Baro Başkanı Yılmaz ‘başka yol yok’ dedi: Seçimler ertelenemez!

EGEDESONSÖZ - İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, Sonsöz TV’de yayınlanan programda Gazeteci Muhittin Akbel’in sorularını yanıtladı. Yılmaz, deprem ve gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

DEPREM ÖLDÜRMEZ BİNA ÖLDÜRÜR, GEÇ MÜDAHALE DE ÖLDÜRÜR
Afet bölgesine gittiğini belirten Baro Başkanı Yılmaz, izlenimlerini aktararak “nüfus olarak 13 milyon 500 bin kişiyi etkileyen felaket olarak görünse de bunun yansımaları bütün ülkeye olacak. Depremin hemen ardından bölgeden ayrılmak zorunda kalan yurttaşlarımızın Türkiye'nin birçok bölgesine akın akın gittiğini biliyoruz. Bunun engellenmesi ve yurttaşların yerinde rehabilitasyonlarının yapılması gerekiyor ancak bunu göremiyoruz. Yaşanan deprem cidden yıkıcıydı. Oradaki felaketi kelimeler ile anlatmak mümkün değil. Biz yaşanan felaketin hemen ardından bir yardım kampanyası başlattık. Depremin 2'nci gününde ben ve 6 arkadaşım ile deprem bölgesine gittik. Osmaniye’den başlamak üzere illeri ve ilçeleri görme imkanımız oldu. Biz depremin 2'nci gününden itibaren oradaydık, ayni yardımlar gelmeye başlamıştı. Baroların, Büyükşehirlerin, STK'ların yardımları oraya akıyordu. Ancak ana arterlerde ulaşım sıkıntıları vardı. Güzergah içinde gördüğümüz iller ve ilçeler inanılmaz yıkıma uğramış. Enkazların başından ayrılamayan insanlar vardı. İnsanlar kendi imkanları ile enkazı kaldırmaya çalışıyordu. Büyük bir çaresizlik vardı. Bunun nedeni de orada bu çalışmalar yapması gereken kamunun orada olmamasıydı. Çok yakınlarda maden işçileri vardı, bunlar bir an önce deprem bölgesine gönderilebiliyor. 1999 depremi ve Van depreminde ne kadar büyük katkıları olduğunu biliyoruz. Hep diyoruz ya deprem öldürmez bina öldürür. Doğru ama bunun yanında geç müdahale de öldürür. İnsanlar iç kanamada, kan kaybından, soğuktan öldüler bölgede. Vefat eden insanların hangi gün hangi sebeple öldüğü açıklanmadı. Bu hukuki anlamda ilk anlamda miras hukuku açısından önemli… İkincisi de geç müdahale varsa yani kurtarma çalışmasına geç başlanılması ve enkaz altında yaşarken geç müdahaleden vefat ederse devletin doğrudan sorumluluğu doğar. Siz 4 gün sonra o insanları enkazdan çıkarırsanız yaşam haklarını ellerinden almış olursun. Ölümlerin çoğu birkaç gün de değil, sonraki günlerde artarak devam etti. Çünkü geç müdahale edildi” diye konuştu.

CMK’YA UYGUN TOPLANMALI
Bina yıkımı sürecinde tespitin yapılmasının önemine dikkat çeken Yılmaz, “İzmir depremi, 1999 depremi ve Van depreminden sonra gördük. İnsanların binalarında delili tespitlerinin yapılması gerekir. Bunlar yapılırsa gerçek sorumlular hakkında cezai işlem yapılmış olur.  Geçmişte bunların olmadığını gördük. Burada 11 ili etkileyen deprem binlerce bina yıkıldı, bunların sorumlularının bilinmesi gerekiyor. Sorumlular tespit edilince delillerin CMK'ya uygun toplanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Bölgeye hukuki destek sağlanması içinde TBB’nin yoğun çabası olduğunu belirten Yılmaz, “Barolar Birliği'nin büyük çabası ile büyük bir organizasyon oluşturuldu. 81 ilden tüm barolar gönüllülük esası ile yürütülen çalışmalarda yer almak için müracaat ettiler. Biz bu çalışma takvimi çerçevesinde ilk hafta 10 arkadaşımızı, geçtiğimiz hafta ise 20 arkadaşımızı bölgeye gönderdik” dedi.

DEVLET ACZİYET İÇİNDE
Bölgede çıkan yağma ve çocuk kaçırma gibi söylentileri hakkında konuşan Yılmaz, “Yağmaların bu kadar çok olmasının sebebi devletin acziyetinin göstergesidir. Siz vatandaşları tek bırakırsanız, önemlerini kendilerini almasını beklerseniz bu olabilir. Siz derhal vatandaşların yanında olmanız gerekirdi. OHAL'den önce Afet bölgelerinde uygulanacak  yasalar var. Bunu neden uygulamadınız? Bu işi organize etmesi gereken insanlar bu işe liyakatla sahip olmuş insanlar değildir. Bu işte sahada olmuş, deneyimli insanlar olması lazım. Devlet orada inanılmaz bir acziyet içinde bu olayları seyretmiştir” diye konuştu.

İZMİR BAROSU OLARAK GÖRÜNTÜLERİ KAYDEDİYORUZ
Kamu kurumlarında yapılan yıkımlarda evrakların çıkarılmaması iddiasını değerlendiren Yılmaz, “Enkaz kaldırma çalışmaları başlanmadan önce her şeyin kayıt altına alınması lazımdı. Belediye ve Çevre Şehircilik İl Müdürlüklerinde her türlü ıslak imzalı belgeler var. Bunların kurtarılması lazımdı. Ancak bu belgeler alınmaksızın kamu binalarının yıkılmaya çalışıldığını bizde gördük. Bunu delilleri karartma çabası olarak görüyoruz. O belgeleri almanız yurttaşın yararınadır. Özellikle karot testinin yapılması gerekiyor. Bunu yapacak ekipman Çevre Şehircilik’te ve yapı denetim firmalarında var.  O ekipmanları kullanacak özel insanlara da ihtiyaç var. Siz karot için o binanın 6 farklı bölgesinde alman gerekiyor. En azından bu süreci delilsizlik ile geçirmeyelim diye, “Barolar Birliği Enkaz Radar” diye aplikasyon programını vatandaşlara ve avukatlara açtık. Biz İzmir Barosu olarak sosyal medyada yer alan tüm görüntüleri kayıtlamaya başladık”  ifadelerini kullandı.

İZMİR’E 400 BİN CİVARI GÖÇ
Bölgeden yaşanan göçlerden de bahseden Yılmaz, “Biz İzmir'e 400 bin civarı bir göç olacağını düşünüyoruz. Deprem Koordinasyon Grubumuz var. Orada da bunu konuşuyoruz. Umarım ülkemizi büyük bir seviyede etkilenmez. Orada sadece binalar değil, umutlar da yıkıldı. Mart ayında inşaatlarda başlıyoruz söylemi oldu ne yazık ki. Vatandaşların istediği ilk önce mağduriyetler giderilmeli, yaralar sarılmalı” dedi. 

YURTTAŞINA PARMAK SALLAYAN KİŞİLERDEN BAHSEDİYORUZ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘kader planı’ sözlerini değerlendiren Yılmaz, geçmiş dönemlerle kıyaslama yaparken, “Maden cinayetlerinde bu işin fıtratında bu var derseniz, deprem sonrasında da bu kader kaçınılmaz derseniz, size karşı düşünen insanların varlığı tabii ki olacaktır. Yurttaşına parmak sallayan kişilerden bahsediyoruz. En muhalif sesi susturmaya çalışan bir çaba var. Kendisinden olmayı ötekileştirilen ve sürekli nefret dilinden konuşanlardan bahsediyoruz. Bu ülkede çok farklı siyasal süreçler yaşandı, ancak hiçbir dönemde bugün yaşananlar yaşanmadı. Kayyumlar ülkesi olduk. Yardımların yapıldığı yere kayyumlar atanıyor. Tek elde her şeyin toplanmaya çalışılıyor. Yardımlar engellenmeye çalışılıyor. Bu anlayışı bertaraf etmenin tek yolu, laik, demokratik bir hukuk devletini ortaya koymaktır” diye konuştu. 

KAMU BUNU YAPMALI
Bazı vatandaşların konutlarında karot testi yapmak istemesine rağmen diğer mülk sahiplerinin kabul etmemesi nedeniyle yaptıramamasını yorumlayan Yılmaz, “Bununla ilgili bir düzenleme yapılmalı, o binalarda belki de mal sahipleri yaşamıyor. Örnekleri gördük. Çıktığı evini kiraya verenler oldu. Bu yolun mutlaka açılması lazım. Can kaybının yaşanmaması için testlerin yapılması lazımsa kamu bunları yapmalı” dedi.

İNSAN OLMAKTAN UZAK BİR DÜŞÜNCE
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun ‘Evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli doğmaz’ açıklamasını değerlendiren Yılmaz, “Biz söylememiz gerekeni söyledik. Bu duyguyu, bu düşünceyi, belki sahip olursunuz ancak bunu kamuya bir kurum fikri olarak açıklamayı... Benim aklım almıyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Tarikat, cemaat düşüncesi bunları hayata geçirmeye çalışıyor. Cemaat yurtlarında nelerin yaşandığını biliyoruz. Evlat edinen ile evlat edinen evlenebilir denildi... Mahkeme geçmişte bunu iptal etmişti. Biz medeni kanunun hükümleri üzerinden mi yürüteceğiz yoksa tarikat, cemaatlerin düşünceleri üzerinden mi hayatını düzenleyeceğiz? Bu düşünce insan olmaktan uzak, farklı bir düşünce” ifadelerini kullandı.

ANAYASA’DA ÇOK AÇIK
Deprem sonrası tartışmaya açılan ‘seçim ertelenecek mi’ söylemlerine Anayasa üzerinden yanıt veren Yılmaz, “Başka bir yol yok. Bu gündeme bir hukukçu tarafından taşındı. Gerek Anayasa'nın ilgili maddesi, gerek diğer yasalar çok açık. Savaş dışında seçimler ertelenemez. Bunla ilgili YSK'nın bir yetkisi olduğu yönünde değerlendirmeler var. Bunun için tüm partilerin ortak irade göstermesi lazım. Bunu tartışmaya açmak kadar yanlış bir şey olamaz. Tartışmaya açmak bile insanların yarasını kaşımaktır. Trafoya kedi kaçmaz, elektrikler gitmez, çuvallar dolusu oy pusulası yakılmazsa seçimleri yapabilirsiniz” dedi.