Suavi YARDIMOĞLU
Rio-İzmir hattı!
22 Ağustos 2016 Pazartesi

2016 Rio Olimpiyat Oyunlarında en çok madalyayı yine Güreş Milli Takımımız kazandırdı. 1960 Roma’dan sonra ilk defa minderde 5 madalyayı boynumuza taktık. 21 branşta 103 sporcuyla katılan Türkiye’yi 5 madalyayla taçlandıran Türkiye Güreş Milli Takımı’nın yıldızı Taha Akgül, Türkiye'ye oyunlardaki ilk ve tek altın madalyasını armağan etti ve ay-yıldızı da sıralamada bir anda 60'ıncılıktan 41'inciliğe yükselterek olimpiyat ayıbımızı bir nebze olsun örttü. Güreşin dışında gelen madalyalar tekvandoda Nur Tatar, halterde Daniyar İsmailov, atletizmde Yasmani Copello Escobar’ın dı.  

Taha Akgül’ün öyküsü bir hayli ilginç… Rio’da kürsünün en tepesine  giden yol İzmir’den geçiyor. Mutlaka gazetelerde, haber, spor sitelerinde okumuş ya da televizyonlarda izlemişsinizdir.

Ama biz yine de kısaca özetleyelim;

Sivaslı bir ailenin çocuğu olan Taha, Sivas Demirspor’da başladığı güreş yaşamını noktalar ve 2008 yılında İzmir’e Dokuz Eylül Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’ne okumaya gelir, ailesi de onunla birlikte İzmir’e taşınır. Üniversitede güreşi tamamen terk eden Taha dayısının isteği üzerine 2009’da İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kapısını çalar. Büyükşehir Belediyesi’nin emektar antrenörü Remzi Musaoğlu, güreşin anavatanı Sivas’tan gelen bu karayağız Anadolu delikanlısındaki cevheri farkeder, başarı basamaklarını koşar adım çıkan Taha 2010’da Dünya Gençler Şampiyonası’nda Macaristan’da altın madalyayı kılpayı kaçırırken, adeta o günlerden olimpiyat kürsüsünün de sinyallerini de verir. Ne var ki Taha’nın İzmir serüveni kısa sürer. Özellikle güreşte küçülmeye giden yönetim, Avrupa ikincisi olarak kulübüne 50 bin lira kazandıran, hem de eğitimini gurbet elde sürdüren bu örnek Anadolu delikanlısına 2.500 TL maaşı çok görür ve 1.500 TL’ye düşürmeyi önerir. “Koyun pazarlığı” sonucu 2 bine anlaşma sağlanır. Ancak ar eden Taha da, kendisine kucak açan, 3.500 lira da maaş bağlayan Ankara ASKİ’nin yolunu tutar. Sonuç; son 5 yılda 3 Avrupa, 2 Dünya Şampiyonluğu ve 103 sporcu ile gittiğimiz kafilenin tek Olimpiyat altını…

Şimdi… Belediyelerin paralarının har vurulup, harman savrulmasına karşıyız. Boş tribünler önünde, milyon dolarlık paralı askerleriyle yarışan, her türlü rüzgarı arkasına alan Belediye takımları kanımıza dokunuyor. Belediyelerin öncelikle halka spor yaptırmasının da her zaman savunucusuyuz. Ancak,  gerek karakter yapısıyla, gerek sporculuğuyla, kitlelere, genç nüfusa örnek olacak sporcuların, nerelere ne paralar harcanırken, para avcısı muamelesiyle dışlanmasını da içimiz almıyor. Tel tel döküldüğümüz bir olimpiyatta tek altını getiren bir sporcuya sahip olma gururunun, kentten bir-iki bin lira uğruna mahrum edilmesi de hangi gerekçeyle olursa olsun, bizim mantığımıza sığmıyor.

Amaç siyasal bir polemiğin içinde tepişmek değil.

Yıllardır olduğu gibi Sevgili Hüsnü Oral’la o dönem de güreşin çok kavgasını verdik. Sadece Taha değildi, kentten koparılan. Mevlüt Arık, Emrah Kuş gibi minderin yetenekleri… O pırıl pırıl küçük kızlar takımında yetişen, kadınlarda ülkemize ilk Avrupa şampiyonluğunu getiren yine olimpiyatlarda yarışan Buse Tosun başta olmak üzere Avrupa üçüncüsü Bediha Gün gibi Brezilya’da olmasa da Tokyo’da kürsüye çıkacağına inandığımız kadın güreşçilerimize de uzaktan bakacağız artık.

Başka kimler kapının önüne konulmuş bir hatırlayalım isterseniz, o dönem;

Aslı Tuğcu, (Türkiye Şampiyonu, gençler dünya beşincisi), Beste Altuğ (Türkiye Şampiyonu, Avrupa üçüncüsü), Büşra Durukan, (Türkiye şampiyonu),  Derya Bayhan (Türkiye şampiyonu, Avrupa beşincisi),  Gamze Durukan, (Dünya ikincisi, üçüncüsü, iki defa Avrupa üçüncüsü) 
Nuray Karadağ (Türkiye şampiyonu, Yıldızlar ve Gençler Avrupa üçüncüsü), Tuğba Deter (Yıldızlar Dünya beşincisi), Özlem Göldağ, (dünya beşincisi) . Yarın bu gençler nereye kadar bilinmez, ama yolları artık kentten geçmeyecek.
Muhlis Tayfur’un kuşağı, onların öğrencileri çoktan alıp başını gittiler. Tekel’di, Tariş’ti derken kurumların kepenk kapatması ya da mindere havlu atması üzerine İzmir’in güreş geleneği unutuldu gitti. Erol Mutlu’lular, Ergüder Begişdamat’lar, Muhammed’lerin yerine yenileri gelmedi, gelenleri de elimizin tersiyle ittik.

Oyunu, kontrası, savunması ile bir tilki kadar kurnazlık ve zeka gerektiren, iki devrede üst düzey bir atlet gibi kondisyon kontrolü isteyen, “savunmada mı kalıp, hücum mu edeceğini” bir kuyumcu terazisinde tartarcasına ince bir taktik bekleyen, bir cimnastikçi kıvraklığı, bir maratoncu dayanıklılığı gerektiren, bazı kanıların aksine mensuplarının çoğunun üniversite bitirip, kitap okuyup, müzik dinlediği, üstelik omzunda “ata sporu” apoleti taşıyan “güreş”e sözüm ona entellektüalite adına “kıro sporu” muamelesi gösteren ve onu bir takım kategorilere koymayı iş sanan, ya da finans gerektirdiği için dışlayan bir zihniyet mi var? Bilemiyoruz.

Varsa artık bu zavallı düşünce yapısının sportif ve olimpik düşüncenin öncüsü bu kentte barınmamasını diliyoruz. Taha’nın gururunu İzmir olarak yaşamayı, Tokyo’da İzmirli sporcularımızın kazandığı madalyaların sevincini yaşamayı, İstiklal Marşı’mızı bir İzmirli sporcuyla birlikte göz yaşları içinde, tüylerimiz diken diken, söylemeyi arzuluyoruz. 

Gelelim diğer İzmirli Rio savaşcılarına…

İzmir Büyükşehir’in sporcusu, adına literatürde hareketler üreten, 108 yıl sonra olimpiyatlara katılan ikinci Türk olan Ferhat Arıcan, “düz yolda yürürken ayağı takılmak” benzeri bir şanssızlıkla belki de madalyaya gidecek yoldan eli boş döndü. Ancak Ferhat’ın Tokyo’da ülkemize ilk cimnastik madalyasını getirmesi uzak bir hayal değil. Yeter ki daha çok desteklensin, maaş’tı, prim’di gibi sudan gerekçelerle küstürülmesin. Sadece başarıda alkışlamak, kareye girmek yarışı yerine, başarıya giden yolda ve sadece belediyenin sırtında değil de tüm kent dinamiklerinin desteğinde olimpiyatlara hazırlansın.

Aynı konumdaki bir başka İzmir Büyükşehir sporcusu okçulukta Yasemin Ecem Anagöz… Daha ciddi bir planlama, daha özverili bir çalışmayla Yasemin de madalyaya gidebilir. Cumhur Yavaş ve ekibinin İzmir’e armağan ettiği okçuluk da desteklenmeli. O da sadece Belediye’nin sırtına bırakılmamalı. 

Ya DTO’nun desteklediği Dilara Uralp… Ne emeklerle buraya geldi. Biz İzmirli olarak onu madalya almışcasına alkışlamalıyız. “Tokyo için Dilara adına ne yapabiliriz?” Şimdiden düşünmeliyiz.

Çınar kardeşler…

Foçalı Deniz ve Ateş Çınar kardeşler, 2008 Pekin ve 2012 Londra Olimpiyatları'ndan sonra  yelkende 3'üncü kez olimpiyatlara katılma hakkı elde eden ilk Türk sporcular olarak tarihe geçti. Madalyaya ulaşmaları uzak mı değil mi? Bilinmez ama, en azında bayrağımızı orada temsil ediyorlar. Ancak ne yazık ki kulüpleri İzmir’de değil. Onlara da Galatasaray destek veriyor. Belki de bu yıl milyonlarca dolarlık futbol zararının diyetini ödeyecekler, kimbilir? Ortada kalacaklar.

Ulu Önder Atatürk, sonsuzluğa göçmeden bir yıl önce;

“En güzel coğrafî vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye ; endüstrisi, ticareti ve sporu ile, en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz ; denizciliği, Türkün büyük millî ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.” demişti.

Sanki bu sözleri sadece Türkiye için değil, özellikle İzmir için söylemiş.

Arkas’ın sosyal sorumluluk projesi deniz sporları, Karşıyaka’nın yıllardır binbir güçlükye yürütmeye çalıştığı yelken şubesi, Mehmet Sepil’le yeni bir ivme kazanan Göztepe’nin su ve deniz sporları hak ettiği ilgi ve sevgiyi görebiliyor mu acaba?

Rio – İzmir hattından dönerken, İzmir – Tokyo rotasına kaç İzmirli sokacağız?

Kentli olarak, sadece futbolun renk kavgalarına odaklanmak yerine, biraz da olimpik düşünmek gerekmiyor mu? Ne dersiniz?

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Polis kurşunu ile ölen ilk üniversiteli!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva