Ümit YALDIZ
Normalleşme demişken…
11 Eylül 2014 Perşembe

İzmir’in kurtuluş gününde CHP ve AK Parti İl Başkanları’nın kol kola girip normalleşme adına attıkları ‘3-5 adım’ sadece bende değil geniş bir kitle üzerinde olumlu etki bırakmış. Pek çok vatandaş yorumuyla desteklenen ve de pek çok basın organının ‘manşetten’ gördüğü o (aslında sıradan) görüntüler normalliğe aslında ne kadar hasret kaldığımızın resmiydi. Liderlerin birbirine selam bile vermediği, vekillerin galiz küfürlerle tekme tokat saldırdığı, sokağın/vatandaşın giderek daha fazla ayrıştığı, politize olduğu bir süreçte atılan bu anlamlı adımların sahiplerini kutlamak gerekiyor.
Normalleşme demişken…
İzmir’de iki il başkanının kol kola kurtuluş coşkusuna ortak olması ülke için de bir nevi işaret fişeği olur umarım.
Daha fazla demokrasi daha fazla özgürlük adına… Gerginlikten beslenen, kaba kuvvetle üstünlük kuran siyasetin yerini ‘üretimden’ medet uman, tahammül katsayısı yüksek, düşüncesini ‘demokratik zeminde açıklama’ cesareti olanlar alır.
İşte Bülent Delican ile Ali Engin’in bizleri ‘çöldeki bir vaha’ kadar sevindiren o adımlarının ülke siyasetinde varacağı nokta bu olmalıdır.
Göle atılan ilk taş gibi… Halkaların karşı kıyıya ulaşması umudumuzdur.
Normalleşmenin siyasetimize getireceği sayısız faydadan söz edebiliriz.
Ama meseleye İzmir’in ve İzmir gibi düşünen bölgelerin normalleşmesi penceresinden bakacak olursak, orta vadede çok farklı sonuçlar doğuracağını söyleyebiliriz.
Tabi ki bunun için iki il başkanının kol kola yürümesinden fazlası gerekir.
Kent/ülke öyle anormal bir savrulma yaşadı ki son yıllarda, o türbülanstan çıkmak için kol kola yürümenin çok ötesine geçilmesi gerekir.  
Ne derler bilirsiniz. “Sıkılmış yumrukla toka yapılmaz”.
Diyeceksiniz ki; İzmir siyaseten bu kadar anormal bir noktada mı?
Uzağa gitmeye gerek yok. 1 ay önce henüz adını bile tam olarak söyleyemedikleri, tanımadıkları Ekmeleddin İhsanoğlu’na Karşıyaka’dan yüzde 87 oy çıktı. İzmir genelinden yüzde 56…
Sizce bu oranlar normal bir iklimin ürünü mü?
Kent siyaseten korkularının esiri olmuş durumda.
Yahut esiri edilmiş. Yahut korkutulmuş, ürkütülmüş, itilmiş, ötekileştirilmiş, dışlanmış, üvey evlat muamelesi görmüş…
Nereden bakarsanız bakın İzmirliler AK Parti döneminde iradelerini sandığa yansıtırken bu ve benzeri duyguların etkisinde kaldı.
Bu tablodan rahatlıkla şu iki sonuç çıkarılabilir.
1-AK Parti İzmir ve İzmir gibi düşünen bölgelerle sağlıklı bir iletişim kurmayı başaramadı.
2-Yaratılan korku tünelleri, ön yargı duvarları bu bölgelerde CHP’nin ekmeğine yağ sürdü.
Her ikisi de doğrudur.
Hepsini geçtim. 12 yıldır İzmir’in 9 Eylül törenlerinde AK Parti ve CHP İl Başkanlarını ‘kol kola’ gören var mı?
Eylem ve söylem yönüyle İzmir’e dokunmayı başaramayan AK politikacılar, ne yazık ki madalyonun tek yüzünde siyaset yapmaktan öteye geçemediler.
Üstüne başta liderleri Erdoğan olmak üzere Melih Gökçek, Hüseyin Çelik vb. simaların İzmir’i hop oturtup hop kaldıran söylemleri de rakiplerince bayraklaştırılarak, ön yargı duvarlarını daha da aşılmaz/geçilmez bir hale getirdi.
Bölgenin kilidini ‘hizmet’ diliyle çözmek için kente gönderilen Binali Yıldırım ve Ertuğrul Günay’ın başı çektiği 2011 seçimlerinde ‘İzmir için beyaz bir sayfa’ açılmak istendiyse de süreç içinde tırmanan ‘Büyükşehir Belediyesi Davası’, ‘açılım süreci’ ‘Ergenekon-Balyoz gibi davalar’ ‘kızlı-erkekli yaşam polemiği’ milli gün ve bayramlar yönetmeliği, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları, Andımızın kaldırılması, T.C krizi gibi gelişmeler iktidar ile İzmir arasındaki duvarı iyiden iyiye kalınlaştırmıştır.  
İzmir’de artık iki tür seçmen oluşmuştur.  
AK Parti’ye oy veren yüzde 30-35…
AK Parti’den ‘uzak duran’ yüzde 65-70…
Kentin bu şekilde kilitlenmesi tabi ki CHP’nin ekmeğine yağ sürmüştür. İzmir’de o derece rahat davranmıştır ki CHP Genel Merkezi, son seçimde ‘Konak aday adayı olarak 7 aydan fazla çalışan Hüseyin Mutlu Akpınar’ı Karşıyaka’dan, körfezin öteki kıyısından aday göstermekten çekinmemiştir. Ve Akpınar da seçimden 45 gün önce geldiği Karşıyaka’da tarihi bir oy oranıyla, rekor kırarak seçilmeyi başarmıştır. Ama aynı Karşıyaka henüz adını bile telaffuz edemediği Ekmeleddin İhsanoğlu’na da yüzde 87 oy vermiştir.
İşte Karşıyaka’yı bu noktaya getiren korku ve endişe faktörüdür. Başta yaşama müdahale olmak üzere rejime ilişkin endişeler seçmeni kime oy vereceği noktasından uzaklaştırırken ‘kime oy vermeyeceği’ noktasında birleştirmiştir.
Karşıyaka’da tavan yapan bu duruş İzmir’in merkezi ilçelerinde hem yerel hem genel seçimde sandığa çok net yansımıştır.
Sadece CHP’nin ekmeğine yağ süren bu iklimin İzmir’e sayısız zararı olmuştur aslında. Aslında CHP’ye de zararı olmuştur.
Kenti çantada keklik gören anlayış CHP’yi adayın kalitesini aramaktan uzaklaştırmış, ‘nasıl olsa banko’ gözüyle bakılan noktalara konulan yanlış başkan ve vekiller, partinin seçmen tabanında ciddi hayal kırıklıkları yaratmıştır.
Sağlıklı bir rekabet ortamının oluşmaması İzmir ile Ankara’nın arasındaki mesafeyi her seçim biraz daha açarken, ‘gözden ırak olan gönülden de ırak olur misali’ kentin gelişimi bu süreçte yavaşlamış, başta sanayi teşvikleri olmak üzere birçok konuda İzmir ‘değerli bir yalnızlığın’ simgesi olmuştur.
Her ulusal krizde hükümet karşıtı en büyük gösterilere ev sahipliği yapan İzmir’in yeni dönemde normalleşmesi belki CHP’yi bir parça zorlayabilir.
Ama gerçek bir seçim rekabetinin yaşanması, demokrasinin başkenti İzmir’de iktidarın da muhalefetin de güçlü olması, Ankara ile İzmir arasındaki mesafenin (soğuk savaşın) bitirilmesi, yeni ve beyaz bir sayfanın açılması, yeni ve kalıcı bir ‘barış’ dilinin oluşturulması, kısaca ‘İzmir açılımının’ yapılması kent adına şarttır.
Erdoğan gibi siyaseti ‘burnunun dikine’ yapan, siyasi geçmişindeki eylem ve söylemleri yüzünden kentte ve bölgede derin korkuları körükleyen, sert üslubuyla bölge seçmenini hop oturtup hop kaldıran bir liderin ardından, uluslar arası üne sahip, 28 Şubat sürecinde ‘askeri okullarda’ ders bile vermiş, çok dil bilen, entelektüel ve daha ılıman üslubuyla liberal bir görüntü sergileyen Ahmet Davutoğlu isterse bu beyaz sayfayı açabilir.
Kaldı ki İzmir’de aktif siyaset yaptığı sürece Binali Yıldırım’ın da yapmaya çalıştığı buydu.
İdeolojik tartışmalardan uzak durup kentin ve bölgenin gelişim çıtasına yönelik hizmet diliyle ciddi kesimlerin sempatisini kazandı Yıldırım... Kazandı da ne mi oldu?
Genel seçimde yüzde 37, yerel seçimde 36 oy aldı. Lideri Erdoğan’dan 2-3 puan önde tamamladı yarışı… İzmir gibi yumrukların her daim sıkılı olduğu bir kentte 2-3 puan çıta yükseltmek ciddi bir başarıdır.
İzmir’in siyaseten normal bir iklime adım atması CHP’yi de kendine getirmeye yetecektir. Adeta ‘Çiçek-böcek projeleriyle’ vakit öldüren başkanları da, başkanlarının güdümünden çıkamayan örgütü de, kente dokunma sorunu yaşayan vekilleri de…
Sonuç olarak, tek kale maç gibi yıllardır seyir zevki vermeyen İzmir siyasetindeki rekabet katsayısının yükselmesinden İzmir kazançlı çıkar.
Yeter ki diyalog ortamı oluşsun…
Yeter ki İzmir’in yerli/yersiz korkuları silinsin…
Yeter ki İzmir’e şaşı bakan anlayış değişsin…
Göreceksiniz, her şey ne kadar da farklı olacak.
 
Not: Melih Gökçek dedik yazının içinde… İçme suyu konusunda sıkışan Gökçek yine İzmir’i dolamış diline… AK Partililere duyurulur. 2009’daki ağır seçim yenilgisinin en büyük sorumlusu İzmir’in suyunu aylarca dilinden düşürmeyen Melih Gökçek’ti… İzmir’de ‘pek sevilen’ Gökçek, kenti ‘arseniği sek içer yine de AKP’ye oy vermem’ noktasına getirmeyi başarmıştı. Yine aynını yapmış bugün… Hadi hayırlısı…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Önce Özel İdare Malları!!!! 11 Eylül 2014 Perşembe 17:21

Özel İdare Mallarını İzmir Belediyesine vermeden AKP'nin hiçbir şeyine inanmıyoruz.

Yorumu oyla      11      13  
hüseyin ahmetoğlu 11 Eylül 2014 Perşembe 15:03

çok olumlu bir gelişme bu anlamda ak parti izmir il bşk. sn. Delicanı kutluyor ve bu yolda devamını diliyoruz

Yorumu oyla      21      7  
Kartçı 11 Eylül 2014 Perşembe 13:09

Siyasette kartlar yeniden karılıyor Ümit Bey.

Yorumu oyla      17      9  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Polis kurşunu ile ölen ilk üniversiteli!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva