EGEDESONSÖZ – T24 yazarı Tolga Şardan, Büyüteç köşesinde İzmir Emniyeti’ne yönelik dikkat çekici iddiaları gündeme taşıdı. Şardan, geçmişte FETÖ davalarında yargılanmış bazı polislerin, kritik birimlerde görevlendirildiğini öne sürdü.
Şardan, İzmir özelinde ise iki olay iddialara göre dikkat çekti. Trafik ekiplerinin hız kontrolü sırasında durdurduğu aracın, devlete ait olduğu ve İzmir Emniyeti’nin önemli bir şubesine tahsis edildiği iddia edildi. Araçta bulunan iki kişinin polis olmadığı tespit edilirken, sürücünün kendisini “ilgili şube müdürünün kardeşi” olarak tanıttığı öne sürüldü. Bu gelişme üzerine idari soruşturma başlatıldığı ifade edildi.
Ekim ayında ortaya atılan ikinci iddia ise İzmir Adliyesi’nde görevli bir savcı ve İzmirli bir iş insanının, kritik bir şube müdürlüğüne yaptığı ziyaretle ilgili. İddialara göre iş insanı, görüşme sırasında şube müdüründen makam aracı talep etti ve araçla Menderes’teki bir benzin istasyonuna gitti. Burada, seri numaraları önceden alınmış 12 bin 500 doları rüşvet olarak teslim aldığı iddiasıyla jandarma tarafından suçüstü yakalandığı belirtildi. Olayda görevli polis memurlarının ifadeleri doğrultusunda adli ve idari sürecin sürdüğü aktarıldı.
Şardan, bu iddiaların, İzmir Emniyeti’nde kritik pozisyonlardaki atamaların ve yetki kullanımının şeffaflığına dair yeni tartışmalar yarattığını ifade etti.
Şardan'ın köşe yazısı şöyle:
Emniyet teşkilatında sıkıntılar, krizler, tuhaflıklar hız kesmeden devam ediyor.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, suçla mücadeleyi ön planda tutuyorsa olsa da arka planda işler farklı biçimde seyrediyor.
Son günlerde teşkilatta küçük çaplı tayinler yapılmaya başlandı.
Büyüteç’te kısa süre önce gündeme getirdiğim FETÖ soruşturmaları sırasında Garson adlı gizli tanıktan elde edilen verilerle hazırlanan kodlamalarda “C” kodu taşıyan polislerin tayinleri çıkarılıyor.
Koruma görevi yapan polisler arasındaki “C” kodlu personelin ardından özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü kadrosunda “kritik” birimlerde görev yapan “C” kodlu polislerin tayinleri, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne yapılıyor.
Ankara Emniyeti’ne gönderilen söz konusu personel “göreceli” olarak daha az kritik birimlere atanıyor.
Bu atamaların yanı sıra geçen hafta FETÖ soruşturmaları – emniyet teşkilatı – üst yönetici ataması bağlamında yeni bir iddia gündeme geldi.
İddiaya göre, daha önce hakkında FETÖ soruşturması yürütülen üst düzey bir polis müdürü, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde, FETÖ soruşturmalarıyla ilgili önemli bir birimde aktif görev yapıyordu.
Bu iddia doğru, öncelikle bunu belirteyim. Ancak eksik tarafı var.
Şöyle ki, halen Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi’nde başkan yardımcısı görevindeki üst düzey polis müdürü M.Y.G. hakkında 2015’te Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Davanın konusu FETÖ üyeliği iddiası idi. O tarihte görev yaptığı Aydın’da gözaltına alınan M.Y.G. tutuklandı. Gerekçesi ise, aralarından kimi polis müdürü ve sivillerin de yer aldığı kişilere yönelik “kumpas” kurulmasıydı.
Söz konusu davanın şikâyetçileri arasında devleti yöneten bir isim de bulunuyordu. Bu isim, dönemin Başbakanı ve şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı.
Erdoğan’ın avukatları söz konusu davaya müdahil oldular. Erdoğan’ın avukatlarına verdiği vekâlet dava dosyasına girdi.
Yeri gelmişken, bildiğim kadarıyla Erdoğan söz konusu süreçte sadece iki davada müdahil olarak yer aldı. Birincisi; İstanbul’da yürütülen Selam ve Tevhid dosyası, ikincisi ise Mersin’deki bu dosyaydı.
Şimdilerin önemli görevindeki söz konusu polis müdürü M.Y.G., devam eden yargılama sonucunda beraat etti. Yargılama aşamasında kimi ilginçlikler yaşandığını eklemek lazım.
Hakkındaki yargılamada beraat eden bir kamu personelinin göreve dönmesinde elbette bir sakınca yok.
Ancak burada dikkat çeken durum; devlette ve iktidarda – yeri geldiğinde, yerine ve muhatabına göre değişkenlik gösteren örnekleri fazlasıyla bilinen - var olduğu ifade edilen FETÖ hassasiyeti çerçevesinde söz konusu üst düzey polis müdürünün kritik göreve getirilmesi.
Yakınları veya bizzat kendileri FETÖ’den yargılanan üst düzey polis amirleri ve müdürleri görev başı yaparken, benzer şekilde yargılanıp beraat almasına karşın göreve dönemeyen epeyce polisin bulunduğunu emniyet yönetimi gayet iyi biliyor.
Aynı zamanda çifte standart oluşmakla birlikte, bu tür gelişmelerin kamuoyuna yansımasıyla kurumsal güvenilirliğe engel oluşturan bir tablo da yaratılmış oluyor doğal olarak.
Bugün ortaya atılan iddianın odağındaki polis müdürünün, Emniyet Genel Müdürlüğü karargahında görevlendirilmesine önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu imza attı.
Soylu’nun bakanlığı sürecinde 2022’de Diyarbakır’dan Ankara’ya tayini çıkarılan M.Y.G.’nin, şimdiki görevine atanmasında kim ya da kimlerin devreye girdiği, o isimlerin şimdilerde nerede görev yaptığı biliniyor.
İşin diğer garip yanı ise; “uçan kuştan haberi” olan emniyetin yöneticilerinin, hele ki Emniyet İstihbaratı’nın süreçten haberinin olmaması!
Haberleri varsa bu da ayrı bir tartışma konusu.
İzmir’de neler oluyor?
Büyüteç’in girişinde emniyette tuhaflıkların yaşandığından söz ettim.
Bu tuhaflıklardan ikisi İzmir’de yaşandı yakın zamanda.
Tuhaflıklardan ilki geçen mayısta Torbalı’da yaşandı. Denetim yapan trafik polisleri, hız limitlerini aşan araçları kontrol ederken, 170 kilometre hızla giden bir otomobili durdurdu.
Görevli resmi ekiplerce uygulama alanına alınan araçla ilgili yapılan ilk incelemede, araç ve araca takılı sivil plakanın İzmir Emniyeti’nde önemli bir şubeye tahsisli olduğu anlaşıldı.
Bu arada aracın İzmir Emniyeti’nin hangi birimine ait olduğunu bilgisi bu satırların yazarında mevcut. Ancak, herhangi bir adli soruşturmaya konu olmaması amacıyla saklı tuttum.
Polislerin araştırmayı yoğunlaştırması sonrasında devlete ait sivil aracın içindeki iki kişinin polis olmadığı tespit edildi.
Bu sırada denetim yapan ve yaka kameraları açık durumdaki trafik polisleri, aracı kullanan kişiye “söz konusu aracı kullanmaya yetkisi olmadığını” açıkladı. Bunun üzerine direksiyon başındaki sürücü, kendisinin İzmir Emniyeti’nde görevli şube müdürünün kardeşi olduğunu ve aracı kullanması amacıyla kendisine verdiğini anlattı.
Sürücü, trafik polisleriyle konuşmasında arkadaşıyla birlikte Şirince’ye kız arkadaşıyla gezmeye gittiğini anlatırken, trafik polisleri şaşkınlıklarını gizleyemediler.
Aracı denetim altına alan trafik polisleri, söz konusu kişiye trafik cezası keserken, devlete ait sivil aracı da ilgili şubenin personeline teslim etti.
İddiaya göre, aynı şube müdürü, eşine de benzer şekilde bir araç tahsis etti. Hatta şube müdürünün eşi devlete ait sivil aracı kullanırken emniyet önünde trafik kazası yaşadı. Kazayı, şube müdürüyle çalışan polisler üstlendi!
Emniyet Genel Müdürlüğü, yaşanan olay hakkında soruşturma başlattı.
İkinci tuhaf olay ise geçen ekimde yaşandı.
İddiaya göre, İzmir Adliyesi’nde görevli bir savcı, beraberinde İzmirli bir iş insanı ile birlikte yine İzmir Emniyeti’nde çok önemli bir şubenin müdürüne ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretin devam ettiği sırada iş insanı, çok acil şekilde bir yere gidip geleceğini belirterek şube müdüründen kendisini araçla göndermesini talep etti.
İsteği olumlu bulan emniyet şube müdürü kendi makam aracı ve şoförüyle söz konusu iş insanını belirtilen adrese gönderdi.
Menderes’teki bir benzin istasyonuna çakarları yanık haldeki makam aracıyla giren iş insanı, benzin istasyonunun ofis kısmına geçti. Ardından ofiste görüştüğü kişiden, daha önce seri numaraları alınmış 12 bin 500 doları rüşvet olarak teslim alırken, soruşturmayı yürüten jandarma tarafından suçüstü yakalandı.
Jandarmanın operasyonuna, iş insanını benzin istasyonuna götüren polis memurunun da adı karıştı!
İlk ifadesinde polis memuru, iş insanını benzinliğe götürmesi için beraber çalıştığı şube müdürünün talimat verdiğini anlattı.
Rüşvet olayıyla ilgili savcılık adli soruşturma yürütürken, Emniyet Genel Müdürlüğü bu olayla ilgili de müfettiş görevlendirmesi yaptı.
Her iki olaya bakıldığında; İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın kamu güvenliğini sağlayan kolluk görevlilerine yönelik eleştirilere tepki göstermesini anlamak zorlaşıyor.
Bu arada her iki şube müdürünün sorumlu olduğu birimlerin teşkilatın en aktif iki operasyonel ve adli kolluk birimi olduğunu belirteyim.
Böylesi görevlere seçilen polis müdürlerinin hangi kriterlerle seçilerek görevlendirildiğinin açıklaması olmalı. Aldıkları sorumluluk ve yetkilerle, görev yaptıkları makamları kamu yararının dışında kullanmalarının önünün nasıl açıldığının açıklaması olmalı.




