Seçim havasına girebildik mi?

Hayır!

Nereden belli?

Hayatın tek düze akışından belli…

Açalım, mevzuyu…

***

Bugün “Dünya Kadınlar Günü”…

162 yıldır sözüm ona kutlanıyor!

Dün, bu “özel” günün arefesiydi…

Türkiye’nin manşetlerinde ne vardı?

Şarkıcı Sıla ile…

O’nu dövdüğü iddia edilen artist Ahmet Kural’ın mahkemesi…

Şarkıcı ne dedi?

“Beni dinlenip dinlenip dövdü!”

Bu ne demek?

Adam vuruyor, vuruyor, vuruyor ve yoruluyor…

Sonra bi’cigara molası veriyor ardından yine pataklıyor…

Şarkıcı, ifadeyi anında düzeltti:

“Dinlenip dinlenip derken, ara ara durup sonra tekrar saldırdı… Zaten 45 dakika dayak yesem herhalde burada olmazdım…”

Artist Ahmet Kural da…

Kendine göre savunmasını yaptı…

Kararı yüce adalet verecek…

Biz “olay”ın başka bi’tarafına bakalım…

***

Dün bu haber…

Sabahın köründen akşama kadar…

Medya’nın “bir numaralı” haberi oldu…

Allah’tan siyasi liderlerin mitingleri filan başladı da…

Bi’tık aşağıya indi, harareti söndü…

Demek ki…

Siz, biz, hepimiz “böylesi” haberleri baş tacı ediyoruz!

Neden?

Şundan…

Bu “kadına şiddet” bitecek gibi değil…

Biz de ister istemez…

“Okuyalım, bakalım, görelim; aydınlanalım!” moduna geçmiş durumdayız…

Çünkü, başkasının çektiği acıyı…

Seyretmeye, okumaya, takip etmeye…

Af buyurun, bayılıyoruz!

Meraktan mı sadece?

Ne gezer!

“Ya benim başıma gelirse?” paranoyasından sadece…

***

Nasıl bu hale geldik?

Şöyle geldik…

Rakamlarla anlatalım, içimiz ürpersin!

Sadece geçen yıl…

Yani 2018’de…

Bu güzel ülkede 477 kadın cinayete kurban gitti…

120'si tabanca ile…

89'u tüfekle…

132'si kesici ve delici aletlerle…

136'sı ise boğularak, kafası bir yerlere çarpılarak, yakılarak, sert bir cisimle vurularak, dövülerek…

Bu hayattan koparıldı…

Ayrıca, 232 kadın yaralandı…

Sadece son dört yılda…

388’i silahla olmak üzere…

1.760 (Bin Yediyüz Atmış) kadın öldürüldü!

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçenlerde şöyle dedi:

“Şu anda faili meçhul kadın cinayeti yok… Faillerin sadece 1,3’lük kısmı firari… Bunları da yakalamaya çalışıyoruz…”

Pek güzel de…

Kadını öldürüp kaçan canavarı yakalamak…

Zaten polisin görevi…

Mesele…

“Neden bu kadar çok kadın öldürülüyor?”

Ve de…

“Bu cinayetlerin önüne neden geçilemiyor?”

Sorularının “temiz” cevabında…

***

Bitiriyoruz…

Oldum olası “iki atasözü”ne tav olmuşumdur…

Birincisi,

“Dayak Cennet’ten Çıkmadır…”

Yanlış söylenmiş, yanlış anlaşılmış, yerli – yersiz savur gitsin!

O kelime “dayak” değil, “tayak”…

Dayanak, sopa, çubuk, asa… filan anlamında yani…

Doğrusu ise…

“Peygamberin Asası”…

Biz ne yapmışız?

“Tayak” kelimesini bi’güzel “Dayak” yapmışız…

Üstüne bi’de…

Madem peygamber asası, demek Cennet’te de kullanılıyor…

Deyip…

“Dayak Cennet’ten Çıkmadır” atasözünü yaratıvermişiz!

Aklımız, fikrimiz “dayak”ta olmasa…

Bunu yapar mıyız?

İkinci nefret atasözü…

“Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin!”

Kim demiş, neden demiş, bugünlere nasıl gelmiş?

Bilen yok…

İyisi mi?

Biz yine böyle “özel” bir günde…

Artist Ahmet Kural ile şarkıcı Sıla’nın…

“Dayak Muhabbeti”nin…

Sırlarını öğrenmeye devam edelim…

Kimbilir; gün gelir lazım olur!

Nokta…

Sonsöz: “Ayna benim en iyi arkadaşımdır… Çünkü, ben ağladığımda o asla gülmez!” / Anonim…”