Yeşim YAVUZER/EGEDESONSÖZ - Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı’nın üniversiteler bünyesinde faaliyet gösteren ve eğitim hizmeti vermeyen tıp merkezi, poliklinik gibi yerlerin kapatılması kararıyla ilgili tartışmalar sürüyor.
Şifa Üniversitesi’nin kent genelinde 9, Başkent Hastanesi’nin Karşıyaka’daki 2 tesisi için başlatılan tahliye işlemi tepkilere neden olurken bir açıklama da Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’ndan geldi.
Açıklamada kararının, devlet ve vakıf üniversiteleri dahil tüm kamu ve özel sağlık kurumlarını ilgilendirmesine rağmen Türkiye'de sadece İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ve İzmir Valiliği tarafından uygulamaya konulmuş olmasına dikkat çekildi.
İŞTE O AÇIKLAMA
Yüksek Öğretim Kurulu aldığı karar gereği, Vakıf Üniversitelerin Tıp/Diş Hekimliği Fakültelerine bağlı semt polikliniklerinin kapatılacağını belirtilmektedir. Yıllardır faaliyet göstermesine göz yumulan (!) bu sağlık kuruluşlarının şimdi neden kapatılmak istendiği ve kamuoyunda ‘’yasaya aykırı’’ algısı yaratıldığı ile ilgili gerçekleri kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Sağlık otoritesi tarafından dayatılan sağlık politikası, tıbbi hizmeti değersizleştiren, hastaları ‘puan ve ilave ücrete dönüştüren ücretlendirme modeli ile daha çok hasta muayene etmeyi, daha fazla ameliyat ve girişimsel işlem yapmayı bilimsel bir gelişme olarak sunmaktadır.
Hastane işletmeleri, gelirlerini artırmak amacıyla son yıllarda müşteri (!) potansiyelinin yoğun olduğu bölgelerde Devlet ve Vakıf Üniversiteleri dâhil kamu ve özel sağlık kurumlarına bağlı semt polikliniklerini pıtrak gibi hükümetin teşvikiyle açmaya başladılar.
Kapatılma gerekçesi;10 yıl sonra akıllarına gelen lisans ve uzmanlık eğitimi!
İzmir il sağlık müdürlüğü tarafından Başkent ve Şifa Üniversitesine bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezlerine gönderilen yazıda özetle ’’Yüksek Öğretim Kurulunun aldığı karar gereği, Tıp/Diş Hekimliği Fakülteleri hastanelerinde mevcut olmayan klinik eğitimin ( lisans ve uzmanlık eğitimleri) aynı il sınırları içerisinde bulunmak ve Yükseköğrenim Kurulundan izin almak kaydıyla, ek hizmet binalarında ilgili öğretim üyeleri nezaretinde verilebileceği, semt polikliniklerinin lisans ve uzmanlık eğitimleri vermediği yalnızca sağlık hizmeti sunumuna yönelik faaliyetlerde bulunması nedeniyle kapatılacağı' belirtilmektedir.
Politik alanda olduğu gibi sağlık alanında da fikri takip önemlidir
10.10.2013 tarihinde SGK sitesinde yetkili kurum amiri imzası olmadan yayımlanan ve 6 saat sonra kurum sitesinden kaldırılan duyuru yazısında; “Yükseköğretim kurumlarının semt polikliniği ve ek hizmet binası açmalarının uygun olmadığı yönündeki görüşüne istinaden, Kurumumuzla protokol/sözleşmesi bulunan üniversiteler, kendilerine bağlı semt polikliniği ve ek hizmet binalarında sağlık hizmeti üretemeyeceklerinden, 01.11.2013 tarihinden itibaren Kurumumuza fatura gönderemeyecektir. Bilgilerinizi rica ederim” denilmiştir.
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu imzasıyla SGK Başkanlığına 1.11.2013 tarihinde gönderilen sağlık tesislerinin ruhsatlandırılması konulu resmi yazıda ise özetle;
“Devlet ve Vakıf Üniversiteleri dâhil kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının faturalarının kabul edilebilmesi için Bakanlığımızca düzenlenmiş ön izin belgesi ve ruhsat belgeleri yok ise işlem yapılmaması hususunda; Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.” denilmiştir.
Semt polikliniklerinin kapatılma nedeni gerçekten de eğitim mi?
YÖK Yürütme Kurulu bu kararının, Devlet ve Vakıf Üniversiteleri dâhil kamu ve özel sağlık kurumlarının tümünü ilgilendirmiş olmasına rağmen Türkiye'de sadece İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ve İzmir Valiliği tarafından uygulamaya konulmuş olması dikkat çekicidir.
Bir hukuk devletinde alınan kararlar kurumlara ve kişilere göre farklı uygulanamayacağına göre bu konuda sağlık otoritesi olan Bakanlığın öncelikle kamuoyuna konu hakkında bilimsel gerekçelere dayanan bir açıklama yapması gerekmektedir. Siyasetçilerin de ancak bu bilimsel açıklanmalardan sonra durumu değerlendirmeleri anlamlı olur…
Sonuç olarak; Artık açıkça görülmektedir ki sağlık ticarileştirilmesi ve piyasalaştırılmasının yanı sıra siyaset kurumunun açık müdahale aracına dönüştürülmektedir. Sağlık hizmeti niteliği gereği siyasi hesaplaşmaların bir aracı olarak engellenebilecek ve durdurulabilecek bir hizmet değildir. Süreç, faturanın sağlık hizmeti sunan çalışanlara ve buralardan sağlık hizmeti alan hastalara kesileceğine işaret etmektedir.
- Devlet ve Vakıf Üniversiteleri dâhil kamu ve özel sağlık kurumlarına bağlı yüzlerce semt polikliniği mevcuttur.
- Kamu dâhil hiçbir semt polikliniği lisans ve uzmanlık eğitimi için açılmamıştır.
- Hastane işletmeleri gelirlerini artırmak amacıyla müşteri (!) potansiyelinin yoğun olduğu mahalle ve semtlerde Bakanlığın izni ve denetimi ile bu kuruluşları açmışlardır.
- Semt polikliniklerinin çoğu faturalandırma işlemlerinde üniversite hastanelerine SGK tarafından verilen yaklaşık yüzde 10 eğitim teşvikinden haksız yere faydalanmışlardır.
- YÖK Yürütme Kurulunun aldığı karar kurumlara ve kişilere göre farklı uygulanmaz. Sağlık kurumları arasında ayrımcılık yapılamaz.
- Semt polikliniklerinin kapatılmasıyla yüzlerce hekim ve sağlık çalışanın işsiz kalması söz konusudur.
- Çözüm olarak semt poliklinikleri kurumlarına bağlı olarak Sağlık Bakanlığı denetiminde sağlık hizmeti verebilmeli, ancak SGK faturalandırma işlemleri üniversiteye göre değil ikinci basamak sağlık hizmetlerine göre yapılmalıdır.
- Hekim ve sağlık çalışanları, piyasaya düşürülmüş siyasetin ‘oyuncusu’ değil, topluma adanmış mesleğin onurlu üyeleri olarak görevlerini performans, ciro, siyasi baskı ve gelecek kaygısı duymadan yapmak istemektedirler.”