kenti “Seferihisar” ilçesi...

Kaç yaşında dersiniz?

Sağlam bir tahminle...

Milattan Önce 1000’li yıllardan bugünlere...

Taş üstüne taş koymuş yerli Giritliler...

Nüfus sağlam...

Vatandaş deniz kıyısındaki kendisine özel Cennet’ine hayran...

Dört temel özelliği var:

Şahane güzel... Sessiz... Sakin... Yavaş...

Kent hem çiçek kokuyor hem de deniz...

Acaba?

Cennet dedikleri böyle bir yer mi?

İki beldesi, dokuz köyü var...

Bi’türlü “70 binlik nüfusu” yakalayamıyorlar...

Belki böylesi daha iyi!

Gerçek bir “tatil üssü”...

Hem gizemli... Hem tarih kokuyor... Üstelik denizi şahane...

Aklınıza not düşelim:

“Balık yemeden gelin; balık yemeden evinize dönmeyin!”

*

Başlıyoruz...

İzmir’in “mis gibi” ilçesini...

Belediye Başkanı koltuğunda ikinci dönemini sürdüren...

Kıdemli siyasetçi İsmail Yetişkin yönetiyor...

Hikayesi müthiş...

Çünkü siyasette “apolet” takmaya başladığında...

Henüz ilkokul sıralarında(!)

Şaşırdınız di’mi?

Sözü...

49 yaşındaki Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin’e bırakalım ve...

Yıllar, yıllar öncesine gidelim.

* CHP’nin Gençlik Kolları ve İlçe Başkanlığı koltuğunda 27 yıl... Üstelik gencecik yaşta... Nasıl oluyor; çocukken mi başladınız “Altıok Rozeti” takmaya?

İSMAİL YETİŞKİN: Çocukluktan beri partinin içindeyim... Annem kadın kollarındaydı, babam da ilçe yönetim kurulu üyesi... O kadar küçüktüm ki, parti bayraklarını zımbayla ipe dizerdim... Sonra gençlik kolları yönetim kurulu üyesi oldum; ardından Gençlik Kolları Başkanı seçildim... “Yetmez” dedim; ardından ver elini ilçe yönetim kurulu... Resmen piştim siyasette... Basamakları üçer üçer atlıyordum; nihayet ilçe başkanı oldum... Beş döneme yakın CHP’nin Seferihisar İlçe Başkanığı’nı sürdürdüm... Sonunda; adaylığımı ilan ettim ve Belediye Başkanı seçildim... Sanki partinin içinde doğmuş gibi bir his taşıyordum...

* CHP aşkı büyük ama esnaflığı da bırakmadınız galiba?

İSMAİL YETİŞKİN: Aynen; çünkü ben esnaflıktan geliyorum... Çarşıda, merkezde marketimiz vardı... Baktık; büyük marketler devreye giriyor; biz de marketi kahvehane yaptık...

* Ama yine de aklınızda hep siyaset vardı galiba?

İSMAİL YETİŞKİN: Siyaseti hiç bırakmadım... Hiçbir işimi kendim yapamadım; hep birileri yaptı, birileri işletti, şimdi de öyle devam ediyor... Hep siyasetin ve partimin içerisindeydim... Öyle ki, babam üniversiteye gitmem için çok ısrar etti... Ben de, onlara son sözümü söyledim: “Hem siyaset yapacağım hem de ticaret; rahat bırakın beni!”

* Sizin kenti yönetmek konusundaki çabalarınızın önüne hep başkaları gelmiş... Daha önce başkan olabilir miydiniz?

İSMAİL YETİŞKİN: Şahsen çok fedakarlık yaptım bu konuda ama daha önce olabilirdim diye bir iddiam yok... Ancak o yaşlarda benim de hedefim büyükşehir meclis üyeliğiydi...

* Demek ki, nasip olmamış...

İSMAİL YETİŞKİN: Nasip değil! Tunç Soyer başkan, Hüseyin Ercan ve ben birlikteydik...  Tunç başkan benden rica etmişti, “Gir yönetim kuruluna Hüseyin Ercan meclis üyesi olacak, bizim başkan vekilimiz olacak sen de ilçe başkanlığına devam et’’ dedi. Bunu bile kabul etmiştim o dönemde yani hep özveriyle geldim buraya kadar...

* Aslında politika yapmak da bir fedakarlık değil mi?

İSMAİL YETİŞKİN: Çok doğru; işten, eşten, çocuktan, zamandan, hayattan, sosyal etkinliklerden, yaşam tarzınızdan herşeyden  fedakarlık yapmak zorunda kalıyorsun... Örneğin; ben başkan olmadan önce çok rahat yaşıyordum... Şimdi öyle bir şey yok, hayatım tamamen programlı ve müthiş fedakarlık gerektiriyor...

* Siyaset aşkınız, çocukları da mağdur ediyor galiba?

İSMAİL YETİŞKİN: Tabii mağdur kalıyorlar... Geride kalan yaz çocuklarla beraber dört kişi bir araya gelip Seferihisar’da denize giremedik: en fazla bir akşam yemeği yiyebildik... Bir günü kendimize ayırıp denize giremedik... Geçen yıl oğlum askere gidiyordu; bir iki gün kaçtık bir yerlere de öylelikle dört kişi bir araya gelebildik, onun haricinde dört kişi bir arada olmamız mümkün değil... Genelde bir arada yemek bile yiyemiyoruz...”

* Ha’di biraz siyaset yapalım başkanım... Bir “silkelenme” olayıdır aldı başını gidiyor... Cemil Tugay Başkan’a sordum; bir çırpıda dünyanın parasını verdiğini söyledi... Siz ne kadar etkilendiniz bu silkelenmeden?

İSMAİL YETİŞKİN: Bir büyükşehir belediyesi kadar olmasa da kendi çapımızda biz de silkelendik... SGK üzerinden silkelendik, vergi dairesi üzerinden silkelendik, yapmak istediğimiz projeler vardı mesela Sığacık’ta; orada da silkelendik... Bize kesinlikle vermediler... Projeyi yapmak için girdiğimizde dediler ki; (Biz buraya millet bahçesi yapacağız, çıkın buradan...) Dört yıldır hiçbir şey yapılmadı, öylece duruyor... Halbuki herkes belediye bir şey yapmıyor sanıyor, bom boş duruyor çok kötü bir görüntü, pislik içerisinde kaldı...

* Seferihisar sakinleri işin gerçeğini biliyordur her halde...

İSMAİL YETİŞKİN: Evet, biliyorlar; sağolsunlar seviyorlar, sayıyorlar. Güven vermeseydik ikinci dönem oy vermezlerdi; zaten genel merkez aday göstermezdi... Biliyorsunuz, İzmir’de büyük bir değişim yaşandı... Görevine devam eden dört belediye başkanından biriyim...

* Seferihisar’da belediyenin satılacak yeri kaldı mı?

İSMAİL YETİŞKİN: Çok büyük değerli yerimiz kalmadı... Küçük küçük parsellerimiz var. Köy arazilerimiz var ama ben de o arazilere fazla dokunmak istemiyorum, çok zorda kalmadıkça tabii...

* Silkelenirken cebinizden ne kadar gitti, diye sorsam?

İSMAİL YETİŞKİN: En azından İller Bankası’ndan gelen paranın çoğunu kesiyorlar; kesmeseler ben memur maaşını tek kalemde ödeyebiliyordum... Şu anda üstüne takviye yapıp ödemem gerekiyor...

* SKK’ya ne kadar verdiniz?

İSMAİL YETİŞKİN: SGK’ya bir sürü arazi tapusu gönderdim fakat onların içerisinden iki tanesini beğendiler... (Biz bunları kabul ederiz) dediler... Pürüzsüz, ortaksız, üzerine direk bina inşa edebilecekleri imarlı alanlara bakıyorlar... Maksat borcu silmek...  Üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir bu... Görüşmelerimiz sürüyor...

*Şikayetçisiniz böyle bir “belediye başkanı hayatı”ndan ama aynı zamanda mutlusunuz da... Nasıl dengeliyorsunuz?

İSMAİL YETİŞKİN: Mutluyum; çünkü yaşadığım yerde sevdiğim işi yapıyorum. Doğduğum büyüdüğümde yerlerde bir şeyler yapmaya çalışıyorum onun için mutluyum... Ben bu yola ailemle birlikte aldığım kararla çıktım..

* Doğduğunuz yerde başarılı olmak; ister politika ister iş dünyası size nasıl bir mutluluk getiriyor?

İSMAİL YETİŞKİN: Bir kere yaptığınız işten haz duyuyorsunuz. Ortaya bir şey çıkardığınız andan itibaren yıllar sonra buradan gitsem bile mesela, (Karakayalar Pazaryeri İsmail Yetişkin döneminde yapılmıştı) denilmesi bana mutluluk veriyor. İnsanlara yardımcı olduğunuz ve bunun karşılığını gördüğünüz anda mutlu oluyorsunuz...

* Bu mutluluk size yetiyor mu?

İSMAİL YETİŞKİN: Evet, günde bin tane şikayet dinliyorsak içlerinden üç tanesi (Size teşekkür etmeye geldik) dediklerinde o bana yetiyor; günün bütün yorgunluğu gidiyor ya da birilerine yaptığımız sosyal yardımın karşılığını, (Senin verdiği iş sayesinde veya senin verdiğin aş sayesinde bugün ayakta kaldım) diyen biri karşıma çıkıyorsa benden mutlu kimse yok demektir...

* Engelli bir vatandaş için ahşap boyacı sandığı yaptırdığınızda o hemşehrinizden daha çok siz sevinmiştiniz; hatırlıyorum... Hep böyle gönül zengini misiniz?

İSMAİL YETİŞKİN: Ben buruda doğdum; bu çarşının içinde büyüdüm... Her zaman şunu söylerim: (Şu koltuğa oturduğunuz günden itibaren kalkacağınız günü de düşüneceksiniz...) Buraları bize baki değil. Sultan Süleyman’a kalmamış bize de kalmaz... Bu koltuktan kalktığınız gün yine bu çarşıda, bu esnafla aynı insanlarla yürüyeceksiniz... O insanlara tekrardan selam verebilmeniz lazım... Boyacı sandığı hikayesine gelince... Yılların boyacısıdır Yücel, kendi elleriyle çaktığı bir sandığı vardı... Bir gün kahvede Yücel’e, (Bu sandığı değiştirelim...) dedim... Şaşırmıştı... Bizim marangozlar Yücel’e güzel bir sandık yarattılar... Bunlar bizim insanımız, onlara kol-kanat germeliyiz...

* Sayın başkan neden Seferihisar çok geç gelişiyor?

İSMAİL YETİŞKİN: Birincisi; biz kontrolsüz büyümek istemiyoruz... İkincisi; Çok büyük hayaller satıp, insanları buraya getirip, hayal kırıklığı yaşamalarını istemiyoruz... Seferihisar neyse o, ilk önce belirlememiz gereken bir politika var. Biz turizm kenti mi olacağız? Tarım kenti mi olacağız? Yoksa sanayi kenti mi olacağız? Önce bunu belirlemek lazım...

* Buna karar veremediniz mi?

İSMAİL YETİŞKİN: Verdik işte! Hem turizm, hem tarım... İç bölgelerde tarımla ilerlemeyle, kıyı bölgelerde turizmle ilerlemeyle karar verdik. Bununla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz...

* Herkes sizinle aynı fikirde mi?

İSMAİL YETİŞKİN: Evet, aynen öyle...

* O yüzden mi nüfusunuz artmıyor?

İSMAİL YETİŞKİN: Artıyor, nüfusumuz şu an da 61.000 civarında ama ona 62.000 diyebiliriz...

* Neden böyle?

İSMAİL YETİŞKİN: Önce Çeşme ilçemiz parladı, otobanın gelmesiyle yarım ada bu şekilde değer kazanmaya başladı... Daha sonra Urla da değerlendi... Şimdi sıra Seferihisar’da... Biz başladık ilerlemeye hem tarımda, hem turizmde... Turizim yönünde büyük bir atılımımız var; yatak sayımız arttı... Belediyeye ait 10 adet mavi bayraklı halk plajımız var... Şimdi önümüzde Doğanbey planlarımız var, Doğanbey planları bittiğinde start alacağız... O bölgede çok güzel jeotermaller var ama bugüne kadar hiç kullanamadık... Biz her plan yaptığımızda itiraz ediliyor, iptal ediliyor ama bir şekilde bunu aşıp termal turizm, güneş, kum ve 12 aylık turizm yapmak hedefimiz... İON yolu projemiz şu anda İl Turizm Müdürlüğü’nde... Tanıtım Vakfı de girdi projenin içine... Ülkemiz için, bu bölge için ne yapabiliriz hepsini konuşacağız...

* Unvanınız “yavaş şehir” ama Seferihisar’ın gelişmesi de hiç yavaş değil galiba... Böyle mi anlamalıyız?

İSMAİL YETİŞKİN: Evet; aksine çok hızlı bir gelişme var. Biz ipin ucunu bırakırsak çok çok daha hızlı bir şekilde gelişeceğiz ama biz o kontrolsüz gelişmeyi istemiyoruz... Bizim kontrolümüzde gelişsin, temiz bir şekilde gelişsin, bu arada doğayı katletmeyelim... Hepsini kontrollü, planlı bir şekilde geliştirelim istiyoruz...

* Tunç Soyer döneminde başlayan kale içindeki çalışmalarınız için Türkiye’de bir ilk diyebilir miyiz?

İSMAİL YETİŞKİN: Bir Antalya Kaleiçi var; bir de Sığacık Kaleiçi var... Kale’nin dokusunu bozdurmamaya çalışıyoruz ancak artık kale içinde bir yaşam kalmadı... Tamamen ticarete döndü, mahalle halkı artık kalenin etrafında yayılmaya başladı, oradaki mülkleri ticari merkez olarak kullanıyorlar... Sadece çok eski yaşayanlar, yaşlılar çıkmak istemiyor, onlar halen daha kale içerisinde oturuyorlar... Yüzde 85’i kalenin dışında bir yaşam tercih etti... El işlerinin yapıldığı, kendi yaptıkları ürünler, oturup çay içilebilecek alanlar, gençlerin eğlenebileceği alanlar yaratıldı... Belli bir kısmı da pansiyon işletmesine açıldı...

* Maddi açıdan turizmi zıplatan bir nüfusunuz var herhalde...

İSMAİL YETİŞKİN: Var tabii... Şu anda hafta sonu Sığacık’a en az beş – altı tur otobüsü geliyor... Kendi arabasıyla giren - çıkan sayısı 10 bini buluyor kale içindeki ziyaretçi sayısı...

* Seferihisar’ı endişelendiren bir olay var... Son 20 gün içinde  size yakın depremler oluyor denizde... Diken üstündeyiz diyebilir misiniz?

İSMAİL YETİŞKİN: Seferihisar olarak 1999 ve 2005 yılında  iki büyük deprem atlattık. O depremlerden sonra deprem yönetmeliği çıkardılar... Seferihisar’da son 15-20 yıldır yapılan binalarımızın tamamı deprem yönetmeliğine göre yapılıyor ve yapı stoğumuz da devamlı yenileniyor... Sadece Turabiye Mahallesi’nde yapılaşma yüzde 50’lerde... Geri kalan mahallelerin yüzde 85’i yenilenmiş ve deprem yönetmeliğine göre yapılan binalar... Samos açıklarındaki bir fay hattı kırığı sonucu,   tsunami yaşanmıştı Sığacıkta... Yıkılan bina yok ama dipten gelen dalga Bayraklı’yı vurdu... Oysa ki, merkez üstü bize çok çok daha yakın... Yapı stoğumuz çok iyi olduğu için biz her hangi bir yıkım yaşamadık sadece kontrollü eski bir binayı kendimiz yıktık...

* Şunu sormakta yarar var başkanım; Seferihisar bir tarım kenti mi yoksa yazlıkçıların başkenti mi?

İSMAİL YETİŞKİN: Her ikisi de var... Geçmişte yapılan imarlar Akarca bölgesi olduğu gibi konut verilmiş. Hiç turizim alanı ayrılmamış, eğlence alanı ayrılmamış her tarafa konut verilmiş... O imar planlara göre bütün şehir yasası olmadığı için konut başına su bağlıyorlar, su aboneliği aldıkları içinde 300 metrekare ikiz villa gibi küçük arsalara çok fazla konut verilmiş. O konutlar hala yazlık olarak kullanılıyor ve burası geçmiş dönemde emekli cenneti olarak anılırdı. Şimdi yaptığımız planlarda hem şehrin çok fazla büyümemesi, nüfusun da hızla artmaması için (Merkez hariç çeperlere 600 metrekare bağımsız iki katlıdan fazla konut yapamazsınız) diyorum... Bizim yaptığımız imar planı büyük şehir onaylı. Bizim imarla oturup anlaştığımız en büyük şeylerden biri budur mesela... Şimdi dış çeperlere de çok katlı verirsek buranın da İzmir Bornova’dan bir farkı kalmaz...

* Eşinizle ilgili çok ilginç bir anısını duymuştum... Fatma Hanım sokakta yürürken belediyenin özel araçlarından birinin şoförü durmuş, (Yürümeyin sizi gideceğiz yere kadar götürelim) demiş... Fatma hanım da (Belediyenin özel aracını kullanmam) diye karşılık vermiş... Size anlattı mı bunu?

İSMAİL YETİŞKİN: Bu örneği benzer şeyleri çok yaşadım... Mesela İzmir’e hastaneye gidecek oluyor binmiyor, gönderecek oluyorum yine binmiyor İZTAŞIT’a biniyor, ESHOT’a biniyor onunla gidiyor... Şehir içerisinde ki ulaşımının bir çoğunu kendi bisikletiyle gidiyor, pazara gitmek dahil..

FATMA HANIM: Sosyal hayatımda belediyenin imkanlarından ziyade kendi imkanlarımla hareket etmekten hoşlanıyorum... İşlerimi kendim hallederim... Bazı durumlarda yaşlı komşularımı ya da annemi hastaneye götürüyorum... Sadece onlar için belediyenin araçlarını isterim... Bisikletim var çok şükür onunla çarşı-pazar işlerimi hallediyorum...

* Nasıl tanıştınız Fatma hanımla?

İSMAİL YETİŞKİN: Biz zaten birbirimizi yıllardır tanıyorduk. İkimiz de uzaktan akrabaydık, babalar-anneler konuyu bize açıyorlar biz de kabul ediyoruz... Aramızda aşk filan yoktu bizim aşkımız birbirimizi tanıyınca başladı ama dünyaya bir daha gelsem yine Fatma ile evlenirim başka kimseyle evlenmem... O kadar da severim kendisini...

BAKALIM, FATMA HANIM BU AŞK ÖYKÜSÜNE NE DİYECEK? İsmail ile çocukluk yıllarımdan beri tanırdım. Birilikte büyüdük neredeyse. Çoğu zamanımız birlikte geçerdi, uzaktan akraba olmamız sebebiyle ailecek çok sık bir araya gelirdik. Pazar günleri hep birlikte denize giderdik. Evlilik yaşımız geldiğinde de ailelerimiz uygun görmüş, ben de tanıdığım, bildiğim biri olduğu için evlenmeye karar verdik... Evlatlarımız Ayşenur ve İbrahim Hakkı’yle çok mutluyuz...

* Babalar ne der diye de hafiften bir endişeniz var mıydı?

İSMAİL YETİŞKİN: Babalar bize söylediğinde, biz de (Evet...) dedik... Benim o zamanlar evlilik aklımda yoktu çok gençtim... Askere gittiğimde nişanlıydım; geldiğimde Fatma hanımla hemen evlendik; çok gençtik... Şimdi, 24 yaşında kızım, 22 yaşında da oğlum var... O zamanlar da ben çok aktiftim partide... Üstelik, Seferihisarda ilk tiyatro kulubünü kurdum, sahneye de çıktım... Cevat Fehmi Başkurt’un (Sana Oy Veriyorum) eserini sergilemiştik...

* Sayın başkan, son yıllarda Seferihisar’da uyuşturucuyla ilgili polis operasyonları neden böylesine çoğaldı? Dışarıdan gelen satıcılar ilçenize mi çökmeye çalışıyor?

İSMAİL YETİŞKİN: Seferihisar’a gerçekten yakışmayan bir olay ama artık o kadar büyüdük o kadar çok genişledik ki, belediye olarak baş etmemiz mümkün değil... Bu kolluk kuvvetlerinin görevi... Biz sadece eğitim ve seminerler verebiliyoruz... Yapabileceğimiz çok fazla şey yok... Halkı bilinçlendiriyoruz... Öylesi ailelerle sosyologlar, psikologlar ilgileniyor... Kadın danışma merkezimiz var... Yine de Seferihisar Türkiye’ye göre en temiz ilçelerden biri... Adına “göç” dediğimiz olayla birlikte maalesef ilçemizde böylesi olaylar arttı... Biz sadece sosyal olarak destek verebiliyoruz...

* Biyografinizin “meslek” bölümünde “siyasetçi” yazıyor; neden?

İSMAİL YETİŞKİN: Bu konuda bir anımı anlatayım... Ortaokul son sınıfta gençlik kollarının içindeyim ama resmi olarak beni almıyorlar yaşımdan dolayı. 15-16 yaşlarındaydım... Partiye gidiyorum okula gitmeden önce oradan cebime broşür koyuyorum... Okul  bahçesinde arkadaşlarıma gösteriyordum; (Bakın babanız buna oy verecek eve gidince söyleyin) diyordum... Arkadaşlarım derse ki, (Zaten evde konuşuluyor babam buna verecek) diyorsa hemen diğer arkadaşıma geçiyordum...  (Ben konuşayım babamla ama babam düşünmüyor’) diyen olunca o arkadaşımın adresini ve telefonunu okul paydos edince partiye götürüyordum... Şikayet etmişler okul müdürüne... Arama yapacaklardı... Herkes bana bakıyordu...  Anladım zaten beni aradıklarını... Elimi kaldırdım, (Buradayım, aradığınız şey bende hiç boşuna sınıfı aramayın) dedim... Disiplin kurulu iki gün uzaklaştırma cezası verdiler... Ben de, (Seçimin bitmesine 15 gün var bari iki hafta verin) deyince, müdür, (Oğlum deli misin?) diye çıkıştı... Ben de onlara, (Bakın ben sabaha kadar bayrak asıyorum, sabah okula geliyorum... Ölüyorum uykusuzluktan, yorgunluktan... Bari izin verin de yaptıklarım doğru dürüst bi’ işe yarasın) dedim... Ne ceza verdiler ne de uzaklaştırma... İşte bu kadar vurgundum siyasete...”

* Bu Citta Slow denilince yaşanır kentler akıllara geliyor... Neler kazanıyorsunuz Citta Slow harekatından?

İSMAİL YETİŞKİN: Hem Türkiye genelinde hem de dünya çapında markalaştık... Mesela gittiğim bir çok ülkede (Nereden geliyorsunuz?) sorusana Seferihisar cevabı verdiğimde (Aaaa, Citta Slow) diyorlar... Yıllardır Citta Slow’la anılıyoruz... Marka değeri oldu ve bu Türkiye de bir ilk... Doğrudan halka yansıdı ilk başta biz Citta Slow olduk dediğimizde Tunç Soyer başkanımızın ilk dönemiydi... Ben, (Başkanım bunun adını Citta Slow demeyelim halk bunu anlamaz, istemez) demiştim... Başkanımız da (Bunun İtalyanca karşıtı bu) demişti. Ben o zaman ilçe başkanıydım biz halkla birlikte bir toplantı yaptık.. Esnaf bize  (Ne olduk biz şimdi? Bu Citta Slow bize nasıl faydalı olacak?) diye sormaya başladı... Biz de anlattık marka değerini: (Yarın bir gün size yansıyacak, şimdi Seferihisar’ı üç kişi tanıyorsa yarın bin kişi tanıyacak... Buraya ziyarete gelecekler, esnaf kalkınacak dedik...) Bu sefer de halk, (Yavaşlamak neden? Herkes hızlanıyorken biz neden yavaş şehir oluyoruz) demeye başladılar... Salonu terk ettiler... Aradan bir, iki yıl geçti... Toplantıları terk eden esnaf beni arayıp, (Tunç Başkan’a teşekküre gidelim) dediler... Hele bi’tanesi dayanamadı, şunları söyledi: (Son toplantıda en büyük yaygarayı ben yapmıştım ben işin böyle olacağını bilmiyordum ben günde üç tane köy peyniri satıyordum şimdi 10-15 tane satıyorum, dışarıdan bir sürü tanımadığım müşterilerim oldu şimdi köy peyniri yetiştiremiyorum... Şu anda peynirim için İzmir’den kalkıp geliyorlar... Ben de bir değer kazandım bu marka sayesinde...”

* Seferihisar’da “yavaş hayat” hala daha etkisini sürdürüyor mu?

İSMAİL YETİŞKİN: Tabii ki, sürdürüyor... Citta Slow’un belli kriterleri var o kriterleri yerine getirdikçe halkı mutlu etmeye başlıyorsun... İnsanlar mutlu oluyor, mutlu olduğu için de siz zaten kendiliğinden devam ettiriyorsunuz çalışmalarınızı...

* Ne var ki, “Seferihisar Citta Slow’u kaybetti...” diyenler de var...

İSMAİL YETİŞKİN: Citta Slow olayı sürüyor. Citta Slow’u kaybettiler gibi haberler çıkıyor... Biz Citta Slow’u kaybetmedik daha merkezi bir yere taşıdık. Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne devrettik, sekretaryasını orada oluşturduk... Yönetim kurulunda ben de varım hala daha toplantılarına gidiyorum... Başkanlığı Muhittin Böcek’e verdik daha da iyi sürdürebileceğini düşündüğümüz için...

* Seferihisar Belediyesi’nin mali durumunda zedelenme var mı?

İSMAİL YETİŞKİN: Bu günkü ekonomik koşullarda mali durumun zedelenmemesi mümkün değil; tabii ki var...

* Neleri kestiniz peki?

İSMAİL YETİŞKİN: Mecburen borçlanıyoruz ve yapmak istediğimiz projeleri gerçekleştiremiyoruz... Daha yeni parke taşı döşemeye başlayabildim... Yolları yapabilmek için daha yeni 40 milyonluk ihale açıyorum üst kapamasıyla beraber... Ekonomimiz güzel olsa ben de isterim Seferihisar’a kültür merkezi yapmak...

* Bir dönem daha istiyor musunuz? Seferihisar gençlerinin geleceği için neler yapıyorsunuz?

İSMAİL YETİŞKİN: Daha dört yıl var ama bu köprünün altından daha çok sular akar ne olacak hiç belli olmaz. Yarın çok farklı şeyleri de konuşuyor olabiliriz. Önümüzdeki dört yılı bile öngöremiyoruz... Ne değişir, genel merkez ne karar verir onu bilemem ama ben adayım...

Gençlerle ilgili de yaptığımız bir çok proje var. Spor faaliyetlerinde bir çok dalda kurs veriyoruz... TUBİTAK’a başvuracağız... Bilim müzesi kazandırmak istiyorum ilçeme... Çocuk Belediyesi tekrar bize geçti. Oradaki faaliyetleri yeniden başlatıyoruz. Çocuk belediyesini iki amaçla kullanıyoruz.Yaş alma merkezimizide oraya taşıdık. Çocuklara eğitici, öğretici ve eğlenceli yapmak için kullanıyoruz hem de çocuklarla yaşlıları bir araya getirmek çalışıyoruz... Genç çiftçileri fuarlara götürüyorum, kendi ürünlerini tanıtıyorlar.

* 10 yıl sonra Seferihisar nasıl anılacak?

İSMAİL YETİŞKİN: Bu ilçe yine tarımıyla, turizmiyle yoluna devam etmiş olacak... Turizmi 12 aya çıkaracağız... Valiyle bir toplantım vardı geçen hafta ayrıca Jeotermal A.Ş’nin yönetim kuruluna girdim. Jeotermal A.Ş’yi sürdürebilir miyim diye planlarımız için validen destek istedik. Valimiz hızlandırılması için elinden geleni yaptı... Seferihisa’ın hem turizmde hem de sanayileşmede öne çıkacağına inanıyorum... Hedefim; daha sakin turizm, tarım kenti olalım istiyorum... Başaracağız...

* Politika ve siyaset söz konusu olduğunda ve önünüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var, sizce neler yaşanacak bu ülkede?

İSMAİL YETİŞKİN: Mansur bey zaten tek girmiyor... Amaç bir milyon 600 bin üyemizi sandık başına getirip güvenoyunun tazelemesi lazım... İmamoğlu’nun bir milyonun üstüne çıkması gerekiyor... Çok büyük bir ekonomik kriz var... İnsanlar artık cebine bakıyor, ortada bir sıkıntı var, ekonomide sıkıntı var, dış politikada sıkıntı var, sağlıkta  sıkıntı var, insanlar bunu görüyor ve geliyorlar bize bunu anlatıyorlar. Herkes aynı şeyi söylüyor: (Değişim olsun ne olursa olsun) diyorlar... (Sadece Ekrem İmamoğlu gelsin, şu gelsin, bu gelsin) diyen de kalamadı... Artık sadece (Bunlar gitsin kim gelirse gelsin) diye konuşuluyor...

* Bunun imkanı var mı?

İSMAİL YETİŞKİN: Var imkanı, gördük işte belediye başkanı seçimlerinde kaybettiler... Ne var ki, gitmez diye bir şey yok, hiç kimseye baki değil bu koltuk... Sultan Süleyman’a da kalmadı bize de kalmayacak... Kimse maaşından mutlu değil... Bir vatandaşımız geçen gün geldi, bana şunu söyledi: (’Ayın 20’sinde hastaneye randevu aldım ama oraya gidecek param yok neyle gideceğim?) dedi... Buradan Dokuz Eylül Hastanesi’ne iki otobüs parası yok adamın cebinde...”

* Partinizin şu anda ne yapması gerekiyor? Yoksa aklınızdan geçenleri yapıyorlar mı?

İSMAİL YETİŞKİN: Şu an için aklımdan geçen her şeyi yapıyorlar diye bir şey yok halan daha arka sokaklara inemiyoruz. Arka sokalara girmemiz lazım, ana caddelerde geziyoruz. Arka sokaklara gitmemiz lazım, dinlememiz lazım, çalışmamız lazım. Kendimizi anlatmamız lazım, tanıtmak lazım, köylere kentlere gitmek gerekiyor. Halan daha ana caddelerde geziyorsak bu iş olmaz. Arka sokaklara inemedik hala ve bir de bunu halkın kendiliğinde görmesini oy vermesini istiyoruz... Çok çalışmak gerekiyor; çoook...

* Sizi eleştirenlere ne diyorsunuz?

İSMAİL YETİŞKİN: Ben eleştiriyi severim, en yakın arkadaşlarıma bile sorarım, (Var mı bir yanlışımız, varsa söyleyin) derim...

* Size haksızlık yapılırsa çatır çatır kendinizi savur musunuz?

İSMAİL YETİŞKİN: Herkesle yüzleşir ve görüşürüm. Haklı olduğum konuda kendimi savunurum ama hatam varsa özür dilemesini de bilirim ama haklıysam da sonuna kadar da giderim...

* Son seçimde rakibinizle aranızda altı bin fark vardı... Bu normal mi? Yoksa dar mı oldu?

İSMAİL YETİŞKİN: Dar oldu bu sefer daha fazla olması gerekiyordu... Daha önce biz hep ikili seçimlere girmiştik. Geçtiğimiz seçimde üçlü seçime girdik; o yüzden parçalandı... Yine ikili seçime girseydik 8-10 bin fark olurdu biz öyle tahmin ediyorduk... Sağlık olsun...

*

Bitiriyoruz...

Kalbimizden geçenleri özetleyerek...

Seferihisar...

Bi’kere, iki kere değil...

“Çok kere kere” şanslı...

Aslında “Yavaş kent” olduğu için şanslı...

Hayat “acele” değil...

Koştura, koştura yaşamıyorsunuz...

Şahane “turistik” bir kentin...

Size...

Yavaş yavaş sunduğu...

Dünya nimetlerinin tadına bakıyorsunuz...

Sonra görev size geçiyor...

Seferihisar’ın...

Tanrı vergisi güzelliklerini...

Bu kez siz aleme anlatıyorsunuz...

Üstelik...

Görev gibi değerlendirerek...

Seferihisar...

Her mevsimde sizi bekliyor...

Tadını çıkarın...

Ama, illaki...

Yavaş, yavaş...

Nokta...

Sonsöz: “Selam olsun, yaşadıkça ilerleyen şehir Seferihisar’a... / Anonim...”