Harun ÖZDEMİR
Laiklik mi demokrasi mi?!
29 Nisan 2016 Cuma

Avrupalılar Hıristiyan olduktan sonra “insan” olabildiler. Roma tarihi boyunca “Barbarlar!” denen kabileleri, “bir lokma ve bir hırka” ile yaşayan rahipler Hıristiyan yapabildi. Tarihin en büyük eğitim ve ikna etkinliklerinden biri olarak da görebileceğimiz Avrupa’nın Hıristiyanlaşması, Vatikan’ın hanesine yazılabilecek başarılardan biridir.

Kullanılan yöntem; basit ahlâk öğretileri ve rahiplerin mütevazı ve sabırlı çalışmalarıydı.

İslâm’ın 1400 yıllık tarihinde buna benzer bir örnek yoktur. Bir bakıma gerek de kalmamıştır! Çünkü dünyanın her yerine yayılan Yahudiler ve Hıristiyanlar, insanlığı “İslâm Dini”ni kolay anlamaya hazırlamışlardı.

Hıristiyanlığın tarihi de başarılarla doludur. İlk Hıristiyanlar yaklaşık 250 yıl dayanılması zor zulümler yaşadılar. Bu baskılara ve zulümlere sabırla katlandılar. Ancak, sonunda üç kıtaya yayılan Roma İmparatorluğunu Hıristiyanlığa ikna edebildiler.

Müslümanlara karşı yürütülen baskı, boykot ve bazı kişilere uygulanan işkenceler 15 yıl kadar sürebilmiştir. Bunu abartarak ve köpürterek bir tarih yaratmaya çalışmak, ancak İslâm’ın nasıl bir din olduğunu bilmemekle açıklanabilir!   

Tüccar aklının yerine dayak, işkence, boykot, ölüm, savaş üstüne savaş… bazılarına İslâm’ın önemini daha iyi anlatıyor olabilir!  

Ama bana uymaz!

Oysa İslâm’ın yayılışında göz ardı edilen iki temel olgu var:

Birincisi İslâm Dini’nin yayılmasına Yahudilerin ve Hıristiyanların yaptıkları dolaylı katkıların “neler olabileceğini” fark edememek.

İkincisi de özellikle Mekke ve Medineli tüccarların rasyonel bakışının ne anlama geldiğini anlayamamak.

Bu iki faktör anlaşılamadığı sürece “tarihsel İslâm” ile “günümüzdeki İslâm” arasındaki fark görülemeyecektir.  

***

Roma İmparatorluğunun Hıristiyan olması ile Papalık, kısa sürede dini bir bürokrasiye dönüştü. İstanbul’daki Doğu Roma da benzer bir bürokrasi oluşturdu. Siyasetin denetimini kabul edemeyen küçük, büyük birçok Hıristiyan cemaat, kendi kiliselerini oluşturarak resmi dinin dışında kaldı. Bu cemaatlere uygulanan baskı, Müslüman fetihlere kadar devam etti.

Bilinmelidir ki, Hıristiyan cemaatler din özgürlüğünün ne olduğunu Müslümanlar sayesinde yaşayabildiler. Çünkü Müslümanlar Ortaçağda dinlere görülmemiş özgürlükler tanıdı:

-Fethedilen yerlerdeki “bazı kiliselerde” günün belli saatlerinde Müslümanlar, kalanında da Hıristiyanlar namaz kıldı. Bu durum Haçlı Savaşlarına kadar devam etti.

-Müslümanlar, Kur’an ayetlerini ve Hz.Muhammed’in uygulamalarını gözardı ederek Gayrimüslimleri askere almadılar. Oysa Hz.Muhammed Müşrikleri İslâm ordusuna almış, ganimetten paylarına düşeni fazlası ile vermişti!

-Askere alınmayan Gayrimüslimler, cizye vergisi ödeyerek bor para kazanabilecekleri her türlü mesleği yapabildiler.

-Yahudi ve Hıristiyanlar inançlarının gereğini baskı görmeden yaşayabildiler. Her türlü kitabı yazabildiler ve okuyabildiler. Saraylarda tercüman, doktor, ilmi vs görevler alabildiler.  

-Tarihte Müslümanlar arasında birçok anlaşmazlık, çatışma, sürgün ve savaş yaşanmıştır. Fakat Yahudiler ve Hıristiyanlar bu olaylardan etkilenmeden yaşamlarını sürdürdüler…

***

Katolik Kilisesi, Hıristiyan mezhep ve tarikatlarını, Yahudiliği ve İslâm’ı kâfir ve sapık ilan etmişti. Yahudi ve Hıristiyan grupların Kilise’yi şaşırtma şansı yoktu. Çünkü eskiden beri süregelen ne ise yenilik yapmadan onu sürdürmeye devam ediyorlardı.

İspanya’da kurulan Emevî hanedanlığı zaman içinde el değiştirse de medenileşme hız kesmeden devam ediyordu. Ayrıca Sicilya üzerinden yanı başlarına kadar gelen Müslüman Araplar, yeni fikirler ve kitapları ile Batı’yı etkileyebiliyorlardı.

Kilise başlangıçta yabancı fikirleri ve kitapları sansürleyerek tehlikeyi önleyebileceğini düşündü.

Endülüs üzerinden ticaretle tanışan ve yeni örgütlenmeye başlayan burjuva sınıfı ve onların yönlendirdiği “özel kuvvetler”, Doğu’nun zenginliklerine ulaşmak için kutsal olduğu iddia edilen Haçlı Savaşlarını başlattılar. “Sevgi dini”  olduğu için savaş fetvası vermek istemeyen Papa’yı da bir şekilde ikna ettiler…

Hıristiyan savaşçılar arasında yer alan bazı tüccar ve ganimetçiler, servet avcılığı yaparken bir yandan da kitap ve yenilik biriktirdiler.

Seferlerde çok sayıda asker öldü. Fakat seferler, özel kuvvetler için memnuniyet vericiydi. Zira, İstanbul’un yağmalanması sonucunda elde edilen servetlere, yol boyu yenileri de eklendi.

Haçlı Seferlerinin sayısı arttıkça ortaya çok ilginç bir tablo çıktı:

Başta Papalık ve Avrupa ekonomisi, adeta iflas etmiş, özel kuvvetler ise anormal derecede zenginleşmişti. Savaşlarda özel kuvvetlerden ölenlerin sayısı da oldukça azdı!

Papalık nasıl bir oyuna düştüğünü geç de olsa anlamıştı. Fransa kralı ile anlaşarak bütün Avrupa’da özel kuvvetlere karşı öldürücü ve servetlerine el koyucu bir operasyon başlattı. Bunun sayesinde Papalık ve Krallar bir süreliğine rahatlar gibi oldular.

Çok geçmeden toparlanan burjuvazi, Papalığın otoritesini zayıflatıcı her düşünceyi ve eylemi destekledi.

Önlerindeki en ikna edici kanıt da Müslümanların farklı dinlere tanıdığı özgürlüklerdi.

Bu da, ilim ve din dili Latince olan Avrupa’da “laiklik” ile ifade edilebildi.

Eğer Ortaçağda İslam devletleri “demokrasi” ile idare edilmiş olsaydı Avrupa’da modernleşme “demokrasi” ile başlayacaktı.

Maalesef yönetim açısından Ortaçağda Doğu ile Batı arasında fark yoktu, her ikisi de hanedanlarla idare ediliyordu!... 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 4 yorum var, 4 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Ayşen Ayaz 30 Nisan 2016 Cumartesi 19:21

Gündem laiklik ve herkes bu konuda benzer şeyler söylüyor ve yazıyor. Bu yazıyı degme yazılardan çok farklı buldum. Çok iyi bir yazı yazmış yazarınız

Yorumu oyla      11      5  
muhalif 30 Nisan 2016 Cumartesi 09:39

Hristiyanlıkta rönasansa kadar topluma egemen katı kuralları olan bir dindi.kilisenin büyük gücü vardı diğer din ve bilime karşı acımasızdı. doğuya yapılan haçlı seferleri sadece müslmanlara değil, Ortodoks hristiyanlarada yapılıyordu bizansın yağmalanması buna örnektir. Müslüman hükümdarlar oeta ve yakın çağda gerçekten "laik" bir yönettim sergilemişler inançları serbest bırakmış karışmamışlar.bu Osmanlı ile zirve yapmış.günümüzde islam yada siyasi islam Rönesans öncesi kilise hakimiyetindeki Hristiyanlığa benziyor. islamında bir aydınlanmaya ve rönesansamı ihtiyacı var acaba?

Yorumu oyla      11      5  
esnaf 30 Nisan 2016 Cumartesi 07:33

sızma zeytinyağı misali. nerede baskı varsa, baskı gorenler en hassas uçlarına baz "asit"yukleyerek, baskının ordüğu sert duvarlardan yol ararlar. bu yol "sızma"dır. Tiran baskısına danışman, eş, zenginlik sızmaları; Din baskısına;zafer, zenginlik, başarı sızmaları; Feodal baskıya, ihtiyac kredisi sizmalari; Halkın baskısına, secim sandığı sızmaları...türedi.

Yorumu oyla      11      5  
derin millet 29 Nisan 2016 Cuma 22:15

Yazarın bu makalesini öncekilerden ayırmak gerek! Laiklik mi Demokrasi mi? sorusuna cevap arayan yazar Tarihsel süreci özgün bir bakış açısıyla ele almış. Tarihsel süreçte İbrani/Musevi, Grekoromen/Hıristiyanlık ve İslam İnanç ve Uygarlığının müteselsil bir bütünlük içerisinde ele alınmış olması özgündür. Özgünlüğün sadece indi fikirlerimizden kaynaklanmadığını, tarihin kendisinin bizatihi hakikat olarak özgün olduğunu, gerçekliği doğru tesbit etmekle yolun büyük kısmının aşıldığını görürürz.

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Polis kurşunu ile ölen ilk üniversiteli!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva