Politika

CHP’li Bakan: İktidar daha fazla erimemek için erken seçim kararı alabilir!

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, “Yüksek bir motivasyonla muhalefet ediyoruz. Bunda Genel Başkanımızın çok büyük etkisi var. Kamuoyu araştırmalarının ortak sonucu, AK Parti ile aramızdaki farkı giderek açtığımızı gösteriyor. Meydanları doldurarak, iktidar üzerinde toplumsal ve siyasal baskı oluşturarak, seçmenin iktidara olan desteğini azaltarak zorluyoruz. İktidar, daha fazla erimemek için erken seçim kararı alabilir” dedi.

Abone Ol

EGEDESONSÖZ- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, ülke gündemine ilişkin olarak Egedesonsöz’e değerlendirmelerde bulundu.

CHP’li Bakan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile arkadaşlarının tutuklanması sonrası partisinin aldığı pozisyon ve operasyonların topluma etkilerini yorumladı. Murat Bakan ayrıca İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı “tutarsızlık” ile eleştirdi.

SİYASETİN TANSİYONU YÜKSEK, O YÜZDEN İZMİR'E PEK GELEMİYORUZ
Kendisiyle birlikte İzmirli diğer Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yücel'in İzmir'e artık çok fazla gelmediği, eskisi gibi zaman ayırmadıkları yönündeki eleştirilere cevap veren Murat Bakan, şunları söyledi:

"İzmir’de partimiz iktidarda; hem iktidarda hem de 28 ilçe belediyesinde… Olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız ve Cumhurbaşkanı adayımıza yönelik yapılan, adalet terazisinin hiçbir şekilde tartamayacağı ağırlıkta hukuksuzluklar, iktidarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne çökme niyeti, hem de Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyum atayarak partimizi kaosa sürükleme çabası var. Tüm bunları birlikte değerlendirdiğimizde, siyasetin tansiyonunun yüksek olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla Genel Merkez yöneticilerinin kentlerine daha az gidebilmesi, son derece normaldir. İstanbul’a, geçmişe göre daha fazla gitme zorunluluğu hasıl oldu. Şu anda illerde yaptığımız mitingler var, İstanbul’da her hafta yaptığımız mitingler var. MYK toplantılarımız var. Dolayısıyla kentimize, İzmir’e daha az vakit ayırabiliyoruz. Ailelerimize de daha az vakit ayırıyoruz. İzmir’e olan sevgimizin ne kadar büyük olduğunu herkes bilir. İzmir Milletvekili olmanın onurunu hep yaşadım, bundan sonra da yaşayacağım. Annemizi, babamızı, eşimizi de görmüyoruz. Şu sıralar İzmir’e daha çok geliyoruz, çünkü 19 Mayıs’ta büyük bir miting yapacağız. O mitingin hazırlıkları var. Belediye başkanlarımızla, parti örgütlerimizle toplantılar yapıyoruz."

İKTİDAR, ŞU ANDA MINTIKA TEMİZLİĞİ YAPIYOR
Murat Bakan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ve Ekrem İmamoğlu'na yönelik operasyonları şu sözlerle değerlendirdi:

"Seçime gidilirken siyasi partiler seçim bildirgesi yayınlarlar, parti programını açıklarlar. Topluma vaatlerini söylerler ve o vaatlerle seçmenden oy isterler. Partilerin genel başkanları çıkarlar, karşılıklı tartışırlar. Gelişmiş demokrasilerde durum böyledir. İktidarının devam etmesi ancak seçmene vaat ettiğiniz şeyleri ne kadar gerçekleştirdiğinize bağlıdır. Bugün ne iktidarın ne de AK Parti’nin seçmene vaat edebileceği bir şey kalmadı. Çünkü çok uzun süredir iktidarda. Ne sağlıkla ilgili şunu yapacağız diye bir vaatleri olabilir, ne eğitimle ilgili bir vaatleri inandırıcı olabilir. Sen 23 yılda vaat ettiklerini yerine getiremedin. 2023 hedeflerinin de çok uzağında kaldın. Giderek artan yoksulluk var. O yoksulluk da ülke insanın geçmişte hiç yaşamadığı kadar derin bir yoksulluktur. Geçmişte yaşanan onca krizde açlıktan intihar eden olmadı. Açlıktan, yoksulluktan, ya da iş bulamadığı için intihar eden insanlar, bu iktidar döneminde o kadar çoktu ki… Böyle bir yoksulluğu halkımız, bu iktidardan önce hiç yaşamadı. İktidar, topluma vaat edecek hiçbir şeyi kalmadığında, tamamen siyasi mühendislikle, elindeki hukuku, yargı gücünü araçsallaştırarak, elindeki kamu otoritesiyle siyaseti yeniden kendine göre dizayn etmeye çalışır. İktidarın bugün yaptığı da budur. Yani mıntıka temizliği yapıyorlar. Mıntıka temizliği yapmak, muhalif partilerin genel başkanlarını cezaevine atmaktır. Geçmişte transfer ediyorlardı. Merkez sağda bir sorun olmasın diye Süleyman Soylu'yu transfer etmişti. Numan Kurtulmuş’u almışlardı mesela. Radikal sağdan HÜDAPAR ile anlaştılar. Eksiğini bunlarla kapatmaya çalıştı. Oyu düştükçe ittifaklara ihtiyaç duydu, bunların en büyüğü de MHP ile yaptığı ittifaktır. Bugün geldiği noktada, Cumhur İttifakı’nın bileşenlerini bir araya getirseniz bile seçim almaya yetmiyor. Bunu gördükleri için de muhalefetin güçlü siyasi ismi Ekrem İmamoğlu’nu, onun adaylığını, antidemokratik ve hukuk dışı yöntemlerle engellemeye çalışıyorlar. Soruşturmalar ortaya çıktıkça, altının ne kadar boş olduğunu görüyoruz. İktidar bir adım atmıyor, çünkü ok yaydan çıktı. İktidar bunu, ülke ekonomisinin çökmesi pahasına yapıyor. Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp cezaevine konmasından itibaren Merkez Bankası’nın sattığı döviz, 56 milyar dolar… Türkiye’nin ekonomisini son derece kırılgan hale getirdiler. Aslında bu para, asgari ücretliden, emekliden, ondan bundan keserek biriktirilen bir paraydı. İktidarı korumak adına bu paralar buhar edildi."

GEÇMİŞTE OLMADIĞI KADAR YÜKSEK BİR MOTİVASYONLA MUHALEFET EDİYORUZ
"Dünya yansın, hasırım yanmasın, diye düşünüyor Erdoğan. Biz de geçmişte olmadığı kadar yüksek bir motivasyonla muhalefet ediyoruz. Bunda Genel Başkanımız Özgür Özel’in çok büyük etkisi var. Gerçekten mücadeleci bir kişiliğe sahip, birikimli bir lider. Grup Başkanvekilliği döneminde performansı zaten tüm Türkiye tarafından takdir edildi. O zamanki performansını Genel Başkan olarak artırarak sürdürüyor. 2028’e kadar nefesleri yetmez falan diyorlar ama seçimin zamanında olma ihtimali yok. Erdoğan adaylığını açıkladı. Erdoğan’ın aday olabilmesi için seçimin erkene alınması gerekiyor. Yoksa 360 milletvekilini bulmak zorundalar. O bakımdan benim öngörüm, bir erken seçim yapmak zorundalar ki seçim atmosferini yaşıyoruz. Biz derhal olsun istiyoruz ama teknik olarak ülkeyi erken seçime götürmeye muktedir değiliz. Biz iktidarı nasıl erken seçime zorluyoruz? Meydanları doldurarak, iktidar üzerinde toplumsal ve siyasal baskı oluşturarak, seçmenin iktidara olan desteğini azaltarak zorluyoruz. İktidar, daha fazla erimemek için erken seçim kararı alabilir. İmza kampanyası yaptık. Ekrem Bey’i yanımızda, sandığı önümüzde görmek istiyoruz, diyoruz. O atmosfer oluştu."

ERDOĞAN'IN ÜSLUBU GİDEREK SERTLEŞİYOR
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Bakalım cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP'li siyaset girdabında telef olup gidecek" sözlerini de değerlendiren Murat Bakan, şu görüşlere yer verdi:

"Bir defa siyasetin dilini siyasetçilerin çok dikkatli kullanması gerekir. Dikkat ederseniz Özgür Özel, genel başkan olduktan sonra her zaman 'Sayın Erdoğan', 'Sayın Cumhurbaşkanı' şeklinde hitap etti. En şiddetli eleştiriyi yapsa bile bir hakarette bulunmadı. Fakat Erdoğan’ın üslubu giderek sertleşiyor. Telef sözcüğü insanlar için kullanılmaz. Telef, hayvan ölümlerinde kullanılır. Kaldı ki, daha kaç Cumhuriyet Halk Partilinin cumhurbaşkanlığı yolunda telef olacağını göreceğiz derken, bu partinin ilk cumhurbaşkanının Mustafa Kemal Atatürk olduğunu gözden kaçırarak söylüyor. Son derece yakışıksız bir tabir. Biz her şeyimizle, tüm varlığımızla mücadelemizi sürdüreceğiz. Geri adım atmak yok."

CHP ELBETTE SİYASAL BİR STRATEJİ OLUŞTURUYOR
Murat Bakan, Ekrem İmamoğlu olmazsa, nasıl bir formülün devreye alınacağına dair soruya şu yanıtı verdi:

"Ekrem İmamoğlu özgürlüğüne kavuşmazsa, Özgür Özel'in de cumhurbaşkanı adayı olabileceği konuşuluyor. Oysa Genel başkanımızın bu konudaki tavrı çok net. Özgür Özel, ben bu partiyi iktidar yapan genel başkan olmak istiyorum dedi. Benim dönemimde CHP, iktidar olacak, ifadesini her fırsatta da söylüyor. Çankaya Köşkü'ne bir CHP'li cumhurbaşkanının çıkartan bir genel başkan olarak tarihe geçmek istediğini söylüyor. Kişisel egosu, hırsı değil, ülkenin geleceğini, istikbalini düşünen, en doğru adayın kim olması gerekiyorsa onun aday olmasını isteyen bir genel başkanımız var. Ekrem İmamoğlu, zaten önseçimden çıktı. 15,5 milyon insanımız, Ekrem İmamoğlu, cumhurbaşkanı adayımızdır dedi. Üstelik bu genel seçim değil, parti içinde yaptığımız bir seçimdi. Dolayısıyla bizim adayımız Ekrem İmamoğlu'dur. Elbette CHP, mutlaka siyasal bir strateji oluşturuyor, her olasılığı düşünüyor. Her olasılığa göre hangi adımları atacağını da düşünüyor. Ekrem İmamoğlu'nun cezaevinden çıkması, adaylaşması için mücadele ediyoruz şu anda."

AK PARTİ İLE ARAMIZDAKİ FARKIN GİDEREK AÇILDIĞINI GÖRÜYORUZ
"İstanbul Büyükşehir'e ikinci dalga operasyonlar başladı. Cezaevinde bulunan Ekrem İmamoğlu'nun çıkması için hepimiz çok çalışıyoruz. Ne zaman çıkar bilemiyoruz tabii ki. İstanbul Büyükşehir'de gözaltına alınanların yerine, hemen altından yeni, pırıl pırıl insanlar geliyor. Biz İmamoğlu'na yapılan bu operasyonu, siyasi bir fırsat olarak görmedik. Bu bir hukuksuzluktur. Biz bu hukuksuzlukla mücadele ediyoruz. Kamuoyu araştırmalarının ortak sonucu, AK Parti ile aramızdaki farkı giderek açtığımızı gösteriyor. Ekrem İmamoğlu, kendisini ve kadrosunu, 'İstanbul muhafızları' şeklinde tanımlıyor. Bunun sebebi, İstanbul'un yağmaya, talana karşı korunuyor olmasıdır. Kanal İstanbul projesi de bu yağma ve talanın en marjinal örneğidir. Kentsel dönüşüm gerektiren binlerce yapı varken, bunun için çok büyük finansmana ihtiyaç varken, Arap televizyonlarında pazarlaması yapılan hem ekolojik hem deprem riski taşıyan, hem de su kaynaklarını bertaraf edecek bir projeyi hayata geçireceklerini söylüyorlar. Orada da tutarsızlar. Abdülkadir Uraloğlu, o projeyi yapacağız, derken Murat Kurum da gündemimizde böyle bir şey yok, diyor. Bu fotoğrafa baktığınızda Ekrem İmamoğlu'nun tutuklu bulunmasının kendileri açısından, o projeyi gerçekleştirmek için bir fırsat olduğunu düşündüklerini görüyoruz. Halkın buna karşı direnci, Kanal İstanbul projesini yapmalarını engelleyecektir."

ALİ YERLİKAYA, BAŞLADIĞI NOKTADA DEĞİL
CHP'nin Gölge İçişleri Bakanı olarak da bilinen Murat Bakan, İçişleri eski Bakanı Süleyman Soylu'nun yerine gelen Ali Yerlikaya'nın da tutarsızlıklarla dolu biri olduğunu söyledi:

"Bizim bakış açımız doğruya doğru, yanlışa yanlış şeklindedir. İktidar doğru bir şey yaparsa, doğru deriz; yanlış yaparsa, yanlış deriz. Henüz yeni göreve gelmiş bir İçişleri Bakanını hemen eleştirmeyi doğru bulmadım. Ama attığı adımları, yaptığı açıklamaları yakından takip ediyorum. Ali Yerlikaya, şu anda başlangıç noktasında değil. Bir siyasi parti genel başkanını ziyaret edebilir İçişleri Bakanı... Fakat TBMM'de ilk ziyaret ettiği parti genel başkanı, HÜDAPAR Genel Başkanı oldu. HÜDAPAR, Hizbullah'ın siyasi kanadıdır. Bunu da inkar etmiyorlar zaten. Zekeriya Yapıcıoğlu, Hizbullah'ın avukatlığını yapmış, hatta şehit polis müdürü Gaffar Okkan'ın katillerinin avukatlığını yapmış biridir. Mülki idareden gelen bir İçişleri Bakanının, ilk ziyaretini HÜDAPAR Genel Başkanına yapmış olması, negatif hanesine yazılmış bir konudur. Liyakat yerine bazı cemaat ve tarikat gruplarının dengesi gözetilerek atamalar yapılıyordu. Yerlikaya döneminde bu, Soylu dönemini aştı. Soylu, bir denge gözetiyordu. Alevi emniyet müdürü bile vardı, milliyetçi grup vardı. Ali Yerlikaya, bunların tamamını tasfiye etti. Şu anda Nur cemaatinin farklı kolları, Menzil cemaati, İsmailağa cemaati, Reyhani grubu, etkin noktalarda görevlerini sürdürüyorlar. Soylu'nun yanındaki milliyetçi müdürler tasfiye edildi, ama muhafazakar olanlar pozisyonlarını koruyorlar. Bu açıdan, Soylu dönemindeki eleştirilerimiz artarak devam ediyor. Göç politikaları konusunda çelişkili açıklamalar yaptı Ali Yerlikaya... Diğer taraftan emniyet ve jandarmada sorunlar azalmıyor, büyüyor."

KANUNSUZ EMİRLERİ UYGULAYAN POLİSLER TALTİF EDİLİYOR
"Ocak ayından bugüne dek 40'a yakın polisimiz hayatına son verdi. Polis ve jandarmada intiharlar, mobbing, ağır çalışma şartları nedeniyle artmış durumda. Buna da çözüm üretebilmiş değil. Bir diğer konu da şu: Özgürlük ve güvenlik dengesi konusunda bir denge yok. Tamamen güvenlikçi politikalar var. Bu noktada iktidarın kanunsuz emirlerini uygulayan polisler taltif ediliyor. Bu da doğru değil. Siz polisi yoksulluğa terk edeceksiniz ama Saraçhane'de o müdahaleleri yapan polisi ödüllendireceksiniz, sus payı gibi! İşinizi iyi yaptınız, alın bunu, harcayın, diye! Bu doğru değil. Ali Yerlikaya'ya eleştirilerimiz, ilk geldiği noktada değil. Bazı alanlarda Süleyman Soylu'yu geride bıraktığını söyleyebilirim, bazı alanlarda ise Süleyman Soylu'nun seviyesine ulaşması mümkün değil. Ali Yerlikaya, henüz kimseye tuzak kurduğunu, kumpas kurduğunu, hukuk dışı elde ettiği bilgileri kendi siyaseti doğrultusunda kullandığına ilişkin bir şey söylemiyorum ama bunları Soylu için söylüyorum. Soylu, son derece hırslı bir insandı. Erdoğan sonrasına kendini hazırlıyordu. Bu nedenle de elindeki İçişleri Bakanlığı'nın gücünü, kendi kontrolündeki bazı internet sitelerini vesaire bu amaç için kullanıyordu. Şimdi Ali Yerlikaya böyle bir adam değil. Soylu'dan iyi olduğu yönleri var, Soylu'dan daha olumsuz yönleri var."