Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Sivas katliamı demekten imtina ediyormuş.

“Sivas katliamı demekten imtina ediyorum, çünkü hakikaten katliam başka bir şey. Birisi gidip doğrudan insanları katlettiği zaman katliam olur. Orada bir kişinin gidip birisini doğrudan doğruya katlettiği vaki değil”

Literatürdeki katliam sözcüğü karşısında; “ Kendini savunma imkânı bulunmayan çok sayıda insanın acımasızca öldürülmesi olayıdır. Katliamlar uygar toplumlar tarafından hoşgörüyle karşılanmasa da, katliamı yapan kişi veya kişiler genellikle yaptıkları katliamların haklı nedenlere dayandığı düşüncesindedirler”yazıyor.

Otuz üçü şair, sanatçı ve aydın. İkisi otel görevlisi otuz beş can alan olayın tarifine uymuyor mu bu tanımlama?

‘Katliam sırasında otelin önündeki saldırgan güruha “gazanız mübarek olsun” diye seslenen birinden başka ne beklenebilir ki’ diye düşünebilirsiniz. Bu adam bir partinin genel başkanı ve ülkeyi yönetmeye talip. Belediye başkanlığı döneminde katliamcıları ‘gazanız mübarek olsun’ diye yüreklendiren birinin, başbakanlık koltuğunda oturduğunu düşünsenize?

Neler yapabileceğini hayal etmek zor olmasa gerek…

Dönemin ‘duyarlı’ başbakanını anımsadınız mı? Hani "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir"diyen ‘vicdan sahibi’ , gaf ‘uzmanı’ Tansu Çiller’i…

Bu kez ‘ölü kaybı olmuştur’ ama çok şükür ki Madımak’ı yakanlara bir şey olmamıştır… Kendisine ait “Ölü kaybı olmamıştır” sözü de unutulmazları arasındadır…

Artık ‘öyle başbakana böyle belediye başkanı az bile mi’ dersiniz, yoksa Temel Karamollaoğlu’na ‘el insaf mı’ dersiniz, orası da size kalmış…

O dönem Temel Karamollaoğlu, “gazanız mübarek olsun” diye seslenişinin dil sürçmesi olduğunu savunmuştu. Bu açıklamadan anlaşılıyor ki derviş açık açık fikrini zikreylemiş. Ve kalabalığın daha da yüreklenmesini sağlamış.

Sivas katliamının ‘Sivas hadisesi’ kadar basite indirgenmesinin ardında yatan gerçek nedir sizce?

Daha önce de belirttiğim gibi; bu zihniyet ülke yönetimine talip… İşin acı tarafı o…