Nedim ATİLLA
Gösteri-ş Toplumu…
25 Ekim 2020 Pazar

Şimdi pandemi üzerine yazmaya kalksam onlarca sayfalık yazı çıkarabilirim. Durum zaten sıkıcı ve şu güneşli pazar gününde sizi ben de o kadar sıkmayayım ve neşeli bir mevzuya dikkat çekeyim.

Dün yayımlanan (24 Ekim) Input Dergisi'nde çıkan bir röportaj aynı şekilde sosyal medyaya da yansıdı ve sıklıkla yer aldı. Biliyorsunuz yalandan sosyal medya şöhretleri var hayatımızda (Benim hayatımda şahsen yok ama mesele iletişim sosyolojisi olduğu için bilimsel ilgi alanımda.) Bunlara da kanan milyonlarca “kullanıcı”… Bunlara influncer diyorlar. Aklı başında insanların ciddiye almadığı ama kötü ve fast food ile beslendiği için kafası Trumpa inanacak kadar çalışan (veya türevleri) garibanların adeta taptıkları bu tipleri anlatan bir röportajdı Input’taki.

Aslında sosyolog kardeşimiz Anıl Aba bunların ipliğini pazara çıkarmıştı BirGün’de kısa bir süre önce çıkan yazısında: Influencerlar’ı şöyle tanımlamıştı: Topluma herhangi bir faydaları olmayan, yaptıkları tık alıp reklam satmaktan ibaret olan, kapitalizmin sosyal medya neferleri. Mış gibi hayatlar yaşayan, sosyal medyanın dışında anlamlı bir varlıkları olmayan, ünlü oldukları için ünlü olan, internetin kerameti kendinden menkul yıldızları…

Yalanın da yalanı olur mu? Input’ta da Sarah isimli böyle bir genç hanımın hikayesi yer alıyordu: Ürün sattığı insanlar Sarah’dan çevrimiçi sattığı tasarım ürünleri için boş kutular ve kağıt poşetler almasını istemeye başladığında, bunun eşyalarını saklamak olduğunu düşünüyormuş.

Sarah, gerçek adı değil, Filipinler'de yaşıyor ve deri çantalardan saatlere ve ayakkabılara kadar, çoğunlukla ABD, Filipinler, Malezya ve Makao'daki müşterilere ayda 850 tasarım ürünü satabiliyor. Müşterilerini “Çoğu alıcı, tanınmış yerel blog yazarları, influncerlar veya instagram ve diğer sitelerden gelecek vaat eden modeller” diye açıklıyor. Yerel bir pazarda güzellik ürünleri sattıktan sonra, üniversite giderlerini finanse etmek için bir yan iş olarak bu işe başlamış, sonra asıl işi bu olmuş.  İnsanların güzellik ürünleri satın aldığını, ancak tasarım ürünlerini daha sık satın aldıklarını görmüş…

Sarah’ın hikayesi çok benzer başka hikayelerle örtüşüyor. Sarah daha sonra, ürünleri sattığı kişilere markalı kutular ve çantalar da alıp alamayacaklarını sormuş ve bunda da ciddi bir pazar olduğunu öğrenmiş. En çok istenen Hermes kutuları ve çantaları satın alma eğilimindeyken, Pandora ve Tiffany de popülermiş.

“İlk başta evde bazı eşyaları saklamak ya da birileri için hediye kutusu olarak geri dönüştürmek olduğunu düşündüm” diyor. “Bazılarının yaptığını görene kadar Instagram çekimleri için kullandıklarını bilmiyordum.”

Input’ta yayımlanan fotoğrafta haybeden içerik oluşturucularla iş yapmaya devam etme ihtiyacı nedeniyle Sarah’ın adını vermeyi reddettiği bu influncerlardan bizim memlekette de çok sayıda var. Biliyorum.

Influncer'in instagram veya facebookta yayınladığı göz alıcı fotoğraflarda yer alan kutu ve çantalar doğrudan Louis Vuitton’ın mağazasından veya Gucci satış mağazasından gelmiyor elbette.  Sarah’ın gönderdikleri gibi sitelerden veya Poshmark ve eBay gibi daha büyük sitelerden boş olarak satın alınıyorlar. Bu işin de büyük pazarı doğmuş yani...

Input muhabirinin konuştuğu New York'taki bir yaratıcı ajans olan Mekanism'in ortağı ve sosyal sorumlusu Brendan Gahan, “insanların boş çantalar ve kutular alıp onlara abartılı bir yaşam tarzı yansıtması bizi şaşırtmamalı” diyor ve ekliyor: “Instagram, hayatlarımız için bir sosyal medya avatarı görevi görüyor. Zengin ve ünlüler özel jetlerle, güzel yerlerde fotoğraflar çekiyor ve pahalı kıyafetler için alışveriş yapıyor. Birçoğu için istek uyandırıyor ” diyor. Doğal olarak insanlar kendilerine benzer bir imaj yansıtmak istiyorlar. Bu yüzden bu kimliği üretmek için sosyal medyayı kullanıyorlar”.

Anıl Aba’nın dediği gibi influencerların bir kısmı kimlik hırsızlığı (impostor) sendromu yaşıyor. Sahte hayatlar yaşadıklarını, aslında o hayatları hak edecek üstün yeteneklere sahip olmadıklarını biliyor ve günün birinde foyalarının ortaya çıkacağının kaygısı, korkusu ve kırılganlığıyla yaşıyorlar. İşler arttıkça narsistleşen influencerlar sahte şöhretlerini sürdürmek için giderek daha saçma işler yapmaya başlıyorlar. Mesela bir influencer, bir şişe su markasının ürün yerleştirmeyle etiketlendiği kurmaca bir motosiklet kazası fotoğrafı paylaşmıştı…

Aklıma 19. Yüzyılda düzenledikleri gösterişli şölenlerden sonra iflas eden Avrupalı aristokratlar geliyor…24 saat “Yalan Dünya” dizisi yani… Hele bizim gibi şatafat ve gösteriş düşkünü toplumu düşündüğümüzde…

Tabii ki bu türlerden bizim memlekette de var. Ve ne gariptir ki bu işten çok da iyi para kazanıyorlar. Bu işin sonu yakın ama bu arada kötü beslenmenin doğal etkisi ile kandırabilecekleri cahilleri çok da zorlanmadan bulabiliyorlar. Bunların hikayesini de yakından ve kahkahalarla izliyorum. Pek yakında yazarım.

İşin kayıt dışı oluşu ve ülkeye verdiği vergi zararı da ayrı bir boyut. Input’ta yazılanları kendi arkadaş grubumda paylaşınca bir arkadaşım; Uykusuz Dergisi’nde yayımlanan Barış Uygur’un “Müşteriler Çağı” yazısını gönderdi. Önemli ölçüde katıldığım bir yazı bu. Sevgili kardeşim Gökhan Sezer ise durumu harika özetledi: “Eski dünya düzeninin müşterisi önce ihtiyaç dahilinde alışveriş yapıyordu.  Sonra bu ihtiyaç yerini tüketime ve hızlı tüketime bıraktı... Günümüzde ise artık müşteriye rahmet okutan “Kullanıcı” var ki işin sonu bu kullanıcı ile nereye varır? Gerçek dünya kavramı olan müşteri, büyük bir hızla sanal dünya kavramı kullanıcıya dönüşüyor…”

İyi pazarlar…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Manisa bir 'olmaz'ı nasıl 'olur' yaptı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva