HABERLER>YEREL YÖNETİMLER
21 Mart 2023 Salı - 12:02

Özgener’den seçim sonrası için mesaj: Ekonomiye acil müdahale çağrısı!

İktisat Kongresi'nde konuşan İzmir Ticaret Odası Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Özgener, seçimlerden sonra ana gündemin ekonomi olması gerektiğinin altını çizdi. Özgener, “İçinde bulunduğumuz zorlu konjonktürde Türkiye’nin siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa tahammülü yoktur. Seçimlerden sonra hızla yeniden ekonomi gündemine dönülmeli” dedi

Özgener’den seçim sonrası için mesaj: Ekonomiye acil müdahale çağrısı!

Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ- İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yeniliğe Davet” sloganıyla düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi bugün sona eriyor. İktisat Kongresi yedinci günü, “Çokluğa ve Birliğe Davet” sloganıyla gerçekleştirilirken İzmir Ticaret Odası Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Özgener kongrede konuşmacı olarak yer aldı.

100 YIL ÖNCE DOĞRU KARARLAR ALINMIŞ
Özgener, İktisat kongresinin ikinci yüzyılında doğru kararlar alındığını vurgulayarak ”Peki İzmir İktisat Kongresi'ne de böyle bakabilir miyiz? Kongre, Türkiye Cumhuriyeti açısından tarihi bir dönüm noktası sayılabilir mi? Kongreyi etraflıca incelediğimizde bugüne ve geleceğe dair nasıl ipuçları yakalıyoruz? Düz tarihi bir okuma değil, daha etraflı ve çok farklı etkenleri de işin içine katan bir bakış açısıyla incelediğimizde bize hangi verileri sağlıyor? Bundan tam 100 yıl önce bir araya gelmiş 1.135 kişi tam olarak neler hissetti, nasıl bir heyecan duydu, net olarak bilemiyoruz. Bugün yaşadıklarımıza nasıl etki etmişler, Cumhuriyetimizin temellerini nasıl atmışlar, o gün aldıkları farklı kararlar gelecek 100 yılda genel çerçeveyi nasıl oluşturmuş? Bu soruların tamamına kısıtlı bir zamanda yanıt vermek mümkün değil… Ama 100 yıl sonra bu salonda bir araya geldiğimizde, İzmir İktisat Kongresi’nden bugüne kadar kısa bir inceleme yaptığımızda tarihimizin dönüm noktalarından biri olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Alınan kararların büyük bir bölümünün ne kadar olumlu etkiler yarattığını bugün daha iyi anlıyoruz.Mustafa Kemal Atatürk, kongrenin olağanüstü güzel açılış konuşmasında ve daha sonra yaptığı değerlendirmelerde, İzmir İktisat Kongresi’nin en az Erzurum ve Sivas Kongreleri kadar önemli olduğunu dile getirmişti.Temel olarak şu gerçeğin altını net bir şekilde çizmemiz gerekiyor: Kongrede alınan 291 karar daha sonra ülkemizin ekonomik ve sosyal yasaları olarak karşımıza çıkıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün engin öngörüleri ve vizyonuyla konuşmasında aktardığı gibi: “Kongremiz; milletin ve memleketin hayat ve gerçek kurtuluşunu sağlamaya araç olacak kuralların temel taşlarını ve ilkelerini hazırlayıp ortaya koymak şekliyle, tarihte çok kıymetli bir hatırayı kazanacaktır”dedi.

BAŞKA BİR AŞAMAYA GEÇMEYE İHTİYACIMIZ VAR
Başkan Özgener, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından acilen ekonomiye müdahale edilmesi gerektiğini vurgulayarak” İçinde bulunduğumuz zorlu konjonktürde Türkiye’nin, siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa asla tahammülü yok. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminden sonra hızla yeniden ekonomi gündemine dönülmesi gerektiğini de önemle vurgulamak isterim. Uzun süredir uygulanan ekonomi politikalarında artık bir başka aşamaya geçmeye ihtiyacımız var. Türkiye ekonomisine bir kuantum sıçraması yaptıracak güçlü ve küresel ölçekte rekabetçi bir ekonomiye hızla geçiş yapmak, en önemli hedeflerimiz arasında yer almalıdır.Bu ekonominin sürükleyici güçleri mutlaka ve mutlaka verimlilik, inovasyon ve girişimcilik olmak zorundadır. Türkiye, bir yandan yeni hedefler doğrultusunda ilerlerken diğer yandan da bilgi ekonomilerinden beslenen yeni bir üretim kültürü, verimliliği esas alan yenilik odaklı bir sanayi yapısı ve girişimcilik ekosistemini destekleyen entegre politikalar ile bir sonraki çeyrek yüzyıla hazırlanmalıdır. 1990’lardan sonra dünyadaki sanayileşme hızına yeterince uyum sağlayamayan Türkiye, süratle gelecek vizyonu doğrultusunda adımlar atmaya başlamalıdır. Son yıllarda öncelikli sektörlerin yeniden belirlenmesi ve teşvik edilmesine yönelik yapılan çalışmaları önemsiyoruz. Ancak, tercihler çok sağlam projeksiyonlara ve ekonomik analizlere dayalı olarak yapılmalıdır.İmalat sanayiinde Türkiye, 20-30 yıllık senaryolara dayalı ciddi bir stratejik planla hareket etmelidir. Bu stratejide, sektörel tercihler yapılırken olmazsa olmaz kriterler; sürdürülebilirlik, yüksek katma değer yaratma gücü, orta ve yüksek teknolojili ürünlere dayalı dış pazar potansiyelidir. Bütün bu tespitlerin ışığında izninizle birkaç konuya daha değinmek istiyorum. Türkiye, petrol dışında sanıldığı gibi kaynakları göreceli olarak sınırlı bir ülke değildir. Bu kaynakların içinde en değerlisi de insandır. İnsan kaynağımızın en üst düzeyde eğitilmesi ve akılcı kullanımı ile birçok sorunun üstesinden gelebiliriz.İkinci olarak ekonomide istikrarın korunması önemlidir. Ancak, istikrar içinde kalkınmanın temel yapı taşları demokrasi ve özgürlüklerin, adalet duygusunun, toplumsal barışın ve güvenin koşulsuz bir biçimde korunması ve gelişmesidir. Burada en büyük sorumluluk payı da siyaset insanlarımıza düşmektedir.Yeni yüzyılın ikinci çeyreğinde bir diğer önemli konu; bir yandan akıllı sanayileşme adımları atılırken tarım ve hayvancılığın da ihmal edilmemesi ve yeni bir anlayışla ele alınarak geliştirilmesidir. Tarıma dayalı organize sanayi bölgelerinin sayısını artırarak çevre dostu, dijital tarım teknolojilerinin de kullanıldığı iyi tarım uygulamaları ile iç ve dış pazarlara yönelik üretim desenini geliştirmeliyiz.Dördüncü husus; doğru politika tercihleriyle kredi risk priminin ve ülke riskinin kabul edilebilir seviyelere çekilmesi ve Türkiye’nin yeniden doğrudan yabancı sermaye ve portföy yatırımlarını çekebilecek şekilde uluslararası yatırımcıların, finans piyasalarının odağına girmesidir.” dedi. 

ÜNİVERSİTELERİ YENİDEN YAPILANDIRMALIYIZ
Özgener, üniversitelerin yeniden yapılandırmaya ihtiyacının olduğunu ifade ederek,"Avrupa Birliği’nin 2030 için akıllı, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme olarak belirlediği üç boyut, Türkiye için de çok önemlidir. Akıllı büyümede bilgi, inovasyon, eğitim ve dijital toplum öne çıkan değişkenlerdir. Kapsayıcı büyümenin ana parametrelerini ise işgücü pazarına artan katılım, beceri kazandırma ve yoksullukla mücadele oluşturmaktadır. Dijital devrimin, bilişim ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmelerin tetiklediği halihazırdaki yeni dünya düzeni “internet çağı“ veya “dijital çağ” olarak adlandırılmaktadır.Pandemi gibi küresel düzeyde yıkıcı etkileri olan krizlerin tedarik zincirlerinde sebep olduğu kırılmalar girdi yönetimi, lojistik, üretim ve ticaret akışlarını yeni koridorlara yönlendirmektedir.Türkiye; önümüzdeki on yıllarda ekonomik potansiyelini ve üretim gücünü akılcı kullanarak, çalışmalarını “Güvenli Tedarik Zincirleri” arasında yer alacak şekilde yürütmelidir.Dijital çağda çok önemli sorunlardan biri ne yazık ki dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında her alanda var olan büyük farkların internet ve dijital alanda da aynen devam etmesidir. Sıklıkla dile getirilen ve “Dijital uçurum” olarak adlandırılan bu olgu,  üzerinde  önemle durmamız gereken bir sorundur.Doğru ve geçerli bilgiye eşit olarak ulaşma, iletişim özgürlüğü ve dijital dünyanın getirdiği yeni risklerden korunma, veri kullanımı, veri güvenliği ve kişisel verilerin korunması gibi konular en doğal yeni insan haklarıdır. Yeni yüzyılın ikinci çeyreğinde Türkiye’yi bekleyen en önemli meydan okumalardan biri bu alanda olacaktır. Bu nedenle, üniversitelerimizi nitelik ve nicelik olarak bilimsel araştırmalar, eğitim ve öğretim, topluma hizmet kriterleri çerçevesinde yeniden yapılandırmalıyız. Global bir pandemiyi sona erdiren insanların ülkemizden doğduğu ve büyüdüğü gerçeğinden hareketle, bilim insanlarımızın başka ülkelere göç etmeden, Türkiye’deki gelişmiş laboratuvar imkanlarıyla insanlığın en yakıcı sorunlarına çözüm bulmasını sağlamalıyız.Bio-teknolojiler konusunda atılımlar yapıp sağlık, ilaç, kimyasal teknolojiler, tarım, gıda üretimi konusunda öncü ülke haline gelmeliyiz. Birçok alanda dünyanın geleceğini değiştiren genetik mühendislerinin ülkemizden çıkması için gerekli koşulları oluşturmalıyız" şeklinde konuştu.

Başkan Özgener konuşmalarını şöyle sürdürdü:

Eğitimde çağdaş standartları yakalamış, vergi, adalet, sosyal güvenlik ve sağlık sistemi mükemmel çalışan, gelir dağılımı eşitsizliğini çözmüş, kadına yönelik şiddetin olmadığı, tarımda yapılanmayı tamamlamış ve sanayi üretiminde çarkların verimli ve çevreye saygılı yeni teknolojilerle döndüğü, genç işsizliğin ürkütücü boyutlarda olmadığı, iş sağlığı ve iş güvenliğinin dünya standartlarında uygulandığı, ticarette ve endüstride yenilikçilik ve rekabetçiliğin hakim olduğu güçlü bir ekonomiye sahip, insanımızın bu ülkede yaşamaktan gurur duyduğu, demokrasisi gün geçtikçe kökleşen, hukukun üstünlüğünü temel alan, dünyada imajı ve itibarı sürekli olarak yükselen, mutlu ve barış içinde bir Türkiye hayalimiz var.Hepimizin özlemlerini de yansıttığına inandığım bu konularda hala ciddi sorunlarımız olduğu da ortada.Ancak, objektif bir bakış açısı ile bakıldığında sonraki yıllar içinde bütün olumlu gelişmelere rağmen uzun süredir Türkiye ekonomisinin kronik bazı yapısal sorunlarının hala devam ettiği görülmektedir.Bu kapsamda gelir dağılımındaki adaletsizlik, girdi maliyetlerinin artışı, ithal girdilere dayalı üretime yönelme, üretken yatırımların gerilemesi, yabancı sermaye girişlerinin göreceli olarak azalması, özellikle eğitimli genç kesimi etkileyen işsizlik ilk etapta sayabileceğimiz olumsuz etkenlerdir.Buna rağmen, geldiğimiz noktada Cumhuriyetimizin 100. gurur yılını kutlayacağımız bu yıl Dünya’nın en büyük ekonomileri arasında üst sıralarda yer alan Türkiye’nin güçlü bir siyasi irade, doğru planlama ve iyi yönetişim uygulamaları ile ikinci yüzyıla damgasını vuracağına yürekten inanıyorum.  Dünya her alanda belirsizlik ve buna bağlı risklerin arttığı, hatta “yüksek risk” altında çalışmanın “Yeni Normal” olarak kabul edildiği önemli bir dönemden geçiyor. Tüm ülkeler bu “Yeni Normal” denilen sürece uyum sağlamaya çalışıyorlar.


Bu süreçte iş yapmak, özellikle de sürdürülebilir büyüme ve karlılık hedeflerini yakalamak eskisine kıyasla oldukça zor. Dünyada değişen koşullar ve yeni dönem, siyaset dünyasında ihtiyacımız olan liderlik anlayışını da küresel ölçekte etkiliyor. Ülkeler sisli ortamda uzakları görebilen, proaktif davranan, belirsizlikler karşısında yılmayan, kaos ortamında karar alma kabiliyetlerini mükemmel şekilde kullanabilen, çevresel faktörler ne kadar zorlu olursa olsun ülkesini güven ortamında  yönetebilecek liderlere ihtiyaç duyuyor.Bu dönemde çevik ve yalın organizasyon tipleri de daha önemli hale geliyor. Yenilikçilik, hız, suyun akış yönünün tersine yüzebilenler, oyun değiştiriciler, şirketlerdeki aktivistler başarıyı yakalamada oldukça önemli roller oynuyor. Küreselleşme süreci iletişim ve bilişim teknolojilerinin itilimiyle güçlenerek ve yayılarak tarım toplumunu sanayi toplumuna dönüştüren süreci noktalamış ve bilgi toplumu paradigmasını her yönüyle toplumsal ve ekonomik hayata yerleştirmiştir. 


Özellikle yeni yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleşen değişimler, hem niteliksel hem de niceliksel olarak sürekli artarak dönüşümsel bir boyuta evrilmiştir. Bu  nedenle, Yeni Yüzyılın iktisat politikaları belirlenirken sanayi toplumundan bilgi toplumuna , yüksek teknolojiye, ağ ilişkilerine, katılımcı demokrasiye, doğa ve birey ilişkisine önem veren yaklaşımlar temelinde hareket edilmelidir.


Yeni Yüzyılın ekonomik tercihleri içinde yükselen değerler: Girişimcilik, Geleneksel statik ekonomi yaklaşımları yerine dinamik tecrübe ekonomisine ve yenilikçi öğrenen ekonomiye geçiş, kamuda ve özel sektörde Değer Zinciri Yönetimi, Bilgi Tabanlı ekonomi politikaları ile Toplumsal Değer Yaratmak olmalıdır.Rekabetçi üstünlüklerini sürdürebilen ülkelere bakıldığında ortaya çıkan tabloda, temel yeteneklerine odaklanan, sürekli yeniliklere açık, araştırma bütçelerine sahip, esnek politikalarla içsel ve dışsal koşullara en kısa sürede uyumlaşabilen ve yoğun bir kültürel dokuya sahip ekonomiler yer almaktadır. 


Avrupa Birliği bugün 2030-2050 yılları için Yeşil Mutabakattan enerjiye, üretime, rekabete ve sosyal politikalara kadar uzanan bir perspektifte hedeflerini koymakta ve yeni bir küresel rekabet mimarisi geliştirmeye çalışmaktadır. Bu devrimin temel tartışma konuları yeşil ekonomi, enerji güvenliği ve iklim değişikliğidir. 
Bugün e-ticaretin %90 dan fazlası Kuzey Amerika, Asya-Pasifik ve Batı Avrupa’da gerçekleşmektedir. Dijital alan istatistikleri üreten kuruluşların ve Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre küresel e-ticaret hacminin, 2022 yılında 5.5 Trilyon dolara ulaştığı tahmin edilmektedir. E-ticaret hacmi her yıl neredeyse iki kat büyümektedir. Bu gerçeğin ışığında, yüzyılın ikinci çeyreğinde bu yarıştan kopmamak için güçlü stratejiler geliştirmeliyiz.Sanayi 4.0 kavramını yeni gündemine alan bizim gibi ülkelerin yanısıra Avrupa’nın ve Dünya’nın sanayi devleri üretim davranışlarını kökten değiştirecek adımları atmakta ve hızla uygulamaya geçmektedir.Teknolojide, üretim modellerinde mevcut kavramlar birer birer anlamını yitirmekte ve yeniliğin, inovasyonun, girişimciliğin yönlendirdiği yeni endüstri devrimi hayatımızda çok köklü değişimler yaratmaktadır.On milyonlarca öğrenen makinenin olduğu, milyarlarca cihazın ve otomobillerin internet arayüzleri ile tüketicinin günlük hayatını kolaylaştıracak şekilde haberleştiği, insan-makine ilişkisinin yepyeni bir şekil aldığı bir dünyaya tanık oluyoruz.Dünya Ekonomik Forumu’nun 2016 yılında yayınladığı Beyaz Kitap’ta da dijital çağa başarılı bir uyum için dört temel faktöre dikkat çekilmektedir: Dijital İş Modelleri, Operasyonel Modeller, Yetenekler ve Beceriler ile İzleme Metrikleri.


Türkiye açısından konuyu değerlendirdiğimizde önümüzde Endüstri 4.0 gibi bir fırsat ve aynı zamanda tehdit penceresinin aynı anda açıldığını görüyoruz. Hangi pencereden bakacağımızı hep birlikte göreceğiz. Üretim ekonomisinde rekabet gücü, sürdürülebilirlik, katma değeri yüksek ürün ve hizmet üretmek anlamına geliyor.
Endüstri 4.0 ile Türkiye’deki üretim sektörlerinde verimlilik artışının yüzde 4 ila 7 arasında olacağı tahmin edilirken, bu çerçevede oluşacak ekonomi yoluyla kazanılacak rekabet avantajının, sanayi üretiminde yıllık yaklaşık yüzde 3’e kadar ulaşabilecek bir artışı sağlaması bekleniyor. 


Endüstri 4.0 Devrimi ile sanayinin daha az maliyetle üretim, minimum enerji kullanımı, zaman kazanımı, daha az kaynak ve enerji kullanımı gibi ya da bunların yanında yüksek hızda ve güvenilirlikte çalışma, geleneksel işlere göre daha fazla verim ve daha kaliteli ürün üretimi bu dijital dönüşümün kazanımları arasında yer alacaktır. Bu durum değer zinciri yönetiminin tümüyle gözden geçirilmesi anlamına gelmektedir.

Yine çok önemli olduğuna inandığım veri üretimi ve yönetimi boyutuna da değinmek istiyorum. Hepimizin tanık olduğu gibi bilgisayarların gücü 1970’lerden bu yana her yıl ikiye katlanırken maliyetleri aynı oranda düştü. Şu anda aklınıza gelebilecek her türlü insan aktiviteleri dijital olarak kaydediliyor.Son iki yılda üretilen veri tarihte kaydedilen tüm veriden daha fazla.


6 milyardan fazla akıllı telefon kullanımda ve her yıl içinde bunlara milyonlarca akıllı telefon daha ekleniyor. Telefonlar, laptoplar, sensörler, tabletler, kameralar gibi aletlerin her yıl ürettikleri verinin büyüklüğü 3.5 hexabyte büyüklüğünde. Big Data ya da başka bir deyişle Büyük Veri Analitiği ve dijital araçlar, iş yaşamı ve tüm sektörlerle birlikte yaşamın bütün alanlarında bir değişim ve dönüşüm fırtınası estiriyor. Büyük ölçekli firmalar kadar KOBİ’lerin de bu fırtınaya hazırlıklı olması gerekiyor. Artık her şirketin bir veri madencisine ve analistine ihtiyacı var. 


Doğru verilerin üretimi, işlenmesi, bilgiye dönüştürülmesi ve akılcı kullanımı yoluyla ülkemizin, ekonomik ve sosyal gelişme eğilimleri yönetilmeli ve izlenmelidir.İkinci Yüzyılda Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin ihracatında hala ağırlıklı bir payının olması çeşitli sektörler açısından ciddi bir risk yaratabilecektir.Tek ihracat pazarına yüksek orandaki bu aşırı bağımlılığın, Kongre hazırlık  toplantılarında sıklıkla dile getirildiği gibi pazar çeşitlendirmesiyle giderilmesi hedeflenmelidir.İhracatta en önemli sıkıntı, krizi yoğun ve uzun süreli yaşayan Avrupa ekonomilerine yönelik çalışan KOBİ’lerde olmaktadır. Çünkü bu ülkeler kriz koşullarında ilk olarak talebi kısma yönünde davranan ekonomilerdir. 


Başta Afrika ekonomileri olmak üzere, küresel ekonomi ile henüz finans ve reel sektör boyutunda fazla bütünleşemeyen ülkeler küresel krizlerin etkilerini daha hafif hissettiklerinden bu pazarlara odaklanmak, akılcı bir strateji olacaktır.Türkiye iç ve dış faktörlerin etkisinde zorlu bir süreçten geçiyor. Bunun ötesinde de son yıllarda büyük bir dönüşüm yaşayan ülkemizde çok önemli konularda köklü değişiklikler gerekiyor. Eğitim, vergi, sağlık, sosyal güvenlik ve adalet sistemindeki reform beklentileri bu gündemin en önemli maddeleri.Toplum bu reformların hızla gerçekleştirilmesini siyaset mekanizmasından istiyor. Ancak, bunlar yapılırken demokratik ülkelerdeki danışma, vatandaşın görüşünün alınması ve katılımcılık anlayışıyla hareket edilmeli.


Aksi takdirde her yirmi yılda bir yaşadığımız anayasa tartışmalarını yine yaşayıp, sürekli değişen eğitim uygulamalarımız gibi beklentileri karşılamayan ve çağın gerçeklerinden uzak sistemlerle dünya ile rekabet etmeye çalışırız.Hemen her alanda düşünce setlerimizi değiştirip yeni dünya düzeninin gereklerine uyum sağlamak zorundayız. Bazı doğru bildiğimiz yanlışları hızla düzeltmek gerekiyor. 
Medya ve sivil toplum örgütleri demokrasilerde denetim ve denge unsuru olan iki büyük güçtür. Bu iki gücün sinerjik işbirliğinin ortaya koyduğu şeffaflık, bilgilenme ve hesap verebilirlik ortamı sağduyulu siyasetçiler ve diğer yöneticiler için bir şanstır.


Ülke yönetimine hakim olmasını dilediğimiz açık iletişim, danışma ve bilgi paylaşımını demokratik süreçlerin işleyişine olumlu yönde katkı sağlayacak önemli bir kazanım olarak görüyoruz.Siyaset ve bilim insanlarımızın, iş dünyası temsilcilerimizin ve vatandaşlarımızın hep birlikte en önemli gündem maddesi; gelecek yüzyılın Türkiye’si olmalı. Ancak, genellikle her konuya gündelik bakış açıları ve şablonlarla yaklaştığımız için sıra bir türlü ufuktaki Türkiye’ye gelmiyor. Gündelik kararların arkasına sığınıp ülkemizin bugününü kurtarırken, yarınlarının nasıl olması gerektiği göz ardı ediliyor. Bu anlayışı değiştirmenin sorumluluğu yine hep birlikte bize düşüyor. Çünkü, yarınları konusunda kocaman bir soru işareti olanlar bizim çocuklarımız ve onların geleceğinden de bizler mükellefiz. 

Herminio Blanco, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere teknolojik gelişmelerin üstesinden gelebilmeleri için üç strateji öneriyor: 1)teknolojik gelişmelerin üretkenlik yapılarına zarar vermemesi için savunma önlemleri almak; 2) global endüstrilerde meydana gelen hızlı değişimlerin yarattığı fırsatlardan yararlanmada avantaj sağlayacak taktik hamlelerin yapılması; ve 3) seçilmiş sektör ve pazar bölümlerine yatırım yapmak ve üretkenlik yeteneğini geliştirecek uzun vadeli politikalar oluşturmak.Her ülke gibi Türkiye de global güç ve akımlardan kaynaklanan olumlu veya olumsuz etkileri hissediyor. Bu etkilerin yarattığı fırsatları ve tehditleri kendi kapasitemizi ve güçlü olduğumuz alanları çok iyi belirleyerek sözünü ettiğimiz stratejik hamleleri gerçekleştirmeliyiz. 


Çevremizdeki ateş çemberini ibretle izliyoruz. Ayrışmanın bir kısmı komşumuz olan ülkeleri nerelere savurduğunun, insanlara hangi acıları yaşattığının örneklerini görüyoruz ve Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünya’da Barış” düsturunun önemini bir kez daha anlıyoruz.Türkiye, bu güzel topraklarda yaşayan insanların aynı ortak duygularda buluştukları, aynı ideali paylaştıkları bir ortamda birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde yoluna devam edecektir. Buna içtenlikle inanıyorum.


Sağlıklı işleyen bir demokrasi güçlü ve dinamik bir sivil topluma dayanır. Örgütlü toplum, ortak akılda buluşarak yönetişim ve demokratik temsil süreçlerine katılım açısından kilit rol oynamaktadır.
Demokrasinin kök salması ve gelişmesi süreci sivil toplum sayesinde ivme kazanıyor. Bu nedenle, toplumun demokrasiye ve yönetime katılımı oy verme hakkı ile sınırlı kalmamalı ve bireyler sivil toplum örgütleri yoluyla karar ve politika oluşturma mekanizmalarına daha etkin katılım göstermelidir. Sonuç olarak, fikir ve ifade özgürlüklerinin kullanılması açısından en uygun ortamlardan biri olan sivil toplum kuruluşları, bağımsız medya ve üniversiteler ile birlikte devletin ve demokrasinin sağlıklı işleyişinin en güçlü teminatı olacaktır. Türkiye olarak özgür düşünen, tartışan, eleştiren, sorgulayan ve hakkını arayan bir toplumsal yapıyı kurmak zorundayız. Bu süreçte ayrıca hukukun üstünlüğünün; kalkınmanın, refahın ve toplumsal barışın ön koşulu olduğu anlayışını temel almalıyız.

Atatürk’ün tarif ettiği çağdaş uygarlık yolunda demokrasi, hukukun üstünlüğü, laiklik ve tam bağımsızlık gibi değerlerin üzerine inşa edilmiş olan Cumhuriyetimize, hep birlikte sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Cumhuriyet’in temel değerlerine aklı ve yüreği ile sahip çıkmak aydın iş insanlarının ve özgürlüğün bağımsızlığın değerini bilen her yurttaşın vatandaşlık sorumluluğudur.
Toplumsal gelişimin ve değişimin anahtarı kadındır. Kadınların iş hayatında düşük oranda istihdam olanağı bulması kadın emeğine bakış açısındaki olumsuzluklardan kaynaklanmaktadır. Oysa ki kadınların iş dünyasında güçlenmesi ülke refahını artıran en önemli faktörlerden biridir. Cinsiyet eşitliği, “Bütün Erkek ve Kadınlar için İnsana Yakışır İş” Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün temel ilkelerindendir. Örgüt, kadınlara daha fazla, daha iyi iş sağlama, istihdam yaratma, eğitim, girişimciliği geliştirme, işgücü piyasasına daha iyi erişim sağlama ve fırsat eşitliği gibi yollarla kadınlara daha fazla iş imkânı sağlamayı amaçlamaktadır. 

Kadın-erkek arasında fırsat eşitliğinin sağlanabilmesi için çalışma yaşamı ile ilgili gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, yasaların uygulanmasında gerekli özenin gösterilerek uygulama sorunlarının acilen çözülmesi, toplumsal yaşamın her alanına, evde-okulda-işte eşitliğe aykırı süregelen kalıplaşmış geleneksel, toplumsal düşünce ve davranış biçimlerinin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Tüm dünyada “Tarihin sıfır noktası” olarak nitelenen merkezlerin ülkemiz toprakları içinde olduğunu görmek gurur verici ama bir yandan bize büyük sorumluluk yüklüyor. Her zaman ilk olmalıyız, yeniyi hedeflemeliyiz, insanlığın dönüşümünün mimarları olmalıyız.

8.500 yıllık tarihiyle İzmir; ilklerin, yeniliklerin, uygarlıkların doğup geliştiği, kültürel varlıkları ve liman kenti özelliği ile dünyayla bütünleşmiş bir kenttir. İzmir, sahip olduğu bu birikimiyle, küreselleşme olgusunu en iyi şekilde anlayan ve gündelik yaşama yansıtan şehirlerin başında geliyor. Ege’nin tüm illeri ile birlikte yerel dinamikleri küresel ekonominin kurallarına uygun bir şekilde planlayarak yaratacağımız sinerji ile bu potansiyeli, İktisat Kongresi’nin hedefleri doğrultusunda Türkiye ekonomisinin itici gücü haline getirebiliriz.Bu noktada, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alma hedefinin yanına, dünyanın en inovatif 10 ekonomisi arasında Türkiye’yi görme vizyonunu da eklememiz gerektiğine inanıyorum.Bizlerin iş insanları olarak umutsuz ve karamsar olma lüksümüz yok. Çünkü tüccar ve sanayici olarak müteşebbis kimliğimizle omuzlarımızda çok büyük bir sorumluluk taşıyoruz.Çalışanlarımıza, tedarikçilerimize, müşterilerimize, ailelerimize ve ülkemize karşı sorumluyuz. Çünkü biz rahatı değil, mücadele etmeyi ve risk üstlenerek ülkemize faydalı olmayı seçtik. 

Bugün de pes etmeden, Türkiye ekonomisinin gücüne ve Türkiye’nin parlak geleceğine olan inancımızı koruyarak, insanımızın zor günlerde mucizeler yaratarak hep bir çıkış yolu bulduğunu hatırlayarak ve özellikle de geleceğimizi inşa edecek çocuklarımıza, gençlerimize güvenerek yolumuza devam edeceğiz.
Yeni yüzyılın önümüzdeki yıllarında bu kongre bildirgelerinde ortaya koyduğumuz vizyon, ilkeler ve değerler ışığında daha çok çalışacak, daha çok üretecek, daha hakça paylaşacak ve hep birlikte düzlüğe çıkacağız.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken Kongre’yi düzenleyen İzmir Büyükşehir Belediyesinin değerli  Başkanı Sayın Tunç Soyer’e, çalışma arkadaşlarına, kongre sürecinde büyük katkıları olan akademisyenlere, aydınlara, delegelere ve  emeği geçen herkese teşekkür ediyor, kongrenin ülkemize çok yararlı sonuçları olacağına olan inancımla tüm katılımcılara ve değerli konuşmacılara saygı ve sevgilerimi sunuyorum.Bu vesileyle, başta Ulu Öderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ilk kongrenin karar vericisi olan 1.135 delegeyi saygı ve rahmetle anıyorum.

 
Kazada ölen Enise hemşire, ‘asli kusurlu’ymuş!
 
'Milli iradenin ihtişamıyla tasfiye edilecekler'
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
CHP'li belediye başkanları Ankara'da buluşacak!
CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, partili ...
Narlıdere'de camiler Ramazan'a hazır
Ramazan ayında cami ve ibadethanelerin daha yoğun olacağını göz önünde ...
Biz'im Fotoğraf Sergisi'nde Down Sendromu farkındalığı
Konak Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde açılışı gerçekleşen ...
 
Sonuç bildirgesi tüm dünyaya duyurulacak!
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yeniliğe Davet” sloganıyla düzenlenen ...
Başkan İduğ'dan Yörük ve Türkmenlere: Desteğe hazırız!
Bornova Belediye Başkanı Dr. Mustafa İduğ, Ege Bölgesi Yörük Türkmen Dernekleri ...
Menderes'te camilerde Ramazan hazırlığı!
Menderes Belediyesi yaklaşan Ramazan ayı öncesi ilçedeki camiilerde temizlik yaptı.  
 
Başkan Soyer'den SODEM'e övgü: İftihar ediyoruz
Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM) Olağan Genel Kurulu, İsmet ...
Yusuf Işık: En büyük sorun eşitsizlik ve regülasyon
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuşan iktisatçı Yusuf Işık, dünyadaki ...
Manas: Kapitalizmin sonuna doğru geliyoruz
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında konuşan  Fütüristler Derneği ...
 
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Manisa bir 'olmaz'ı nasıl 'olur' yaptı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva