HABERLER>EKONOMİ
17 Kasım 2020 Salı - 09:12

FOLKART Yönetim Kurulu Başkanı Sancak: Deprem değil çürük bina öldürüyor

İzmir’i acı içinde bırakan İzmir Depremi’nden sonra, İzmir’in en önemli konut projelerine imzasını atan FOLKART’ın Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak ile sancılı süreci konuştuk. Sancak, yıkımları değerlendirirken, “Binalar sağlamsa, deprem öldürmez.” dedi.

FOLKART Yönetim Kurulu Başkanı Sancak: Deprem değil çürük bina öldürüyor

Ozan EKİZ/EGEDESONSÖZ- İzmir Depremi sonrasında, ne yazık ki tamamen çöken; çok sayıda insanımızın enkaz altında kaldığı, şehirde depremin en acı sembolü haline gelen Rıza Bey apartmanının tam karşısında, Bayraklı’nın yüksek yapıları yer alıyor.

Bu yüksek yapıların ilklerinden biri de, Folkart Towers adındaki ikiz kuleler. Deprem sonrası, hem yıkılan binaların konumunu, hem de İzmir’de yüksek yapılara karşı yaklaşımları değerlendirmek üzere, Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak ile konuştuk.

-Sayın Mesut Sancak depremle ilgili ilk izlenimizi aktarır mısınız?

-Elbette yaşadıklarımız çok üzücü. Hepimiz bu süreçten çok derinden etkilendik.

Öncelikle depremde hayatını kaybeden hemşehrilerimize, Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm İzmir’e başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. İzmir bu zor günleri, Türkiye’ye örnek olacak şekilde, el ele, dayanışma içinde atlatacaktır; bundan eminim, hepimiz eminiz zaten. Bunun somut örneğini de, bu süreçte herkes gördü. Alkışlanacak bir dayanışma tablosu var şehrimizde. İzmirliler çok duyarlı ve çok güzel yürekli insanlar.

-Türkiye’de konuşulan, çok öne çıkan bir yapı şirketinin yönetim kurulu başkanı, kimliğinizle ne dersiniz? Sizce bunca uyarıya rağmen, nedeni nedir bu yıkımların?

-Şurası bir gerçek; hem risk yönetimi, hem kentsel dönüşüm, hem yönetmeliklere uygun binaların yapılması ve denetlenmesi açısından; Türkiye’mizde merkezi ve yerel yönetimlerimizle birlikte, önümüzde belki de koşarak yürümemiz gereken çok ciddi bir yol var. Hep söylenen, özellikle son yıllarda gündemimizden hiç düşmeyen hakiki bir söylem var. ‘Deprem öldürmez, bina öldürür’ diyoruz sık sık. Sade bir cümle, ama bütün gerçeği dile getiriyor. Bakın İzmir’de yıkılan binalara, hepsi ciddi ihmallerin ürünü. İnsanlara bina yerine onları ölüme uğurlayacak yapılar yapmışlar.

Sonuçta bu binaların bir kısmı dönemin yönetmeliklerine göre yapılmış.

Bir kısmında ise ne yazık ki kolonların kesildiği, deniz kumu kullanıldığı gibi iddialar bulunuyor. Bunlar ilerleyen süreçte daha net ortaya çıkacaktır.

Türkiye’de aslında yenilenen deprem yönetmeliği, son haliyle dünyanın birçok ülkesinden daha ilerde bir konumda. Yani bina yapacaklar bu yönetmeliğe uyduktan sonra, yıkım ile karşılaşılmaz. Bakın Japonya'ya, yeri geldiğinde 9 şiddetinde depremlerle sarsılıyor. Ama buna rağmen, binalarda temel olarak yaşamsal bir hasarla karşılaşılmıyor.

-Yine İzmir’de de yıkılan sizin söylediğiniz bu tür riskli yapılar mı oldu?

-Evet yıkılan binaların hepsi riskli ve güncel yönetmeliklere uygun olmayan yapılar. Bakın bu konuda, bizlerin yani yapı sektörünün önde gelen kuruluşlarının temsilcilerinin, sadece bir deneyim aktarıcısı olarak, gözlemleri elbette önemli. Ama en önemlisi uzman kişi ve kuruluşların, üniversitelerin görüşleri. Bu alanda çok emek vermiş, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve bilim insanları var. Biliyorsunuz son olarak Dokuz Eylül Üniversitesi 20’ye yakın bilim insanın katkıda bulunduğu bir deprem inceleme raporu yayımladı. O raporda önemli tespitler yer aldı.  

-Sizin gözünüzle öne çıkan tespitler neler? 

-Genel bir değerlendirme yapayım. İzmir’de çok değerli bir kurum var. Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM).

DAUM’un Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir depremde gelişen yapısal hasarların engellenebilir olduğunu ve felaketin öncelikle yapısal kusurlardan kaynaklandığını açıkladı. Sözbilir, normal koşullarda Bayraklı İlçesinin etkilenme derecesinin bu şekilde olmaması gerektiğini vurguladı. Hasan Hoca hasarın da, çoğunlukla 1999 öncesiyapılan binalarda olduğunu belirtti.

-Bayraklı’daki binalar sizce bu nedenle mi bu kadar etkilendi?

-Aslında bu soruyu da, DAUM Müdürü Prof. Dr. Hasan Özbilir’in tespitleriyle yanıtlamak gerekir. Özbilir’in de vurguladığı gibi; binaların depreme dayanıklı olmasında; malzeme kalitesi, taşıyıcı sistem, projeye uygun yapılıp yapılmaması, deprem bölgesinde yer alması ve zeminin özellikleri çok önemli. Dokuz Eylül Üniversitesi, Bayraklı’da yıkılan binalarda yaptığı incelemede, perde sistemlerinin tamamen eksik olduğunu saptamış. İnceleme sonuçlarında özellikle ‘kolonların yetersiz’ olduğu görülmüş. Ağır hasarların ve yıkılmaların nedeninin; zayıf malzeme kullanımı, betonun kalitesizliği, donatıların doğru yerleştirilmemesi, yapısal düzensizlikler olduğu çok net belirtiliyor. Özellikle yapım aşamasında kolonların kısaltıldığı görülmüş. Elbette bu durum, binalarda ani göçmelere neden oluyor. İncelemede, bilinçsiz tadilat nedeniyle, bölme duvarlarının zemin kattan kaldırılmasının da, yıkımların nedenlerinden birini oluşturduğu belirtilmiş. Yani aslında öldüren deprem değil, yine kuralsız binalar. 

-İzmir’de yapı stoğu genel olarak ne durumda. Elde bir veri var mı?

-Biliyorsunuz zamanında çok konuşulmuştu. İzmir’de yapı stoğunun, yüzde 30’unun riskli olduğu, yetkili makamlar tarafından çok dile getirildi. Hem yerel yönetimler tarafından; hem de bakanlık, kamu kurumları ve yetkin sivil toplum örgütleri tarafından uyarılar yapıldı. İzmir’in yüksek deprem riski olan iller arasında olduğu, defalarca tekrarlanmıştı. Zaten bu nedenle İzmir’de hakiki bir kentsel dönüşüm, hayati ölçüde önem taşıyor. Kentleşme ve yapılaşma sürecinin, kesinlikle şehircilik kurallarına ve imar planlarına, çok uygun bir şekilde gelişmesi gerekiyor. Bu nedenle de uzmanların çoğu, İzmir Deprem Master Planı’nın da yenilenmesi gerektiğini vurguluyor. Yani il genelinde mutlaka risk grubunda yer alan yapılar tek tek belirlenmeli, bir plan ve doğru bir kentsel dönüşüm anlayışı ile önlem alınmalı.

-Sizin yaptığınız yapılarda deprem sırasında hiç sorun yaşandı mı?

Örneğin Folkart Towers depremi nasıl karşıladı?

-İsterseniz önce Folkart Towers üzerinde durayım. Bir çizik bile olmadı.

Maalesef çok sayıda şehirde ve İzmir’de yüksek yapılara karşı bir önyargı var. Bu doğaldır. Biz bu tabloyu hoşgörüyle, sevgiyle karşılıyoruz. Çünkü gökdelenler, sosyolojik olarak ‘eşitlik’ duygusunu etkiliyor. Dünyada şehirler gökdelenlerle tanıştıkları ilk dönemlerde, bu tür tepkilerle karşılaşılıyor. Ama yüksek yapılar da, günümüz dünyasının vazgeçilmez bir gerçeği. Bayraklı özellikle bu açıdan, bölge olarak eleştiriliyor. Ama bu yaklaşım da çok yanlış. Bu yapıları yapmak için, Bayraklı’yı biz seçmedik ki. Yıllar önce bu şehri yönetenler, rahmetli Büyükşehir Belediye Başkanı, çok kıymetli Ahmet Piriştina öncülüğünde, Bayraklı bölgesini gökdelen bölgesi olarak seçmiş. O dönem zemin dahil, bölgede birçok ciddi inceleme yapılmış. Hatta tamamen bir yarışma projesiyle, bu bölge şekillenmiş. Yani bizim kulelerimizin ve tüm yüksek yapıların bu bölgede bulunması bir tesadüf değil. Şehrimizin, şehri yönetenlerin tercihi. Ayrıca zeminin gerekleri tam olarak yerine getirildiği, tüm mühendislik hesapları, evrensel standartlarda doğru yapıldığı zaman; şu anda bilimin geldiği noktada, her zemine bina yapmak mümkün. Japonya bunun en güzel örneği.

-Evet bu durumu iyi analiz ettiniz.

Peki depremde yüksek yapılarda, örneğin sizde nelerle karşılaşıldı?

-Bakın az önce vurguladığım gibi bizde en ufacık bir sıkıntı yaşanmadı.

Diğer yüksek yapılarda da, bir sıkıntı olmadığını düşünüyorum. Ama herhalde Türk televizyonculuk tarihinde hiç yaşanmamış büyük bir yalanla karşılaştık. Çok çok üzüldük. Bu binalarda yaşayanlar çok üzüldü. Depremzedelerimizin derin acıları karşısında, saygımızdan, bunu hiç mesele yapmadık. Konuyu gündeme bile getirmedik. Bir televizyonda, ünlü bir jeofizik profesörü, sunucu-gazeteci arkadaşın bir sorusu üzerine, resmen adımızı vermeden kulelerin yerin altına doğru 1.5 metre battığını söyledi. Doğrusu yalanın böylesini de hiç görmemiştik. Bu kadar ötekileştirme, böylesi bir düşmanlık duygusu, bu ölçüde büyük bir yalanın karşısında, sadece şaşırdık. Ama inanın çok üzüldük. Bu örnek aşırı bilgi kirliliğinin, insanları nasıl yanılttığının bir göstergesi. Bir yandan da ironik… Böyle bir örnek bina, bir gökdelen 1.5 metre batmış ama o ünlü profesör, bu olayı zahmet edip gidip yerinde görmeyi bile düşünememiş. 

-Bu sorum özellikle kuleler için.

Hep konuya kendiniz açısından en iyi noktada yaklaşıyorsunuz. Yani Folkart Towers’ın sizce deprem açısından hiç mi eksiği yok?

-Ben de bu sorunuza çok açık yüreklilikle, ama hiç mütevazılığa kaçmadan cevap vereceğim. Evet çok çok iddialıyız, Folkart Towers’ın deprem açısından hiçbir eksiği kesinlikle yok. Zaten bu büyük depremde Folkart Towers hiçbir sorun yaşamadan çok önemli bir sınavdan başarıyla çıktı. Yüksek yapı olarak çok başarılı bir sınav verdi. Diğer yüksek yapılar da öyle. Gelin konuya geniş bir pencereden bizim dışımıza çıkarak bakalım. 1999’da büyük Marmara Depremi’nde dayanıksız yapılar nedeniyle binlerce yurttaşımız hayatını kaybedinceye kadar, kimin nasıl bina yaptığı önemsenip denetlenmiyordu. 1999’dan sonra İmar Yasası değiştirildi. Yeni yapılacak binaların depreme karşı dayanıklı olması için tedbirler alınmaya başlandı. Örneğin Ağustos 2001’de Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği çıktı.  2007’de yapılan revizyonla bağımsız yapı denetim firmaları kuruldu. Yeni binaların sağlam olması için önemli bir adım daha atılmış oldu. Örneğin Şehir Plancıları Odası’na göre İzmir’de 2000 yılından önce yapılmış binlerce dayanaksız yapı var. 

Alsancak, Güzelyalı, Hatay ve Karşıyaka gibi bölgelerdeki binalar da bu kapsama giriyor. Çünkü bu bölgeler üzerindeki binaların çok büyük bölümü 30-40 yaşın üzerinde. İzmir İnşaat Mühendisleri odası da olası bir İzmir depreminde Karşıyaka, Güzelyalı ve Alsancak‘ta bulunan bitişik yapıların ağır hasar göreceğini zaten öne sürüyordu. 31 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe giren “Kentsel Dönüşüm Yasası” olarak bilinen "Afet Riski  Altındaki  Alanların Dönüştürülmesi  Hakkında  Kanun"  ile  kentsel  dönüşümün  öncelikli  olarak  başlayacağı  5  il,  İstanbul,  İzmir,  Bursa,  Sakarya  ve  Kocaeli  olarak belirlendi. Bazı verilere göre, İzmir’de 1 milyon 100 bin bina var. Ve bunun  315 bini riskli bina kategorisinde bulunuyor. Sonuçta İzmir şu an kentsel dönüşümde, İstanbul’un arkasında, ikinci sırada yer alıyor.

-Peki siz bu 44 katlı kulelerde, nasıl bir zemin çalışması yapmıştınız?

- Biz bu alanda, yani kuleleri inşa etmeden önce, zemin çalışmasında Türkiye’nin ilklerini başardık. Folkart Towers’ın inşaat zemininde kullanılan derin temel ve iyileştirme yöntemleri, Türkiye’de bu alanda söz sahibi olan profesörler ve uzmanlar tarafından saptandı. Uygulamalar da, yine konusunda lider firmalar tarafından gerçekleştirildi. O-Cell, kazık ve baret testlerine taşıma kapasitelerinin belirlenmesi, konusunda tam bir dünya lideri olan Fugro Loadtest firması tarafından yapıldı. İlavetendünyadaki en etkili ‘yapı derin temelleri-zemin etkileşim analizi’ olarak bilinen yöntem; ülkemizde ilk kez uygulandı. Bu tamamen Türkiye’de bir ilkti. Bu projenin Geoteknik danışmanlığını ise Türkiye’de zemin ve temel konusunda en önde gelen isimlerden biri olan Prof. Dr. Sönmez Yıldırım üstlendi. Kazıklarda, zeminin tüm özellikleri test edilerek, yerin 62 metre altına kadar inildi. Zemine ciddi bir sermaye gömdük anlayacağınız. Hiç kolay olmadı. Sonra bizim yaptığımız tümü evrensel olan, dünyanın en ileri teknolojisini içeren bu yöntemler, Türkiye’de yeni deprem yönetmeliğinin standartlarını oluşturdu. 2010 yılında yapımına başladığımız yapı 2020 standartlarına uygun.

-Bu gelişmeler, bölgede sizden sonraki binaların yapımını etkiledi mi?

-Aslında olumlu yönde çok etkiledi. Çünkü bizden sonra yapılan kulelerde, bizim yaptığımız standartları istediler firmalardan. Yani, ‘yiğidi öldürün ama hakkını verin’, bu kuleler Türkiye’nin en güvenli yapılarıdır.  

Biz bu sürece çok çok ciddi emek verdik. Türkiye’ye örnek olduk açıkçası. Örneğin Statik projemiz Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünden Prof Dr. Bilge Siyahi ve ekibinin hazırladığı Deprem Yer Hareketleri ve Deprem Tehlike Analizleri doğrultusunda hazırlandı.

Bu konuda dünyamızın günümüzde geldiği en ileri nokta olan Time History Analysize (Zaman Tanım Aralığı) metodu uygulandı. Bu da Türkiye’nin ilklerinden biridir. Türkiye’deki bu tür yüksek yapıları projelendirebilecek birkaç statik firmadan biri olan Emir Mühendislik tarafından uygulandı. Depreme karşı uluslararası benzer büyüklükteki çok az projede uygulanan ileri mühendislik hesaplama yöntemlerinden yararlanılan bu projede, özel derin temel baret kazıkları ile temel sistemi oluşturuldu.

Yaptığımız bu tür testler ve analizler sonucunda bizim çekirdek perdelerimizin kalınlığının 60 cm olması gerektiği öngörüldü. Bu tespitlerin ardından projemiz için İngiltere’de rüzgar tüneli testi yaptırdık. Burada ortaya çıktı ki bizim Folkart Towers projemizde olası depremler tabi ki önemli, ancak bir diğer önemli unsur olarak rüzgar etkisi ortaya çıktı. Bölgemizdeki hakim rüzgarlar dikkate alındığında depremden bile daha etkili olarak rüzgar etkisinin olduğu görüldü. Rüzgar etkisi nedeniyle kalınlığının 60 cm olması gereken çekirdek perdelerimizin kalınlığını 80 cm çıkardık. Rüzgarlardaki salınım yani binanın hareketin kontrol altına almış olduk. Kısaca sürekli güvenli tarafta durduk.

-Sizin binalarınızın amortisörü olduğunu söylemiştiniz bir sohbette biz gazetecilere; şaka mıydı, gerçekliği var mı bu söylediğinizin?

-Kesinlikle şaka değil. Belki bunları anlatmamış ya da eksik anlatmış olmamız bir eksiklik. Çünkü bu konu, şakası yapılacak bir konu değil açıkçası.

Bizim kulelerimizin belli bölgelerinde, depremde ve rüzgarda salınımları dengeleyen, uzayıp kısalabilen sismik dengeleyici, adeta amortisör görevi gören özel kiriş elemanları kullanıldı.Bu sistemin adı: Outrigger.

Gidin bu işi bilenlere, örneğin dünya çapında uzman bilim insanları Prof. Dr. Nuray Aydınoğlu, Dr. Şeref Polat hocaya ya da benzerlerine sorun. Outrigger adlı bu sistem Türkiye’de ve hatta Avrupa’da ilk kez bu binalarda uygulandı. Şakası bir yana bu anlamda binalarımızın amortisörleri olduğu doğrudur.

Bizim sektöre getirdiğimiz yenilikler bununla kalmıyor.

Folkart Towers İzmir’de inşaat sektörüne birçok yenilik getirdi. İnşaatta uygulanan yeniliklerin bazıları, İzmir’de değil Türkiye’de ve Avrupa’da bile ilk olma özelliğini taşıdı. İlaveten Folkart Towers inşaatında yüksek yapılardaki betonarme çekirdek ve perdelerin imal edilirken, çok hızlı ve hatasız bir şekilde bir üst kata otomatik olarak tırmanabilmesini sağlayan, Hidrolik Tırmanır Kalıp sistemini kullandık. Klasik yöntemle bir katın tamamlanması 10-15 gün sürerken, bu sistem sayesinde Folkart Towers’da bir kat yaklaşık 5.5 günde tamamlandı ve bu sayede imalatlar tamamen sıfır hata ile gerçekleşti. Folkart Towers’ta pek çok sayıda ‘ilk’ hayata geçti.   

-Evet anlattıklarınız gerçekten dikkat çekici, ama bu arada Bornova Folkart Life ve Folkart Time’de sorunlar yaşandığı öne sürüldü.

Hatta sosyal medyada bazı görüntüler dolaştı.

-Maalesef bize ait olmayan görüntüler Folkart’a aitmiş gibi dolaştırıldı.

Bakın kime ait olduğunu da, özellikle söylemiyorum. Böyle bir kötü niyetimiz yok. Bu tablo da bizi çok üzdü. Sosyal medya bazen çok kirlenebiliyor. Doğrusu bu kadarını beklemiyorduk. Büyük haksızlık yapıldı. Bu durumun şirketimizin itibarını zedelemek amacıyla birileri tarafından özellikle hayata geçirildiğinin farkındayız. Üzücü ama Türkiye böyle, atasözümüz bile var:

‘Meyve veren ağaç taşlanır.’ Ne oldu işte, geçti gitti. Şunu unutmamak gerekli. Gerçekler er ya da geç ortaya çıkar. Doğrunun kalesi hiçbir zaman yıkılmaz.

Bayraklı ve Bornova’da bulunan Folkart Towers, Folkart Time, Folkart Life Bornova ve Folkart Incity projelerimiz için, öncelikle kendi ekibimiz bir inceleme yaptı. Ardından üniversitelerden gelen uzmanlar projelerimizi inceledi. Son olarak da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın oluşturduğu ve ilimizi sokak sokak, bina bina gezen ekipler projelerimizde detaylı incelemeler yaptı. İncelemeler sonucunda projelerimizde yapısal yani hasarlı herhangi bir sorun tespit edilemedi. Projelerimiz hasarsız raporu aldı.

Elbette sorduğunuz diğer bu iki projemizde, bu tür bir depremde uzmanların çok normal olarak karşıladıkları, ‘sıva çatlağı ve benzeri dekoratif, çok hafif olarak nitelenen hasarlar’ ile karşılaştık. Bu konuda da samimiyiz. Baktık ki müşterilerimizin çoğu, DASK ödemelerini de atlamışlar. Biz de sadece müşterilerimizle dayanışmak amacıyla, evlerinde oluşan sıva çatlağı ve benzeri dekoratif hasarların tümünü, kendi ekiplerimizle gidermeyi ve bu nedenlerden oluşan tüm masrafları karşılamayı onlara önerdik. Hepsi inanın çok memnun oldu. Hepsi elden geçiyor, bir hafta içinde bu hasarları giderilmiş olacak. Soruyorum size Türkiye’de kaç şirket bizim bu yaptığımızı yapar. Üstelik doğal olarak ciddi bir maliyet. Ama biz bunu gönüllü bir şekilde yapıyoruz.

-Siz depremzedelere yönelik de yardımlarda bulundunuz değil mi, dayanışma adına?

-Evet gönüllü bir şekilde, yürekten gelen bir sevgiyle bulunduk.

Bizim aslında grup olarak ruhumuzda bulunan, ruhumuza işlemiş bir durum bu. Biz her sene sessiz sedasız bu tür yardımları yapıyoruz. Ve genelde bunu hiç duyurmuyoruz. Hatta salgının başladığı ilk dönemde, hem İzmir’de, hem de tüm Türkiye’de başta sağlık çalışanlarına sağlık paketleri dağıtımı, erzak paketleri dağıtımı ve benzer yardımlar olmak üzere 10 milyon TL’nin üzerinde bir rakam harcadık. Ve SAYA Grup olarak,bunu duyurmak için çaba harcamadık. Bu konuda mütevazı bir teşekkür, iyi dilekler, hayır-dua almak, bize her zaman yetmiştir. Bizim grubumuz, hakikatten özellikle vurguluyorum; gönlü zengin, vermeyi bilen, bunu da üslubuna ve Türkiye’nin adabına göre yapabilen iyi ortaklardan, iyi insanlardan oluşuyor. Dikkat edin çalışanlarımızda da, bunun izlerini görürsünüz. Biz bu deprem sırasında da bu konudaki samimi duruşumuzu içtenlikle gösterdik. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ve İzmir İş dünyasının ayrı ayrı açtığı kampanyalara hemen katılarak 5 milyon TL’lik bir bütçe ayırıp, duygumuzu, sevgimizi, dayanışmamızı gösterdik. Bazı arkadaşlarımız bizi içtenlikle, sahici yerden takdir ettiler. Bazı dostlar ise hem takdir eder gibi yaptılar, hem de bunu açıklıyor olmamızı bir eleştiri unsuru olarak değerlendirmek istediler. Bu da çok eksik bir yaklaşım. Biz bugüne kadar binlerce insana gönülden destek olup, sesini hiç çıkarmamış ve bu durumu hiçbir zaman bir prestij edinme aracı olarak görmemişiz. Şimdi farklı bir tutumda bulunmamızın nedeni, özellikle bu alanlara uzak duran kişi ve kuruluşları da, deprem gibi dayanışma gerektiren çok hassas konuda teşvik etmektir. Çünkü belki de bu toplanan paralar da yetmeyecek yaraları sarmaya. Bu nedenle elimizi taşın altına koymayı öğrenmemiz gerekli. Başkalarına da örnek olabilmek için açıkladık yardımlarımızı. Ama bu konudaki söylemleri bile tümüyle alıp, hiç sorun etmeden, kimseye sitemde bulunmadan gönlümüze yerleştirdik. 

-Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

-Çok teşekkür ediyorum, bize zaman ayırdığınız için.

Biliyorsunuz İzmir Depremi bir ilk değil, çok yakın tarihlerde üzücü deprem süreçleri yaşadık. Hele ki 17 Ağustos depreminde, maalesef resmi raporlara göre 17.480 ölüm gerçekleşti, binlerce insan yaralandı. Tam 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar gördü. Sonrasında da özellikle yakın dönemde birçok depreme hep birlikte tanık olduk. Şu an yaşadığımız acı ve yıkımın tekrar yaşanmaması için, doğa bizi çok önceden ciddi olarak uyarmıştı. Ama işte yine hep birlikte yaşadık. Bir kez daha gördük ki, deprem değil, öldüren binalardır. Binalar yaşatırsa, deprem öldürmez. Bu bir gerçek. Buna göre hareket etmeliyiz. Deprem öldürmüyor. Çürük ve riskli binalar öldürüyor. İnsan canı çok kıymetli. İzmir’in geleceğini de bu bakış açısıyla, hep birlikte, özenle, dayanışma içinde, kurallara titizlikle uyarak şekillendirmeliyiz. Tekrar teşekkür ediyorum. Güzel İzmir’imize çok büyük geçmiş olsun.

-Ben teşekkür ederim.

 
Buca Belediyesi’nden korona görülen apartmanlara müdahale
 
Karabağlar'da hummalı çalışma: Kibar Pazar Yeri'nde sona gelindi
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
narlıdere 17 Kasım 2020 Salı 18:05

CHP li başkan neden yolu açmıyor.Çevre Bakanlığı niçin göz yumuyor. Nerde adalet nerede kanun önünde eşitlik . bir çiti kaldıramayan belediye ve devlet

Yorumu oyla      4      3  
metin 17 Kasım 2020 Salı 09:59

Sayın Sancak narlıdere Folkart da o kadar imar kaçağı vardı affa girdiniz. Hala kamu alanları tellerle çevrili kendi mülkünüz gibi kullanıyorsunuz. Basket ve Tenis kortu dahil. Turizm teşvikli yerleri konuta çevirdiniz.Size nasıl güveniriz.

Yorumu oyla      8      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Resmen yayımlandı: Vergi borcuna 18 taksit imkanı!
Milyonlarca kişinin beklediği vergi ve cezalara yapılandırma getiren düzenleme ...
Emniyet ve jandarma raporu: Ava giden avlanıyor!
Dolandırıcıların tuzağına düşen vatandaşların çok para kazanma düşüncesiyle ...
Pazarın en pahalısı... Karnabahar cep yakıyor!
Kış sebzeleri ve meyve fiyatları aldı, başını yürüdü. Pek çok kimsenin ...
 
Genelge sonrası İzmir'in sanayi sitelerinde erken iş başı!
İzmir'de, sanayi sitelerinde mesai saatlerinin 07.00'de başlayıp 16.00'da ...
Torbalı'da dükkanı yıkılan esnafa destek
6.9 şiddetindeki depremde ağır hasar gören Torbalı Belediyesi’nin hizmet ...
Yeni haftada gözler Merkez Bankası'nda
Küresel piyasalarda yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısına ilişkin olumlu ...
 
Dikili yatırımcıları bekliyor
İzmir'in Dikili ilçesinde jeotermal enerji kaynakları ile ısıtılan, iyi ...
Kritik etap yola çıkıyor... İzmir'i Antalya'ya bağlayacak!
İzmir'i Antalya'ya bağlayacak otoyol güzergahının ikinci adımı olan Aydın-Denizli ...
AB üçüncü çeyrekte yüzde 11,6 büyüdü
Avrupa Birliği (AB) ekonomisi, bu yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe ...
 
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Aydınlanmanın alacakaranlığında
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çöl tozu meselesi: Yararlı mı, zararlı mı?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Cumhuriyet'i ve Atatürk’ü anlamak
Kemal ARI
Kemal ARI
İstediklerimiz ve sorumluluklarımız
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
O gün bugündür!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva