Başkan Soyer ‘eşit işe eşit ücret’ dedi ve çalışanlara müjdeyi verdi: Bu yılın sonundan itibaren…

Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ - İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) arasında gerçekleştirilen ve sendika içinde yaşanan fikir ayrılıkları ile gündeme gelen Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinde imzalar atıldı.

İzmir 2'nolu Genel-İş Şubesi bünyesinde bulunan İZENERJİ personelleri ile İzmir Büyükşehir Belediyesi arasında gerçekleştirilen TİS sürecinde taban ücrete yüzde 30,20 oranında zam gelirken, İzmir 2'nolu Genel-İş Şube Başkanı Arif Yıldız'ın zam oranının yan haklarla birlikte toplam zammın yüzde 46 olduğunu duyurması sonrası işçiler ikiye bölünmüştü. Bir kısım işçiler kendilerine gelen zam oranının az olduğunu belirtirken teklifin kabul edilmemesi yönünde tepki göstermişti.

Yaşanan süreçte tepkilere rağmen Büyükşehir ile DİSK arasında TİS süreci sonlanmış ve toplam yüzde 46'ya varan zam oranı sendika tarafından kabul edilmişti.

1 Temmuz itibari ile pandemi yasaklarının tamamen kalkması sonrası anlaşmaya varılan TİS süreci için imza töreni düzenlendi. İzmir Büyükşehri Belediye Başkanı Tunç Soyer'in katılımıyla gerçekleştirilen törene ayrıca, Disk Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Genel-iş Genel Başkanı Remzi Çalışkan ve DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı katıldı.

BİRLEŞE BİRLEŞE MÜCADELE ŞİMDİ BAŞLIYOR
Başkan Soyer kürsüye çıkarken sendika üyeleri tarafından 'İzmir seninle gurur duyuyor' sloganları atıldı. Törende konuşma yapan Başkan Soyer, “Her birimiz ile ayrı ayrı gurur duyuyorum. İyi ki beraberiz, iyi ki beraber İzmir'e hizmet ediyoruz. İZENERJİ ile İBB arasında başlayan sözleşmeyi çalışanlar açısından büyük kazanç ile sonlandırmaktan dolayı büyük bir sevinç içindeyiz. TİS'te çalışanlarımızın hak ettiği çok güzel bir sözleşme ortaya çıktı. Bu sözleşme ile taban ücretlere yüzde 26 ila 30 arasında zam yaptık. Sosyal haklarda ise yüzde 16'ya varan zam yaptık. Bu zam ile ülkemizdeki geçim sıkıntılarına karşı emekçilerimizi ve ailelerini umarım rahatlatmışızdır. Bu TİS pek çok ilki de içinde bulunuyor. Sözleşmeye ilk defa engelli çocuğu olan çalışanımıza  bin 200 TL yarım yapılmaya başlandı. Böylece enflasyon artışları karşısında çalışanların refahını korumaya çalışıyoruz. Ortalama 7 bin 235 TL ila 7 bin 500 TL arasında ücret alacak. Göreve geldiğimiz günden itibaren eşitsizliklere karşı sizlerle birlikte omuz omuz mücadele edeceğime söz vermiştim. Belediyemizin şirketlerinde tamamladığımız TİS de bugün bu sözümüzün arkasında güçlü bir şekilde duruyoruz ve durmaya devam edeceğiz. Elbette ki gideceğimiz yol daha var.  İBB çalışanları hangi kurumda çalışırsa çalışsın eşit işe eşit ücret alacak bu yılsonundan itibaren… Liyakatsiz yükselmeleri, ülkenin refahından bir avuç insanın faydalanmasını İzmirliler istemiyor ve karşı çıkıyor. Toplumdan gelen bir dip dalga var bu siyasi durumu değiştirdi ve değiştirmeye devam ediyor. Gençlerin, kadınların emekçilerin haklı taleplerini savunduk. Yelkenlerimizi aşağıdan yükselen değişim rüzgarını alacak şekilde ayarladık. Bu sözleşme ortak başarımızdır. Tek yürek olarak yol yürüdük, yürümeye devam edeceğiz.  Birleşe birleşe TİS'i yaptık, ancak genel başkanın söylediği gibi birleşe birleşe mücadele şimdi başlıyor. Emek en yüce değerdir. Kuracağımız memleket emeğin en yüce değer olduğunu kabul eden bir memleket olacak. O günleri görmek için omuz omuz birlikte çalışmaya, ter dökmeye devam edeceğiz. O güzel geleceği sizlerin elleri ile hep birlikte kuracağız.

KİMSE BİZE KAYNAK YOK DİYEMEZ!
Törende konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, "Bugün burada 10 bin işçi arkadaşımızı kapsayan İZENERJİ'de çalışan arkadaşlarımız için imzalanan TİS için buradayız. Bu zor zamanlarda bu sözleşmeler önemli. Bu TİS'in ortaya çıkmasında ve imzalanmasında katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum. İzmir'e ve tüm işçi kardeşlerimiz hayırlı uğurlu olsun. Bugün 1 Temmuz Bundan 10 yıl önce TBMM'nin kararı ile güvence altına alınan ancak bir süre önce bir gece yarısı kararnamesi ile fesih edilen İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesine karşı çıkan kadınların sokakta olduğu gün. Kadın kenti İzmir'den diyoruz ki bütün kazanımlarımıza bedeli ne olursa olsun sahip çıkacağız. İstanbul sözleşmesi bizimdir. Buna sonuna  kadar sahip çıkacağız. Bunun için işyerlerinde, alanlarda, sokaklarda kadınlar olarak omuz omuza mücadele edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi'nde  bütün kazanımlarımız da emek mücadelesinin sınıf mücadelesinin tüm kazanımlarına da sonuna kadar sahip çıkacağız. Bunun sözünü veriyoruz. Bugün 1 Temmuz gündem yoğun. Pandeminin başından itibaren hepimizin bunaldık, sıkıldık. Bugün normalleşme adı altında hükümetin aldığı kararlarla pandeminin başından itibaren verilen kararın sonlandırıldığı gün. AKP iktidarı salgının ilk gününde itibaren bütün politikalarını bir avuç sermayeyi şekillendirmek için kullandı.  Bugünde normalleşme adı altında son derece sınırlı olan sosyal önlemler, istisna çıkarma yasağı basta olmak üzere sonlandırıldı. Türkiye tarihinin en büyük gelir kaybının yaşandığı bu dönem politikalar yoksullukta ve işsizlikte tabloyu daha da ağırlaştırdı. 10 milyon işsiz ile, kapanan işyerleri ile, imdat çığlıkları veren küçük esnafla pandemi devam ediyoruz. Bu nedenle devleti yöneten siyasi iktidarı sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz. Ücretsiz dayatmasına son verilmesi gerekiyor. Asgari ücretlilerin kesinti ücretlerinin ödenekten karşılanmalı. EN düşük emekli ücretinin asgari cürete çekilmesi gerektiğini söylüyoruz. Hiç kimse bize demesin ki bu önlemler için kaynak yok. Kaynak biziz" dedi.

EMEKÇİLERİN TÜRKİYESİNİ OMUZ OMUZA KURMA GÜNÜDÜR
Çerkezoğlu ayrıca,  "Bu ülkenin en zor günlerinde bile çalışan emekçilerin alın teridir kaynak. Eğer siz işsizlik fonundaki kaynakları patronlara aktaramazsanız kaynak var. Milyonlarca işsizlik ve yolsuzlukla boğuşurken, yandaşa  üçer beşer maaş bağlamazsanız kaynak var.  Halkın büyük bölümünün karşı olduğu, seçilmiş belediye başkanının uygun bulmadığı Kanal İstanbul'u inadına dayatmazsanız kaynak var.3-5 müteahhit adına bu ülkenin kaynaklarını söke söke alma planları yapmazsanız kaynak var. Buradan bir kez daha sesleniyorum, yağma yok. Bu ülkenin işçisinin emekçisinin alın erini yağmalanmasına izin vermeyeceğiz. Bu ülkenin kaynaklarını söke söke yapma alma planlarına karşı direne direne sahip çıkacağız.Emeğimizi de ekmeğimizi de memleketimiz de hiç kimseye bırakmayacağız.İktidar sonrası Türkiye'nin nasıl bir Türkiye olması yönünde bir tartışmalar var. Bunlar hayırlıdır, bunları sürdürmek lazım.S on yaptığımız genel kurulda da söylediğimiz gibi, artık bu sistemin tüm dünyada da  ülkemizde de de bütün dünya haklarına vaat edeceği hiçbir şey kalmamıştır. Bugün mafyaların, yapmacı müteahhitlerin değil emekçilerin Türkiye'sini omuz omuza kurma günüdür.  Bu yüzden bundan mücadelenin kenti İzmir'den bir kez daha hodri meydan diyoruz" ifadelerini kullandı.

DEMOKRASİ İÇİN MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ
Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan ise, "TİS'e emeği geçen herkese, ve bütün emekçi yol arkadaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ederim. Zor zamanlardan geçiyoruz. Bu zor zamanlar ve şartlarda belediyenin bütün kademesindeki arkadaşlarımıza, özellikle İZENERJİ deki emekçi işçilerimize teşekkür ediyor ve alınlarından öpüyoruz. Bizler halka hizmet ediyoruz ve bu kutsal görevdir. Bu kutsal görevi zorlu zamanlarda yapmamak kolay değildir. Sokak sokak, cadde cadde çalışmak bizim onurumuzdur. İnsanca yaşayacağımızı ücreti aldık. Bu ücreti almamızda emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Siyasi krizi yaşanan bir ülkeyiz, hiç bitmedi bu. Pandemi de tam bu dönen üzerine geldi. Kadın ve işçi cinayetlerinin olduğu, kuralsız ve güvencesiz çalışmaların olduğu süreçte bir de salgınla karşı karşıya kaldık ve bu da sorunları katlayarak arttırdı. İstihdam durdu, 10 milyon işsiz var bu ülkede. Bu ülkede yaşayan herkesi düşünmek zorundayız. Demokrasi sorunu, adalet sorunu bizim sorunumuzdur. Hakkımızı sonuna kadar alacağız ancak asla bunları savunmaktan geri durmayacağız Mafyanın ülkeyi ne hale getirdiğiniz görüyoruz. Ötekileştiren kutuplaştıran politikaları asla kabul etmiyoruz. Daha önce sahnelenen senaryoları tekrar sahneye koymaya çalışan o güçleri lanetliyorum. Yaşamını yitiren Deniz Poyraz kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum.Biz sadece günü birlik yaşayan bir sendika değiliz, biz çocuklarımızın geleceğini düşünürüz, ülkenin geleceğini düşünürüz. Emek karşıtı politikaları yaşadık. Biz bunu kabul etmiyoruz. Biz demokrasi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Hem emeğimizin karşılığını isteyeceğiz, hem de İstanbul sözleşmesinden vazgeçmeyeceğiz diyeceğiz. Hem kadro hakkımızı talep edeceğiz, hem de çocuklarımızın geleceği için mücadele edeceğiz" diye konuştu.

İKTİDARIN VEREMEDİĞİNİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ VERDİ
Kürsüye çıkarak açıklamalarda bulunun İzmir Genel-İş 2'Nolu Şube Başkanı Arif Yıldız ise, " Yaklaşık 10 bin üyemizi kapsayan ve İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi olan İZENERJİ A.Ş arasındaki imzalanan 7. toplu iş sözleşmemiz hepimiz hayırlı olsun. Daha önceki sözleşmelerimizde olduğu gibi bu sözleşmelerin de hazırlanmasından tutun görüşmelerine kadar her aşmayı siz üyelerimizle paylaşarak yolumuza devam ettik. 10 bine yakın üyesi olan bir sendikal aileyi bir arada tutmayı bir arada tutmayı öncelik olarak gözeterek aylar süren emek ve sabırla, taleplerimize en yakın olan sözleşmeyi imzalamak için hep birlikte mücadele ettik. Bir yandan pandemi bir yandan deprem, sel felaketi ve ekonomik kriz derken her geçen gün ağırlaşan yaşam koşulları karşısında emeğimizin ve alın terimizin karşılığını alabilme adına hep beraber emek harcadık. Verilen hiçbir emek ve mücadele boşa değildir. Bugün imzaladığımız toplu sözleşme, emeğin ve mücadelenin güzel bir sonucudur. Aslında bu sözleşme, son bir yıl içerisinde 696 KHK ile AKP iktidarı tarafından sözde kadro verme vaadiyle çerçeve toplu sözleşmesine mahkum edilen ve bir daha 1 Temmuz 2020’de İBB bünyesinde bulunan ve daha sonra İZENERJİ’ye aktarılan yaklaşık 4 bin üyemizin ikinci toplu sözleşmesidir.  Dolayısıyla AKP iktidarının taşeron işçilerine vermediği kadroyu tam bir yıl önce Büyükşehir Belediyemiz verdi. Evet sendikal sorumluluklarımız gereği, toplu sözleşmelerde bizler belediye yöneticilerimizi işverenimiz olarak görür, taleplerimiz için mücadele eder ve zaman zaman da karşı karşıya geliriz. Sınıf mücadelesinin doğasında vardır bu. Toplumsal ilerlemenin, demokrasinin, adaletin ve özgürlüklerin gelişmesini sağlayan en temel mücadele sınıf mücadelesidir. Toplu sözleşme mücadelemiz bugün içi bitmiştir. Ancak daha büyük ve daha önemli mücadele gündemleri hepimizin omuzlarındadır. Ülkenin nasıl bir süreçten geçtiğini hepimiz biliyoruz. Daha düne kadar iktidarın en büyük destekçilerinden olan Peker’in yayınlamaya başladığı videolarla sermaye-devlet- mafya ilişkilerinin kirli ilişkilerini bir kez daha görmüş olduk. Milletvekilleri, bakanlar, oğulları, damatları, gazete patronları ve mafya kokuşmuş düzenin çarklarını döndürüyorlar. İşte bu karanlık ve kokuşmuş ilişkilerin bir parçası olarak ilimizde eli kanlı biri tarafından sürekli kolluk kuvvetlerinin gözetimindeki HDP il binasında güpegündüz bir saldırı gerçekleşti. Tetiği çeken kadar çektirenler de bellidir. Demokrasi standartlarında Türkiye ortalamasının üzerine olan ilimizin bu katliamlar için seçilmesi tesadüf değildir. Deniz Poyraz’ın katli muhalefetin ve hak arayanların sesini kısma mücadelesidir. O yüzden bir kez daha sesleniyoruz. Siyasi tüm cinayetlerin arkasındaki güçlerin ve gerçeklerin açığa çıkarılması, sorumluların hesap vermesi ve halka karşı işlenen suçların sorumlularının yargılanması için hep birlikte mücadele edeceğiz. Özgürlük mücadelesini yükselterek ülkeyi, çete-mafya-siyaset üçgeninden biz işçiler olarak temizleyeceğiz" dedi.