Ozan EKİZ / EGEDESONSÖZ - 30 Ekim 2020 tarihinde Sisam Adası açıklarında 6,9 büyüklüğünde meydana gelen depremin yankıları hala sürüyor. Fay hatlarıyla örülmüş olan İzmir’de ise uzmanlar daha büyük ve merkezi İzmir nir deprem bekliyor. 17 Temmuz tarihinde yaşanan Manisa’nın Soma ilçesinde 4,3 büyüklüğündeki deprem, olası İzmir depremi açısından korkutucu ihtimalleri akla getirdi.
Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ahmet Övgün Ercan, İzmir’de yaşanabilecek olası bir depremi değerlendirdi. 1 Temmuz tarihinde İran’da gerçekleşen 6,1 ve 6,2 büyüklüğündeki depremleri hatırlatan Prof. Dr. Ercan, “Bu depremlerin ana kaynağı Arap Ana Karası’nın İran’ın altına dalmasıydı... Yaklaşık yılda 3 cm hızla dalmasıydı... 'Türkiye ile ne ilgisi var?' derseniz, İran’a itiş olunca Türkiye de o itkiyi Anadolu’ya aktarıyor. İran gerilince Anadolu da geriliyor” dedi.
SİSAM DEPREMİ İLE İŞ BİTMEDİ, DEVAMI GELECEK
İran’da yaşanan bu depremin Türkiye’de gerilmelere yol açtığını söyleyen Prof. Dr. Ercan, Sisam Depremi’nin devamının geleceğini ve büyük bir deprem beklediklerini söyledi. Prof. Dr. Ercan, bu konuyu şöyle özetledi:
"Bunun yanı sıra Arap Kıtası’yla birlikte Afrika Ana Karası, Güney Ege yayı boyunca Ege Denizi’nin altına doğru dalış gösteriyor. Bu dalış yaklaşık 10 yıldır hızlandı, bir toslama şeklinde oluyor ve gerginlik yaratıyor. Özellikle Girit'le Rodos arasında çok gergin olduğunu görüyoruz. İşte bu gerginliklerden bir tanesi birkaç yıl önce Sisam Depremi olarak boşaldı. Bununla iş bitmedi, bu daha devam edecek. Uzun süredir de Türkiye’de Sisam Depremi’nden sonra büyük bir depremi görmedik. Türkiye’de genellikle 3 yılda bir orta büyüklükte, yaklaşık 5 yılda bir de büyük bir deprem olur. Özellikle büyük bir depremi Türkiye’de görmedik. Türkiye şu anda özellikle 3 deprem bölgesi üzerinden gerilmekte."
YIKIM KARARI VERİLEN EV 5 BİN LİRAYA KİRAYA VERİLDİ
Kentsel dönüşüm ve yapılaşma ile yapı jeofiziği üzerine de çalışmaları olan Prof. Dr. Ercan, İzmir’deki yapılaşmaya da değindi. Sisam Depremi’nin yıkıcı etkilerinin unutulduğunu söyleyen Prof. Dr. Ercan, İzmir’de yıkılma kararı verilen bir evin ev sahipleri tarafından ev boşaltıldıktan sonra 4-5 bin liraya kiraya verildiğini söyledi. İnsanları olası bir depremde ölüme yollayan bu acı verici durumu Prof. Dr. Ercan şöyle anlattı:
"Sisam Depremi’nin İzmir’de olan sarsıntı etkileri unutuldu gibi bir durumda, genelde de böyle olur... Geçtiğimiz günlerde Bayraklı’da bir depremzedeyle konuşuyorduk. Yıkım kararı verilen bir ev, sahipleri tarafından boşaltılıyor ama aynı eve 4-5 bin lira bedelle bir kiracı giriyor. Bu demek ki deprem ve zararları unutuldu, umursanmıyor."
OLASI İZMİR DEPREMİ’NDE NERELER YIKILIR?
2020 yılında büyük kayıplara yol açan depremin bir İzmir depremi olmadığının defalarca altını çizen Prof. Dr. Ercan, İzmir kırığının harekete geçmesi durumunda yaşanılabilecek acı senaryoyu anlattı. Sisam Depremi’nden sonra pek çok binanın yara aldığına değinen Prof. Dr. Ercan, İzmir’deki yapıların artık eski dirençlerini korumadığını söyledi. Prof. Dr. Ercan, özellikle Eski İzmir’in bulunduğu konuma dikkat çekerek, “2020’de olan deprem bir İzmir depremi değildi. Eğer İzmir kırığı harekete geçecek olursa Sisam Depremi’nde yaralanmış olan yapıları da düşündüğümüzde İzmir’i çok büyük bir yıkım bekleyebilir. Artık İzmir’in yapıları eski dirençlerini korumuyor. Özellikle Bayraklı, Bornova, Karşıyaka, Alaybey, Bostanlı, Çiğli... Buralarda akıl almaz bir yıkımla karşı karşıya kalabiliriz. İzmir’de yapılar çok yorgun ve yer çok oynak. Bu konuda yeterince uyarı yaptığımız kanısındayım. Betonun ömrü insan ömrüyle denktir” uyarısında bulundu.
BETONLAR DA İNSANLAR GİBİ YORULUR
Yapı güvenliğine değinen Prof. Dr. Ercan, betonarme binaların 70 yılda bir yenilenmesi gerektiğini söyledi. 1975’ten kalma yapıların eski yönetmeliğe göre yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Ercan, İzmir’in ‘yorulmuş’ binaları hakkında, “En yaşlı ve en tehlikeli yerler İzmir’de en önce yapılan binalardır. Bornova’daki yapılar böyledir. Yer ve yapılar çok önemli. Eğer yapı sağlamsa depreme karşı yüzde 20 direnç kazanır ama yer Bayraklı ve Bornova gibi oynaksa yüzde 20 eksiklikle başlar. 1975 yönetmeliğinde beton kalitesi BS-17 olarak öngörülüyordu şu an da ise 25. O dönemin yapıları halen ayakta ama şu günkü deprem yönetmeliği koşullarına uymuyor. Beton aynı insan gibi her yıl yorulur. Özellikle Eski İzmir’in bulunduğu kesimlerdeki yapılar, yapı güvenliği açısından çok düşüktür” ifadelerini kullandı.
DEPREM VERGİLERİ YERİNDE KULLANILMAZSA DEPREM NAMAZLARI DAHA DA ARTAR
Prof. Dr. Ercan, her deprem sonrası gündeme gelen güçlendirme konusuna deprem olmadan önce değindi. Güçlendirme konusunda insanların tek başına önlem alamayacağını bu yüzden insanları tekil olarak yargılamamak gerektiğine değinen Prof. Dr. Ercan, Türkiye’deki ekonomik kriz sonrası insanların bu raddede kendi hayatlarından vazgeçtiğini söyledi. Aç olan insanların evine baktırmasının mümkün olmadığını dile getiren Prof. Dr. Ercan, bunun devlet eliyle yapılması gerektiğini söyledi. Bu sözleri ilk defa dillendirmediğini belirten Prof. Dr. Ercan, deprem vergilerinin yerinde kullanılmadığı takdirde deprem namazlarının daha fazla olacağını acı bir şekilde gözler önüne serdi. Yoksul insanların depremde ölmeye devam edeceğinin altını çizen Prof. Dr. Ercan, “İnsanlar kendi başına önlem alamaz. Çünkü açlık sınırı 6500 TL olarak ilan edilmiş Türkiye’de daha yeni asgari ücretin 5500 TL’ye çıkarılması çok düşündürücüdür. Aç olan insan önce evine mi baktırır yoksa yoksa karnının doymasına mı bakar? İnsanlar artık kendi hayatından vazgeçmiş durumda. Şu anda karnını doyurma kaygısı içindedir. İnsanlar ve bunu yazgı olarak adlandırırlar. ‘Yarın deprem olursa ölürsem bu da benim yazgımdır’ derler. Yani insanlar çaresizdir. Ekonomik sıkıntısı giderilmeyen bir kişinin deprem sorunu giderilmiş olmaz, bu mümkün değildir. Bu ancak devlet eliyle olabilir. Devletin toplamış olduğu deprem vergileri de yerinde kullanılmadığına göre, deprem ölümleri ve deprem namazları Türkiye’de daha çok devam eder. 55 yıldır deprem işi içindeyim, ilk defa söylemiyorum bunları. Türkiye’nin kaderi değişmez. Ekonomi düzelmedikçe depremin adı ölümdür Türkiye’de. Yoksul ve yazgıcı bir insanın depremden korunma olasılığı yoktur. Her şey devlet yönetimiyle ilgilidir. Deprem en çok Bangladeş, Endonezya, Pakistan, Nepal, Afganistan, İran, Türkiye’de öldürüyor. Bu ülkelerin ortak yanı hepsi Müslüman ülke. Bu ülkeler kadercidir” diyerek acı tabloyu gözler önüne serdi.
İZMİR’İN DEPREM AÇISINDAN EN GÜVENİLİR YERLERİ NERELERDİR?
Prof. Dr. Ercan, son olarak İzmir’de deprem açısından en güvenilir yerlere değindi. Manisa yolundan Menemen’e kadar uzanan Yamanlar Dağı eteklerine güvendiğini söyleyen Prof. Dr. Ercan, artık insanların dağlara doğru yerleşim kurması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Ercan, konu hakkında “Yamanlar Dağı’nın her yerinden ev alabilirler. Manisa yolunun oradan Menemen’e kadar olan dağın eteklerinden ev alabilirler. Bir de Balçova, Hatay, Eşrefpaşa...Ama buradaki yeni binalardan ev almaları gerekir. Buralar genelde İzmir’in en sağlam yerleridir Dağlarda oturmak lazım, ovalarda değil” yorumlarında bulundu.
Prof. Dr. Ercan, ayrıca İzmir’de gelecekte yaşanabilecek depremler üzerine ayrıntılarla anlatım yaptığı Bayraklar Asılı Kaldı isimli kitabını vatandaşlara tavsiye etti.