Unutulmaya yüz tutan meslekler var ya, kalaycılık, semercilik, nalbant gibi... O mesleklerden biri de ayakkabı tamirciliği... Bugün sokak aralarında tek tük gördüğümüz ayakkabı tamirciliğinde marka olmak mümkün mü? Hiç kimse, 'mümkün' demez herhalde. Önder Süngün usta, Güzelyalı, Alsancak ve Hatay semtlerinde faaliyet gösteren üç ayakkabı tamir atölyesiyle "Ekspres" adını marka yapmayı başarmış biri.
BABA MESLEĞİNE DÖNERKEN HİÇ TEREDDÜT ETMEDİM
Önder usta, hayatını Muhittin Akbel'e anlattı. Sadece hayatını değil, mesleğin bugününü ve yarınını da anlattı. Genç yaşta ayakkabı tamirciliğinde usta biri olan Önder Süngün, mesleği, Almanya'da bu işi en iyi şekilde yapmış babasından öğrenmiş, taa 8 yaşından itibaren... Bornova Anadolu Lisesi'nden mezun olduktan sonra hem İngilizce hem de Almanca bilmesi sebebiyle turizm sektöründe çalışmış, ardından dış ticaret danışmanlığı yapmış. Bakmış görmüş, kazandığı para cebine girmiyor, baba mesleğini yapmaya karar vermiş. Hem de hiç tereddüt etmeden... Tam 20 yıldır, hem geleceğin ayakkabı tamircilerini yetiştiriyor, hem de sadece atölyelerinin bulunduğu semtteki insanların değil, İzmir'in, hatta memleketin dört bir yanındaki vilayetlerden gelen ayakkabılara hayat veriyor. Çünkü o, müşterilerinin gözünde bir "Ayakkabı profesörü."
Çok hoş bir sohbet oldu. Umarım siz sevgili okurlarım da bu sohbetten zevk alır, kendisinden bir şey bulur:
70-80 BİN KİŞİLİK MÜŞTERİ PORTFÖYÜNE SAHİBİZ
- Bu devirde ayakkabı tamirciliği pek kolay olmasa gerek. Önce sizi tanıyalım, nasıl tanıştınız bu meslekle?
Babam, bu işin ustalarından biriydi. 1971 doğumluyum ve 8 yaşımdan beri, bu işin içindeyim. Babam, mutlaka beni yanında görmek istiyordu. Okul çıkışında mutlaka dükkana gider, babama yardım ederdim. Tatil günü de sabahtan akşama dükkanda çalışırdım. Bornova Anadolu Lisesi mezunuyum. Almanca ve İngilizce'yi çok iyi bilirim. Yabancı dillerim sayesinde turizm sektöründe çalışmaya başladım, çok iyi paralar kazandım. Üniversiteye gitmeyi hiç düşünmedim, o kadar çok para kazanınca... Askerlik sonrası, ihracat, ithalat işleriyle uğraşan ticaret insanlarıyla birlikte çalışmaya başladım. Yabancı dillerim, burada da en büyük sermayem oldu. O dönemde bile ben yine babama yardım ediyordum. Dış ticarette aranan bir isim oldum. O günlerde de iyi para kazanıyordum doğrusu. 2000'li yılların başlarına kadar dış ticaret danışmanlığı yaptım. Çünkü kriz döneminde ödeme almam zorlaştı; çünkü o proje bitmeden para vermiyorlardı. Çocuğum olmuş, sıcak paraya ihtiyacım vardı. O dönemde baba mesleğine dönmeye karar verdim, ayakkabı tamirciliğine... O güne kadar ayakkabı tamirciliğini kenardan kıyıdan yaparken, tam gün bu işi yapmaya başladım. Sıradan bir ayakkabı tamircisi olmamalıydım, babam gibi işimi çok iyi yapmalıydım. Nitekim öyle yaptım ve iki sene içinde tek başıma işlere yetmez olunca, yanımda eleman çalıştırmaya başladım. Yeterli sayıda yetenekli, yetişmiş eleman bulamayınca, makineleşmeye karar verdim. Makineleştikçe, işler daha da arttı. Şu anda üç şubemiz var. Biri, Hatay semtinde, biri Güzelyalı'da, diğeri Alsancak'ta. Kardeşim, uluslararası nakliye işi yapan büyük bir firmada üst düzey yöneticiydi, o firmanın işi bozulunca kardeşim işsiz kaldı. Alsancak Şubesi'ni kardeşim için açtım. İzmir'in her köşesinden tamir bakım için bize ayakkabı gelir. Dahası, Türkiye'nin her tarafından kargoyla ayakkabı gelir. Gururla söylüyorum; 70-80 bin kişilik müşteri portföyüm var.
ÖZEL YAZILIM GELİŞTİREREK ÇÖPE ATILAN AYAKKABI SAYISINI AZALTTIK
- Başka ne gibi yatırımlar yaptınız bu dükkan için?
İnsanlar ayakkabılarını tamir için getiriyor, biz de numara veriyorduk; biri bizde kalıyordu, diğeri müşterideydi. Müşteri, ayakkabısını almaya geldiğinde numarayı getirmeyince, o ayakkabıyı bulmak zorlaşıyordu. Yüzlerce çift ayakkabının arasından ona ait olanı bulmak zordu. Bu soruna da yazılımla çare bulduk. Özel bir yazılım hazırlattım, şimdi ayakkabıyı kayıt altına alıyoruz, müşteri bilgilerini kaydediyoruz. Barkot ayakkabının içine yapıştırılıyor, müşteriye de SMS'le bilgi veriliyor. Bu yazılım sayesinde işimiz kolaylaştı, zamandan da kazanıyoruz. Bu sisteme geçinceye kadar yılda 700 ile 1000 çift arasında ayakkabıyı çöpe atıyorduk. İnsanlar ayakkabıyı bırakıyordu, almaya gelmiyordu. Şimdi bu rakam, 100 çifte kadar düştü.
AYAKKABI TAMİRCİLİĞİ VE TAMİRCİLERİ, ÜLKEMİZDE MAALESEF KÜÇÜMSENİYOR
- Ayakkabı tamircisini nasıl tanımlarsınız? Toplum nezdinde hak ettiğiniz değeri görüyor musunuz Önder Usta?
-İtiraf etmeliyim ki, sadece ayakkabı tamircisi değil, el sanatı satan, bilgiye dayalı emeğini satan herkesin işi nedense küçümseniyor benim güzel ülkemde. Diğer bir deyişle Türkiye'de emek para etmiyor. Ayakkabı, sağlık demektir. Kötü bir ayakkabı ile ayağınız da ağrır, başınız da... Ayakkabının altı delik ama o ayakkabıyı boya için getiriyorlar! Yahu ayakkabının altı delik! Önce o arızayı halledelim, diyorum; hayır, siz boyasını yapın, temiz görünsün yeter, diyor müşteri. Son zamanlarda iş daha görsele dönmeye başladı. Ayakkabım delik olsun önemli değil ama güzel görünsün, mantığı hakim. Ayakkabının markasıyla, modeliyle toplumda statü edinmek isteyenler var. Yurtdışında çok uzun süre bulundum. Oralarda el sanatları ile uğraşanlar o kadar kıymet görüyor ki. Burada çok kıymetli görüldüğümüzü söylemem imkansız. Bu bizi üzüyor. Çalışanlarımızı da üzüyor. Bizim sektörde çalışan bir genç evlenme duruma geldiğinde, kendi ailesi bile "Madem evleneceksin, kendine düzgün bir iş bol' diyor.
BENDEN BÜYÜKLERE BİLE İŞ ÖĞRETTİM
- Ayakkabı tamirciliğine ilgi var mı? Çırak, kalfa yetiştirme konusunda ne kadar başarılısınız?
Bizim mesleğimizi icra edenler maalesef azaldı, çünkü alttan yetişen hiç kimse yok. Bir çok iş yapıp tutunamamış insanları genelde işe alıyoruz. Yaş olarak benden büyük insanlara meslek öğrettim. Mahalle aralarındaki ayakkabı tamircilerinin azalıyor, çünkü son derece ilkel yöntemlerle çalışıyorlar. Ayakkabı, mühendislik işi ister. Yanlış yaparsanız,ayağınızı, bacağınızı, başınızı ağrıtır. Rahat edemezsiniz. İnsanlar sürekli yeni model ayakkabılar alıyorlar. Yeni teknoloji ayakkabıların yapıştırıcısı, makinesi, tedavisi farklı. Öyle ki, babamdan öğrendiğim meslekle bugün yaptığım mesleğin alakası yok. Ayakkabı tamirciliğinde çağa ayak uyduranlar, ayakta duruyor; uyduramayan yok olup gidiyor. Eskiden bir tane yapıştırıcı vardı, bugün dört ayrı ayakkabıya uygulanmak üzere dört farklı yapıştırıcı var.
ALMANYA'DA 30 EURO, BİZDE 30 LİRA
- Aşağıdan ayakkabı tamircisi ustalar gelmiyorsa, bu meslek yakında bitecek demektir. Öyle değil mi?
Doğru tespit. 10 sene sonra insanlar, elimizi öpecek. Ayakkabılarını tamir ettirecek usta bulamayacaklar. İşi fiyat skalasıyla bağlayayım. Babam, makineleşmiş ayakkabı tamiratını Almanya'da öğrendi. Biz ilk makinelerimizi Almanya'dan aldık. Hala yurtdışını takip ediyorum. Almanya'da bir erkek ayakkabısının topuk kapağını 30 euroya yapıyorlar. Biz 30 liraya yapıyoruz, 3 euroya tekabül ediyor. Aynı malzemeyi kullanıyoruz, aynı yapıştırıcıyı kullanıyoruz. Ayakkabı tamirinde Avrupai hizmet verelim diye aldığım, kurduğum makinelerin değeri 1 milyon liradan aşağı değil. Çağa ayak uydurduğum için işim güzel, çağa ayak uydurduğum için işim büyüyor ama bunu yapmayanlar ne yazık ki küçülüyor. Dolayısıyla yakında, makineleşmeye gidemeyen, aşağıdan eleman yetiştiremeyenler yok olmaya mahkum olacak.
GÜNDE 100 AYAKKABI TAMİR EDİYORSAM, 100'Ü DE FARKLI İŞ
- Önder usta, son 10 yılda ayakkabısını tamire getirenlerin sayısı arttı mı, azaldı mı?
Azalmadı ve şekil değiştirdi. Mesela eskiden lastik pençe kapak yapılırdı. Kösele yapılırdı. Günde üç çift, beş çift gelirdi, biraz daha gelsin de hepsini birden yapalım, derdim. Aynı işi yapacağınız için seri halde hepsini halledersiniz. Şimdi bunlar hiç kalmadı. Bugün günde 100 ayakkabı tamir ediyorsam, 100'ü de farklı iş. Şimdiki tamirlerde ayakkabılar elimizde daha çok iş tutar oldu. Ayakkabıların renk skalası da çok değişti. Şu anda elimde sadece bu dükkanda 400 civarı tamir edilmeyi bekleyen ayakkabı var. Bir hafta içinde bunları bitirmemiz lazım. Yaptığımız işin yerine yenileri geliyor, o 400 rakamı hiç azalmıyor.
BUGÜN ÇOĞU İNSANIN AYAKKABI GARDIROPLARI DOLDU TAŞTI
- Vatandaş, ayakkabısını tamire hangi düşünceyle getiriyor? Yenisini alamadığı için mi, ben bunu tamir ettirirsem, altı ay, bir sene daha giyerim, düşüncesiyle mi?
İnsanların ekonomileri bozuk, çok kaliteli ayakkabılar için büyük paralar harcayacak halde değil. Dolayısıyla ayakkabısının kıymetini biliyor, ona gözü gibi bakıyor. Ama bu tarife uyan, bu kapsama girenlerin azınlıkta kaldığını söylemeliyim. Eskiden insanların bir çift, iki çift ayakkabısı olurdu. Bayramlık ayakkabımızı yastığımızın altına koyar, öyle uyurduk. Geçti o günler. İnsanlar şimdi daha çok ayakkabı alıyorlar. Çünkü markalar çoğaldı, modeller çoğaldı. Ayakkabı gardıropları dolu. Bu durum da bize tamir için getirilen ayakkabı sayısına da yansıyor haliyle.
BUGÜNKÜ MÜŞTERİ, "TAMİR İZİ BELLİ OLUR MU?" DİYE SORUYOR!
- Müşteri portföyü değişti mi? Eski müşterilerle bugünün müşterileri size en çok hangi soruyu soruyor?
Müşteri portföyü de değişti, ama müşterinin en çok havası değişti! Ayakkabı sökük giyilmez, yırtık giyilmez, altı delikse giyilmez ama boyasız giyilebilir. İnsanlar çok fazla detaya takılmaya başladılar. Eskiden, maaşa kadar idare edebilir miyim; altı ay daha giyebilir miyim; bu sezonu çıkarabilir miyim, diye sorardı müşteri. Şimdi en çok duyduğum ifade şu; ayakkabının tamir edildiği belli olur mu? Tüm derdimiz bu! Belli olursa, karizma çizilecek! Toplumdaki statüsü düşecek!
HER GÜN YÜZLERCE ÇİFT AYAKKABIYI EKONOMİYE KAZANDIRIYORUZ
- Önder usta, ayakkabı tamirciliği bir nevi geri dönüşüm hizmeti anlamına da gelmiyor mu? Sonuçta çöpe atılacak ayakkabıyı giyilebilir hale getiriyorsunuz.
Ayakkabı tamircisinin bir görevi de eskimeye yüz tutmuş ayakkabıyı ekonomiye kazandırmaktır. Ekonomiye milyonlarca lira kazandırıyoruz, ayakkabıları yeniden kullanır hale getirerek... Bizler her gün, yüzlerce çift ayakkabıyı çöpe atılmaktan kurtarıyoruz. Bu, başlı başına olaydır, katkıdır. Büyük fabrikaların ekonomiye kazandırdığı geri dönüşümün kat kat fazlasını kazandırıyoruz. Ülke ekonomisine milyonlar kazandırıyoruz. Şu gerçek de var, elimizi attığımız her ayakkabıda milli veya yerli olmayan bir şey mutlaka var.
KİMSE AYAKKABI TAMİRCİSİ OLMAK İSTEMİYOR
- Gençlere, ayakkabı tamircisi olmaları yönünde tavsiyede bulunuyor musunuz? Nasıl bir tepkiyle, sonuçla karşılaşıyorsunuz
Onurla yapılan her işin kutsal olduğuna inanıyorum. Ayakkabı tamircileri de kutsal bir iş yapıyor. Mesela evlere temizliğe giden kadınların boş günü yoktur. Elektrikçinin, su tesisatçılarının işi başlarından aşkındır. İşini iyi yapanların boş zamanı olmaz. Hayat standartlarımızı, ülkemizin koşullarına göre uyarlamak zorundayız. Bu çerçevede ayakkabı tamirciliği, hayatımızda önemlidir. Ne var ki, hiç kimse gelecekte ayakkabı tamircisi olmak istemiyor. Bu kabullenememe, mesleğimizi bitirme noktasına götürüyor. Oysa bir ayakkabı tamircisi, iyi para kazanır.Bir memurdan çok, bürokrattan az kazanır. Almanya'da 2 bin şubesi olan ayakkabı tamircisi var. Fakat ülkemizde ne yazık ki bu meslek, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Gerçi devletimiz bile bizi yok saymış durumda. Mali yönden bizlere en küçük destek sağlamış değil.