Nedim ATİLLA
Başöğretmenimiz Değişmez!
24 Kasım 2017 Cuma

Öğretmenler Günü dünyanın hemen her ülkesinde kutlanır. Dünyadaki en saygın mesleklerden biridir öğretmenlik ve özel bir günle kutlanmasından daha doğal bir şey olabilir mi? Pek çok ülkede 1994'ten beri her yıl 5 Ekim günü UNESCO tavsiyesiyle Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.

Ama bizde 24 Kasım… Önemlidir. Çünkü 24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti devletininin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün "Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür. Bu tarihten 4 yıl önce 22 Kasım 1924’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, İlk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal TBMM’de yaptığı konuşmada, “Arkadaşlar, biz büyük bir devrim yaptık. Ülkeyi bir çağdan alıp, yeni bir çağa götürdük” demiştir.

O yüzden Büyük Atatürk sonsuza kadar “Başöğretmen” olarak kalacaktır.

22 Kasım 1924 ve 24 Kasım 1928’i birbirine yakınlaştıran, ülkeyi bir çağdan alıp, bir başka çağa götürme çabasıdır. M. Kemal’in hedefi, inanılmaz bir varoluş savaşı vererek bağımsızlık savaşı kazanan Türk ulusunu Çağdaş uygarlık düzeyinde yaşam süren öteki ulusların düzeyine çıkarmak, Türkiye’nin, “Atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğmasını” sağlamaktır.

Kısaca “Batı” olarak adlandırılan uluslarda gelişen kültür, çağdaş anlamıyla “Aydınlanma”yı yaşamakta olan; ümmet dönemini geride bırakmış Uluslardan oluşan; “Sanayi Uygarlığı” nı başlatmış olan bir kültürdü.

Osmanlı Devleti bunların çok uzağındaydı. Çağdaş Uygarlık için Avrupa’nın Rönesans sonrasında 15. ve 16. Yüzyıllarda tamamladığı bir Aydınlanma evresinin geçirilmesi gerekiyordu. Ancak o zaman Akıl, yaşama hizmet edebilirdi. Geçmişin oluşturduğu normları ve kurumları ancak o zaman eleştirinin süzgecinden geçirilebilirdi.

Oysa Osmanlı Devleti eleştiriye kapalı bir ortam içinde sıkışıp kalmıştı. Çünkü Ortaçağın dünya görüşü ve ona özgü teokratik ilkelerle yürütülmekte olan düzen bu tür bir birey ve düşünce anlayışına izin vermiyordu. Osmanlı İmparatorluğu Tanzimat’la Avrupa’ya yöneldiğini sandığında karşılaştığı bir başka gerçek de Batı’daki “Ulus” denilen toplum biçimiydi.

19. Yüzyılda, Avrupa’daki Fransız devriminden kaynaklanan “Ulusçuluk” Osmanlı içindeki etnik topluluklara ulaşarak; İmparatorluğun başına epey işler açmıştı . Çıkarılan isyanlarla pek çok ulus bağımsızlığını elde etmişti. İmparatorluğu ayakta tutan onun yaşamasına en büyük katkısı olan Türkler ise en sona kalmışlardı. Ancak 2. Meşrutiyet sıralarında, İmparatorluğun dağılması eşiğinde “Türk oldukları” akıllarına geldi. O zamana kadar Saray için “Etrak-ı Bîidrak” olan milletin ulusal benliğiyle ilgilenmeye başlamışlardı.

Yeniçağın rejimi cumhuriyettir. Başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyeti kuran ve onu sağlam temeller üzerine oturtmak için canını dişine takanlar, yazının değiştirilmesinden kılık kıyafete, ölçülerden, miladi takvimden, medeni kanuna kadar pek çok konuda Devrimleri hazırlamanın ve topluma benimsetmenin hazırlığı içindedirler.

1923 -1938 yılları arasında Türk toplumunda benzeri görülmemiş değişim heyecanları yaşanmaktadır. Hedef yerleşik kültür değerlerini sürdürmek yerine, yepyeni bir düzen getirmek ve bunu yerleştirmeyi amaçlamaktadır.

Bu, Tanzimat’dan beri sürdürüle gelen Terakki kavramının çok ötelerindedir. Cumhuriyet Türkiye’sinin Atatürk’lü yıllarında bu yaklaşımın adı inkılâpçılık olarak konur.

Atatürk İnkılapların mantığını şu sözlerle açıklar : Yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asri ve bütün mana ve eşkâli (biçim ve görünüşleri) ile medeni bir heyet-i içtimaiye (toplum) haline isal etmek (getirmek eriştirmek) ‘tir.

Bu da Başöğretmenlikle başlayacaktır. Değişimin stratejisini belirleyen Atatürk’ün dünya görüşü önce gerçekçidir. Eyleme ve yarara dönük, esnek bir dünya görüşüdür. Ortaçağ karanlıklarından gelen tevekküle, kaderciliğe, mistik bir uyuşukluğa yönelten statik dogma kalıplarının dışına çıkan, yaşama, insanlara, başkalarına karşı sorumluluklarına bağlı, iyimser, kişiyi dinamik olmaya koşullayan bir dünya görüşüdür bu.

Böyle bir bakış, kişinin hep yeni koşullara uymaya yatkın olmasını da gerektirir. Bu dünya görüşünün canlılığını ve sürekliliğini sağlayan çağdaşlaşma ereğini güden, sürekli devinimdir, çalışmadır.

Yineleyeyim:

Başöğretmenimiz Büyük Atatürk’tür ve değişmeyecektir

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Esin Kurt 24 Kasım 2017 Cuma 11:30

Çok duygulandım. Ellerinize sağlık.”Başöğretmenimiz kesinlikle değişmeyecektir. Onun yolunda yürüdük, yürümeye de devam ediyoruz .Öğretmenlik emekliliği olmayan bir sevdadır.

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Polis kurşunu ile ölen ilk üniversiteli!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva