Haydarpaşa ve Haydarpaşa Garı…

Her ikisinin de benim için ayrı bir özelliği var…

Çünkü:

Ben Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdim…

Yatılı okudum…

12’nolu yatakhanede yattım…

Artık o bina lise değil…

Lise yeni bir binaya taşınmış…

Haydarpaşa Garı ise…

Her sabah uyandığımızda seyrettiğimiz muhteşem bina…

Mimarisiyle, tarihi ile şaheser…

Hafta sonları karşıya geçtiğimiz de dönüş için Karaköy’den aralıklarla da olsa kalkan vapura binip lisemize gitmek için Boğaz’ı seyrederek gittiğim ve önündeki iskeleden indiğimiz ve garın merdivenlerini çıkarak gittiğim lisemizin haşmetle baktığı şaheser…

Yalnız bina mı?

Elbette değil…

Muhteşem bir tarih…

Ata’mızın karşıya geçmek için vapura bineceği sırada boğaza demirlemiş İngiliz gemilerini işaret ederek o muhteşem vecizeyi söylediği yer:

“Geldikleri gibi gidecekler…”

Zaman zaman arkadaşlarla Gar’ın içinde veya etrafında dolaştığımız tarihi bir mekan…

Gelen giden trenleri seyrettiğimiz yer…

Ve çok sayıda yerli filme konu olan bina…

O kadar mı?

Elbette değil…

Karşıya geçmek için arkadaşlarımıza randevu verdiğimiz yer...

Gar’ın önünde buluşalım…

Bunlar benim deryada bir damla kabilinden hatıralarım…

Yandığını duyduğum da canım yandı...

Sonra öyle boynu bükük kalışı…

Şimdi duydum ki; bu muhteşem ve tarihi bina bir şirkete verilmiş.

Hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi saf dışı bırakılarak…

O sakin Ekrem İmamoğlu, geçen akşam televizyonda adeta ateş püskürüyordu…

Çok çok haklı…

Hukuksal mücadelesini Haydarpaşalı, Haydarpaşa Liseli ve bir yurttaş olarak ve aynı zamanda bir hukukçu olarak bütün gücümle destekliyorum…

Artık çoktandır “Hukuk Devleti” olmaktan vazgeçtik…

Bari en azından “Kanun Devleti” olalım…

“Mücadelen mücadelemizdir aziz İmamoğlu…”