Deprem, sel, kuraklık... CHP'li Karaca tarladaki kara tabloyu çizdi: Açlık kapıda!

Diren ÇELİK/ EGEDESONSÖZ- Tarımsal üretim ve hayvancılıkta son yıllarda meydana gelen düşüş ve buna bağlı fiyat artışları vatandaşların belini bükmeye devam ediyor. Bu yıl yaşanan kuraklığın yanında yoğun tarımsal üretim ve hayvancılık faaliyetinin olduğu bölgeleri vuran 6 Şubat depreminin de bu tabloyu daha olumsuz hale getirmesi bekleniyor. Egedesonsöz’e değerlendirmelerde bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, gıda krizinin önüne geçilebilmesi için hükümetin üreticiyi destekleyecek acil önlemler alması gerektiğine dikkat çekti.

DEPREMİN ETKİSİYLE ACİLİYET KAZANDI
CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, gıda krizinin depremin etkisiyle yeniden tartışılması gerektiğini vurgulayarak, “Küresel ısınma ve yarattığı iklim krizinin tarım ve hayvancılığa olan olumsuz etkileri uzun yıllardır gündemimizde olmasına rağmen insan eliyle insanlığın sürüklendiği noktada sorumluluk almayan yöneticiler, kriz yokmuşçasına ekosistemi mahveden tüketim odaklı politikalara devam ediyor. Covid-19 salgını ile oluşan tedarik zinciri ve üretimdeki aksamalar ne yazık ki etkisini yitirmeden Rusya-Ukrayna Savaş’ının patlak vermesi gıda krizini daha da derinleştirdi. Uzun süredir Türkiye’de dışa bağımlılık hat safhada, buna bağlı olarak da gıdaya ulaşımdaki engeller her geçen gün tırmandırılıyor. 6 Şubat depremleri sonrasında ise hem depremin etkilediği illerin tarım ve hayvancılık bakımından büyük önemi, bu bölgelerde gıdaya erişimin afet sonrası zorlaşması ile gıda krizinin depremin etkisiyle yeniden tartışılması aciliyet kazandı. Bizim yaklaşımımız; güvenli gıda ve temiz suyun bir ihtiyaçtan ziyade “insan hakkı” olmasından ileri geliyor” ifadelerini kullandı.

SEL FELAKETİ DE TEDARİK AĞINI OLUMSUZ ETKİLEDİ
Depremle birlikte üretimin durduğunu kaydeden Karaca, ”Depremle oluşan derin yarıklar, çöküntüler ve kaymalar elbette tarım arazileri üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Bunun yanısıra sulama kanalları ve borular da depremin ağır etkisiyle zarar gördü. Sayısını bile tam olarak tespit edemediğimiz binlerce hayvan telef oldu ve bölgede yaşamını yitiren üreticilerin tarım ve hayvan işletmelerindeki üretim tamamen durdu. Depremden etkilenen iller arasında yer alan Adana, Hatay, Gaziantep, Diyarbakır ve Şanlıurfa tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin üretiminde önemli bir yere sahip… Şanlıurfa’da deprem felaketinin ardından gerçekleşen sel de buradaki üretim ve tedarik ağını olumsuz etkiledi. Bu nedenle telef olan büyükbaş, küçükbaş, kanatlı hayvanlar ve arılar tespit edilip üreticinin zararı karşılanmalıdır ki bu bölgeden dışarıya göçü de durdurabilelim. Bir tarım ülkesi olan Türkiye’yi AK Parti’nin ithalata dayalı politikalarıyla yok olan tarım ve hayvancılık sektörünün daha fazla kayıp vermesini durdurabilelim” şeklinde konuştu.

NÜFUS YOĞUNLUĞU AÇISINDAN OLUMSUZ SONUÇLANACAK
Depremin ardından yoğun göç dalgasının yaşandığını vurgulayan Karaca, “Tarım ve hayvancılık gibi faaliyetler şehirlerin daha çok kırsal bölgelerinde gerçekleştiriliyor. Bu bölgelerden normal koşullar altında bile şehir merkezlerine göç etme, tarım ve hayvancılık faaliyetlerini terk etme gibi durumlar söz konusuyken depremden sonra bu etki katlanan bir iç göç dalgası olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum hem şehirlerdeki nüfus yoğunluğu açısından olumsuz sonuçlanacağı gibi kırsal bölgelerde tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yürütülmemesi bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretimi üzerinde de olumsuz etkiler yaratıyor. Bunun sonucunda üretim düşerken gıda fiyatlarında artış yaşanması öngörebildiğimiz en temel olgulardan… 2020 yılından bu yana süregelen gıda krizi ve enflasyonu bu etkiyle durdurulması zor etkileri beraberinde getirecektir. Geçtiğimiz günlerde, Antakya Ziraat Odası Başkanı Mehmet Muzaffer Okay bölgeye nakdi desteğin henüz ulaşmadığı ve çiftçinin gübre alabilmesi, evinin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi; hayvancılık yapanlar için hayvan yemi alabilmesi bu nakdi desteğe bağlı olduğunu bildirdi. Bu nedenle bölgeye gerçekleşecek özellikle nakdi yardımlar kısa vadede oluşabilecek zararın bir kısmının giderilmesinde önemli rol oynayacaktır” dedi.

GÜVENLİ GIDAYA ERİŞİM İNSAN HAKKIDIR
Kaldırılan enkazların çevreye ve insana verdiği zararlar ile ilgili uyarılarda bulunan Karaca, “Deprem sonrası arama kurtarma çalışmalarının da sona erdiği, enkaz kaldırma çalışmalarının başladı. Dikkat edilmesi gereken önemli bir husus var ki o da enkazlarla birlikte zararlı atıkların yeraltı ve üstü kaynaklara karışarak tarıma ve insan sağlığına zarar vermesi… Güvenli gıda ve temiz suya erişim bir insan hakkıdır ve yanlış uygulamalar bu hakkın ihlaline sebep oluyor. Deprem sonrasında susuz, elektriksiz, ısınma, barınma, beslenme imkânlarından, en temel yaşamsal ihtiyaçlardan yoksun kalan bölge halkının yaşadığı bu erişim engellerinin sorumluları daha fazla hasara fırsat vermeden üretimi teşvik etmeli, beton sevdasıyla konut yapacağız diyerek tarım alanlarını, meraları, ormanları yapılaşmaya açmayı aklının köşesinden dahi geçirmemeli” diye konuştu.

GIDA KRİZİ EN TEMEL PROBLEM
Üreticilerin büyük bedeller ödediğini aktaran Karaca, “Uzmanlar sık sık bu yıl ciddi bir kuraklığın da bizi beklediği bilgisini veriyor. Barajlar boş, çiftçiler traktörlerini satıyor, ekonomik krizle aç kalan hayvanlarını ağlayarak kesen üreticiler bedel ödüyor. Bahar geldi ancak çiftçilerin geçen yıl yaşadığı kuraklık krizinin etkileri sürerken, zararları telafi edilmemişken bu yıl depremin ardından gelen kuraklık hepimizi açlığa, yoksulluğa, derin eşitsizliklere ve gıdaya erişememeye itecek. Kuraklığın etkileri, doğal afetler, pandemi ve savaş gibi krizlerin etkisiyle gıda krizi en temel problemlerimizden biri olarak çözüm bekliyor. Deprem bölgelerinden göçün doğru yönetimi, olası sonuçlarının sadece ekonomik değil sosyolojik açıdan da incelenmesi, üretimin devamlılığını sağlamak için bölgeye kalıcı ve sürdürülebilir destek faaliyetleri acilen artırılmalıdır. Bölgedeki üretici maddi olarak desteklenirken ürettiği ürünlerin pazarda bir an önce yer alabilmesi için tedarik zincirinin derhal düzenlenmesi ve depremin yarattığı yıkıcı etkinin en aza indirgenmesi gerekiyor. Ekonomik krizle bu ülkenin çiftçisine “bari çiftçiyi de ithal edin” dedirtecek, aç kalmasın diye ineğini kesmek zorunda bırakacak bir iktidarın ne gıda kriziyle ne derin yoksullukla ne de ekosistemin korunmasıyla ilgili politikası ne yazık ki yok. Bizim yıllardır söylediğimiz, gıda krizi ile ilgili TBMM’ye sunduğumuz araştırma önergesiyle, ilgili bakanlara sorularla iktidarı uyardığımız bu konuda da adım atılması için 14 Mayıs milat olacak. Kimsenin şüphesi olmasın” diyerek sözlerini tamamladı.