Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, katıldığı bir temel atma töreninde, ’“Din görevlilerimiz sadece namaz kıldıran memurlar değil, sosyal hayata müdahale eden kanaat önderi olmalı’” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı sadece süslü, altın şerit işlemeli, cafcaflı kaftanıyla değil, sözleriyle de dikkat çekmeye başladı. Bu mevkilere gelmiş kişilerin sözlerini çok iyi tartarak, ağızlarından çıkacak sözün nereye gidebileceğini iyi tahmin ederek konuşmaları gerekir.
İslam’’da yani bizim dinimizde ’“ruhban sınıfı’” yoktur. Hazreti Peygamber dahi, Allah tarafından yalnızca ’“tebliğ’” ile yani kendisine Allah tarafından emredileni insanlara iletmekle görevlendirilmiştir. Hazreti Peygambere bile verilmeyen bir görevi, sosyal hayata müdahale etme yetkisini bu günün din görevlilerine verilmesinin teklif edilmesi akılla mantıkla ve İslam dini ile bağdaşmaz.
Diyanet İşleri Başkanının isteği, din adamlarımızın topluma örnek kişiler olması ise o başka bir şeydir. O zaman Başkanın görevi öncelikle topluma örnek olacak kalite ve kapasitede din görevlileri yetiştirmek olmalıdır.
Size, Kanuni Sultan Süleyman’’ın 1557 yılında Süleymaniye Camii için verdiği ’“imam aranıyor’” ilanında, imam için aranan şartları anlatmak isterim;
*Yüksek İlimleri ve alet ilimlerini bilecek,
*Arapça, Farsça ve Latince bilecek,
*Kefere dini ile dinimiz İslam’’ı mukayeseli olarak bilecek,
*Ata binecek, spor yapacak, güzel görünüşlü olacak ve güzel giyinecektir.
*Evlenmiş olacak, karısı bir tane olacak ve güzel bir kadın olacaktır.
*İlm-i Teşrihi (İnsan Yapısı İlmi) bilecektir.
(İlan metninin orijinali, Süleymaniye Vakfiyesinde bulunmaktadır)
Kanuni’’nin Süleymaniye Camii için görevlendirmek istediği imamda aradığı şartlar bunlar. Diyanet İşleri Başkanı, kendi kurumunda bir tane bile olsa böylesine donanımlı elemen gösterebilir mi?Veya Diyanet İşlerini yönetenler Kanuni zamanında yaşasalardı kaç tanesi Süleymaniye Camiinde imamlık yapabilir di?
Diyanet İşleri Başkanı öncelikle yasaların kendisine yüklediği görevleri, teşkilatıyla beraber yerine getirmesi gerekir. Bugün Anadolu’’nun hemen her şehrinde ve büyük ilçelerinin çoğunda, ’“Hoca’”, ’“Şıh’”, ’“din ulusu’” adı altında adamlar kurdukları yasal olmayan cemaatler ve tarikatlarla adeta fink atmaktalar ve açıkça Laik Cumhuriyete meydan okumaktadırlar. Diyanet İşleri Başkanı ve ona bağlı müftüler ne iş yapmaktadırlar?Çoğu Türkiye’’nin en zengin kişileri olan bu din tüccarlarının durumlarını incelemek, insanlarımızın bu cambazlar tarafından maddi ve manevi olarak sömürülmelerini engellemek işi, Diyanet yetkililerinin görevi değil midir?
Sayın Diyanet İşleri Başkanı, Padişah kaftanı gibi süslü kaftan giymekle iş bitmiyor. Önce başta siz, sonra müftüleriniz ve tüm teşkilatınız görevinizi yapın, insanlarımızın bu seccade şeytanları tarafından sömürülmesini engelleyin, yeter.
Toplum kendi önderlerini Siyasi Partilerden ve Sivil Toplum Kuruluşlarının içinden nasılsa çıkarır’…