Nedim ATİLLA
Zorbalıkla kazanan yok…
1 Ekim 2015 Perşembe

Bugün önce ansiklopedi sayfalarında biraz gezinelim mi?
Kahverengi Gömlekliler: Almancası ‘Sturmabteilung’ (kısaca SA, Türkçesi ‘Fırtına Bölüğü’), Nazi Partisi’nin, Weimar Cumhuriyeti zamanında ‘Nasyonal Sosyalistler’in yükselişinde önemli rol oynayan paramiliter askerî örgütü. Mensupları kahverengi gömlekler giydiği için onlara ‘Kahverengi Gömlekliler’ de denmiş. Kurucusu ve 1934 yılında ölene dek başında olan kişi Ernst Röhm… 1934′ten sonra SA’nın personel mevcudu 3.5 milyona kadar çıkmış. Ayrıca ağır silahlara da sahipler. Buna karşılık Alman ordusunun sadece 100.000 askeri var. Böylece Almanya içinde ikinci bir ordu haline geliyorlar; daha da önemlisi Nazilerin siyasi ve diğer düşmanlarını bastırmakta önemli rol üstleniyorlar.”

“Kara Gömlekliler
: İtalyancası ‘Camicienere ya da Squadristi’… Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine kadar İtalya’da faaliyet gösteren yarı askeri faşist bir örgüt… 1919–1923 yılları arasında arasında ‘Squadre D’azione’ (Eylem Mangaları); 1923–1943 yılları  arasında ‘Milizia Volontaria Fascista Per La Sicurezza Nazionale’ (Ulusal Güvenlik İçin Gönüllü Faşist Milisleri) olarak adlandırılan ve Benito Mussolini yönetiminde olan silahlı birlikler.”

İtalyan faşistleri 1921’de bir milis örgütü kurmaya başlamışlar. Bu örgüt ilk olarak Trieste’de kara gömlek giyenlerden esinlenmiş. ‘Kara Gömlek’, “ölüm pahasına da olsa mücadele” anlamını taşıyormuş. Bu milis birliklerin kuruluşu, hükümet otoritesinin ve kuvvetlerinin yetersizliğine bağlanmış ve bu birlikler kısa sürede tüm İtalya’da yaygınlaşmış. Kendilerine sermaye grupları tarafından finansman sağlanıyor, Katolik kilisesi de onlara destek veriyormuş.

İtalya’da 15 Mayıs 1922 tarihinde yapılan genel seçimde, ‘Kara Gömlekliler’ ilk kez parlamentoda koltuk sahibi olmuşlar. Mussolini (Duçe) de Milano’da seçimi kazanarak parlamentoya girmiş ve 22 Haziran’da Meclis kürsüsünden ilk konuşmasını yapmış. Ama ürkütmek istemediği için son derece yumuşak ve ihtiyatlı davranarak… Siyasal gözlemciler de, Mussolini ile beraber İtalya’da sol siyasetin adım adım gerilemeye başladığını vugulamaktaymışlar o sırada...

O günlerden kalan bazı notlar da var:
Duçe’nin yanılmazlığı yediden yetmişe her İtalyanın kafasına sokulur. ‘On Emir’in 8. maddesinde yer alan, ‘Duçe her zaman haklıdır.’ Sözü, toplumun her bireyi için ilk ağızda benimsenmesi gereken bir ilkedir.” (Çağdaş Liderler Ansiklopedisi, cilt 4, s.1474)
“Mussolini’nin değişmez inançlarından biri zorbalıktır ve bunu Sorel’den öğrendiğini söylemenin bazen politik olarak faydalı olduğunu düşünür; şiddete başvurmak kafasında çoktan gelişmiş esas içgüdüdür.” (Mussolini, Denis Mack Smith, s.14)
“Mussolini kendisinde yer eden şiddet duygusunu uygulamaya dökmüş ve ‘Kara Gömlekliler’ adında her türlü şiddet ve zorbalık eylemlerini gerçekleştiren silahlı birlikler oluşturmuştur. Bu birlikler vasıtasıyla sadist arzularını halk üzerinde terör havası estirerek yerine getirmeye çalışmıştır.” (Mussolini and Fascism, John P. Diggins s.32) 

***
Demokratik rejimlerin olmazsa olmaz şartı, halkın hür iradesini kullanarak katıldığı ve tercihini yaptığı bağımsız seçimlerdir. Ancak sandık, her zaman demokrasinin teminatı değildir. Tarih sayfaları, sandık ile iktidara gelen diktatörlerle doludur. İktidarda olduğu zaman geniş halk kitleleri tarafından desteklenmişler, sonrasında hepsi de kaybetmiş ve tarih sahnesinde kanlı izler bırakarak silinip gitmişlerdir. Yaşanan acılar, sıkıntılar ve yapılan haksızlıklar okurken insana hikâye gibi gelse de, ne yazık ki hepsi de gerçektir. Şiddeti seçenlerin hazin sonları da…

Avrupa'da son 20 yıldır yükselen şiddet yanlısı faşist hareketlere de ‘Neofaşizm’ deniliyor. Böyle denmesinin nedeni ise ‘yeni’ değerleri kullanmaları… Gerektiğinde insan hakları, demokrasi, vb. gibi lafları ağızlarından düşürmeyen neo-faşistler, ülkelerindeki muhafazakâr yapıya da sıkı sıkıya bağlılar. En kötüsü de kendilerinden olmayan, kendileri gibi düşünmeyen herkesi düşman belliyorlar.

***

Duyduğum zaman içim titredi ve ilk aklıma gelenler bunlar oldu. ‘Twitter’da da yazdığım gibi, Ahmet Hakan’a saldıranlar Türkiye’nin neo-faşistleridir… Allah, hepimizi korusun… Herkese geçmiş olsun…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Yeliz Sakarya 1 Ekim 2015 Perşembe 15:11

Nedim Bey kaleminize sağlık. Osmanlı Sporu, Yeni Osmanlılar da tam bu nokta da değiller mi ?

Yorumu oyla      14      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Böyle mi olacaktı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Ben böyle inanıyorum!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva