HABERLER>SAĞLIK
31 Ocak 2023 Salı - 10:11

Sınava 5 ay kala ‘kaygı’ uyarısı… Kırmızı reçeteyi yırtın!

Üniversite ve lise sınavları için son beş ay kala öğrencilerin sınava dair kaygıları yükselmiş durumda. Bu süreç içerisinde öğrenciler, daha başarılı olmak için alternatif yollar aramaya başladılar. ‘Kırmızı reçeteli ilaçlar’ olarak bilinen ilaçlara yönelen öğrenciler, bu sayede odaklarını arttırmaya yönelik alternatifler içerisine giriyorlar. Öğrencilerin kendilerine bu taleple geldiğini belirten Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Mehmet Çolak, bu alternatif yöntemlerin düşünüldüğü gibi performans artırıcı bir etkisinin olmadığını söyledi.

Sınava 5 ay kala ‘kaygı’ uyarısı… Kırmızı reçeteyi yırtın!

Ozan EKİZ / EGEDESONSÖZ - 23 Ocak’ta ara tatile giren öğrenciler 3 Şubat tarihinde yeniden okullara dönecek. Üniversiteye ve liseye girmek için yarışa girecek olan öğrenciler için sınava son 5 ay kaldı ve çalışma tempolarını arttırmaya başladılar.

Zaman daralırken öğrenciler sınava çalışmak için alternatif yollara başvurmak zorunda kalabiliyor. Bu alternatif yollar içerisinde ders çalışırken odak arttırmaya ve gün içerisinde daha fazla enerjik olmak için ‘kırmızı reçeteli ilaçlar’ olarak tabir edilen ilaçlara, enerji içeceklerine, kafein tüketimine olan yönelim gittikçe artıyor. Öğrenciler başarı kaygısı ile bu son ayları bir rüya için ağıt yakarak geçiriyorlar…

MUTLAKA AİLEDEN BİLGİ ALIYORUZ
Kendilerine zaman zaman bu taleplerin geldiğini ileten Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Mehmet Çolak, durumun bir tanı süreci içerisinde geçtiğini belirterek, “Bu konuda öğrencilerin bazen gereksiz talepleri olabiliyor. Öğrenci ya da aile bu taleple geldiğinde biz öncelikli olarak değerlendirme yapıyoruz. Bu değerlendirmede öncelikli olarak bu çocukta bir dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu var mı? Eğer bunun olduğunu düşünürsek tabi ki tedaviyi öneriyoruz. Sadece çocuğun bildirimine bakarak karar vermiyoruz. Tanısı için kan testleri gibi nörolojik değerlendirmeler gibi değerlendirmelerle saptayabileceğimiz bir durum değil. Klinik değerlendirme ile yapıyoruz ve burada danışanın bize verdiği bilgi çok önemli. Tabi ki bazı değerlendirme testlerimiz var ve bunları tanıya yardımcı olarak kullanıyoruz. Bize böyle bir talep ve bilgiyle geldiğinde sadece buna dayanarak bir tedaviye başlamıyoruz. Mutlaka aileden bilgi alıyoruz. Aileden aldığımız bilgi ile geçmişte buna dair bir sorun yaşamış mı, bunu en iyi aile bize bildiriyor. Bununla birlikte gerekli ek testleri de yapıp dikkat eksikliği tanısı düşünürsek başlayabiliyoruz” sözleriyle ifade etti.

‘DÜŞÜNÜLDÜĞÜ GİBİ PERFORMANS ARTTIRICI BİR ETKİSİ YOK’
Çolak, çocuklarda buna dair bir dikkat eksikliği olmadığı sürece sadece performans arttırmak için bu tarz ilaçların kullanılmasının minimal de olsa risk yaratabileceğinin altını çizerek, “Eğer bu tanıyı düşünmediğimiz bir süreç olursa bu uygun bir kullanım olmaz. Bir çocukta eğer dikkat eksikliği yoksa sadece performansı arttırmak için kullanılabilecek bir tedavi değil. Gereksiz yere, minimal de olsa, risk alınmış olur. Bu ilaçların tabi ki risk ve yan etkileri vardır. Tanı varsa tedaviye başlarız, bozukluk ve tanı yoksa tedaviye başlamayız. Sadece başarı ve performansı arttırmak için uygulayabileceğimiz bir tedavi değildir. Böyle bir yaklaşım kesinlikle söz konusu değildir. Bunun gibi başvuru ve talepleri reddediyoruz. Çok sık olmamakla birlikte buna dair başvurular oluyor. Özellikle dikkat eksikliği yaşayan çocuklarda gerçekten dikkat süresini uzatıp olumlu bir etki gösteriyor. Ancak düşünüldüğü gibi, kişinin dikkat sorunu yoksa bu kadar dikkat süresini uzatan bir etki göstermeyebilir” ifadeleriyle öğrencileri uyardı.

‘HER DİKKAT EKSİKLİĞİNİN SEBEBİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLMAYABİLİR’
Her dikkat sorununun dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ile ilgisinin olmayacağını belirten Çolak, “Ergenlik döneminde dikkati etkileyebilecek birçok ek problem söz konusudur. Her dikkat sorunu dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ile ilişkili olmayabilir. Dikkati etkileyen birçok psikiyatrik sorun vardır. Kaygı bozuklukları, depresyon, motivasyona dair problemler… Bunların hepsi dikkat sorununu ortaya çıkarabilir. Bu bahsettiğim bozukluklar sebebiyle bir dikkat problemi yaşanıyorsa verebileceğimiz dikkat ilacının da belirgin bir faydası olmayacaktır. Hatta kaygı sorununu daha da arttırabilir. Bu nedenle dikkat sorununun sebebini değerlendirmek gerekir, altta yatan sorunu saptamak gerekir” diyerek uyarılarda bulundu.

‘DOKTORA DANIŞMADAN KESİNLİKLE BU İLAÇLARI KULLANMAYIN’
Gençler arasında özellikle sınav döneminde dikkat arttırıcı ilaçlara dair olan taleplere değinen Çolak şu ifadeleri kullandı:

Gençler birbirlerinden kesinlikle böyle şeyler duyuyorlar. İnternet sitelerinden de bu tip şeyle duyuyorlar ve acaba kullansam mı gibi bir düşünceleri oluyor. Kesinlikle bir doktora danışmadan bunların denenmemesi ve kullanılmaması gerekiyor. Bu tedavilere başlamadan önce belli değerlendirmeler yapıyoruz. Sadece psikiyatrik değerlendirmeler değil, belli hastalıklar gibi değerlendirmeler de yapıyoruz. Kişide bir kalp hastalığı, ritim bozukluğu, nörolojik bir hastalığı var mı gibi değerlendirmeler yapıyoruz. Bunları değerlendikten sonra ilacı kullanabileceğini saptadıktan sonra tedaviye başlıyoruz. Bazı durumlarda riskler ortaya çıkabilir. Doktora danışmadan, arkadaşından alarak ilaç kullanılmaması gerekir.

‘ENERJİ İÇECEKLERİ VE KAHVE TÜKETİMİNDE DİKKATLİ OLUNMASI GEREKİR’
Öğrencilerin sınav çalışma dönemlerinde ‘kırmızı reçeteli ilaçların’ dışında enerji içecekleri ve kafein tüketimlerinin yüksek olmasına değinen Çolak, “Öğrenciler arasında enerji içecekleri ve kafein tüketimini duyuyorum. Kahve tüketilebilir ancak yüksek miktarda tüketildiğinde kafeinin de yan etkileri vardır. Kişide kalp ritmini arttırır, çarpıntı, huzursuzluk, kaygı ve uykusuzluk yapar. O açıdan bunların da çok dikkatli tüketilmesi gerekir” sözleriyle bu gıdaların çok tüketilmemesi konusunda uyarılarda bulundu.

‘EĞİTİM SİSTEMİ ÇOCUKLARI KAYGIYA İTİYOR’
Gençlerin özellikle sınav döneminde kaygı içerisine girdiğine değinen Çolak, “Eğitim sistemi buna zorluyor. Bunu sorgulamamız lazım bizim. Gençler o kadar kaygılı ki gelecekleri, başarılarıyla ilgili her türlü riski almayı göze alıyorlar. Hiçbir başarı bedensel ve ruhsal sağlıktan daha önemli değil. Gençler maalesef öyle düşünemiyor. Biraz da sistem nedeniyle öyle düşünüyorlar. Bazen ailelerin de bu kaygıya katıldığını görüyoruz. Bunun sorgulanması gerekiyor. Sınav, performans ve gelecek kaygısı yaşamayacakları bir eğitim sistemi içerisinde olan bir ülke olması gerekiyor. Ancak biz o zaman bu sorunlardan kurtulabiliriz. Yoksa çocuklar sürekli performanslarını arttıracak yollar aramaya devam edecekler” yorumlarında bulundu.

‘İLKOKULA GİDEN ÇOCUKLARDA BİLE KAYGI BOZUKLUĞUNA RASTLIYORUZ’
Kaygı sürecinde olan çocukların yalnızca lise ve ergenlik döneminde değil, ilkokul çocuklarında dahi gözlemlendiğine değinen Çolak, ‘başarı’ baskısı altında büyüyen çocuklara dair olan acı tablo ile ilgili olarak gözlemlerini şu şekilde aktardı:

Şu anda çocuklar ilkokul döneminden itibaren çok yoğun bir çalışma ve başarı, performans baskısı ile büyüyorlar. Birinci ve ikinci sınıfta testler ve denemeler başlıyor. Bunlar çok sağlıksız. Çocuğun bu kadar yoğun bir baskı, performans ve sınav kaygısıyla büyümesi gerçekten çok sağlıksız. Bunu sorgulamak gerekiyor. Bunlar ortadan kalkarsa çocukların bu anlamdaki acıları da ortadan kalkacak. Biz bunun zaten sağlıksız olduğunu biliyoruz ve önlemeye çalışıyoruz ama bence temel neden bu gibi görünüyor. LGS’ye hazırlık sürecinde de çocuklarda çok yoğun bir baskı ve stres olduğunu görüyoruz. Bu sağlıklı bir durum değil. Kendi gelişimsel dönemlerinde kaldırabileceklerinden yoğun bir çalışma temposu içerisindeler. Bu da tabi ki baskı ve stresi yaşatıyor onlara.

ÇOCUKTA DİKKAT EKSİKLİĞİ YOK, AİLENİN BEKLENTİSİ YÜKSEK
Ailelerin çocuklara yaptıkları baskı ile beklentileri çok fazla düzeye yükseltmelerine ve bu yüzden ‘dikkat eksikliği var’ deyip danışmaya geldiklerini belirten Çolak, aile baskı ve beklentilerini şu şekilde aktardı:

Aileler çocuğumda dikkat eksikliği var deyip geliyor. Değerlendirme yaptığımızda şunu görüyoruz; çocukta bir dikkat eksikliği yok, ailenin beklentileri çok yüksek. Somutlaştırmak gerekirse, deneme sınavından beş tane yanlış yapıyor. Bu bir dikkat eksikliği belirtisi değildir. Çocuğun beş tane hata yapması bize dikkat eksikliğini düşündürmez. O kadar beklentiler arttı ki… Biz de bunu anlatmaya çalışıyoruz. Herkes bu kadar dikkat hatası yapabilir. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu diyebilmemiz için bu dikkat probleminin kişinin başarısını ve işlevselliğini belirgin şekilde etkilemesi gerekir. Birkaç tane dikkat hatasını herkes yapar. Ailelerin de buna dair düşünce ve beklentileri olduğunu görüyoruz. Aileye bu durumu anlatıyoruz.

‘ÇOCUKLARDAKİ KAYGILAR ONLARI ALKOL VE UYUŞTURUCUYA YÖNLENDİREBİLİR’
Ailelerden gelen baskılar sebebiyle kaygı bozukluğu yaşayan çocukların alkol ve uyuşturucu kullanımının etkisine dair yatkınlığı arttırabileceğini belirten Çolak, “Kaygı ve kaygı bozukluğu kişide bunu yatıştırma aracına yönlendirebilir. Kaygı bozukluğunda kişiler bunu yatıştırmak için daha çok alkol ve madde tüketme eğiliminde olabilir. Bunları görüyoruz. Madde kullanım bozukluğunun altında yatan tek neden kaygı bozukluğu değil. Kaygı bozuklukları buna yatkınlık sağlayabilir. Birçok neden var buna dair” dedi.

 ‘KAYGIYI AZALTMAK İÇİN BAŞARI VE PUANLAR İKİNCİ PLANDA OLMALI’
Çolak, son olarak sınav dönemine az bir süre kalan bu süreçte öğrenci ve aileleri kaygıyı azaltmak için şu sözlerle uyardı:

Performans baskısını ve sınav kaygısını azaltmak gerekiyor. Bunun en iyi yolu; ‘ben elimden geleni yapıyorum, elimden geleni yapıyorsam içim rahat olması lazım.’ Başarı ya da puanlar ikinci planda olmalı. Bir çocuk elinden geleni yapıyorsa puan ve başarıdan bağımsız olarak ‘eline sağlık, elinden gelen çaba ve özveriyi görüyorum. Bizim için önemli olan o’ demeleri gerekiyor ailenin. Hiçbir başarı insanın kendi bedensel ve ruhsal sağlığından daha önemli değildir. Performansımı arttırayım gibi arayışa girip böyle denemeler yapmalarına gerek yok.

BEYAZADAM: KADER HALİNE GELEN BU EĞİTİM MODELİNİ DOĞRU BULMUYORUZ
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Veysel Beyazadam, sendika olarak öğrenciler üzerinde baskılanan kaygı üzerine yorumlarda bulundu.

Beyazadam, şimdiki eğitim modelinin teste indirgenmiş bir eğitim modeli olduğu için bu sistemi doğru bulmadıklarını belirterek, “Bizler Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak genel anlamda zaten sürece dayalı bir eğitim modelini önceliyoruz. Bu noktada sonuç odaklı teste indirgenmiş, yani çoklu seçeneği bir şekilde kader haline getiren, geliştiren, dönüştüren bir sınav ve ölçme değerlendirme sistemini doğru bulmuyoruz. Bununla ilgili olmak üzere bugünün sorununu, bugünün değerlendirmesini bizler için geçmişe dayalı bir değerlendirmedir bu. Eğitim ve öğretim sürecinin uzun ve verimli bir yol olduğunu, bu yolda ölçme ve değerlendirmenin elbette yapılması gerektiğini fakat ölçme ve değerlendirmenin kazanımların öğrenci tarafından edinilip edinilmediğini ölçmek gerekir. Şu anda sınav odaklı olarak özellikle ÖSYM tarafından merkezi anlamda bir yarış haline getirilen sınavlarda ölçme ve değerlendirme ile öğrencinin kaderinin belirlenmesi doğru bir model olarak görmüyoruz” dedi.

‘GENÇLİĞİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUM SİSTEM İÇİN BİR TURNUSOL KAĞIDIDIR’
Var olan eğitim modeli yerine farklı yöntem ve modellerin ülke koşullarına göre inşa edilmesi gerektiğini belirten Beyazadam, “Avrupa’da veya gelişmiş ülkelerde bunun farklı yöntem ve modelleri var. Ülke koşullarına adapte ederek bizler de elbet bir şeyleri bu noktada üretebiliriz. Bunlara dair çalışmalar da yapıyoruz. Özellikle son yıllarda aile baskısı ve gelecek kaygısıyla veya bu noktada yarışın zorluğundan dolayı özellikle sınavlarda başarılı olmak için daha fazla çalışmayı, daha fazla mücadele etmeyi önüne koyan ve hedefi olan öğrencilerin bu uğurda kendi sağlıklarını da tehlikeye soktuklarını, zararlı alışkanlıklara ve maddelere yöneldikleri bilinen bir gerçek. Böyle değerlendirdiğimizde elimizde net ve verili bir çalışma olmasa da bunlar aslında gençliğin içine düşürüldüğü durumu göstermesi açısından önemli bir turnusol kağıdıdır” diyerek eğitim modeline alternatif sundu.

‘SINAVIN ZORLUĞU ÖĞRENCİLER ÜZERİNDE AYRICA BİR TAHRİBAT YARATIYOR’
3 milyon kadar öğrencinin üniversite sınavı içerisinde yarışmasının öğrenci üzerinde gerginlik yaratması sebebiyle öğrencilerin kendileri için fiziksel ve psikolojik tahribata sebep olduğunu belirten Beyazadam, sahadaki görüşlerini şu sözlerle aktardı:

Biz Eğitim Sen olarak merkezi sınavların yerine, içerisinde Eğitim Sen’in de paydaş olarak bulunduğu bir masada genel anlamda akademik çevrelerle beraber bir çözüm yolu bulunması gerektiğini söylüyoruz. Öğrencilerimizin özellikle kendilerini dinç tutma veya uykudan bir bakıma feragat etmek adına bazı kimyasal ve ilaçları kullanmaya yönelmeleri beden sağlığı açısından ayrıca bir tahribat yaratacağı kanaati oluşuyor bizde. Bu konuda tıp hekimlerinin zaten başlıca değerlendirmeleri olacaktır. Birçok öğrencinin özellikle okulların ikinci döneminde sağlık emekçilerinin kapısını çalarak rapor alma yoluna gittiğini ve bu süreçte özellikle sınava ayrıca hazırlanmaya çalıştıklarını görmek gözden kaçmıyor. Sınava girecek olan bu sene yaklaşık olarak 3 milyonu da aşacak olan bir üniversite adayını düşünürsek yarışın ne denli zor olduğunu görüyoruz. Bu da öğrenci üzerine gerginlik yaratıyor.

‘ÖĞRENCİLERİN ÇALIŞMA MOTİVASYONLARININ OLMADIĞINI GÖRÜYORUZ’
Maalesef bu sözü edilen 3 milyonluk öğrenci grubunun çok azında bu istenç, irade ve ders çalışma eğilimi var. Birçoğu bu sistemden umudunu yitirdiği için aslında sınava hazırlanma motivasyonunun da olmadığını bizler alanda ve sahada görüyoruz. Büyük bir çoğunluğu bu noktada akademik çalışmaya veya bir biçimde üniversite yaşamına çok da inanmıyor. Gençlerin bunu kendilerinin ifade ettiğini de görmek bizi de ayrıca üzüyor.

 
Dış ticaret istatistikleri açıklandı
 
İrem Derici'nin tarzı olay oldu
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
F.S. 31 Ocak 2023 Salı 15:37

Sayın EKİZ bu güzel haber için teşekkür ederiz

Yorumu oyla      2      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Soğuk havalarda dar pantolon giymeyin
El ve ayaklardaki kızarıklıkların soğuk ısırması habercisi olduğunu belirten ...
Dr. Sürenkök’den ‘yetersiz gıda’ uyarısı: Çocukları ameliyattan korumak mümkün!
Gıdaya erişiminin azalması sonrası gelişim sürecinde olumsuzluklar yaşanabileceğini ...
SMA'lı ailelerin gözü kulağı bu toplantıda!
SMA Bilim Kurulu toplantısı bugün yapılacak. Toplantı, Sağlık Bakanı Fahrettin ...
 
SMA Bilim Kurulu yarın toplanacak
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, SMA Bilim Kurulu'nun yarın toplanacağını ...
Miyop ve şaşılık çocuklarda 'salgın' gibi arttı
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları ...
Gece ayak başparmağınız ağrıyorsa dikkat!
Halk arasında ‘zengin hastalığı’ olarak bilinen gut hastalığının genellikle ...
 
Bakan Koca duyurdu: İlaçların üretimi artırıldı
Temininde zorluk yaşanan bazı ilaçların üretiminin artırıldığını açıklayan ...
Aşı mağduru 253 kişi tazminat kazandı
Almanya'da korona aşısından dolayı ağır yan etkiler yaşayan 253 kişiye ...
Adenoviral konjonktivit göz hastalığına dikkat!
Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Doğan Ceyhan, sık görülen bir göz hastalığı ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva