HABERLER>SAĞLIK
18 Ağustos 2022 Perşembe - 09:34

Krizin ‘terapi’ hali… Randevular iptal!

Ülkedeki ekonomik krizden etkilenen sektörlerden olan sağlık sektöründe çalışan psikologlar danışan sayılarının neredeyse yarı yarıya düştüğünü ifade etti. İzmir Psikologlar Derneği eski Başkanı Mevlüt Ülgen, “Ekonomik krizle birlikte gelir durumunda ciddi bir düşüş olduğu için öncelikle danışma hizmetinden feragat etme buradan kısıtlama gibi sorunlar olabiliyor ya da özellikle beyaz yakalılarda işsizlik bu dönem arttığı için onların da randevu iptalleri olabiliyor. Hatta bu dönemde seans ücretlerinde indirim talebi ve pazarlıkla da karşılaşabiliyoruz” dedi.

Krizin ‘terapi’ hali… Randevular iptal!

Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ- Ekonomik kriz birçok sektörü etkilediği gibi sağlık sektörünü de etkiledi. Geçim kaygısı, iş kaybı endişesi gibi durumlar yaşayarak güvensizlik, karamsarlık ya da depresyon gibi duyguların içine giren bireyler için terapi bir temel ihtiyaçken yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla seans ücretlerinin yüksekliği nedeniyle bir lüks haline geldi.

Vatandaşların krizden nasıl etkilendikleri konusunu ve psikologların bu süreçte neler yaşadıklarını İzmir Psikologlar Derneği eski Başkanı Mevlüt Ülgen ve meslekte 4.yılına giren Murat Özdemir ile konuştuk.  Psikolog Mevlüt Ülgen kriz dolayısıyla kendilerinin de etkilendiklerini ve seans ücretlerini karşılayamayan danışanların randevuları iptal ettiklerini ifade etti.

KRİZ RUH HALİMİZİ OLUMSUZ ETKİLİYOR
Krizin vatandaşların psikolojisini olumsuz etkilediğini belirten Ülgen, “Kriz her yurttaş gibi beni de etkiledi. Hem ekonomik hem sosyal birçok etkisi var. Öncelikle ekonomik olarak hepimiz yoksullaştık ve alım gücümüz düştü. Aynı zamanda sürekli bir belirsizlik hali olması bunun siyasal krizle yansıması hem ekonomik hem psikolojik olarak ruh halimizi olumsuz etkiliyor. Ekonomik olarak da giderek yoksullaşmak da birçok hizmete erişimde sıkıntılar doğuruyor. Tabi bu durum daha düşük gelir grupları için özellikle asgari ücretle geçinmek zorunda olanlar, yoksullar, işçiler ve işsizler için daha büyük bir sorun” dedi.

 

“DANIŞAN SAYISINDA CİDDİ BİR DÜŞÜŞ VAR”
Yoksullaşma ekonomik sosyal krizler aynı zamanda insanların ruh sağlığını daha fazla etkiliyor ancak insanların bir taraftan psikolojik danışmana gereksinimi artarken bir taraftan ekonomik krizin getirdiği yoksullaşma ile birlikte hizmete erişmede önemli sorunların yaşandığını aktaran Ülgen, “Vatandaşlar ihtiyaç duyduğu hizmete ulaşamıyor bu anlamda danışan sayısı etkileniyor, randevu iptali gibi durumlar bu dönem çok fazla olabiliyor. Ekonomik krizle birlikte gelir durumunda ciddi bir düşüş olduğu için öncelikle danışma hizmetinden feragat etme buradan kısıtlama gibi sorunlar olabiliyor ya da özellikle beyaz yakalılarda işsizlik bu dönem arttığı için onlarında randevu iptalleri olabiliyor. Hatta bu dönemde seans ücretlerinde indirim talebi ve pazarlıkla da karşılaşabiliyoruz” ifadelerini kullandı.

“KRİZ DÖNEMLERİNDE DAHA ÖFKELİ OLUYORUZ”
Krizin bütün ilişkileri etkilediğini vurgulayan Ülgen,”Bireylerin stres düzeyinde önemli bir etki oluyor. Toplum ekonomik kriz dönemlerinde hem toplum hem birey olarak daha gergin, öfkeli sinirli oluyoruz. Bu bireysel, aile ve toplumsal ilişkilere yansıyor. Geleceğe ilişkin güven ve umudun azalması da insanların ruhsal durumunu da olumsuz etkiliyor. İnsanlar geleceğe umutla bakmadığı zaman daha karamsar oluyor. İnsanların günlük yaşamda kavga etmesi birbiriyle olan çatışmasını görebiliyoruz” şeklinde konuştu.

“TOPLUMSAL MUTABAKAT GEREKLİ”
“Kriz dönemlerinde toplumsal çalkantılar artar ve toplumsal gerilimler artar” diyen Ülgen, “Kriz sadece insanların ekonomik olarak yoksullaşması değil sosyal olarak da sorunlarının arttığı bir dönem oluyor.  Özellikle işsizliğin artması, ani iflaslar, yoksullaşma ve birçok hizmete erişmede sorunlarla birlikte intihar vakaların arttığını görüyoruz. Toplumsal olaylar, şiddet bu dönemde daha yoğun oluyor. Bu bağlamda krizin insanlar üzerindeki etkisi oldukça derin. Burada önemli olan kriz karşısında yaratılması gereken toplumsal mutabakattır. Bu mutabakatta krizin aşılması konusunda topluma güven verilmesi gerekiyor. Bugün gördüğümüz tablo, kriz çözme konusunda ortak akılı işletme yerine daha çatışmacı, daha siyasal anlamda krizi derinleştiren ve çatışmayı körükleyen yaklaşım tablosudur.

“TEMEL GÖREV İKTİDARIN”
Siyasal iktidarın krizi kabullenip topluma güven vermesi gerekirken krizin reddedilmesi, sürekli ekonomik olarak günlük yaşamla örtüşmeyen yaklaşımlar sunulması, ekonominin iyi gittiği yönündeki inkârlar da toplumda güveni azaltan yaklaşımlarda toplum yoksullaşırken bir grubun sürekli zenginleşmesi, şatafatın artması toplumda öfkeyi de artırıyor. Bu dönemin önemli duygularından karamsarlık umutsuzluk olduğu gibi kaygı, öfke, bireysel ve toplumsal stresin arttığı süreç oluyor. Temel görev iktidara düşüyor. İktidar toplumsal mutabakatı yaratıp öncelikle sorunu doğru saptayıp gerilimi azaltan ortak paydaya yönelik tavır sergilemeli.

“GELECEĞE YÖNELİK UMUDU BESLEYEN POLİTİKALARA İHTİYAÇ VAR”
Kriz dönemleri toplumsal alt üst oluşların da yoğun yaşandığı bir süreçtir. Toplumda ötekinin dışlandığını görüyoruz. Bugün mültecilere yönelik nefret söylemlerini bundan bağımsız göremeyiz. İşsizliğin, yoksulluğun, kiraların artması gibi durumlar bu ülkedeki yanlış politakalardan kaynaklanmıyormuş gibi yanlış yönlendirme, hedef göstermelerle mültecilere veya başka bir gruba yüklenebiliyor.  Çatışmalar kriz dönemlerinde var olan krizi perdelemek için siyasal aktörler tarafından kullanılan argümanlardır. Şu anda zaten sosyal ve psikolojik olarak toplumda çöküş yaşıyoruz. Madde kullanımının artmasından tutun da aile ve sosyal ilişkilerdeki gerilimler bundan bağımsız değil. Kriz derinleştikçe umutsuzluk, karamsarlık yoğunlaşır. Önemli olan alternatifler üretmektir. Toplumun geleceğe yönelik umudunu besleyebilecek sosyal, siyasal politikalara gereksinim vardır. Bunlar ortaya konulabilirse bu kriz fırsata çevrilebilir. Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve demokratik olarak daha iyi bir noktaya gelmesi anlamında bir sürecin örgütleyicisi olabilir” diyerek sözlerini noktaladı.

“YARI YARIYA DÜŞTÜ”
Sektörde henüz 4 yıllık psikolog olan Murat Özdemir ise yapılması gereken zamlardan daha düşük oranda zam yaptıklarını belirterek şöyle konuştu:

“Kriz birçok kişi gibi beni de olumsuz yönde etkiledi. Kriz öncesi işlerimiz daha açıktı, kriz sonrası birçok alanda işlerde kapanma meydana geldi. Kriz sürecinde evde kaldığımız süre çalıştığımız süreden daha fazla olduğu için ekonomik anlamda negatif etkileri daha net bir şekilde görmüş olduk.

Danışan sayısında hem yazın etkisi hem de ekonomik krizin etkisiyle ciddi oranda azalma meydana geldi. Normalde her yıl yazın etkisiyle danışan sayısında azalma olmasını bekleriz ancak bu yıl hem ekonomik kriz hem de işsizliğin artmasından kaynaklı olarak danışan sayısı yarı yarıya düştü. Konuştuğum çoğu meslektaşım da aynı sorundan muzdarip olduklarını ve işlerinin düştüğünü söyledi.

“TOPLUMA FAYDALI OLMAYA ÇALIŞIYORUZ”
Tabii ki bu yönde talepler geldi ve gelmeye de devam ediyor. Danışanlar hem kendi ruh sağlıklarını koruyabilmek adına çaba gösterirken hem de ekonomik krizle mücadele ettiklerinden zorluk yaşıyorlar. Bu noktada fiyatları olabilecek en düşük miktarda tutmaya çalışmış olsak da bazen ona rağmen yeterli gelmediği oldu. Bu doğrultuda indirime gitmek zorunda kaldığımız anlar da oldu. Buna ek olarak temmuz ayında zam yaparken normalde yapmamız gereken orandan daha düşük zamlar yaparak danışan devamlılığını sağlamaya ve topluma faydalı olmaya çalışmaya devam ediyoruz.

“LÜKS HALİNE GELDİ”
Bu süreçte işten çıkarmalar, paranın hiçbir şeye yetmemesi ya da maaşların geç yatması danışanlarımın yaşadığı en büyük problemler arasında. Çoğu danışan evini geçindirmekte zorlandığını ve bu süreçte terapi sürecini istemeye istemeye bırakmak zorunda kaldığından bahsediyor. Kazanılan paranın temel ihtiyaçlara dahi zor yetmesi durumundan kaynaklı olarak psikoloğa gitmek de aslında temel ihtiyaç olduğu halde danışanlar için lüks haline gelerek yavaş yavaş terapi sürecinden uzaklaşabiliyorlar. Evi zar zor geçindirme sorunu yaşayan danışanlarsa terapiye para ayıramadıklarından bahsediyorlar.

“BEN DE ZORLANDIM”
Psikolojik olarak benim de zorlandığım günler oldu. Özellikle Temmuz ayında maddi olarak daha az kazanmanın etkisi daha zorlayıcı bir sürecin geçmesine sebep oldu. Psikolojik olarak yer yer zorlandığım günler olmuş olsa da destek almaya ihtiyaç duyacağım kadar derin bir etkisi olmadı. Zorlandığım günlerde hem sosyal çevremin enerjisi hem de hobilerimin beni rahatlatması toplayıcı ve psikolojik açıdan sağlamlaştırıcı oldu.

“KAYGI ÖN PLANA ÇIKIYOR”
Krizlere toplumsal bakış açısıyla bakıldığında genelde toplumlarda negatif etkileri olmaktadır. Tabii ki süreçten etkilenmeyenler de olacaktır ancak biz etkilenen kesim üzerinden konuşacak olursak özellikle hafif düzey depresyon ve kaygı bozukluklarının artmasından bahsedebiliriz. Ekonomik çöküş döneminde çoğu kişi hayattan keyif almak için yaptığı şeyleri azalttı. Bu azalmaların sonucunda kişilerin hayattan aldığı doyumlar düşmekte ve depresif duygudurum öne çıkmaktadır. Bu durumun uzun süreli olması durumunda da kişiler de depresyon görülme ihtimali artmaktadır. Kaygı kısmına gelecek olursak insanların çalıştığı işler, gelecek kaygısı, maaşın yetmemesi ve genel olarak yaşadıkları belirsizlikler onları strese sokmakta bunun sonucunda da kaygı öne plana çıkmaktadır.  

“DAHA DA DERİNLEŞECEKTİR”
Haberlere baktığımızda çevremizi gözlemlediğimizde yetişkin insanlar zaten bu krizi yoğun hissederken bir umut ışığı beklemektedir ancak bu umut ışığını uzun süre görememeleri durumunda hissettikleri çoğu olumsuz duygu daha da derinleşecektir. Öfke, üzüntü ve umutsuzluk gibi duyguların yoğunlaşmasının tabii ki ciddi sonuçları olacaktır. Buna ek olarak daha küçük yaştaki insanlara baktığımızda onların da geleceğe dair umutsuz olması ön plana çıkmaktadır. Bu kadar umutsuzlukla büyüyen bir nesil böyle devam ederse bir noktadan sonra kalan son umut ışığında kaybedecek tamamen beklentisini yitirmiş bir nesil olacaktır”

Krizin yarattığı etkileri bir de Psikiyatr Didem Sücüllüoğlu’ndan dinliyoruz:

“Ekonomik krizlerin toplum üzerinde temel etkisi gelirin azalması, giderin artması, işsizlik ve dolayısıyla yaşam standartlarının düşmesi, sosyal sınıflar arasında gelir eşitsizliğinin ve yoksulluğun artışıdır. İşsizlik ve yoksulluğun ise toplum ruh sağlığını olumsuz etkilediği; stres yönetiminde zorlanma, umutsuzluk, özsaygıda azalma, kaygı bozukları, depresyon ve intihar davranışıyla ilişkili olduğu bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Buradan yola çıkarak, ekonomik krizlerde ruh sağlığı hizmetlerine ihtiyacın arttığını söyleyebiliriz.

“İHTİYACI KARŞILAMIYOR”
Biliyoruz ki kamu hastanelerinde psikiyatri poliklinikleri hem muayene sürelerinin kısa olması hem de başvuran hasta sayısının fazla olması nedeniyle ihtiyacı karşılayamamaktadır. Ayrıca yoğunluk ve hasta için ayrılan sürenin kısa olması psikoterapi yapılmasını mümkün kılmamaktadır. Özellikle ruhsal sorunları için psikoterapi ihtiyacı olan bireyler özel sağlık kuruluşlarına ya da özel muayenehanelere başvurmaktadır.  Ancak ekonomik kriz maalesef özel ruh sağlığı hizmetlerine ulaşımı kısıtlamaktadır.

LÜKS HALİNE GELDİ
Ekonomik krizle birlikte artan enflasyonun, kağıttan mürekkebe, sudan çaya, elektrikten internete, SGK primlerinden muhasebe ücretlerine her alanda ciddi bir artış oluşturması biz özel muayenehanede çalışan hekimlerinin giderlerine yansımaktadır. Bu açıdan gelir gider dengesini sağlayabilmek adına muayene ücretlerinin artması kaçınılmazdır. Zaten bu alanda hem hastalarımızı hem hekimleri koruyacak şekilde asgari muayene ücretleri, meslek odamız olan Tabip Odası tarafından belirlenmekte ve illere göre değişiklik göstermektedir. En asgari düzeyde zam yapılsa da zaten ekonomik krizle mücadele eden insanların bu ücretleri vermekte zorlandığını, özellikle ruhsal  bozukluk oluştuğunda ya da sorunlar çok şiddetlendiğinde başvurduğunu söyleyebilirim. Bu durum ise hem tedaviye geç kalınmasına hem de kişinin hayatının pek çok alanında sorun yaşamasına neden oluyor. Maalesef ülkemizde psikoterapi hizmeti bir lüks haline gelmiş oluyor”

 
FETÖ'nün gaybubet evine baskın
 
İşe devamsızlıkta tazminata dikkat!
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
'Koronavirüs bilinç bulanıklığı ve bunamayla bağlantılı'
COVID-19'a dair yayımlanan bir araştırma, hastalığın 2 yıla kadar bilinç ...
Şikayetlerde patlama... Son 10 günde büyük artış!
Sindirim sisteminin enfeksiyon veya iltihaplanmasıyla tetiklenen akut ...
Küresel maymun çiçeği vakaları yüzde 20 arttı!
Son dakika.. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), haftalık küresel maymun çiçeği ...
 
KOAH hastası 138 kez Kovid-19 testi yaptırdı
Samsun'da 138 kez yeni tip koronavirüs (Kovid-19) testi olan KOAH hastası ...
İzmir Tabip Odası yönetmeliği değerlendirdi... 'Ayrımcı bir yaklaşım!'
Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan Ek Ödeme Yönetmeliği ile ilgili ...
'Aile diş hekimliği' uygulaması başlıyor
Sağlık Bakanlığınca koruyucu ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin genişletilmesi ...
 
'Çiçek aşısı, maymun çiçeğine karşı koruyor'
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ...
Bilim Kurulu üyesinden 'eylül' uyarısı!
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Turan, ...
Kaza sonrası dili lâl olmuştu... 8 ay sonra mucize!
Manisa'da yılbaşında geçirdiği trafik kazası sonrası 2 beyin ameliyatı ...
 
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Siperdeki foto nasıl canlandı?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bodrum’un Gayıkları
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva